Kaos ve iç çatışmayla talan edilen iki sembol ülke: Irak ve Suriye
Follow @dusuncemektebi2
Bölge ülkelerinin kendi başlarına mahkûm olacakları katı güvenlikçi politikalar yerine işbirliği içerisine girerek kendi sorunlarını çözme konusunda işbirliğine yönelmeleri olacaktır. Bölge ülkelerinin işbirliği içerisinde iç sorunlarını çözme sürecine yönelmeleri durumunda bölge dışı faktörlerin sabotaj girişimleri minimize edilebilecektir.
OrtadoÄŸu’da iÅŸgal ve iç çatışmalarla talan edilen iki sembol ülke vardır: Irak ve Suriye!
Åžimdiye kadar bu ülkelerde olup bitenlerle ilgili bolca ölüm ve göç istatistikleriyle karşılaÅŸtık. Ancak ÅŸöyle bir istatistiki çalışmanın sonucu hep merak konusu olmuÅŸtur:
Mesela Iraklılara ÅŸöyle bir soru sorulsa ve dense ki iÅŸgal öncesi dönem yani zalimliÄŸiyle ünlü Saddam dönemi ile Saddam sonrası yaÅŸanan mezalim karşılaÅŸtırıldığında ÅŸu anki hal mi daha iyidir, yoksa Saddam dönemi mi daha iyiydi? Acaba verilecek cevapların oranları ne olabilirdi?
Aynı soru, kitlesel ölümlere maruz kalan, evini barkını bırakıp yabancı ellerde dramatik bir yaÅŸam standardına mahkum edilen Suriye halkına sorulsaydı. Ä°ç çatışmaların baÅŸladığı dönem öncesini mi, yoksa çatışmaların baÅŸlamasıyla maruz kaldığınız yaÅŸam koÅŸullarını mı tercih ederdiniz sorusu karşısında periÅŸan olmuÅŸ Suriye halkı nasıl bir cevap verecekti?
Ä°tiraz, kavga ve çatışmalar insanlık tarihiyle eÅŸdeÄŸerdir. Peydahlanan sorunların makul zeminde çözüme kavuÅŸturulamadığı ortamlarda kavga ve gürültüler kaçınılmaz olur. Ä°nsanlar, belli zümrelerin yararına oluÅŸan kurulu düzenler bozulmasın diye her türlü haksızlığı sineye çekecek de deÄŸildir. Bazen öyle ÅŸartlar oluÅŸur ki, ölmek yaÅŸamaktan daha deÄŸerli bir hal alabilmektedir. Ancak günümüzde olduÄŸu gibi haksızlığa itiraz etmek ile haksızlığa uÄŸramanın oluÅŸturduÄŸu kırılgan duyguların ÅŸeytani odakların manipülasyonlarına terkedilmesi apayrı ÅŸeylerdir.
ÖrneÄŸin Irak halkının zamanında kırımla sonuçlanmış olsa da kendi öz dinamikleriyle Saddam’ın zulmüne karşı çıkışları asla yadırganmamıştır. Oysa iÅŸgal süreciyle beraber Amerikan gücüne bel baÄŸlayarak sahalara çıkmaları hep yadırganmıştır. Keza aynı durum Suriye halkı için de geçerlidir. ÖrneÄŸin ülke içinde bir ÅŸehri ele geçirmek stratejik bir yanlışlık olmasına raÄŸmen 1982’de Hama’da yaÅŸananlar konusunda ehli vicdan olan hiç kimse Suriye halkını ayıplamamıştır. Ancak emperyalizm destekli iç çatışma sürecinin dayatılması sonrasında yaÅŸananlar konusunda Suriye halkına karşı çok farklı görüÅŸler ortaya çıkmıştır.
Aslına bakılırsa Irak’ta olduÄŸu gibi iÅŸgal stratejisinin baÅŸarısızlığa uÄŸramasından sonra Libya ve Suriye’dekine benzer süreçler, son kertede emperyal odakların Ä°slam dünyasının geneli için bir müdahale modeli ÅŸekline dönüÅŸmüÅŸtür. Ä°slam dünyasının genelinde egemenlerin hoyratça sürdürdükleri yönetim alışkanlıkları beraberinde birçok sorunu getirmektedir. OluÅŸan sorunları çözme arzusu oluÅŸmadığı gibi, sorunların üzerine kaba kuvvetle yürümek adeta “Milli güvenlik sorunu”nu bertaraf etmenin yegâne yöntemi olarak benimsenmiÅŸ durumdadır.
YaÅŸanan sorunlar ülkeden ülkeye farklılık gösterse de sorunları çözme iradesi birçok ülke yönetiminde ya yoktur ya da çözme iradesi belirdiÄŸi anda bölge dışı faktörlerin komplolarıyla karşılaşılarak çözüm iradesi akim bırakılabilmektedir. Bu durum neredeyse her ülkede devasa maÄŸdur kitleler peydahlamakta, bu kitleler de itiraz haklarından yoksun bırakıldıklarından dolayı öfke kusacakları fırsatlar kollamaktadırlar. Çözüm iradesinin yokluÄŸu ve kitlelerde biriken öfke zamanla kokuÅŸarak adeta leÅŸ kargalarına davetiye çıkarabilmektedir. Uygun koÅŸullar oluÅŸtuÄŸunda leÅŸ kargalarının ortalığa dadanmasıyla da bir anda baÅŸ gösteren sosyal patlamalar, önü alınamayacak iç çatışmalara dönüÅŸebilmektedir. Kısacası birçok Ä°slam ülkesinin hali ÅŸu anda tam da bundan ibarettir.
Sosyal patlamaları tetikleme potansiyeline sahip sorunlar, bir taraftan emperyalist odaklarca tolere edilirken, bir yandan da sorunların oluÅŸturduÄŸu derin öfke birçok ülkeye karşı ÅŸantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Birçok ülkenin politik tavrı, küresel düzen dayatmacılığı içerisinde hizada kalıp kalmamasıyla ölçülmektedir. Müesses küresel düzene kafa tutma emarelerinin oluÅŸması ile kafa tutucu ülkede sosyal patlamaların baÅŸ göstermesi arasında çok derin bir iliÅŸki mevcuttur. Sosyal patlamalara kaynaklık eden sorunların devamı bu yönüyle küresel düzen sahipleri açısından paha biçilmez deÄŸerler ifade etmektedir. Ä°ÅŸin tam da burasında derin bir paradoks ortaya çıkmaktadır.
Teknolojik imkanlar ve iletiÅŸim alanındaki baÅŸ döndürücü geliÅŸmeler, kitleleri boÄŸuÅŸtukları sorunlar ve hak talepleri üzerinden manipüle ederek ortamı kaos ve keÅŸmekeÅŸliÄŸe dönüÅŸtürmeyi oldukça kolaylaÅŸtırmaktadır. Artık ortalığı karıştırıp insanları birbirine kırdırmak için eskiden olduÄŸu gibi Hamperleri, Lawrensleri ve katlandıkları “Fedakârlık” hikayelerinin güncel versiyonları yoktur. Herkesin cebine girip hayatlarının vazgeçilmezi haline gelen cep telefonları, gerektiÄŸinde birer Hamper veya Lawrens görevini ziyadesiyle ifa edebilmektedir.
Gerek “Arap Baharı” sürecinde, gerekse ÅŸu anda baÅŸta OrtadoÄŸu olmak üzere dünyanın dört bir köÅŸesinde süren toplumsal olayların çoÄŸu haklı ve meÅŸru talepler üzerinden baÅŸlamış olmasına karşın sokak gösterilerinin birçok yerde görünür organizatörlerden yoksun olması, gösterilerin birçoÄŸunun arkasında örgütlü bir yapı veya öncülük edecek kurumsal yapıların olmayışı, en masum taleplerin bile belli bir süre sonra devasa taleplere dönüÅŸerek çoÄŸunun da küresel düzene yeniden entegrasyonu hedeflemesi, üzerinde düÅŸünülmesi gereken yeni bir sosyolojik vaka olarak önümüzde durmaktadır.
Kitleler önce masum taleplerle sokaklara çekilmekte, talepler belli bir süre sonra “Devrim” heveslerine dönüÅŸmekte, organizatörleri kim sorusuna ise sosyal aÄŸlar üzerinden örgütleniyorlar denilerek insanların aklıyla alay edilmektedir. Küresel düzene ÅŸartsız teslimiyet kabul edilirse sokaklar sakinleÅŸerek “Devrim” çığırtkanlıkları bıçak gibi kesilmektedir. Aksi halde “B Planı” devreye girmektedir ki, bu da sokakların silahlandırılması ve yıllarca sürecek iç çatışmaların fitilinin ateÅŸlenmesi hedeflenmektedir.
Bu yöntem artık iÅŸgal süreci sonrası benimsenen son yöntem ÅŸeklidir ve sokak gösterileri bastırılsa da çoÄŸu zaman yıkıcı etkisi tartışılmaz durumdadır.
Bu durumda Müslüman ülkeler, tek çıkış yolu olarak içinde debelendikleri paradokstan kurtulma çabasına girmelidirler. Her bölge ülkesinin kendine özgü iç sorunları vardır. Ä°ç sorunların birçoÄŸunun çözülmeye çalışılması bile kimi zaman hedef haline gelmelerinin sebebi olabilmektedir. En iyi yöntem, bölge ülkelerinin kendi baÅŸlarına mahkûm olacakları katı güvenlikçi politikalar yerine iÅŸbirliÄŸi içerisine girerek kendi sorunlarını çözme konusunda iÅŸbirliÄŸine yönelmeleri olacaktır. Bölge ülkelerinin iÅŸbirliÄŸi içerisinde iç sorunlarını çözme sürecine yönelmeleri durumunda bölge dışı faktörlerin sabotaj giriÅŸimleri minimize edilebilecektir. Mevcut sorunlarla ömür boyu “Beka endiÅŸesi” içerisinde yaÅŸama stresi sürdürülebilir bir hal olmaktan çıkmıştır. Kaldı ki bu stres, ortamın daima gergin olmasına yol açtığı gibi çoÄŸu zaman siyasi ve ekonomik krizleri tetikleyici unsura da dönüÅŸebilmektedir.
Bir yöntem olarak uygulanan iç sorunlar üzerinden kaosa sürükleme stratejisi belli dönemlerde boÅŸa çıkarılsa bile yine ve yeniden ortaya çıkma potansiyeline daima sahiptir.
Müellif: Ali Özgür / Kaynak: Ä°nzar Dergisi- Åžubat 2020
Henüz yorum yapılmamış.