Özel / Analiz Haber
Körfez ülkelerinin Barış Planına Yaklaşımı
Follow @dusuncemektebi2
Körfez ülkeleri bu noktaya nasıl geldi? Neden Kudüs konusunda sesleri çıkmaz oldu? ve neden İsrail ile stratejik ortaklık kurdular? Bu soruların cevaplanması gerekiyor.
ABD ve Ä°srail liderlerinin Beyaz Saray'da tüm dünyaya ilan ettiÄŸi Kudüs'ü iÅŸgal planına Körfez ülkelerinin yaklaşımı konuyu yakından takip edenler için ÅŸaşırtıcı olmadı. Hem salonda hazır bulunan BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Umman'ın Washington büyükelçileri hem de duyuru sonrası Körfez baÅŸkentlerinden yükselen mesajlar hemen hemen birbirine paraleldi. Ama ile kurulan ve yumuÅŸak geçiÅŸ siyaseti kokan bazı açıklamalar ise gücümüz anca buna yetiyor minvalindeydi. Körfez ülkeleri bu noktaya nasıl geldi? Neden Kudüs konusunda sesleri çıkmaz oldu? ve neden Ä°srail ile stratejik ortaklık kurdular? Bu soruların cevaplanması gerekiyor.
Elbette bu soruların içeriÄŸi her bir Körfez ülkesi için benzer deÄŸil. BAE'nin Ä°srail ile kurduÄŸu stratejik iÅŸ birliÄŸi ile Bahreyn'inki bir deÄŸil. Ancak Körfez ülkelerinde Ä°srail ile yakınlaÅŸma ve normalleÅŸme sürecinin son dönemde bir hayli mesafe katettiÄŸi açıkça görülmektedir. BAE ve Suudi Arabistan'ın Körfez'deki güçleri bakımından Ä°srail ile normalleÅŸmeye daha teÅŸne aktörler olduÄŸunu belirtmek gerekmektedir. Ä°ki ülkenin de tehdit tanımlamaları özellikle Arap isyanları sonrası iyice örtüÅŸtü. Zira önce sokak hareketlerinin bölgesel siyasal düzeni tehdit etmesi ve rejim problemleri ile karşılaÅŸmaları belirleyici oldu. Sonrasında ise BaÅŸkan Obama'nın Ä°ran nükleer anlaÅŸmasının önünü açması ve nihayetinde imzalaması Körfez ülkelerinin tehdit algısı seviyesini yükseltti.
Hatırlanacağı üzere BaÅŸkan Obama ile Körfez ülkeleri arasında gerilim ikili iliÅŸkilerde tarihin en kötü dönemlerinden biri olarak gösterildi. Bununla birlikte bölgesel aktörlerin bölgede nüfuz alanlarını geniÅŸletme hamleleri ve bölgedeki terör örgütlerinin varlıkları Körfez için bir diÄŸer güvenlik sorunu olarak ortaya çıktı. Tüm bu etkenler özellikle BAE ve Suudi Arabistan'ın ulusal güvenlik tehditlerine karşı benzer araç ve yöntemlerle mücadele etmelerini beraberinde getirdi. Özellikle Riyad'da taht mücadelesinde genç prense verilen destek, prensin iç politikadaki konumunu muhafaza etmesi dış politikada ödeyeceÄŸi bedellerin habercisiydi. Zira iç politikada hanedan dengesi dağıtıldı ve genç prens meÅŸruiyetini dış aktörlerin verdiÄŸi güç ile devÅŸirmeye baÅŸladı. Dolayısıyla Ä°srail ile yakınlaÅŸmak ve bölgede iÅŸ birliÄŸi yapmak bazı Körfez ülkeleri için oldukça kıymetli hale geldi. Zira birçok ulusal güvenlik tehdidine karşı koymak ve ABD'de Trump gibi baÅŸkan varken sorunların istedikleri ÅŸekilde çözülmesi kendilerince daha makuldü.
Sonuçta ortaya ÅŸöyle bir tablo çıktı: ABD-Ä°srail bölgesel düzlemde Körfez ülkelerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak ve bir oldu-bitti ile Kudüs gibi kadim ÅŸehrin statüsünü cebren deÄŸiÅŸtirmeye yeltenecekler buna karşılık Körfez Arap ülkeleri ise verdikleri destek ile "Yüzyılın AnlaÅŸması"nı meÅŸrulaÅŸtırma vazifesi görecekler. Peki bu siyaseten Körfez için nasıl sonuçlar doÄŸurur?
Birincisi, Suudi Arabistan ve BAE'nin rejim güvenliklerini bölgesel statükoya ve Ä°srail ile stratejik ortaklığa dayandırmaları Arap isyanları sonrasında yeni bir meÅŸruiyet sorunu yaÅŸamalarına muhtemelen neden olabilir. Bunun iÅŸareti olarak ise Suudi Arabistan içerisinde muhtemel bir hanedan kavgası yaÅŸanması ve bunun diÄŸer Körfez ülkelerini de etkileyen bir dalgaya neden olması muhtemeldir.
Ä°kincisi ise Arap kimliÄŸi açısından Kudüs meselesine olan yaklaşım son derece merkezi bir konuma sahiptir. Rejim güvenliÄŸini saÄŸlamaya çalışırken Arap kimliÄŸinin bu denli sarsıntıya uÄŸraması bizatihi rejim güvenliÄŸine yönelik bir tehdide dönüÅŸebilir.
Son olarak OrtadoÄŸu güç dengesinde Ä°srail'e baÄŸlı güvenlik tercihi hem bölgede yalnızlaÅŸma hem de Ä°srail tarafından bölgesel düzlemde karşısına çıkan ilk fırsatta terk edilmeyle sonuçlanabilir.
Körfez'in bugün gelinen nokta itibarıyla ABD-Ä°srail nezdinde gördüÄŸü kabul uÄŸruna sessiz kalması ne Filistin'in ne de Kudüs'ün kaderini deÄŸiÅŸtiremez. Kudüs müslümanların kırmızı çizgisidir ve kıymeti günlük çıkarların çok ötesindedir. Arap coÄŸrafyası geçtiÄŸimiz yüzyıl içerisinde ciddi krizlerle karşı karşıya gelmiÅŸtir. Ancak bugün Kudüs konusunda Körfez'in sergilediÄŸi tutum bölgenin belleÄŸinde silinmeyecek bir hata olarak kayda geçmiÅŸtir.
Müellif: Abdulah EroÄŸa / Perspektif
Henüz yorum yapılmamış.