Sosyal Medya

Kudüs İslam'ındır

Kudüs şüphesiz Müslümanların. Balfour Deklarasyonu’nun ilanının ardından 9 Aralık 1917’de Kudüs işgal edildi. Akabinde Filistin’e Yahudi göçü hızlandı. İsrail hem Yahudileri memnun etmek için hem de emperyalistlerin bölgeyi kontrolü maksadıyla bir terminal devlet olarak kuruldu.



Amerika’nın kuyruÄŸu azil sürecine sıkışmış baÅŸkanı, tantanalı bir açıklama yaparak Kudüs’ü tamamıyla Ä°srail’e verdi!
 
Kim kimin mülkünü, ne hakla ve kime veriyor?
 
ABD kendini hâlâ dünyanın tek horozu olarak gösteriyor. Filistin’i yok etme, Kudüs’ü Ä°srail’e mal etme süreci açısından farklı bir durum yok aslında. Onlar (batı emperyalizmi) zaten Filistin’i yok etmeye, Kudüs’ü Ä°srail’e vermeye çoktan karar vermiÅŸ, fiilen de durum böyle.
 
“Kudüs Ä°slâm’ındır!” bu sloganı çok iÅŸittim. Zaman zaman ben de tekrarlamış olabilirim. Bu bir slogandır. Kudüs Haçlı seferleri ile barbar haçlıların eline geçti. Burada güya mukaddes bir kırallık kurdular. Bir asır kadar Kudüs’te ve civarında Haçlı bayrakları sallandı. Kudüs haçlılara geçmesinde Åžii Fatımî’lerin rolü hatırlanmalı…
 
Alp Arslan, hani Malazgirt kahramanı, onun asıl hedefi Akdeniz’e ulaÅŸmaktı, Kudüs ve çevresini Fatımilerden arıtmaktı. Bu sefer Mısır’a kadar uzanacaktı. Bu mümkün olmadı, Selçuklulara meydan okuyan Roman Diyojen’le savaÅŸmak zorunda kaldı. Bunun iyi tarafı, Anadolu’nun Türk/Müslüman arzı haline gelmesidir. Kötü tarafı, kısa süre sonra baÅŸlayacak Haçlı seferleri ile Kudüs’ün Fatımilerden Haçlılara geçmesidir.
 
Malazgirt zaferinden bir yıl önce Atsız Bey, Kudüs’ü Fatımilerden almıştı...Yani Anadolu’dan önce Kudüs’te idi Selçuklular. Abbasi-Fatımî çatışmasında taraf olduklarından, sünnî hilafet devletini güçlendirmek için bunu yaptılar. Ä°lk Haçlı Seferi sırasında Fatımîler Türklerin zayıfladığını görüp, Kudüs’ü ele geçirdiler. Haçlılarla savaÅŸan dindaÅŸlarına destek olacaklarına köstek oldular. Bu durum uzun sürmedi ve Haçlılar 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü Fatımilerden teslim aldılar. Böylece Kudüs’ün Haçlılara geçiÅŸine zemin hazırladılar.
 
Bölgedeki Selçuklu atabeyi Mahmud Zengi, Kudüs’ü kurtarmayı büyük ve ulvî bir gaye olarak benimsedi. Bunun hem maddi hem manevî altyapısını oluÅŸturmaya hayatını adadı. Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran “Åžarkın en sevgili sultanı” Selahaddin’i de o yetiÅŸtirdi. Kudüs’ün kurtuluÅŸunun ikinci merhalesinin kahramanı, Filistin’deki haçlı kontluklarını ortadan kaldıran büyük Memlûk sultanı Baybars’tır.
 
Müslüman dünyayı son defa büyük bir birlik haline getiren Yavuz Selim, Kahire seferine giderken Kudüs’e uÄŸradı, ÅŸehrin tarihî yerlerini dolaÅŸtı, Mescid-i Aksa’da ÅŸükür namazı kılıp yoluna devam etti: Kudüs emniyetteydi. Dört asırlık Osmanlı döneminde Kudüs barış içindeydi. Bugün tarihî Kudüs’ü koruyan surları Kanunî yeniden yaptırdı. Siyonizmin 19. yüzyıl sonunda Kudüs merkezli bir devlet kurma hamlesini 2. Abdülhamid engellendi. Ona karşı yürütülen yıkıcı faaliyetlerin esas sebebi budur. Osmanlı sonuna kadar Kudüs’e Yahudi göçüne izin vermedi. Osmanlı Devleti yıkılmadan böyle bir deÄŸiÅŸim olamazdı, 1. Dünya Savaşı bu fırsatı meydana getirdi.
 
Osmanlılar Kudüs’ü Ä°ngilizlere karşı savunmak için neden direnmedi? Kudüs’ün savunması orada yerleÅŸik halkın desteÄŸi olmadan mümkün olamazdı. El-Fetih’in baÅŸlangıçta Osmanlıları Filistin’den çıkarmak için kurulduÄŸunu hatırlayalım. Osmanlı ordusu Medine Müdafaası’nı kime karşı yaptı? Ä°ngilizler arkaplandaydı. Önde NaÅžerif Hüseyin’in çapulcuları vardı.
 
Kudüs’ü kime karşı savunacaktık? Gerçek ÅŸu: Kudüs’te Yahudi yerleÅŸimi Osmanlıya isyan eden Hüseyin’in tasvibi ile oldu. Yahudi devletinin oluÅŸumunda da Hüseyin’in oÄŸlu Abdullah’ın (Ürdün emiri) tasvibi var. Filistin meselesinin çözümsüzlüÄŸünü dışarıda aramak meseleyi kendi gerçekliÄŸi içinde kavramaktan kaçınmak demektir. Her aÅŸamada Siyonizmin ve arkaplanındaki emperyalist güçlerin “Arap/Müslüman” iÅŸbirlikçileri olmuÅŸtur.
 
Osmanlı Devleti’nden sonra dünya siyasetinde Müsmanları temsil eden bir otorite, bir devlet kalmadı. Denilecek ki, “20’den fazla Arap devleti var, baÅŸka Müslüman ülkeler var.” Bir otoriteyi “devlet” olarak saymak onun dünya siyasetinde varlık göstermesi için yetmiyor. Türkiye kendi kabuÄŸuna çekilmek zorunda kaldı. Kudüs meselesi halkın gündeminde olduÄŸu zamanlar, devletin gündeminde deÄŸildi. Dinî sebeplerle olduÄŸu kadar tarihî sebeplerle de Kudüs meselesinden uzak kalamazdık. Kudüs meselesi yine Türkiye’nin boynundadır. Fakat bunu hamasete boÄŸmak, daha önce Arap “devlet”lerinin yaptığını yapmaktan baÅŸka bir sonuç vermez. Olayları önceden kestirmek, strateji üretmek yerine bağırıp çağırmak, toplanıp sonuçsuz kararlar almak problem çözmeye hizmet etmez. Arap BirliÄŸi’nin arÅŸivleri Kudüs’le ilgili belagat ve ÅŸiddet yüklü beyanatlarla, kararlarla doludur!
 
Kudüs ÅŸüphesiz Müslümanların. Osmanlılar Kudüs’ün Hüseyin’in askerleri ve Ä°ngiliz kuvvetleri tarafından iÅŸgaline direnmedi. Güya Müslüman Araplar Kudüs’e sahip olacaktı. Halbuki emperyalistin planı baÅŸkaydı. Balfour Deklarasyonu’nun ilanının ardından 9 Aralık 1917’de Kudüs iÅŸgal edildi. Akabinde Filistin’e Yahudi göçü hızlandı. Ä°srail hem Yahudileri memnun etmek için hem de emperyalistlerin bölgeyi kontrolü maksadıyla bir terminal devlet olarak kuruldu. Arap aklı ve gücü de Ä°srail’i besledi ve büyüttü. Ä°srail her aÅŸamada kendisine destek olan Arap yöneticilerine sahip oldu. Åžu sıralar baÅŸta Suudi Arabistan olmak üzere Arap devletlerinin büyük kısmı Ä°srail’in yanında. Filistin Yönetimi BaÅŸkanı Abbas “Kudüs satlık deÄŸildir” demiÅŸ. BaÅŸkan’ın sözünde bir doÄŸruluk var: Kudüs satılalı çok oldu. Hüseyin’den beri Kudüs’ü satan satana! 
 
 
D. Mehmet DoÄŸan / Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.