Sosyal Medya

Taha Kılınç: Mekke'deki Rabıta Kurumu'nun Hal-i pürmelali

Bir veliaht prensin, samimi niyet ve gayretlerle temellerini attığı bir teşkilât, şimdi bir başka veliaht prens eliyle, İslâm ülkeleri arasında ayrışma, düşmanlık ve dargınlıkların payandasına dönüştürülüyordu. Başlarına oturtulan resmî görevlilerin sopasıyla, Müslüman coğrafyanın dinî temsilcileri de bu politikaya alet ediliyordu. Üstelik Mekke’de ve Kâbe’nin yanı başında.



Kısa bir süre önce, tam da OrtadoÄŸu’da gündemin iyice ısındığı bir zamanda, Mekke-i Mükerreme’de geniÅŸ katılımlı bir buluÅŸma düzenlendi. Ä°slâm dünyasının hemen her ülkesinden, ayrıca Rusya, Avrupa ve diÄŸer coÄŸrafyalardan Müslüman toplumların resmî temsilcileri, müftüler, diyanet iÅŸleri baÅŸkanları, fetva konseyi üyeleri ve bunlara denk yetkililer, günlerce süren programlar silsilesi için bir aradaydı. 1000’den fazla kiÅŸiyi Kâbe’nin yanı başında toplayan vesile, merkezi Mekke’de bulunan Râbıtatu’l-Âlemi’l-Ä°slâmî’nin davetiydi. Önce, Râbıta hakkında bir parantez açayım, ardından Mekke buluÅŸmasının gündemine dair birkaç not paylaÅŸayım.
 
18 Mayıs 1962’de, dönemin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Faysal bin Abdulaziz tarafından Mekke’de kurulan Râbıta, Ä°slâm ülkeleri arasında organik ve sürekli bir irtibat saÄŸlamak amacıyla tesis edilmiÅŸti. Kuruma isim olarak seçilen kelime de zaten “baÄŸlantı”, “baÄŸ”, “irtibat” gibi anlamlara geliyordu. Ä°slâm dünyasından 22 seçkin temsilcinin hazır bulunduÄŸu kuruluÅŸ toplantısından sonra, Râbıta, fakir ülkeler baÅŸta olmak üzere Müslüman coÄŸrafyanın dört bir yanına her alanda (eÄŸitim, saÄŸlık, sosyal...) yardımlar ulaÅŸtırmaya baÅŸladı. Faysal’ın 1964’te krallık görevini üstlenmesinden sonra etkinliÄŸi daha da artan Râbıta, onun 1975’te suikasta kurban gitmesine kadar, “resmî Suudi ideolojisini yaymak” olarak özetleyebileceÄŸimiz bütün arızalardan büyük ölçüde korundu. Bunda Faysal’ın ÅŸahsî titizliÄŸinin ve Ä°slâm dünyasına yaklaşımındaki geniÅŸ ufkun yanında, seçtiÄŸi kadroların yetkinliÄŸinin de büyük payı vardı. Kral Faysal suikastından sonra, Suudi Arabistan devlet idaresindeki birçok deÄŸiÅŸiklik ve yeniden organize oluÅŸtan Râbıta da payını aldı; zaman içinde, Suudi devletinin hantal bürokratik aygıtlarından birine dönüÅŸtü. Anlamını da fonksiyonunu da yitirdi.
 
Râbıta, 2016’dan itibaren, daha farklı bir yola girdi: Önce, 2000’den beri kurumun baÅŸkanlığını yürüten Åžeyh Abdullah bin Abdulmuhsin et-Turkî görevden alınarak, yerine Muhammed Îsâ getirildi. Bu deÄŸiÅŸim önemliydi, çünkü yeni baÅŸkana yüklenen misyonu, Åžeyh Abdullah’ın yerine getirmesi mümkün deÄŸildi: Dinler arası diyalog çaÄŸrıları yapmak, Avrupa’da sinagog ve kilise ziyaretleri, Holokost anma törenlerinde nutuk atmak, Ä°srailli heyetlerle basın toplantıları, Paris ve diÄŸer Avrupa baÅŸkentlerinde “Ä°slâm’ın güler yüzünü” anlatmak vs... Tüm bunların, tepeden inmeci bir üslupla Suudi Arabistan’ı bambaÅŸka bir istikamete çeviren Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın (MBS) direktifleriyle gerçekleÅŸtirildiÄŸini söylemeye gerek yok elbette.
 
Mekke’deki son Râbıta etkinliÄŸine de yine MBS’nin gölgesi düÅŸmüÅŸtü. Kurumun yüksek istiÅŸare kurulu toplantısının ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde -benzerine daha önce hiç rastlanmayan bir biçimde- “Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi” kınandı. Râbıta’nın kuruluÅŸ amacı, çalışma biçimi ve önceki yıllarda yapılan toplantıların gündemleri düÅŸünüldüÄŸünde, “MBS böyle emretti”den baÅŸka açıklama mümkün deÄŸildi. Ayrı bir oturumda, içinde bol bol “radikallikle mücadele” vaatleri geçen “Mekke Vesîkası” adlı bir belge de yayımlandı. Bunun, MBS’nin bizzat isteÄŸi olduÄŸu açıkça belirtildi üstelik.
 
Yüksek istiÅŸare kurulu toplantısının yönetim masasında beÅŸ kiÅŸi oturuyordu: Fas Âlimler BirliÄŸi BaÅŸkanı Ahmed Abbâdî, Mısır Vakıflar Bakanı Muhammed Muhtâr Cumua, Râbıta Genel BaÅŸkanı Muhammed Îsâ, Suudi Arabistan Müftüsü Åžeyh Abdulaziz Âl-i Åžeyh, BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) Fetva Konseyi BaÅŸkanı Åžeyh Abdullah bin Beyye ve Mısır Müftüsü Åževkî Allâm. Hepsi de, özellikle son yıllarda OrtadoÄŸu’da “Siyasal Ä°slâm’la savaÅŸ” konseptinin uygulayıcısı Suudi Arabistan-BAE-Mısır troykasının en güvendiÄŸi isimler. (Åžeyh Abdullah bin Beyye’nin sadık müridi, Amerikalı tanınmış kanaat önderi Hamza Yusuf, geçtiÄŸimiz aylarda ABD DışiÅŸleri Bakanı Mike Pompeo’nun danışmanlığına da atandı. Hamza Yusuf, aynı zamanda BAE Fetva Konseyi’nin üyesi, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zâyed’in de görüÅŸlerine baÅŸvurduÄŸu bir ÅŸahsiyet.) Dolayısıyla, böyle bir toplantıdan Türkiye’yi kınama kararının çıkması hiç ÅŸaşırtıcı deÄŸildi. Åžaşırtıcı olan, Râbıta’nın savrulduÄŸu yerdi:
 
Bir veliaht prensin, samimi niyet ve gayretlerle temellerini attığı bir teÅŸkilât, ÅŸimdi bir baÅŸka veliaht prens eliyle, Ä°slâm ülkeleri arasında ayrışma, düÅŸmanlık ve dargınlıkların payandasına dönüÅŸtürülüyordu. BaÅŸlarına oturtulan resmî görevlilerin sopasıyla, Müslüman coÄŸrafyanın dinî temsilcileri de bu politikaya alet ediliyordu. Üstelik Mekke’de ve Kâbe’nin yanı başında. En acınası ÅŸey de buydu.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.