Söyleşi: Kudüs kadar kadim ve dimdik şair Nuri Pakdil
Follow @dusuncemektebi2
Dik duran, söylediğini net söyleyen, itirazını net koyan, hiç-bir şeyden korkmayan, hiç kimsenin adamı olmayan, hiç kimseye sırtını yaslamayan, bağlantısız, bağımsız, özgür, özgün bir insandı Nuri Pakdil.
DÄ°K, KORKUSUZ, BAÄžIMSIZ VE ÖZGÜR BÄ°R EYLEM ADAMI: NURÄ° PAKDÄ°L
Her fikir insanının düÅŸüncelerinde kırılmalar olur, bazen inandığı deÄŸerlerden taviz vermek zorunda hisseder kendini, bazen de fikirlerinin tersine yönelir. Nuri Pakdil bunlardan biri deÄŸildi ve asla olmadı. Edebiyat, ÅŸiir ve fikir dünyamızda derin bir iz bırakan "7 Güz el Adam"dan biri olan Pakdil; Ä°stanbul'un fethedildiÄŸi günü doÄŸum günü sayacak kadar Türk ve Müslüman, "Kudüs Åžairi" olarak anılacak kadar mücahit ruhlu, "zulümsüz, sömürüsüz, putsuz, kimlikli, erdemli, aÅŸkınlıkla dolu" bir dünya kurmaya adanacak kadar sevdalı ve kimseyi ayırmayacak kadar bu topraklardandı, bizdendi. Yakın dostu, Necip Evlice ile Pakdil'in düÅŸünce dünyasını konuÅŸtuk. Evlice'ye göre Pakdil: "Bütün fikrî tekâmülünü tamamlamış, neye inanacağını, nasıl düÅŸüneceÄŸini çok net bir ÅŸekilde ölçmüÅŸ, biçmiÅŸ, kararlaÅŸtırmış ve zihninde bir dünya görüÅŸü olarak oturtmuÅŸ bir insandı."
Nuri Pakdil ile tanışmanızdan baÅŸlayalım isterseniz…
Nuri Pakdil gibi ben de MaraÅŸlıyım ve MaraÅŸ Lisesi'nde okudum. Lisede okurken birçok genç gibi ÅŸiir yazma merakım vardı ve lisenin her yıl düzenlediÄŸi öÄŸrenciler arası ÅŸiir yarışmasına katılmıştım. Yarışmada mansiyon ödülü almamdan sonra edebiyat dergisi çıkaran ve edebi çalışmalar içinde olan bir grup arkadaÅŸla tanıştım. O grubun çalışmalarına katıldım, o zaman gördüm ki bu arkadaÅŸlar bütün edebiyat dergilerini ve yeni çıkan kitapları takip ediyorlar. Böylece yeni kitaplarla ve tabii Nuri Pakdil kitaplarıyla karşılaÅŸtım. Pakdil ile tanışmamsa lise son sınıftayken oldu. Üniversiteyi kazandıktan sonra, bir gurup arkadaÅŸla Ankara, EskiÅŸehir, Kütahya, Adapazarı, Ä°stanbul güzergâhında bir geziye çıktık. Bu ÅŸehirlerde sanat, edebiyat, kültürle uÄŸraÅŸan mekânları ve oralarda faaliyetleri olan insanları tanıdık. Nuri Pakdil'i de Erenköy'deki evinde ziyaret ettik. O dönemde Edebiyat dergisinde de yazan birçok arkadaÅŸla birlikte Nuri Pakdil'i de yüz yüze tanımış oldum.
Nuri Pakdil, sadece bir düÅŸünür deÄŸil, düÅŸünceleriyle eylemleri bir arada var olan bir kiÅŸilikti. Sizin tanıdığınız Nuri Pakdil nasıl birisiydi?
KuÅŸkusuz Nuri Pakdil'in en önemli özelliklerini; titizliÄŸi, yüksek estetikli bakış açısı, dikkatli ve uyanık bir bilince sahip olması, hareket ve davranışlarının özeni ve hiçbir ÅŸeyi rastgele yapmaması olarak sıralayabiliriz. Eylemlerini her zaman karşısındaki ve yanındaki insanlara bir mesaj vermek, bir iz bırakmak amacıyla gerçekleÅŸtirirdi. Benim tanıdığım Nuri Pakdil, dünyanın en centilmen, en nazik, en alçakgönüllü ve kentli adamıydı. Ama yeri geldiÄŸinde, ideoloji ve sorumluluklar söz konusu olduÄŸunda da dünyanın en katı, inatçı ve sert adamıydı. TitizliÄŸi, estetik ve özgün yaklaşımları onu farklı kılıyordu. O hepimize her zaman eylemleriyle bir ÅŸeyler anlatmıştır.
Onun en belirgin ve özgün vasıflarını siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Nuri Pakdil'in hepimizden farklı, belirgin ve özgün vasfını ÅŸöyle tarif edebilirim: Aslında eÄŸitimini almadığı hâlde "ileri ülkeler" dediÄŸimiz ülkelerde yapılan her türlü yayından, yayının teknik özelliklerinden, estetiÄŸinden, görselliÄŸinden haberdar olması en önemli özelliÄŸiydi. Bunun en temel göstergelerinden biri; yaptığı her iÅŸi, benzer iÅŸlerden çok daha estetik olmasını saÄŸlamak için inanılmaz bir gayret ve özveriyle yapmasıydı. Pakdil titiz, tavizsiz, içine sinmeyen bir ÅŸeye razı olmayan bir kiÅŸiliÄŸe sahipti. Ä°kna kabiliyeti çok yüksekti. BaÅŸkaları bir ÅŸeyi ne kadar isterse istesin, onları öyle olmadığına ikna ederdi. Ä°natçı, ısrarcı, farklı, özgün, ileriye bakan ve etkileyici bir insandı.
Kırgınlıklar, yorgunluklar her düÅŸünce insanında olur. Nuri Pakdil'in düÅŸüncesinin kırılma noktaları nelerdi?
Benim tanıdığım Nuri Pakdil, aslında liseyi bitirip üniversiteye baÅŸladığında neredeyse bütün tekâmülünü tamamlamış, neye inanacağını, nasıl düÅŸüneceÄŸini çok net bir ÅŸekilde, ölçmüÅŸ, biçmiÅŸ, kararlaÅŸtırmış ve zihninde bir dünya görüÅŸü olarak oturtmuÅŸ bir insandı. Dolasıyla o tarihlerden sonra onun düÅŸüncesinde asla bir yorgunluktan, bir kırılmadan söz edilemez. Ama onun hayatında yapıp etmek istedikleriyle ilgili kuÅŸkusuz kırılmalar, baÅŸarısızlıklar, hayal kırıklıkları olmuÅŸtur. Böylesine kırılmalarsa birkaç kere olmuÅŸtur.
Bunlardan biri, 1969'da Edebiyat dergisini yayımlayınca kadar olan sürede gerçekleÅŸmiÅŸtir. O tarihe kadar çıkan diÄŸer dergilere destek vermiÅŸtir her zaman. Mesela, Büyük DoÄŸu'ya her anlamda destek vermesi önemlidir. Yine DiriliÅŸ dergisinin ilk çıkışından 1967'deki ilk kapanışına kadar büyük emekler, katkılar ve maddi destekler vermesi, yazı yazacak insanları DiriliÅŸ'e, Sezai Karakoç'a yönlendirmesi, onun etrafında toplanmalarını saÄŸlaması ve bütün bunları diÄŸer arkadaÅŸlarından çok daha ileri bir tutum, davranış ve bilgelik içerisinde yapması önemli bir nokta.
Fakat bütün bunlardan sonra 1969 yılında, DiriliÅŸ yayın hayatına devam etmediÄŸi hâlde kendi dergileri Edebiyat'ı çıkardıklarında Sezai Karakoç'un baÅŸlarda net bir tavır koymamasına raÄŸmen, dergi yayın hayatına baÅŸladıktan sonra bazı ÅŸeyleri uzaktan dillendirmesi Nuri Pakdil'i çok etkilemiÅŸ ve üzmüÅŸtür. BahsettiÄŸim durum, Sezai Karakoç'un "Madem dergi çıkarabileceklerdi neden DiriliÅŸ'i çıkarmadılar?" söylemiyle baÅŸlar. Oysa 1966'da DiriliÅŸ çıkarken Sezai Karakoç, Akif Ä°nan'a yazdığı bir mektupta ÅŸöyle demektedir: "DiriliÅŸ'in devam etmesi için büyük bir kampanya yaparak yolumuza devam etmeliyiz." Bunu duyan Nuri Pakdil, Ankara'daki iÅŸinden anında istifa edip DiriliÅŸ'in devam etmesi için Türkiye'de hemen her yeri dolaÅŸmak için yola çıkmaya hazır vaziyettedir. Çünkü derginin yayın hayatına devam etmesini istemektedir.
Pakdil'in bu hareketini duyan Sezai Karakoç, onun böyle davranmasına asla izin vermemiÅŸ ve bu tür giriÅŸimleri kesinlikle kabul etmediÄŸini belirtmiÅŸtir. Böyle bir iÅŸe giriÅŸmesinden dolayı Karakoç, Pakdil'e uzun ve acı bir mektup yazmıştır. Hatta yazdığı mektubu "MaraÅŸ biberi gibi acı bir mektup oldu" diye tarif etmiÅŸtir. Pakdil, Edebiyat dergisi yayın hayatına baÅŸladıktan bir süre sonra bahsi geçen konularla ilgili asla olumlu veya olumsuz konuÅŸmamış ve "Bu konu benim için ebediyen kapandı" demiÅŸ ve kendi yoluna devam etmiÅŸtir. Bu durum da Nuri Pakdil için önemli bir kırılmadır.
Diğer kırılma noktaları neler oldu?
Nuri Pakdil'in kırılmalarından ikincisi 1975-76 yıllarında en yakın arkadaÅŸları Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt, Akif Ä°nan, Cahit ZarifoÄŸlu ve Alaeddin Özdenören, Pakdil'in dergi iÅŸlerine çok karışmasını önlemek için onun yalnızca yazılarını yazması gerektiÄŸini söylemiÅŸler. Bu düÅŸünce önce Pakdil'in hoÅŸuna gitmiÅŸ olsa da sonrasında vazgeçmiÅŸ ve derginin en ince iÅŸlerine kadar her iÅŸini yapmaya devam etmiÅŸtir. Onlar da Nuri Pakdil'in ne yapacağını merak ederek yanından bir süre uzaklaÅŸmışlar ama uzaklaÅŸma artan bir uzaklaÅŸma getirmiÅŸ ve bir daha Pakdil'in yanına dönememiÅŸlerdir. Nuri Pakdil ise sorumluluÄŸundaki iÅŸi yani Edebiyat dergisini ve yayınlarını yeni insanlarla sürdürmeye devam etmiÅŸtir.
Üçüncü kırılması ise 12 Eylül Darbesi'nden sonra oldu. O süreçteki tek tipleÅŸtirme çalışmalarının sonucunda insanlar düÅŸünceden çok dünyalık iÅŸlere, heveslere daldıkları için okumayı, düÅŸünmeyi ve yayın gibi iÅŸleri hep ikinci plana itmiÅŸlerdi. Dolasıyla Edebiyat dergisinin ve kitaplarının satışları düÅŸtü ve yayın hayatını sürdüremedi. Nuri Pakdil yıllar önce memuriyetten ayrılmış, herhangi bir geliri olmayan, Edebiyat dergisinin kendi döngüsü içerisinde yaÅŸamını sürdürmeye çalışan biridir. Ä°stanbul'dan Ankara'ya döndüÄŸü için Ankara'da kalacak bir evi bile yoktur. Arif Ay, Åžaban Özdemir ve benimle beraber bir süre kaldıktan sonra 1985 başında Edebiyat dergisinin yayınına ara vermiÅŸ, o güne kadar yayımlanmış kitaplarının tamamını ücretsiz dağıtmış ve otelde yaÅŸamaya baÅŸladı. Bu durum onu bir anlamda açlığa mahkûm etti ve yeniden memuriyete dönmek zorunda kaldı. Bunun sonucu olarak insanlarla görüÅŸmelerini ve iliÅŸkilerini kesti, hiçbir kültürel ya da edebi faaliyette bulunmadı ve yaklaşık 13 yıl Ulus'taki ikinci sınıf otellerde konakladı.
1996 yılında yeniden kitap yayımlamak için otelden eve geçip harekete geçtiÄŸinde bu sefer 28 Åžubat süreci hüküm sürmektedir. Eski arkadaÅŸlarını toplar ve neler yapılabileceÄŸi konusunda görüÅŸmeler, toplantılar yapar. Bu görüÅŸmelerden ve toplantılardan bir sonuç çıkmaz ve herkes kısa sürede birer birer onu yalnız bırakır. O da 1997 yılından itibaren tek başına kitaplarını yayınlamaya baÅŸlar ve özellikle gençlere yönelik çalışmalar yapar. Ziyaretine gelen gençlere kapılarını açar, üniversitelerden davet eden gençlerin davetine katılır. Hatta eski arkadaÅŸları gençlerle iliÅŸki kurmasını bile anlamak istememiÅŸlerdir. Bu da onu yaÅŸlılığında adeta yalnızlığa mahkûm etmek gibi bir ÅŸeye sebep olur ve hayatındaki dördüncü kırılması olarak sayılabilir. Ama o gençlerden asla uzak kalmaz. Gençler de Türkiye'nin her yerinden onu ziyarete gelip onunla bir temas, bir gönül birliÄŸi kurmuÅŸlardır.
Pakdil'in hayatının merkezinde insan vardı ve bu sebeple edebiyat onun için bir amaç deÄŸil, insanları Allah'a çağırmak için kullandığı bir araçtı diyebilir miyiz? Bu anlamda edebiyata yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?
Åžüphesiz edebiyat onun için insanları Allah'a çağırma yolunda bir araçtı. Ama bu, edebiyat önemsiz bir ÅŸeydir, sadece araçtır anlamına gelmez. O özellikle sanat üst baÅŸlığından bakarak sanatın ve estetiÄŸin her zaman yüzde 51 oranında önemli olduÄŸunu belirtir. "Oyumu yüzde 51 sanat ve edebiyata veriyorum." der.
Her ne kadar araç da olsa önem ve etkinlik olarak edebiyat hep bir adım öndedir Pakdil'in hayatında. Bu araçsallık edebiyatın kullanılıp kenara atılacak bir ÅŸey olduÄŸu anlamına gelmez onun için. Pakdil için araçların da amaçlar kadar önemli olduÄŸu, yani nereye gittiÄŸiniz kadar nereden ve nasıl gittiÄŸiniz de önemlidir. EÄŸer edebiyat bir süreliÄŸine kullanılan bir araç olsaydı, belki küçümsüyor, hafif bakıyor denebilirdi ama onun indinde iÅŸin en başından en sonuna kadar edebiyat hiç ihmal ve göz ardı edilmeden hakkı verilerek yapıldı. Pakdil çok yönlü bir insandı ve tiyatro, çeviri, ÅŸiir, deneme ve günlük gibi birçok alanda eserler verdi. Mümkün olsa sanatın bütün alanlarında çalışma yapardı.
Yayın hayatının iki dönemden oluÅŸtuÄŸu söylenir. Siz bu dönemleri nasıl tarif edersiniz? Ä°kisi arasında ne gibi farklılıklar var?
EÄŸer Edebiyat dergisinin 1969'dan 1984 sonuna kadar yayınlandığı dönemi ele alırsak, bu bir süreli yayın dönemidir yani bir anlamda dergi dönemidir ve 15 yıl sürmüÅŸtür. Beraberinde kendisinin ve arkadaÅŸlarının kitaplarını da yayınlamış ve çok önemli bir yayın faaliyeti olarak yayın tarihine geçmiÅŸtir.
Ä°kinci dönemi ise 13 yıllık suskunluktan sonra 1996 yılında eve çıkarak, kitaplarını yeniden yayımlamak istemeyi düÅŸünmesidir. 1997 Åžubat ayına denk gelir bu yayım sürecinin baÅŸlangıcı. Bu süreçte her ay dört veya iki kitap yayımlarken hiçbir zaman afaki davranmamış, aşırılığa kaçmamış, baskı sayılarını asgaride tutmuÅŸtur.
Ayrıca yine bu döneminde bazı arkadaÅŸları "dergiyi yeniden yayınlayalım" teklifi sunduÄŸunda ÅŸöyle demiÅŸtir: "Beni hiç kimse süreli yayın çıkarma iÅŸine ikna edemez." Sanıyorum bu söyleminde 15 yıllık Edebiyat dergisi sürecindeki deneyimleri, kötü hatıraları, çektiÄŸi sıkıntılar, bırakıldığı yalnızlıklar etkili olmuÅŸtur. Nitekim o ikna olmayınca biz arkadaÅŸları olarak böyle bir derginin yeniden yayımlanması eylemine kalkışamadık, cesaret edemedik. Nuri Pakdil böyle bir ÅŸeyin süreye baÄŸlı olmaksızın yapılabileceÄŸini söyledi ama hiçbirimiz onun kadar cesur, atak ve gözü kara deÄŸildik.
Nuri Pakdil'in gençler üzerine yoÄŸun bir etkisi olduÄŸu biliniyor. Gerek kitapları gerek konuÅŸmalarıyla birçok gence ulaÅŸtı. Sizce Pakdil gençleri nasıl görüyor, deÄŸerlendiriyordu? Onlara temelde ne söylüyordu, en önemli öÄŸütleri nelerdi?
Evet, özellikle son on yılda büyük bir genç kitlesine ulaÅŸtı ve gençler üzerinde etkisi oldu. Özellikle "Kudüs Åžairi" kavramı üzerinden birçok genci yakaladı, bu bir gerçek. Kitaplarında da yazılarında da hep genç bir duruÅŸ, genç bir söylem ve gençlere hitap eden bir taraf vardır. Åžöyle bir cümlesini hatırlıyorum: "Yurt düÅŸmanlarını alt etmenin tek bir yolu vardır; sürekli gençler için yazmak, gençlerle gönül köprüleri kurmak." Gençlere "Donanımlı insanlar, Müslümanlar olmalısınız" tavsiyesini her zaman dillendirirdi. "Hepiniz en az bir yabancı dili, sözlük yardımıyla da olsa okuduÄŸunuz kitapları anlayacak düzeyde öÄŸrenmelisiniz. DoÄŸu ve Batı klasiklerini bir bir okumalısınız. Tercihinizi kitaptan yana kullanmalısınız. Hepiniz, yaptığınız her iÅŸi, meslek olsun, hobi olsun, merak olsun herkesten daha iyi yapacağınıza inanmalı ve yapmalısınız" derdi gençlere. Bir de yazmak isteyen insanlara "Mutlaka günlük notlarınızı günü gününe tutunuz" derdi. Çünkü günlük notlar kiÅŸinin kendi özel tarihidir ona göre. "Ä°nsan hafızası insanı yanıltır, kısa sürede unutur, baÅŸka olaylarla birleÅŸtirir ve deÄŸiÅŸtirir yaÅŸananları, ama yazdığınız notlar asla unutulmaz, deÄŸiÅŸmez, dönüÅŸmez, nettir."
Son olarak bir fikir ve eylem adamı olarak Nuri Pakdil günümüze ne söylüyor?
Nuri Pakdil aslında günümüze her anlamda çok ÅŸey söylüyor. DuruÅŸuyla, tavrıyla, farklılıklarıyla, her zaman dinç ve dinamik oluÅŸuyla, devrimciliÄŸiyle, sistemin dışında kalmasıyla, Batıcılığa karşı durmasıyla, yabancılaÅŸmanın karşısında olmasıyla, yerli düÅŸüncenin yanında olmasıyla, medeniyetimizi savunmasıyla, tarihimizi savunmasıyla çok ama çok ÅŸey söylüyordu ve söylüyor...
Yaptığı, eylediÄŸi her ÅŸeyin bir örneklik teÅŸkil etmesi onun için çok önemliydi. EÄŸer siz yaptığınız her ÅŸeyle örnek olamıyorsanız orada baÅŸarısızsınız demekti onun için. Dik duran, söylediÄŸini net söyleyen, itirazını net koyan, hiçbir ÅŸeyden korkmayan, hiç kimsenin adamı olmayan, hiç kimseye sırtını yaslamayan, baÄŸlantısız, bağımsız, özgür, özgün bir insandı Nuri Pakdil. Hepimize de Müslüman olarak emin olunan insan olmayı önerirdi. "Emin olunan insan olmak bizim sorumluluÄŸumuzdur" derdi. EÄŸer, Peygamberimiz (s.a.v) aldığı vahiyleri insanlara iletirken "el emin" sıfatına sahip olmasaydı iÅŸi çok daha zor olabilirdi.
Oysa inanmayan herkes de onu emin bir insan olarak tanıdıkları için Peygamberimizin iÅŸi kolaylaÅŸmıştı. Åžimdi de her Müslümanın nasıl bir insan, nasıl emin olunan bir insan olunduÄŸunu gösterme sorumluluÄŸundan bahsederdi. Asla vazgeçmeyeceÄŸi bir Tanrı bilinci onun için her ÅŸeyden önemliydi: "Yeryüzünün yaÅŸanılabilir bir dünya olması ancak Ä°slam ile mümkün olabilir, bunu mümkün kılmak da ancak ve ancak Müslümanların zorunlu görevidir."
Nuri Pakdil Kimdir?
1934 yılında dünyaya gelen ÅŸair ve fikiradamı Nuri Pakdil, Ä°stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Ä°lk çalışmalarını ÅŸiir ve deneme türlerinde çeÅŸitli dergilerde yayınladı ve henüz lisedeyken Hamle isimli bir dergi çıkardı. 1969'da Edebiyat isimli bir dergi ve 1972'de Edebiyat Dergisi Yayınları ile yayıncılık hayatına 18'i kendisine ait toplamda 45 eser kazandırdı. 2014'te Necip Fazıl Saygı Ödülü, 2019'da ise edebiyat alanında CumhurbaÅŸkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile onurlandırıldı. 2019 yılında Ankara'da vefat etti.
Eserleri: Harikalar Tablosu / Prevert, Ay Operası / Prevert, Biat II, BaÄŸlanma, Bir Yazarın Notları II, Put Yapımevleri, Biat III, Anneler ve Kudüsler, Bir Yazarın Notları III, Kasırganın Çatırtıları / Guillevic, Bir Yazarın Notları IV, Kalbimin Üstünde Bir Avuç GüneÅŸ, Edebiyat Kulesi, Sükût Sûretinde, DerviÅŸ Hüneri, Deneme, Batı Notları, Arap Saati, Umut, Ahid Kulesi, Korku, Klas DuruÅŸ, Arap Åžiiri (Güldeste) I, Arap Åžiiri (Güldeste) II, Kalem Kalesi,Bir Yazarın Notları I, Osmanlı Simitçiler Kasîdesi, Otel Gören Defterler 1: Çarpışan Sesler, Otel Gören Defterler 2: Yazının Epik Resmi ÇekildiÄŸi Sırada, Otel Gören Defterler 3: Büyük Sorgu, Deneme, Otel Gören Defterler 4: Simsiyah, Otel Gören Defterler 5: AteÅŸ Hattında Harf Müfrezeleri,Otel Gören Defterler 6: Yazmak Bir Mûcize
Ropörtaj: Yunus Arslan Kaynak: Lacivert Dergi / Sayı: 164
Henüz yorum yapılmamış.