Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Trump'ın 'barış' planı: Kimliksiz, topraksız Filistin

Küresel liderliğin ABD öncülüğünde otantizme evrilmesi, kendi dini temalarını öncelemesi ve ittifaklarını da bunlar üzerinden şekillendirmesi, Filistin siyasetinin ve toplumunun taleplerinin görmezden gelinmesine yol açıyor.



ABD BaÅŸkanı Donald Trump, selefleri gibi, Ä°srail ve Filistin arasında barışı tesis etmek gayesiyle kendi planını kamuoyuna açıkladı. Planın tam ismi “Refaha Giden Barış: Filistin ve Ä°srail Halklarının YaÅŸamlarını GeliÅŸtirmeye Dönük Bir Vizyon” olarak belirlendi. Bu doküman yaklaşık yüz altmış sayfayı buluyor. Planın siyasi ve iktisadi çerçeveden oluÅŸan iki ana bölümünün olması, Trump’ın aslında Filistin ve Ä°srail meselelerine bakışındaki temel çıpaları veriyor. Ä°srail ve Filistin meselesini bu iki ana eksenle sınırlamak, çözüme kavuÅŸturulması gereken esas konuların gözden kaçırılmasına sebep oluyor. Filistin’in toprak, kimlik ve egemenlik yokluÄŸuna nazaran, ona bu açılardan bir varlık kazandırmak ise planın içeriÄŸinde ve ruhunda rastlanılmayan konular olarak öne çıkıyor.

Trump’ın vizyon planının esas kurgulayıcısı ise damadı Jared Kushner. Kushner’in Ä°srail’e ilgisi ise yeni bir gerçeklik deÄŸil. Kushner Ä°srail’e sık ziyaretler düzenliyor. Kushner’in Ä°srail’i anlamadaki temel referanslarının ise sahip olduÄŸu dini anlayış olduÄŸu göze çarpıyor. Kushner Ortodoks Yahudi anlayışın önemli temsilcilerinden Rav Mendel Schneerson ve onunla baÄŸlantılı olan Kuzey Afrikalı Yahudi ruhani Rav Yosiyahu Pinto’nun takipçisi. Güçlü ve arzulu mesiyanik (mesihçi) beklentileri olan bu kiÅŸiler, Ä°srail’i politik ve inÅŸa edilmiÅŸ bir ülkeden ziyade ezeli, kadim ve parçalanamaz ilahi bir alan olarak görüyorlar. Kushner ve ekibinin Batı Åžeria’da kalan Yahudi yerleÅŸimlerinden vazgeçmemesindeki ısrar ve planın Ä°srail’in egemenlik yetkilerini anılan hat boyunca derinleÅŸtirmesine cevaz vermesi, bu türden bir zihinsel arka planın ürünü olsa gerek.
 
Trump yönetimi Ä°srail-Filistin iliÅŸkilerini ele alırken hassas bir diplomatik anlayış benimseyen seleflerinden iki yönde ayrıştı: 6 Aralık 2017’de Kudüs’ün Ä°srail’in baÅŸkenti olarak tanınması ve 18 Eylül 2019’da Batı Åžeria’daki Yahudi yerleÅŸimlerinin uluslararası hukuka uygun olduÄŸunu ilan etmesi.
 
Trump’ın danışmanı Kushner ve ABD’nin Ä°srail Büyükelçisi David Melech Friedman Ä°srail’in Batı Åžeria ve Ürdün vadisine doÄŸru egemenlik kurmasını Ä°srail’de düzenlenecek erken seçimler (2 Mart) sonrasına bırakmasını ve bu konuyu ele alacak ortak bir komitenin çalışmalarının bitmesi gerektiÄŸini söylediler.
 
ABD’nin Ä°srail’e jeopolitik ve egemenlik revizyonuna imkân verecek alanlar açması, Ä°srail’de var olan saÄŸ siyasi kültürün ucunda yer alan aktörlerin taleplerini merkeze taşıdı. Ä°srail’de siyasetin jeopolitik vasıtasıyla tekrar düzenlenmesi ise iktidar partisi Likud’un yerleÅŸimci hareketin taleplerini de içerebilecek bir konuma eriÅŸtiÄŸini gösterdi. Likud’un parçalı saÄŸ bileÅŸenleri (dinci-milliyetçiler, yerleÅŸimciler) toplamak konusunda gösterdiÄŸi baÅŸarı gün geçtikçe saÄŸlamlaşıyor. Ä°srail’in merkez siyaseti ise kendini, Trump’ın açıkladığı plan dolayısıyla, siyasi manevra alanını daraltmama stratejisi istikametinde bir konum almaya zorladı. Mavi-Beyaz (Kahol Lavan) Partisi lideri Benny Gantz’ın Trump’ın davetlisi olarak ABD’ye çaÄŸrılması önemli bir geliÅŸmeydi. Gantz’ın Trump’ın vizyon planına yönelik verdiÄŸi ılımlı mesajlar, Ä°srail’de sol ve saÄŸ arasında daha büyük bir farklılaÅŸma oluÅŸturacak argümanları da eritiyor.
 
 
Trump’ın vizyon planının Filistin siyaseti açısından kısa vadeli etkisi, Mahmud Abbas liderliÄŸindeki yerleÅŸik Filistin siyasetinin nüfuzunu bir süre daha korumasına imkân vermesidir. Vizyon planının Filistin’den taleplerinin ise azami bir eksene oturduÄŸu görülüyor. Plana göre Filistin yönetimi Ä°srail’in rızası olmadan herhangi bir uluslararası kuruluÅŸa katılma giriÅŸiminden kaçınacak; Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve diÄŸer tüm mahkemeler nezdinde Ä°srail devletine, ABD ve vatandaÅŸlarına karşı açılan tüm davalar geri çekilecek; Interpol veya Ä°srail dışındaki herhangi bir aktörün hukuk sistemi nezdinde ABD veya Ä°srail vatandaÅŸlarına karşı eyleme geçilmeyecek; Filistin yönetimi yürürlükteki yasalarını ABD yasalarıyla uyumlu olacak bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirecek; “Ä°srail-Filistin Barış AnlaÅŸması” bu ÅŸartların yerine getirilmesinden sonra taraflarca imzalanacak ve Mahkum ve Åžehit Yakınlarına Ödeme Fonları kapatılacak. Bu gerekliliklerin yerine getirilmesinden sonra, nihai aÅŸamada taraflar Filistin devletini tanıyacaklar. Vizyon planına göre, bu taleplerin diÄŸer önemli ayağı ise Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına dayanıyor. Gazze’nin silahsızlandırılması sonrasında, yönetiminin Filistin devletine veya uluslararası bir organa devredebileceÄŸi de ekleniyor.
 
Vizyon planı iki devletli bir çözüme yönelik uygulanabilir, gerçekçi bir vizyon sunmuyor; barışı getirmekten uzak görünüyor. Planın en kârlı çıkanı ise yeniden seçilme ÅŸansını artıran Trump ve Ä°srail BaÅŸbakanı Binyamin Netanyahu. Trump’ın Senato’daki azil süreci yoÄŸunlaşırken Evanjelik oy tabanının isteklerine yönelmesi, dikkatleri üzerinden dağıtmak ve seçime yaklaşırken halk desteÄŸini tahkim etmek için iyi bir fırsat olarak sivriliyor. Netanyahu ise Ä°srail’de yolsuzluk suçlamalarıyla aşınan siyasi kariyerini büyük bir jeopolitik kazançla örtme derdinde. Ayrıca ikisinin de söylemi birbirine benziyor. Her iki lider de etnik veya kültürel rahatsızlıkları siyasi kazanca tahvil etmede ustalar. Trump-Netanyahu ortaklığı salt jeopolitik çıkar ortaklığına dayanmıyor, ayrıca siyasi söylemlerindeki uyum da birlikte hareket etmelerini bir hayli kolaylaÅŸtırıyor.
 
Filistin halkının toprak, kimlik ve egemenlik yokluÄŸuna tutarlı bir yanıt üretebilecek siyasi program ise ufukta görünmüyor. Küresel liderliÄŸin ABD öncülüÄŸünde otantizme evrilmesi, kendi dini temalarını öncelemesi ve ittifaklarını da bunlar üzerinden ÅŸekillendirmesi, Filistin siyasetinin ve toplumunun taleplerinin görmezden gelinmesine yol açıyor. Filistin’de ve Ä°srail’de umut veren geliÅŸmeler ise demografide görülen deÄŸiÅŸimin bir süre sonra siyasi kültüre yansıyacak olması ve eninde sonunda temsil imkânı bulması.
 
Müellif: Gökhan Çınkara [Kudüs Ä°brani Üniversitesi Truman Center’da ve Brandeis Üniversitesi Schusterman Modern Ä°srail AraÅŸtırmaları Merkezi’nde misafir araÅŸtırmacı] 
Kaynak: Anadolu Ajansı-Analiz
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.