Kudüs sloganla kurtarılmaz
Follow @dusuncemektebi2
Kudüs düşmedi. Trump’ın sözde barış planı Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs’ü düşürmedi. Çünkü Kudüs, çok daha önce düşmüştü. Düşenin dostu kalmayınca da sürünmeye başladı. Maalesef şimdiki manzara bundan ibarettir.
Trump’ın meÅŸ’um planından sonra görülen kıpırdanma, Kudüs’ü düÅŸmekten deÄŸil, sürünmekten kurtarma gayretidir. Türkiye’nin güçlü tepkisi, Trump’ın bölgemizdeki dostlarının timsah gözyaÅŸları ve nihayet Arap BirliÄŸi’nin cılız çığlığı; düÅŸenin ardından ağıtlar yakmaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
DeÄŸiÅŸik konuÅŸmalarımda ve muhtelif yazılarımda yad ettiÄŸim Kudüs Mutasarrıfı Ahmet Macit, daha 1913 yılında, muhtemel felaketi, dönemin Dahiliye Nazırı Talat PaÅŸa’ya yazarken; bütün dünyanın (kastettiÄŸi ÅŸer odaklarının) bakışlarının Kudüs üzerinde yoÄŸunlaÅŸtığını söylüyordu. Burada tekrar etmeyeceÄŸim önemli tespitleri vardı raporunda. Ama o da geç kalmıştı maalesef. Zira o tarihten önce, atını alan Kudüs’te cirit atıyordu.
Bu negatif baÅŸlangıcı yapma hakkını kimden mi alıyorum? EÄŸer siz de bu meseleye dünden bugüne bakıyorsanız, bu soruyu sormakta haklısınız. Ama 30 yıldır, “Kudüs kan aÄŸlıyor” deyip dikkatleri çekmeme raÄŸmen; Ahmet Macit gibi sesim bir yerlere ulaÅŸmıyorsa beni sorgulamakta haksızsınız.
Uzağa gitmeyelim. Daha 2015 yılında, bir kitaptan bahsederken şunları yazmıştım
“Ellsworth Huntington diye birisi ta Amerikalardan kalkmış Filistin coÄŸrafyasını karış karış gezmiÅŸ, bir de üÅŸenmeyip Palestine and Its Transformation (Filistin ve DönüÅŸümü) adı ile 443 sahifelik bir kitap yazmıştır. Vak’a-i adiyeden, ne var bunda diyeceksiniz.. Evet öyle de bu kitabın daha 1912 yılında Boston ve New York’ta basıldığını, yani o coÄŸrafyanın hâlâ Osmanlı toprağı olduÄŸu zamanlarda gün ışığı gördüÄŸünü söylediÄŸimde bana hak vereceksiniz. Elbette o tarihte ve ondan önce de ecnebiler Filistin konusunda bir hayli ter dökmüÅŸlerdi. Ama bu seferki hikaye biraz da “söz sahibi olmak için ne gerekir?” sorusuna cevap teÅŸkil edecek nitelikte olduÄŸu için anlamlı.”
Kudüs Mutasarrıfı Ahmet Macit’in feryadından önce basılmış olan bu kitabın sahibi bölgeye ilgisini ÅŸöyle açıklıyordu:
“Her düÅŸünceli insanın (aklı başında demek istiyor) Filistin için hissedeceÄŸi genel ilgiye ek olarak, iki özel neden bu kitabın yazılmasına sebep olmuÅŸtur. Birinci sebep, George Adam Smith’in muhteÅŸem kitabı olan The Historical Geography of the Holy Land (Kutsal Belde’nin Tarihi CoÄŸrafyası)’nı on yıl önce okuyarak, modern coÄŸrafya bakımından Filistin’in tamamen eÅŸsiz bir yer olduÄŸu gerçeÄŸinin zihnimde canlanmasıdır. Nitekim bende, bu eÅŸsizliÄŸi yaratan ve Yahudi ırkının hayatını ve düÅŸüncelerini ÅŸekillendirmeye yardımcı olan fiziki özellikleri tamamen kavrama arzusunun depreÅŸmesi..” kitabı yazdırmıştır.
Yazarın ikinci sebebini söylememize gerek yok. Zira, kitabının basılmasından beÅŸ yıl sonra Kudüs düÅŸmüÅŸtür. Aradan geçen yüz yıl boyunca da onlar araÅŸtırmalarını sürdürmüÅŸ; Ä°slam dünyası ise sadece slogan üretmiÅŸtir.
“Kudüs Müslümanlarındır”
Tamam da hangi Müslümanların? Sadece damarına basıldığında ses veren ve sonra sessizliÄŸe gömülenlerin mi?
Kudüs’ün derdine düÅŸerek kurulmuÅŸ olan Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın görüntüsünü, miskinliÄŸini veya sessizliÄŸini bir tarafa bırakıp bir kere daha Türkiye’ye bakalım:
Dünyada, özellikle 1870’lerden sonra Filistin araÅŸtırmalarını destekleyen vakıflar kurulmuÅŸ, üniversiteler bu konuda çalışma yapanlara destek sunmaya baÅŸlamıştır. Nitekim yukarıda sözünü ettiÄŸim kitabın yazarı da çalışmalarını, Siyonizme hiç eleÅŸtiri getirmeyen ve Kudüs’ün Yahudilere ait olduÄŸunu düÅŸünen pek çok akademisyen yetiÅŸtiren Yale Üniversitesi’nin desteÄŸiyle yapmıştır.
Bırakalım son yüzyılda yapmadıklarımızı, yapamadıklarımızı..
Kudüs’ün kaybının 100. yılından ve özellikle ABD BaÅŸkanı eliyle Ä°srail’in baÅŸkenti ilan edildiÄŸi tarihten itibaren meseleye sürekli dikkatleri çeken Sn. CumhurbaÅŸkanı’na raÄŸmen ne yaptığımızı sorgulayalım. Kudüs AraÅŸtırma Merkezi tabelaları asan veya OrtadoÄŸu AraÅŸtırma ve Uygulama Merkezlerine sahip üniversitelerimizin ürettiÄŸi araÅŸtırmalara, tez sayısına bakalım. ÇoÄŸu birbirinin tekrarı ve sloganik baÅŸlıklar taşıyan; metottan yoksun on altı yüksek lisans ve tarih alanında, ikisi yabancı öÄŸrenci olmak üzere dört doktora tezi.
Bu meselede daha çok konuÅŸacak, daha çok yazacağız. Ama bilmeliyiz ki; Kudüs slogan üretmekle kurtarılamaz. Kendi coÄŸrafyamızda neden biz deÄŸil de baÅŸkaları söz sahibi olduÄŸunun cevabını yaptığımız ilmî üretimlerde arayalım ve ÅŸu gerçeÄŸi unutmayalım:
Ne kadar araÅŸtırma, o kadar söz.
Müellif: Zekaeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.