Sosyal Medya

Zekeriya Kurşun: İdlib, Türkiye ve Rusya arasındaki dönüm noktası

Türkiye-Rusya ilişkileri tarihi, “ayıdan post, Moskof’tan dost” olmadığını öğrettiği kadar, coğrafya ve karşılıklı bağımlılıklar birlikte yaşamayı da öğretmiştir.



Suriye meselesinde ABD’nin günah sahifesine yazılanlar malum. Ama aynı siyaset, Soçi mutabakatını ve Türkiye-Rusya arasında kurulan stratejik ilişkilerin dönüşümünü de hızlandırdı. Nükleer santral konusunda bilgi ve tecrübe paylaşımı hatta Türkiye’de inşası daha da önemlisi ABD’ye rağmen S-400’lerin satın alınması ve Türkiye’ye transferi ve kurulumunun başlamasının 21. yüzyılın en büyük siyasi bloklaşması olduğunda kuşku yoktur. Bu ilişkilerin sembolik görüntüsü tarihi Türk-Rus rekabetinin, Türkiye-Rusya işbirliğine taşındığını ilan eden Soçi mutabakatıdır.
 
Bu sürecin tarihi bir dönüşüm olduğunu söylediğimiz zaman, İdlib meselesinin de Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir turnusol kâğıdı görevi yapacağı rezervini de koymuştuk. Şimdi geldiğimiz nokta budur. İdlib meselesi Suriye meselesinde bir dönüm noktası olacağı gibi, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceğini de şekillendirecektir.
 
Türkiye’nin İdlib’deki çatışmasızlık alanlarındaki gözlem noktalarını takviye etmeye çalışırken sekiz şehit vermiş olması hiç kuşkusuz atlanacak, kenarda tutulacak bir gelişme değildir.
 
Suriye rejim güçlerinin Türk askerini hedef alması orada bir üstünlük arayışı olarak değerlendirilemez. Bir noktada Türkiye ile Rusya’nın stratejik işbirliğinin testidir. Başka bir ifade ile bu son gelişme Suriye konusunda farklılaşan görüşlerin bir kere daha karşı karşıya getirilip Soçi Mutabakatı ile başlatılan tarihi mecranın değiştirilme arayışıdır. Dolayısıyla rejim görünen fail olsa da arkasındaki azmettiricilere dikkat etmek gerekiyor. ABD, Türkiye’nin verdiği tepkiyi tasvip ettiğini ilan ederken bile riyakârca davranmaktadır. Bir başka ifade ile ABD bugüne kadar yüzbinlerin ölümüne sebep olan ve defalarca kendi kırmızı çizgilerini ihlal eden rejimin Türkiye tarafından baskı altına alınmasından bir memnunluk duymamaktadır. Aksine bu süreçte Türkiye-Rusya ilişkisinin alacağı şekil ile ilgilenmektedir.
 
Asıl soru şudur: Şimdi taraflar, yani Türkiye ve Rusya reel-politik davranışlar mı sergileyecek yoksa duygusal davranarak karşı karşıya mı geleceklerdir?
 
Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye-Rusya ilişkilerini, aradaki farklı görüşlere rağmen hemen feda edilmeyeceğini beyan etse de; yükün ağır kısmının Türkiye tarafında olduğu düşünüldüğünde bunun sürdürülebilirliğinin ne denli zor olduğu da ortadadır. Rusya, Suriye rejimini desteklemekte ve hâlâ Akdeniz’deki varlığını ancak bu rejimin varlığıyla sürdürebileceğini düşünmektedir. Buna karşılık Türkiye’nin sabrı taşmaktadır. Bir tarafta tüm milletimizi derinden yaralayan şehitlerimiz, diğer taraftan Türkiye’ye doğru yönelen yeni göç dalgası Türkiye’nin tahammül sınırlarını zorlamaktadır. Bu yüzden İdlib, Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir turnusol görevi görecektir.
 
Aslında Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra Rusya ile varılan mutabakatların erozyona uğradığını, Putin’in, verdiği sözlerin gereğini yapmadığını gözlemektedir. Bu yüzden Rusya destekli rejim kuvvetlerinin ilk defa doğrudan Türk kuvvetlerini hedef almasını Rusya’nın Türkiye’yi sınaması olarak da okumak gerekmektedir. Rusya’nın Suriye rejimini cami duvarına yaklaştırıp sonuçları test etmek istediği anlaşılmaktadır.
 
Ancak bunun ağır bir sınama olduğu da bir gerçektir. Bu yüzden Türkiye’nin cevabı yerinde olmuştur. Fakat bundan sonra Türkiye, Rusya konusunda tarihi kodlarına dönmeden önce teenni ile hareket edecektir. Bu meselede sadece karar alıcılar değil, aynı zamanda kamuoyu oluşturanlar; daha da önemlisi Meclis’te siyaset yapanlar da sorumluluk almak zorundadırlar. Teenni hiçbir zaman geri çekilmek veya bir zararı sineye çekmek değildir. Bilakis doğru karar almak için nefeslenmek; hakikati görmek ve stratejik taktik geliştirmek için zamanı kullanmaktır. Başka bir deyişle diplomasiyi işletmektir.
 
Burada eskilerin bir kaidesi akla gelmektedir. Büyük diplomasi üstadımız Salih Münir Paşa’nın dediği gibi; “Menfaat-i sahiha ve ciddiyeyi (gerçek ve ciddi menfaatleri) menfaat-i kâzibe ve cüziyyeye (yalan ve kısmî menfaatlere)” feda etmemek gerekmektedir.
 
Türkiye-Rusya ilişkileri tarihi, “ayıdan post, Moskof’tan dost” olmadığını öğrettiği kadar, coğrafya ve karşılıklı bağımlılıklar birlikte yaşamayı da öğretmiştir.
 
Şehitlerimizin ruhu şad, milletimizin de başı sağ olsun
 
 
Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.