Sosyal Medya

Güncel

Sezai Karakoç'a 87 yaşında doktora payesi

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi senatosunun Sezai Karakoç’a tevdi edilmek üzere 25 Aralık 2019’da aldığı karar ve bu karara uygun olarak düzenlenen Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı alanında Fahri Bilim Doktoru unvanı 28 Aralık 2019’da Diriliş Yayınlarında Üstad Sezai Karakoç’a takdim edildi.



Otuz yıl önce Ä°lim ve Sanat dergisinde Sezai Karakoç’a dair bir yazıda “Ödül almak, ödüle talip olmak önemli deÄŸil; önemli olan, ödül verebilmek, ödül verilecek isimde isabet edip ona bunu kabul ettirebilmek” diye yazmıştım.
 
Akademya sesimizi duymuÅŸ mu ne, Sezai Karakoç’a fahri doktora verdi.
 
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi senatosunun Sezai Karakoç’a tevdi edilmek üzere 25 Aralık 2019’da aldığı karar ve bu karara uygun olarak düzenlenen Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı alanında Fahri Bilim Doktoru unvanı 28 Aralık 2019’da DiriliÅŸ Yayınlarında Üstad Sezai Karakoç’a takdim edildi.
 
Belge takdim törenine Prof. Dr. Alim Yıldız, Rektör BaÅŸdanışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı, Genel Sekreter Prof. Dr. Hakan YekbaÅŸ, Rektör Danışmanı öÄŸretim üyesi Dr. Yüksel Aydın da katıldı.
 
Ä°ÅŸte böyle.
 
EÄŸer bir ilim, düÅŸünce adamı, ÅŸair ve yazarı ödüllendireceksek; efendim size ödül vermek istiyoruz, ÅŸurada bir toplantı düzenledik, lütfen teÅŸrif eder misiniz denmez; ödül vermekle iftihar edeceÄŸiniz kiÅŸinin ayağına kadar gidersiniz, ödülünüzü takdim edersiniz, bu ödülü kabul ettiÄŸi için ayrıca teÅŸekkür edersiniz.
 
Çünkü bizim ilim ve irfan ehlimiz, sultanların, padiÅŸahların huzuruna gitmez; tam tersine padiÅŸah, ilim ve irfan ehlinin ayağına gider; Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri örneÄŸinde olduÄŸu gibi Sultan, âlimin eline su döker.
 
Sezai Karakoç’a gösterilen bu ihtimam, verilen bu deÄŸer ve fahri doktora ve diÄŸer ödüller aslında ÅŸahsa deÄŸil; onun temsil ettiÄŸi düÅŸünce geleneÄŸine, sanata, ilme verilmiÅŸtir. Öyle ise bu takdim ve tevdi de ona uygun olmalıdır. Aynı gelenekten beslenen bir kiÅŸi olan Atilla Koç da bu yolu izlemiÅŸ, Sezai Karakoç’u ofisinde ziyaret etmiÅŸ, Kültür Bakanı olarak 2006 yılında Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü tevdi etmiÅŸti.
 
Hatırlıyorum. Karakoç, belgeyi almış ve fakat nakdi para ödülünü kültür hizmetlerinde harcanmak üzere Bakanlığa geri vermiÅŸti.
 
Tavır adamı olmak budur. Çünkü Sezai Karakoç, Mehmed Âkif karakterinde bir ÅŸahsiyettir; Âkif, Ä°stiklal Marşı’nı Safahat’ına nasıl almamışsa, marÅŸ için verilen ödülü nasıl reddetti ise Sezai Karakoç da milletine yaptığı hizmeti öyle görmüÅŸ ve mükafatını milletinden ve Allah’tan beklemiÅŸtir. Onun sicilinde resmi gazetede yayımlanan kararnameye göre komisyon üyesi olmak, danışmanlık gibi payeler yoktur. O, devletlûların bulundukları yerlerde arzı endam eden, onlara övgüler düzen bir kiÅŸi deÄŸildir. Hatta devlet yönetiminde, bürokraside bulunan kiÅŸilerin övünç kaynağı olarak verdikleri ödülden sonra “Beni ödül ile susturmak istiyorlar” diyerek diyeceÄŸinden geri kalmayan bir kalemdir.
 
Muhammed Hamidullah Hoca’nın “Ä°nÅŸallah Nobel alır” temennisinde bulunduÄŸu Sezai Karakoç’a Nobel verilmedi. Hele geçen yıl Müslüman düÅŸmanı, ırkçı yazara verilen ödülden sonra Sezai Karakoç deÄŸil; hiçbir Müslüman’ın Nobel’i kabul edeceÄŸini düÅŸünmüyorum. Sezai Karakoç, Drina Köprüsü’nün aldığı Nobel Ödülünün Osmanlı’ya verilmiÅŸ kabul eder.
 
 
Necip Fazıl’a ‘Gençlere güvenme’ dedim
 
Bütün bu takdirlere, mükafat tevdilerine raÄŸmen kıymeti bilinmiÅŸ bir Sezai Karakoç’tan bahsedebilir miyiz? Siyasiler onun ÅŸiirlerini, ÅŸairliÄŸini düÅŸüncesinden ayırarak okuyorlar. Onu parçalıyor ve DiriliÅŸ’i ekol yapan özgün düÅŸünce ve medeniyet ülküsünü öteliyorlar. Hatıralar’a baktığımızda bunun baÅŸtan beri böyle olduÄŸunu öÄŸreniyoruz.
 
Sadece siyasiler deÄŸil; DiriliÅŸ dergisinin çevresinde bulunmuÅŸ, ona aÄŸabey demiÅŸ kiÅŸiler de onun kıymetini bilmeyenler arasında. Sezai Karakoç isim vermiyor; fakat kimlerden bahsettiÄŸi belli oluyor. Hatıralar’ında Yeni Devir gazetesi baÄŸlamında yazdıkları gösteriyor ki 1974’ten sonra hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmamış. 1974’te Sezai Karakoç, DiriliÅŸ’i yeniden çıkarmaya baÅŸlar. Epey raÄŸbet de vardır. DiriliÅŸ’ten kopan gençler toplu olarak tekrar dergiye gelirler. Bu gençlerin biri hariç, hepsi de rahmetli bugün.
 
“Ben tabii ki hararetle karşılamadım gençleri” diyor ve devam ediyor: “Onlara DiriliÅŸ’ten kopmuÅŸ ve uzaklaÅŸmış, bize yabancı olduklarını söyledim. AteÅŸlice konuÅŸarak bin türlü dil dökerek her zaman DiriliÅŸçi olduklarını söylediler durdular.” 
 
Sezai Karakoç ise gençleri böyle görmez. “Üstelik içlerinden biri aleyhimde konuÅŸmuÅŸtu, çünkü onun ÅŸiirlerini DiriliÅŸ’te yayımlamamıştım” diyor. Ona “hele sen neye geldin, seni kırmızı mektupla mı çağırdık, sen çık git dedim ama gitmedi” diyor.
 
Karakoç, gençlere gidin, iyi düÅŸünün, kendinizi DiriliÅŸçi görüyorsanız gelin, yoksa gelmeyin, diye son sözü söyler ve gönderdikleri yazıları gene de dergiye koyar. Bu, onlar için son ÅŸanstır. “Bir gün çekip gideceklerini biliyordum” diye de ekliyor Karakoç. “Nitekim öyle yaptılar. 1976’da beklediÄŸim gibi bizi terk ettiler. Sebep de yazılarına bir sayıda yer vermemem.” Karakoç, “bakalım ne yapacaklar” diye denemiÅŸtir halbuki. Hazırlıklıdır ve yanılmamıştır.
 
“Sanki onlarsız dergi çıkmazmış sanıyorlardı.”
 
“Hep böyle oldu” diye kırgınlığını gizlemiyor Karakoç. “Dergi her çıkışında koÅŸup geldiler, sonra ilk fırsatta çekip gittiler.”
 
MSP, gençlere gazete çıkarıvermiÅŸtir, fıkra köÅŸesi vermiÅŸtir, yayınevi, kitabevi, makam sahibi yapmıştır.
 
Karakoç, “zamanında gençlere çıkaracakları bir gazeteden bahsetmiÅŸtim. Gençler de bu konuÅŸulanları Yeni Devir gazetesinde icraata döktüler.” diyor. Fakat Yeni Devir, Karakoç’un beklediÄŸi gazete deÄŸildir.
 
1976’da Üstad’ın Büyük DoÄŸu’suna gittikleri zaman Üstad’ı uyarmıştım diye devam ediyor Karakoç. “Gençlere çok güvenme, terk ederler” diyor. Nitekim öyle oldu, MSP ile Üstad’ın uyuÅŸmazlığında Üstad’a bir mektupla ültimatom verdiler ve çevresinden uzaklaÅŸtılar.  (DiriliÅŸ Yıl: 32, Dönem: 7, Sayı: 132-133, S.10-12, Sayı: 107-108, S. 10)
 
Size bir sır vereyim.
 
Karakoç’un, M. Arabi’den Adab-ı Mürid’i;  M. Cemil müstearıyla bugünkü dile çevirdiÄŸini biliyor muydunuz?
 
Hatıralar’ı okurken nasıl Sezai Karakoç olunur sorusunu sordum kendime ve öncelikle ÅŸöyle bir sonuca vardım. Acaba Sezai Karakoç’un okuduÄŸu kitaplardan yola çıkabilir miyim? Evet, onun okuduÄŸu kitapları okumak bizi ve kimseyi Sezai Karakoç yapmaz. Fakat bunları okumadan da Sezai Karakoç olunmaz deyip, Hatıralar’da Sezai Bey’in okuduÄŸundan bahsettiÄŸi kitapların bazılarını tespit ettim.
 
Tespit ettiÄŸim bazı kitaplar ÅŸöyle: Moby Dick.
 
Ortaokul’da Attar’ı, Mesnevi’yi okumuÅŸtur.
 
Attar’dan Pendname, Mesnevi ÅŸerhi, Ziya Gökalp ve Ä°smail Habip Sevük’ün kitapları, Sarıklı Ä°htilalci Ali Süavi, Arif Nihat Asya’nın Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor adlı ÅŸiir kitabı, Carlyl’nın ‘Kahramanlar’ı, Hakka DoÄŸru, Tanrı Kulu, SebilürreÅŸad, Orhondan Sesler, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ÅŸiirleri,  Safahat, Midhat Cemal Kuntay’ın Mehmet Akif adlı eseri ve Vadideki Zambak okudukları arasındadır.
 
Ortaokulda okuduÄŸu kitaplar arasında ayrıca Arsen Lüpen, Server Bedi, Åžerlok  Holmes, Nat Pin, Kerton gibi polisiye eserler vardır. Onu asıl yetiÅŸtirecek kitaplar lisede okuyacağı kitaplar olacaktır. Andre Gide, Åžekspir, Werter, Fuzuli Divanı, Ülkü, Ä°nsan, OluÅŸ, Varlık, Ä°stanbul dergileri ve tabii ki Büyük DoÄŸu.
 
Kendi kendine Arapça okumuÅŸ Emsile’yi bitirmiÅŸ, Bina’yı yarım bırakmıştır. Lisede Kırmızı ve Siyah, Laclos’un Tehlikeli Alakalar, Proust’un KaybolmuÅŸ Zamanın PeÅŸinde, Karamazof KardeÅŸler.
 
Sezai Karakoç yeri geldikçe ve hatırladıkça okuduÄŸunu söylediÄŸi kitaplar tabii ki bunlardan ibaret deÄŸil. O kendini bildi bileli okumak ve yazmakla meÅŸguldür.
 
 
MaÄŸlup görünür ve fakat her zaman galiptir
 
Son olarak Sezai Karakoç’un ayakta duruÅŸunun gizemini bugün için bize veren bir olayla yazımızı bitirelim.
 
Sezai Bey, Fethi GemuhluoÄŸlu ile gezerken bir yerde Ahmet AmiÅŸ Efendi’ye tesadüf ederler. Ben onun Ahmet AmiÅŸ Efendi olduÄŸunu bilmiyordum; Fethi Bey’den öÄŸrendim, diyor Karakoç. Fethi Bey, gidelim, elini öpelim, duasını alalım demiÅŸ ve öyle yapmışlar. Bir ara Fethi Bey, Sezai Bey’i göstererek Ahmet AmiÅŸ Efendi’den “Bu genç hakkında ne dersiniz?” diye soruyor.
 
“YaÅŸlı ve diÅŸleri olmadığı ve galiba biraz da rahatsız olduÄŸu için sözleri açıkça anlaşılmıyordu. Fakat bir cümle söyledi. Benim anladığımı Fethi Bey de anladı mı, aynı ÅŸeyi mi anladık diye merak ettim ve yanından ayrılınca Fethi Bey’e sordum.
 
O da bana, önce sen söyle anladığını, dedi. Ben de “MaÄŸlup görünür fakat her zaman galiptir.” dedi, böyle anladım deyince; Fethi Bey de Sezai Bey’i teyit eder.
 
Der ki “Evet ben de senin anladığını anladım.”
 
Evet, Sezai Karakoç böyle biridir:
 
MaÄŸlup görünür ve fakat her zaman galiptir.
 
Galip olduğu seksen yedi yaşında iken tevdi edilen fahri doktoradan belli olmuyor mu?
 
 
Müellif: Kamil YeÅŸil / Dünyabizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.