Koronavirüs salgını ilk değil! İnsanoğlunun salgın hastalıklarla mücadelesi
Follow @dusuncemektebi2
Bugün koronavirüs ismiyle tüm dünyaya yayılma tehdidi taşıyan salgın hastalık karşısında insanoğlu tüm teknolojisi ve haşmetine rağmen yine çaresiz kalmış durumda. Kısa bir süre içinde bir aşı veya tedavi geliştirilemezse bahsettiğimiz felaketlerden bir yenisini yaşamasının önünde hiçbir engel bulunmamakta.
Ä°kinci Dünya Savaşı bütün acımasızlığıyla sürerken 1940 yılında Japon Hava Kuvvetleri insanoÄŸlunun sınırları ne kadar zorlayabileceÄŸinin bir ispatı olarak korkunç bir planı devreye sokmaya karar verdi.
Japonlar, 1910 yılında tekrar hortlayan veba salgınında binlerce insanın hayatını kaybettiÄŸi Çin’e, bu felaketi tekrar yaÅŸatmak üzere veba hastalığı taşıyan pireleri uçaklar yoluyla Çin semalarına bıraktı.
Savaşın kaotik ortamında kaç Çinlinin bu operasyon neticesinde öldüÄŸü net olmasa da Japonların giriÅŸtiÄŸi katliamların arasında en insancıl olanların başında bu geliyordu.
Bu acımasızlığı ile Çin’de büyük katliamlara giriÅŸen Japonlar birkaç yıl sonra iki büyük sanayi ÅŸehrini, insanlığın sınırlarını zorlamak konusunda kendisinden de daha acımasız olabilen Amerikalılar eliyle kaybedecekti.
Amerikalılar atom bombası kullanarak HiroÅŸima ve Nagazaki ÅŸehirlerini yok etti ve böylesi bir katliama Nazi Almanya'sı lideri Adolf Hitler dahi giriÅŸmemiÅŸti.
Oysa defalarca uçurumun kenarına gelen insanoÄŸlu yaÅŸadığı trajedilerden hiç ders almış deÄŸildi.
Çiçek, veba, kızamık, Ä°spanyol gribi salgın hastalıklar, insanoÄŸlunun doÄŸa karşısındaki çaresizliÄŸini defalarca ispat etmiÅŸti.
Günümüzde ise salgın hastalıklar ya laboratuar ortamında ya da insani koÅŸulların altında bir yaÅŸayışın sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Üstelik sadece geçmiÅŸte olduÄŸundan daha hızlı yayılmıyor; hızla deÄŸiÅŸime uÄŸruyor ve bir salgın hastalık kontrol altına alınamadan bir sonraki ortaya çıkıveriyor.
Üç büyük veba salgını arasında ortalama 200 sene varken günümüz salgın hastalıklarının ortaya çıkış süreleri arasındaki zaman farkı üç yıla kadar düÅŸmüÅŸ durumda.
Son 17 yıl içinde yeni ortaya çıkan ya da tekrar eden bazı salgın hastalıkların kronolojik sıralaması ÅŸöyle;
Sars – 2003
Influenza A H1N5 kuÅŸ gribi) - 2007
Ä°nfluenza A H1N1 (domuz gribi) - 2009
MERS - 2012
Influenza A H7N9 – 2013
Ebola – 2014
Zika - 2015
Ebola - 2017
Koronavirüs ile gündem altüst oldu
Türk kamuoyu Çin’in Vuhan ÅŸehrinde ortaya çıkan koronavirüs isimli salgın hastalığı ilk defa ÅŸu ÅŸekilde tanımya baÅŸladı;
Çin'de ortaya çıkan ve zatürreye benzetilen 'gizemli hastalığın' sebebi olarak görülen yeni bir koronavirüsünün insandan insana bulaÅŸtığının doÄŸrulandığı bildirildi.Çin medyasına göre, Ulusal SaÄŸlık Komisyonu tarafından salgını araÅŸtırmak üzere görevlendirilen uzman ekibin lideri Zhong Nanshan, zatürre benzeri hastalığa neden olan virüsün, insandan insan geçebildiÄŸini belirtti.Guangdong eyaletindeki 2 kiÅŸiye virüsün aile üyelerinden bulaÅŸtığının tespit edildiÄŸini aktaran Zhong, söz konusu iki kiÅŸinin, hastalığın ortaya çıktığı Vuhan kentine gitmediÄŸini ancak aile üyelerinin bu kentten dönmesinin ardından hastalığa yakalandıklarını ifade etti.China Daily gazetesinde, virüsün tespit edildiÄŸi hastalarla ilgilenen bazı saÄŸlık çalışanlarında da virüse rastlandığı bilgisi paylaşıldı.(Independent Türkçe)
Laboratuar ortamında üretildiÄŸi tahmin edilen koronavirüs, dünyanın yükselen en büyük ekonomisi Çin’i 2 ay gibi kısa sürede yeryüzünün en büyük açık hava hapishanelerinden birisine çevirirken, dünya genelinde devletler kırmızı alarm vermiÅŸ durumda.
Peki, insanoÄŸlu geçmiÅŸte bu tür salgınlarla karşı karşıya geldiÄŸinde ne yaptı; nasıl üstesinden geldi?
Vebaların ortaya çıkışı ve toplumların tepkisi
Veba hastalığı ilk defa Ä°pek Yolu vasıtasıyla Anadolu’ya oradan da Avrupa’yı ulaÅŸmış, bilinen en korkunç salgın hastalıktı.
Avrupa’yı üç dalga halinde vuran veba, ilk defa 6'ncı yüzyılda ortaya çıkmıştı ve adına Jüstinyen denilmiÅŸti.
Veba en korkunç yüzünü ise, 14'ncü yüzyılda ortaya çıkararak Avrupa kıtasının üçte birinin ölümüne sebep olmuÅŸtu.
'Kara Ölüm' olarak nitelendirilen ikinci dalga veba, Osmanlı’nın Avrupa üzerine olan yürüyüÅŸünü hızlandıran faktörlerden de birisiydi.
17'nci yüzyılın sonlarına doÄŸru ortaya çıkan üçüncü dalga vebaya ise 'Çocuk Veba' ismi verilmiÅŸti.
Bu salgın özellikle Rusya’yı vurmuÅŸ Moskova aylarca karantinaya alınmıştı. Öyle ki bu karantina süreci Moskova’da büyük bir isyana sebep olmuÅŸtu.
6'ncı yüzyılda ortaya çıkan vebanın doÄŸru teÅŸhisi yanlış yöntemler ve dini açıklamalar sebebiyle 1.300 sene gecikmiÅŸ; ancak 19'ncu yüzyılda hastalığın doÄŸru teÅŸhisi yapılabilmiÅŸti.
Ä°sviçreli bilim adamı Alexandre Yersin v,ebaya sebep olan mikrobu tespit ederek bu hastalığın lenf bezinde oluÅŸtuÄŸunu ortaya koymayı baÅŸardı.
Paul Louis Simond isimli bilim adamının da bu hastalığın nasıl yayıldığını tespit etmesi vebaya karşı mücadele için ilk defa doÄŸru adımların atılabilmesini saÄŸladı.
Hastalığın bu safhasına gelene kadar Avrupa kıtasının yaÅŸadığı travma ise izah edilebilecek türden deÄŸildi.
Fuhrmann, “Alt- und neues Wien” isimli eserinde Avusturya’da yaÅŸanan veba salgınını ÅŸöyle tasvir edecekti;
Avusturya’nın her yerinde, özellikle Viyana’da ölümler çok fazlaydı. Bütün insanlar, zengin veya fakir St. Coloman’da bulunan mezarlığa konuluyordu.Çok fazla insan ölüyordu, her gün en az 1200 ceset mezarlığa konuluyordu ve orada su gözükene kadar 6 mezar kazılıyor ve her mezara 14.000 ceset konuluyordu ve bu cesetler manastırlara ve diÄŸer kiliselere gizlice gömülüyordu.16 Dük Albrecht ÅŸehirden Purkersdorf’a kaçmıştı ve ayrıca ÅŸehirde bulunan bütün mezarlıklara ceset konulmasını yasaklamıştı. Birçok insan da ÅŸehirden kaçmıştı ve onlardan birçoÄŸu daha ülkede iken öldüler.Ä°nsanların ölümü ise ÅŸöyledir: Kimde kırmızı veya da siyah lekeler görülürse, o kimse üçüncü gün ölüyordu. Ä°nsanların periÅŸanlığı o kadar büyüktü ki, yalınayak kilise turlarına çıkıyorlar ve içten dualar yapıyorlardı. Ancak bu bir ÅŸeye yardımcı olmuyordu.Viyana’daki yetmiÅŸ veya daha fazla kiÅŸinin soyu tükenmiÅŸti. Bazı evler tamamen ıssızlaÅŸmıştı, çünkü bu evlerde yaÅŸayan bütün insanlar ölmüÅŸtü. Birçok mal ve toprak mirasçısız kalmış, duvarların arasında kalanlar ise; sadece yaÅŸamayı düÅŸünmekteydi.Ölümler o kadar fazlaydı ki, gerçek ölüm oranları asla bilinemezdi. Din adamlarından da ölenler çok fazlaydı. St. Stephan’daki rahiplerin 54 tanesi bu ölenler arasındaydı.(Ayrıntılı bilgi için; Avrupa’da Veba Salgınında din faktörü - Emrah Ä°stek)
Avrupalılar: Vebanın suçlusu Yahudiler
Avrupa’yı baÅŸtan aÅŸağı kırıp geçiren veba karşısında çaresiz kalan Avrupa, bu hastalığa akla uygun açıklamalar getiremeyince bunu doÄŸaüstü nedenlerle açıklamaya çalıştı.
Hastalığın en büyük nedeni olarak su kuyularını zehirlediÄŸi düÅŸünülen Yahudiler gösterildi.
Avrupa’nın birçok ÅŸehrinde Yahudiler bu günahlarından dolayı kitlesel olarak yaratıcıya kurban edilmeye baÅŸlandı.
Yahudilerin kitlesel olarak öldürüldüÄŸü, tecrit edildiÄŸi ya da sürüldüÄŸü ÅŸehirler ÅŸunlardı: Königsberg, Marienburg, Heiligenheil, Frauenburg, Mühlhausen ; Narbonne, Carcassonne ve Bourgogne ; Basel, Viyana...
Yahudilerin günah keçisi ilan edilmesinin arkasındaki asıl sebep ekonomiyi ellerinde tutmaları ve buna karşı Hıristiyanların sefalet içerisinde yaÅŸamalarıydı.
Yahudilerin dışında bu hastalığın sebebi cadılar, büyücüler ve hortlaklarla da açıklanmaya çalışıldı.
Bu açıklamaların sonucunda kilise gücüne güç katarken derebeyler veba hastalığı karşısında gücünü merkezi otorite ve kiliseye kaptırmıştı.
Müslümanların veba karşısındaki tavrı
Jüstinyen Vebası, Avrupa’yı kırıp geçirirken bu hastalık Müslüman coÄŸrafyada ilk defa Hazreti Ömer döneminde ortaya çıktı.
Amvas bölgesinde ortaya çıkarak Irak ve Suriye bölgesinde hızla yayılan veba yüzlerce sahabe ve on binlerce Müslüman’ın ölümüne sebep oldu.
Bu hastalık Avrupa kıtasının aksine Müslüman coÄŸrafyada bir lanet olarak deÄŸil; Allah’ın imtihanı hatta ölümlerin ÅŸehit sevabıyla eÅŸit görülmesi sebebiyle rahmet olarak görülüyordu.
Hastalık ortaya çıktığı ilk anda Hazreti Ömer, sorunun yaÅŸandığı ÅŸehirlerin yakınına giderek buralarda yönetim üstleri kurdu.
Åžehirlerde bulunan kiÅŸilerin gıda temininin yapılmasını bizzat organize ederken hastalığın yayılmasını engellemek için geniÅŸ çaplı tedbirler aldı.
Hazreti Muhammed, taun olarak bilinen veba konusunda ortaya ÅŸöyle bir politika koymuÅŸtu;
Åžayet bir yerde tâun hastalığı olduÄŸunu iÅŸitirseniz oraya girmeyin. Bir yerde tâun hastalığı çıkarsa ve siz orada bulunursanız tâundan kaçarak oradan çıkmayın.
Bu Müslümanlara açık bir karantina öÄŸretisiydi. Yine Ä°slam peygamberi bir baÅŸka ifadesinde ÅŸunları söylüyordu;
Allah tâunu müminler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduÄŸu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmiÅŸse onun geleceÄŸini bilirse, kendisine ÅŸehit sevabı verilir.
Yine bu Müslümanları büyük bir paniÄŸe kapılarak ÅŸehirlerini terk etmesini önlüyor ve hastalığın baÅŸka ÅŸehirlere yayılmasını engelliyordu.
Nitekim Jüstinyen Vebası, Avrupa kıtasını neredeyse yok etmenin eÅŸiÄŸine getirirken Ä°slam coÄŸrafyası nispeten daha az hasarla bu hastalıktan kaçınmayı baÅŸarıyordu.
Ebu Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel, Yezid b. Ebu Süfyan, Åžürahbil b. Hasene, Fazl b. Abbas, Süheyl b. Amr, Ebu Cendel b. Süheyl gibi birçok sahabenin hayatını kaybettiÄŸi veba karşısında takınılan tavır salt kaderci bir yaklaşım deÄŸildi.
Nitekim hastalığın bulunduÄŸu ÅŸehirlere girilerek tedavinin yapılmasını isteyen bazı sahabeler Hazreti Ömer’den veto yiyince “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun Ömer?” diye itirazda bulundular.
Hazreti Ömer verdiÄŸi cevapta “Allah’ın kaderinden Allah’ın baÅŸka kaderine kaçıyorum” diyerek Müslümanlarının tavrının tedbir ve mücadeleden yana olduÄŸunu ortaya koyacaktı.
Osmanlı döneminde de sayısız salgın hastalık toplumun gündelik rutinini son derece etkiliyordu.
Evliya Çelebi meÅŸhur Seyahatnamesinde en büyük salgın hastalık taunu ÅŸöyle tasvir etmiÅŸti;
Hattâ başı Adana kabağı kadar olup dili kapkara yanup kulaklarından cerâhat akup birkaç kerre hâlet-i nez’a vardı....Bir gün Sultân Selîm-i Sânî asrında tâ’ûn-ı azîm olup ÅŸehr-i Ä°slâmbol içre eyle tâ’ûn-ı ekber olur kim Ä°slâmbol’un yigirmi yedi kapusundan taÅŸra beher yevm üç bin âdem cenâzesi çıkdığı Selîm Hân’ın mesmû’-ı hümâyûnları olup du’â-yı istiskâ içün üç gün nâdîler nidâ edüp “Leyle-i Kadir’de Ayasofya câmi’inde ihyâ olup cem’ olalar ve Ayasofya câmi’i ne kadar âdem alur add olunsun” deyü fermân-ı ÅŸerif sâdır olunca el-azametullâh Ayasofya-i Kebîr içre âdem deryâsı cem’ olup {omuz} omuzu sökmeyüp benî âdem zânû-be-zânû çıtâ-çıt oturup eÅŸÅžeyh BeÅŸiktaÅŸî Yahyâ Efendi hazretlerinin va’z [u] nasîhatına muntazır olmuÅŸlar idi.
Ä°spanyol gribi Birinci Dünya Savaşı'ndan daha yıkıcı oldu
Bu hastalık ilk defa 1917’de ortaya çıktığında sanıldığının aksine Ä°spanya’da baÅŸlamadı.
Adına Ä°spanyol gribi denmesinin sebebi birçok ülke kamuoyundan bu bilgiyi saklarken Ä°spanyol yetkililer halka hastalık hakkında doÄŸru ve gerçek bilgiler vermesinden dolayıydı.
Hastalık ortaya çıktığında dünya büyük bir savaşın içerisindeydi. Dolayısıyla toplamda ne kadar insanın öldüÄŸüne dair somut bir veri olmasa da 30 milyon civarı kiÅŸinin hayatını kaybettiÄŸi tahmin ediliyor.
1918'de Kansas yakınlarındaki bir acil hastanede grip mağdurları
Erhan Keyvan ve Özenyurdakul’un birlikte hazırladığı “KuÅŸ Gribi ve Ä°nsan SaÄŸlığına Etkileri” makalesinde Ä°spanyol gribi için ÅŸu ifadeleri kullanıyorlar;
Yakın tarih incelendiÄŸinde; influenza virüs tiplerinin insanlığı üç büyük salgın ile etkiledikleri görülmüÅŸtür. Modern dönemdeki en ağır salgın 1918-1919 yıllarında 'Ä°spanyol Gribi' kaynaklı olmuÅŸtur ve dünya çapında yaklaşık 100 milyon kiÅŸi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiÅŸtir.ArÅŸivlenmiÅŸ otopsi dokuları ve Alaska’da gripten ölen bir hastanın donmuÅŸ dokulardan yapılan incelemeler sonucunda etkenin H1N1 olduÄŸu tespit edilmiÅŸtir.Filogenetik analizler sonucunda, 1957 ve 1968 yıllarında meydana gelen pandemilerden farklı olarak virüsün insan ve domuz gibi duyarlı memelilere direkt adaptasyon ÅŸeklinde hastalık oluÅŸturduÄŸu düÅŸünülmektedir.
Ä°spanyol gribinin tam olarak neyden kaynaklandığı belirlenemediÄŸi için kesin bir tedavisi de üretilemedi; fakat antibiyotikler ve insanoÄŸlunun bağışıklık kazanmasıyla ortadan kalktı.
Bu hastalığa dair doku parçaları hala laboratuar ortamında koruma altında tutulmakta.
1900'lerin başında ciddi bir çiçek hastalığı vakası / FotoÄŸraf: Global Biodefense
DiÄŸer hastalıklar ve mücadele
Salgın hastalıkların toplumsal, ekonomik ve siyasi birçok sonucu vardır.
Türklerin salgın hastalıklar sebebiyle Asya’dan göçü kavimler göçüne neden olurken Çiçek hastalığının Amerika kıtasında kitlesel ölümlere neden olması sebebiyle Afrika’dan Amerika kıtasına milyonlarca siyahi insan köle olarak getirildi.
Bugün koronavirüs ismiyle tüm dünyaya yayılma tehdidi taşıyan salgın hastalık karşısında insanoÄŸlu tüm teknolojisi ve haÅŸmetine raÄŸmen yine çaresiz kalmış durumda.
Kısa bir süre içinde bir aşı veya tedavi geliÅŸtirilemezse bahsettiÄŸimiz felaketlerden bir yenisini yaÅŸamasının önünde hiçbir engel bulunmamakta.
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.