Sosyal Medya

Show Business'a dönüşen dünya ve insan

Elazığ’da yaşanan depremde, bir yönetici geldi diye tüm görevlilerin işini bırakıp, tek sıra dizilip protokole riayet etmesi şahane bir şov olarak nitelenebilir. Aynı anda birilerinin göçük altında can çekişiyor olması, birkaç dakika önce yetişilse kurtarılma ihtimali kimin umurundadır? Kitleler, sosyal medya aracılığıyla haberdar oldukları bu durum için, tek bir yaralının bekletilip bekletilmemesine takılmışlardır. Henüz kurtarılabilecek onca insan varken böyle bir protokolün gerçekleşmesi neleri aksatmıştır kimse takılmaz.



Show, göstermek fiilinin çekimsiz halidir. Gösterilen, genel olarak ebleh diye nitelendirilebilecek insanların sevdiği, popüler olan ve rağbet gören her şeydir. Herhangi bir niteliği haiz olması gerekmez. Önceden sadece eğlence sağlayan bir faktörken şimdilerde kazanç sağlanan, çıkar elde edilen bir sektör olmuştur. Eğlence sektörü, eğlence alanında iş faaliyetleri olarak tarif edilir. Eğlence sektörüne giren unsurlar; ses ve video ürünleri üreten şirketler; eğlence alanında çalışan sanatçı ve bazı sporcular; mali gelir elde etmeye ağırlık veren sinema, tiyatro, müzik, televizyon alanları olarak sayılabilecekken, yine şimdilerde sosyal medya sektörün en başat elemanı haline gelmiştir.
 
Show business, on yıl kadar önce dünya nüfusunun %74,6’sının, günümüzdeyse %99’unun iştigal ettiği ana meslek olarak gösterilebilir. Bu duruma alan açan ana unsur, elbette sosyal olduğu iddia edilen medya olmuştur. Bir filmin veya görselin eğlenceli yapım olabilmesi için ön koşul, yapımın bireyler tarafından eğlendirici olarak görülebilmesidir. Ancak show dünyasını salt eğlence sektörü olarak algılamak da doğru olmaz. Eğlence, insanların boş vakitlerini keyifli şekilde geçirmek için yaptığı çeşitli faaliyetleri tarif etmek için kullanılırken mezkûr sektör, insanın tüm vakitlerine el koyup onların her durumunu yönlendirebilir hale gelmeyi başarmıştır. Yönlendiricilik, sıradan medya unsurlarını da aşıp sosyal medyanın tekeline doğru yol almaktadır ve nihayet bu duruma sessiz kalamayan muktedirlerin haklı sayılabilecek serzenişleriyle karşılaşıveririz.
 
Bir zümre muktedir konuma ulaşabilmek için öncelikle medyayı elinde bulundurmaya mecburken şimdilerde bunun kâfi gelmediğini söylemek mümkündür. Zira sosyal medya denen şey dileyenin dilediği anda yayına yeltenebildiği, dileyenin dilediği anda ulaşabildiği, bilginin yahut haberin denetiminin pek de mümkün olmadığı bir alan oluşturmuştur. Bu durum ana medya unsuru olarak anılagelen TV, radyo, gazete vb. yayın organlarını kifayetsiz kılar. Haber, bilgi, malumat için bir olaya öncelikle habercinin ulaşması gerekmez. Sosyal medya denen şeyle insanın ulaştığı her olayda kitleler anında malumat sahibi oluverir.
 
Medya böyle seyrederken şov dünyası da kendince gelişme gösterir. Meydana gelen her olay, gündeme yansıyan her şey söz konusu şovun bir parçası olarak karşılık bulur. Memleketin bir şehrinde deprem yaşanır, bir tarafı sel basar, bir cinayet işlenir, birisi intihar eder ve benzeri tüm olaylar üstünden bir takım şovmenlere şovlarını sergileyebilecekleri alan açılmış olur. Örneğin Elazığ’da yaşanan depremde, bir yönetici geldi diye tüm görevlilerin işini bırakıp, tek sıra dizilip protokole riayet etmesi şahane bir şov olarak nitelenebilir. Aynı anda birilerinin göçük altında can çekişiyor olması, birkaç dakika önce yetişilse kurtarılma ihtimali kimin umurundadır? Kitleler, sosyal medya aracılığıyla haberdar oldukları bu durum için, tek bir yaralının bekletilip bekletilmemesine takılmışlardır. Henüz kurtarılabilecek onca insan varken böyle bir protokolün gerçekleşmesi neleri aksatmıştır kimse takılmaz. Varsa yoksa Suriyeli bilmem kim, çadır verildiği için dua eden vatandaş, açıklama yaptığını zanneden bakanlar, bölgeye uğrayan seçkinler tarafından sergilenen muhteşem şovu hep birlikte seyrederiz. Evet, deprem şova dönüşür. Doğal yahut yapay afetler, kasıtlı-kasıtsız cinayetler, sıradanlaşan kötülükler, sırasında cenazeler dahi şova dönüşür. Medya, var olduğu andan itibaren gücün sözcülüğünü üstlenmişken, sosyal medya denilen şey güçlü güçsüz herkesin söz söyleyebilme zemini oluvermiştir. Lakin güç sahiplerinin söylediği gibi gündemi belirleyebilme ayrıcalığı medyanın elinden çıkmış falan değildir. Pekâlâ, sosyal medya denen şeyde de aynı güç etkindir. Sızdırılan haberin, serdedilen düşüncenin, edinilen malumatın gücü elinde bulunduranlarca yalanlanmayacağının, değiştirilmeyeceğinin, bastırılmayacağının, hiç olmazsa manipüle edilmeyeceğinin garantisi yoktur. Nitekim vatandaşın deprem vergilerinin nereye gittiğine dair sorgusu resmi bir yola girememiş, her konuda olduğu gibi insanların kendi aralarında konuştuğu kahvehane muhabbetine dönüşüvermiştir. Zaten her olay gibi deprem de unutulmuş, kitlelerin dikkatini celp edecek bir başka gündeme geçilmiştir.
 
İnsanlar izleyici olmaktan, mütemadiyen sergilenen şovların müdavimi haline getirilmekten çıkmak zorundadır. İnsanlar, kendini şov dünyasının bir elemanı zannetmekten, kendini göstermek, ispat etmek gayesindeki birey görüntüsünden de vazgeçmelidir. İnsanlık böyle bir şey olmasa gerektir. İnsan, şey değildir. Aklını ve kalbini kullanmak zorundadır.
 
 
Müellif: İshak Koç / :Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.