Sosyal Medya

Brexit eşiğinde yeniden güneş batmayan imparatorluk olma hayali

İngiltere’nin AB’den ayrılma hikayesi Boris Johnson’un sürpriz seçim zaferi ve ardından AB ile AP’nin anlaşmayı imzalaması ile gerçek bir kopuşa doğru ilerlemeye başladı. Selin Nasi, bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğunun attığı bu adımın etkilerini değerlendiriyor...



Çalkantılı geçen 3,5 yılın ardından BirleÅŸik Krallık’ın Avrupa BirliÄŸi’nden çıkış (Brexit) macerası nihayet bir sonuca baÄŸlanıyor. GeçtiÄŸimiz Aralık ayında Brexit sürecini tıkamak isteyenlere meydan okuyarak erken seçim kartını oynayan BaÅŸbakan Boris Johnson, Muhafazakar Parti’nin sandıkta beklentilerin üzerinde bir baÅŸarı yakalaması sayesinde, müzakere ettiÄŸi AB’den çekilme anlaÅŸmasını rahatlıkla Parlamentodan geçirdi. BirleÅŸik Krallık 31 Ocak itibariyle AB’den resmen çıkmış olacak. Bir süredir tadilatta olan, Londra’nın simge yapılarından Big Ben saat kulesinin çanı 31 Ocak’ta Brexit için çalacak mı, çalmalı mı tartışmaları süredursun, bu tarihi adım, yalnızca BirleÅŸik Krallık’ın deÄŸil, Avrupa BirliÄŸi ve transatlantik iliÅŸkilerinin geleceÄŸini etkileyecek olması bakımından kritik bir dönüm noktası olma özelliÄŸi taşıyor. 
 
GeçtiÄŸimiz Eylül ayında yayınlanan bir mülakatta, 2016’daki referandum kararından piÅŸmanlık duyup duymadığı sorusuna, o dönemin BaÅŸbakanı David Cameron: “2005 ile 2015 yılları arasında AB ile referandum konusu, seçimlere hazırlanan tüm partilerin gündemindeydi,” ÅŸeklinde karşılık vermiÅŸti. KuÅŸkusuz, Cameron’un referanduma gitme kararında, AB karşıtı BirleÅŸik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) 2014 yılındaki Avrupa Parlamento seçimlerinden Ä°ngiltere’nin en güçlü partisi olarak çıkmasının payı büyüktü. AB’nin 2004 yılında baÅŸlattığı 5. Dalga geniÅŸleme sürecinin yarattığı hoÅŸnutsuzluk, Ä°ngiltere’yi de belli ölçüde etkisi altına almış; aşırı milliyetçi, ırkçı siyasetçilerin AB karşıtı, yabancı düÅŸmanı söylemleri karşılık bulmaktaydı. Bu baÄŸlamda 2008 ekonomik krizinin, Avrupalı devletler arasındaki ekonomik eÅŸitsizlikleri ve bir bakıma kültürel farklılıkları daha görünür kılarak, birliÄŸe yeni katılan üye ülkelerin “serbest dolaşım hakkı”na duyulan tepkileri artırdığını söylemek mümkün.  
 
Ipsos Mori’nin 1994’ten bu yana, BirleÅŸik Krallık’ta düzenli olarak gerçekleÅŸtirdiÄŸi kamuoyu araÅŸtırma sonuçları da,  A8 ülkeleri olarak anılan Çek Cumhuriyeti, Estonya, Latvia, Litvanya, Polonya, Slovakya ve Slovenya’nın birliÄŸe katılımını takip eden dönemde Ä°ngiliz halkının “göçmenler” konusundaki hassasiyetinin giderek artmış olduÄŸunu ortaya koyuyor. Örnek vermek gerekirse, “ Toplumu ilgilendiren en önemli sorun nedir?” sorusuna 1994’te %5’lik bir kesim “göç” cevabını verirken, bu oranın Eylül 2015’te 56%ya çıkmış olması, Brexit referandumuna giden süreci deÄŸerlendirmek açısından oldukça anlamlı. Nitekim, 2013 yılında Financial Times için kaleme aldığı makalede, BaÅŸbakan Cameron, DoÄŸu ve Orta Avrupa’dan BirleÅŸik Krallık’a  1 milyon göçmenin yerleÅŸtiÄŸinin altını çizerken, bu durumdan duyduÄŸu endiÅŸeyi ve Ä°ngiltere’nin göçmen politikasında deÄŸiÅŸikliÄŸe gitme zorunluluÄŸunu dile getirmiÅŸ olması, pek de ÅŸaşırtıcı deÄŸil. 
 
Bu arka planda, Cameron, 2015’te genel seçimlere hazırlanırken, hem UKIP baskısını başından savmak ve hem de Muhafazakar Parti içindeki Avrupa ÅŸüphecilerini yatıştırmak amacıyla AB anlaÅŸmasını yeniden müzakere ederek, sonucu referanduma sunma önerisini seçim vaatleri arasına aldı. Tıpkı, dönemin Ä°çiÅŸleri Bakanı, daha sonra AB ile Brexit müzakereleri yürütecek Theresa May gibi Cameron da AB içinde kalınması yönünde kampanya yürütüyordu…Ne var ki, kamuoyunun Brexit’in kapsamı ve olası sonuçları hakkında yeterince bilgilendirilmeden sandığa gittiÄŸi Brexit referandumu, AB’den ayrılma taraflarının az farklı galibiyetiyle sonuçlandı.Cameron istifasını verdi ancak giderken, halefi May’in kucağına Pandora’nın açılmış kutusunu bırakmış oldu. AB’den ayrılma sürecini resmen baÅŸlatan 50. Maddenin yürürlüÄŸe konulmasını takip eden süreçte, birlikten ayrılmanın siyasi ve ekonomik sonuçları daha kapsamlı ÅŸekilde tartışılmaya ve kavranmaya baÅŸlanmış olsa da, iktidar hesapları ağır basan siyasiler, baÄŸlı bulundukları partilerin kısıtlayıcı yapısını aÅŸarak Brexit’e karşı birleÅŸme cesaretini gösteremediler.  
 
Bu arada bitmek bilmeyen sonuçsuz müzakere fasılları, BaÅŸbakan May’in de kariyerine mal oldu. GeçtiÄŸimiz Temmuz ayında, May’den görevi devralan Boris Johnson’ın Aralık’taki seçim zaferinin ardında, karşısındaki rakiplerinin seçmen nezdinde sevimsizliÄŸi ve baÅŸarısız kampanya performansları kadar, Brexit konusunun Ä°ngiliz kamuoyunda yarattığı bezginlik olduÄŸunu söylemek yanlış olmaz. Siyasetçilerden, gündemi fazlasıyla meÅŸgul eden Brexit dosyasını rafa kaldırarak, saÄŸlık sistemi, eÄŸitim, iÅŸsizlik ve konut sorunu gibi daha öncelikli görülen sorunlara eÄŸilmesini isteyen seçmenler, AB’den ayrılma konusundaki tavrı net olan Johnson’a oy verdiler. Muhafazakar Parti’nin siyasi ve ekonomik hedefleri tutturup tutturmayacağı bir baÅŸka yazı konusu olmakla beraber, Brexit sürecinin yarattığı siyasi belirsizliÄŸin faturasını halk çoktan ödemeye baÅŸladı bile. Sterlin dolar karşısında %3 deÄŸer kaybetti, ekonomi %0.2 daraldı.Yatırımlar durakladı.Konut piyasası durgunluÄŸa girdi. Çokuluslu ÅŸirketlerin bir kısmı merkezlerini AB ülkelerine taşıdı, kalanlar kadrolarını küçültmeye gitti. Tüm bu yaÅŸananlar, yakın zamanda baÅŸlayacak olan filmin adeta fragmanı niteliÄŸinde.  
 
31 Ocak’tan sonra BirleÅŸik Krallık’ı ne bekliyor? 
 
Çekilme anlaÅŸması uyarınca ,BirleÅŸik Krallık 2020 sonunda dek AB’nin ticari kurallarına uymaya devam edecek. Ä°ngiltere’deki AB vatandaÅŸlarının ve AB ülkelerindeki Ä°ngiltere vatandaÅŸlarının hakları garanti altına alınacak. Bu zaman zarfında, Londra’nın AB ile iliÅŸkileri düzenleyecek kapsamlı bir ticaret anlaÅŸması müzakere ederek, sonuçlandırması gerekiyor. Süreç bir ÅŸekilde uzatılmadığı takdirde, yıl sonu yeniden “anlaÅŸmasız Brexit”i konuÅŸuyor olacağız.  
 
Çekilme anlaÅŸmasına göre, 2025’e dek, Kuzey Ä°rlanda AB kurallarına uymaya devam edecek ancak BirleÅŸik Krallık gümrük bölgesinde kalacak. Bu durum gümrük sınırının Ä°rlanda denizine çekilmesin anlamına geldiÄŸinden BirleÅŸik Krallık’ın siyasi bütünlüÄŸü açısından endiÅŸe yaratıyor. Hakeza, referandumda %62 oranında AB içinde kalma yönünde oy kullanan Ä°skoç halkı da Kuzey Ä°rlanda’ya tanınan ayrıcalıktan rahatsız ve bu sebeple BirleÅŸik Krallık’tan ayrılıp bağımsız bir devlet olarak AB üyeliÄŸine baÅŸvurma konusunda talepler güçleniyor. BsÅŸka bir deyiÅŸle, BirleÅŸik Krallık, Brexit sonrası anayasal krizlere gebe.  
 
GeçtiÄŸimiz Eylül ayında Hazine Bakanlığı için hazırlanıp, kamuoyuna sızdırılan Yellowhammer raporuna göre, yıl sonuna dek AB ile serbest ticaret anlaÅŸması imzalanmadığı takdirde Dünya Ticaret Örgütü kuralları geçerli olacak. AB’den gelen mallar Ä°ngiltere pazarına gümrüklü olarak girecek. Bu durum fiyatlara ve tüketiciye yansıyacak. Ä°ngiltere’nin ithalatının %53’ünün AB’den geldiÄŸini not düÅŸelim.Ayrıca gümrük kontrol noktalarının kurulmasıyla mal sevkiyatlarında olası gecikmeler de bekleniyor.Özellikle anlaÅŸmasız Brexit durumunda ülkenin yakıt ve ilaç kıtlığına girebileceÄŸi de bir baÅŸka ürkütücü senaryo. 
 
Elbette, Johnson hükümeti yıl sonuna kadar bir anlaÅŸma müzakere edeceÄŸinden emin. Arzu ettikleri,2016 yılında imzalanıp, 2017’de AB Parlamentosu’nda kabul edilen ancak tam olarak yürürlüÄŸe girebilmesi için halen bazı Avrupa devletlerinin parlamentolarından onay bekleyen AB-Kanada serbest ticaret anlaÅŸmasının gümrüksüz mal eriÅŸimi öngören modeli. Hal böyleyken, 2020 yılının çetin pazarlıklarla geçeceÄŸi ÅŸüphe götürmüyor. 
 
Bir hayalin peÅŸinden: Brexit’le yeniden küresel güç olma iddası 
 
Aslında tarihsel perspektiften BirleÅŸik Krallık kıta Avrupa’sıyla iliÅŸkilerinde daima belli bir mesafe gütmüÅŸ, AB içinde euro bölgesi dışında kalmayı tercih etmiÅŸ, Avrupa’nın kendi savunma gücünü oluÅŸturma giriÅŸimlerine ÅŸüphe ile yaklaÅŸmış, daha çok ABD ile Avrupa arasında bir köprü görevi üstlenmiÅŸtir. MilliyetçiliÄŸin küresel ölçekte yükseliÅŸte olduÄŸu ÅŸu dönemde, Brexit, BirleÅŸik Krallık’ın eski ihtiÅŸamlı günlere dönme özleminin yansıması olarak yorumlanabilir. Ne var ki, Brexit yanlılarının iddia ettikleri ÅŸekliyle, AB’den ayrılmanın BirleÅŸik Krallık’ı nasıl yeniden küresel bir güç haline getireceÄŸi konusunda tatmin edici bir argümana rastlamak mümkün deÄŸil. Bir zamanın üzerinde güneÅŸ batmayan imparatorluÄŸu bugün Avrupa’nın en büyük askeri güçlerinden biri ve NATO’nun ikinci en büyük savunma bütçesine sahip ülkesi olsa da, mevcut ekonomik kaynakları, askeri kapasitesi ve diplomatik temsil ağının, küresel güç olma hedefiyle örtüÅŸmediÄŸini gösteren somut veriler paylaşılıyor. Üstelik, liberal demokratik düzenin tüm kurumlarıyla derinden sarsıldığı, dünya siyasetinin 19. Yüzyıl Avrupa’sını andırdığı bir dönemde, üstelik de güvenlik tehditleri ekseriyetle Avrupa coÄŸrafyası yakın çevresinden gelmekteyken, ve en büyük ticaret ortağı AB iken, BirleÅŸik Krallık’ın Avrupa ile dengeleyici bir blok oluÅŸturmak yerine, bölgeden kendini soyutluyor oluÅŸu küresel vizyonla baÄŸdaÅŸmıyor. 
 
Elbette, BirleÅŸik Krallık’ın eriyen buzullar neticesinde, Arktik Okyanusu’ndan iÅŸleyecek deniz trafiÄŸi sayesinde kurulacak bir Kuzey Atlantik Serbest Ticaret Bölgesi’nin  (Norveç,Ä°zlanda, Görnland, Kanada ve Japonya) BirleÅŸik Krallık’ı zenginleÅŸtireceÄŸinden ya da ortak dili Ä°ngilizce olan ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda  (namı diÄŸer BeÅŸ Göz Ä°ttifakı) stratejik iliÅŸkilerin kuvvetlenmesinden medet umanlar yok deÄŸil. Boris Johnson’ın 20 Ocak’ta Londra’da düzenlediÄŸi Yatırım Zirvesi’yle baÅŸlattığı Afrika açılımı bu anlamda bir alternatif arayışı, hatta telafi hamlesi olarak görülebilir. Oysa, AB’den çıkışın ortaya koyduÄŸu net gerçek, ülkenin ABD’ye siyasi ve ekonomik olarak daha bağımlı hale geleceÄŸi. Hali hazırda Ä°ran’la nükleer anlaÅŸma, Çinli teknoloji ÅŸirketi Huawei’in 5G altyapısına dahil edilip edilmemesi gibi konularda Washington’dan ziyade Brüksel çizgisine yakın duran BirleÅŸik Krallık’ın ABD ile iliÅŸkilerini de gergin günler bekliyor. 
 
Son olarak, Ä°ngiltere’nin AB’den çıkışı, Türkiye’nin üyelik konusunda önemli bir müttefikini kaybedeceÄŸi anlamına geliyor. Tabii, AB üyelik perspektifi ÅŸu sıralar gündemde olmadığından, özellikle anlaÅŸmasız bir Brexit’in Türkiye- Ä°ngiltere ticaret iliÅŸkilerine vereceÄŸi zarar daha ön planda.Türkiye Gümrük BirliÄŸi’ne üye olduÄŸundan Ä°ngiltere AB ile ticaret anlaÅŸması imzalayıncaya dek ticaret iliÅŸkilerini ÅŸekillendirecek bir adım atamıyor. Bu durum, Türkiye’nin en büyük ikinci ihracat pazarını kaybetmesine ve Ä°ngiltere’ye ihracatın yarısı oluÅŸturan otomotiv, tekstil ve elektrikli ev aletleri gibi sektörlerin olumsuz etkilenmesine yol açabilir.  
 
Eski Avrupa Komisyonu BaÅŸkanı Jean-Claude Junker: “Brexit, elbette Avrupa’da bir ÅŸeylerin ters gittiÄŸi anlamına geliyor. Ama aynı zamanda BirleÅŸik Krallık’ta da bir ÅŸeylerin ters gittiÄŸinin göstergesi,” demiÅŸti. BirikmiÅŸ sorunlara yenilerinin ekleneceÄŸi Brexit sonrası dönem, BirleÅŸik Krallık’a bugünlerini aratır mı, zaman gösterecek. 
 
 
Müellif: Selin Nasi / Karar GörüÅŸ
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.