Sosyal Medya

İnsanı felaket anında tanıyabilmek

Felaket zamanlarında kimileri asıl zehrini kusuyor. Kimileri ırki bahanelerle saldırıyor. İnsan karakter ve kişiliği dediğimiz durum bu gibi zamanlarda ortaya çıkıyor. Allah, insanları bu gibi kimselere muhtaç etmesin.



Ä°nsanları anlayabilmek ve tanımak uzun zaman ister. Her insan bir dünya ve her insan kapalı bir hazine. Hazineden kasıt, güzellikleri olabileceÄŸi gibi tam tersi durum da olabilir. Ä°nsanları tasnif etmek kolay olmasa gerek. Çünkü insanı anlayabilmenin birçok yolu ve yöntemi var. Bunlar klasik, bilinen durumlar olabileceÄŸi gibi, bunun dışında deÄŸiÅŸen koÅŸullarda ve hayat anlayışında da kendini gösterebilir.
 
Dijidünyanın, iletiÅŸim yüzyılının, medya üzerinde gerçekleÅŸen reklâm ve pazarlamanın insanların düÅŸünüÅŸlerini ciddî anlamda etkiliyor ve yönlendiriyor.
 
Ä°nsanların yaÅŸadıkları dünyanın, daralmışlığı, sıradanlığı daralan bir alana sıkışmışlığı arasında ne yapacağını bilemiyor. Zaten bir çıkış yolunu bulması da zor. Çünkü daralmış ufuklu bir dünyada hareket alanı bulunamayabiliyor.
 
Dijidünya ile dünya âdeta küçüldü. Ä°nsanlar bu dünyada birbirlerini tanımaya baÅŸladı. Ä°letiÅŸim ağı burada çok daha etkili. Bilinmedik bir zamanda bilinmedik insanlarla iliÅŸki kurulabiliyor. Ä°nsanları bütün hâlleriyle kısmen de olsa tanınabiliyor. Ä°nsan kiÅŸiliklerinin farklılıklarını, çeÅŸitlerini görmek olası. Böyle bir durumda insanlar kendileriyle örtüÅŸebilecekleri kimselerle dostluk ve arkadaÅŸlık kurabilecekleri gibi beklenmedik olumsuzluklara da sürüklenebiliyorlar.
 
Yanılsatıcı olan kiÅŸilikleri anlayabilmek bu dünyada çok daha zordur.
 
Åžu sıralar bir deprem yaÅŸandı. Bu deprem insan psikolojilerini, özellikle yaÅŸayanları ciddî anlamda etkiledi. Ä°nsanî duyularını yitirmemiÅŸler dışarıda olsalar bile bunu onlar kadar olmasa da yaÅŸadı ya da etkilendiler. Dahası geçmiÅŸ dönemlerde benzer felâketleri yaÅŸamış olanlar bunu daha da duyumsuyorlar. Bunlar olaÄŸan.
 
Bir felâketin yaÅŸanmışlığında sosyal medya insan karakterlerini de ortaya koyuyor. GeçmiÅŸte biriken kinlerini, öfkelerini, nefretlerini acımasızca kullanabiliyorlar. Bir deprem dünyanın neresinde yaÅŸanırsa yaÅŸansın büyük bir yıkım getirir yaÅŸanan o bölgelerde. Ä°çlerinde kötülükleri biriktirenler böyle biri durumda bile zehirlerini kusmaktan geri kalmıyorlar.
 
Zıt kutuplar gibi görünen ülkeler karşılaÅŸtırmasında örnek olsun diye; Abede’de, Ä°ran’da, Yunanistan’da bir büyük felâket yaÅŸanınca kendilerini bir ÅŸeye göre konumlandıranlar o zaman gerçek yüzlerini ortaya koyuyorlar. Bunlar için birçok neden var. Irkçılık, seküler, kültürel yaÅŸama farkları ile tepeden bakma nedenleri olanlar o zaman nefretlerini gösteriyorlar. Ne yazık ki bu, en tepedeki insanlarda bile olabiliyor. Nefretin boyutları siyasal gerilimlerde daha çok öne çıkıyor.
 
Felâkete maruz kalanlar halk, sıradan insanlar. Onlar geçmiÅŸte yaÅŸananlardan asla sorumlu deÄŸildirler. Devletleri onlar yönetmiyor, savaÅŸları onlar çıkarmıyor, insanlığı onlar sömürmüyor veya soymuyor.
 
Bu gibi durumlarda yardımlar insanîdir. Olması gereken. Ancak insanların iç dünyalarındaki nefret birden ortaya çıkıyor ve zehir dağılıyor. GeçmiÅŸin öfkelerini o anda gizleyemiyorlar.
 
Ä°nsanları uzlaÅŸtıracak sevgi ve baÄŸlılık ortamları oluÅŸturacak gibi zamanlar bile fırsat olarak deÄŸerlendiriliyor. Özellikle Elazığ depreminde bir simgeye dönüÅŸen “Azize” olayı tam örnek gösterilecek bir durum. Depremzede olanlardan Türkçe konuÅŸamayanlar var. Emine KuÅŸtepe depremzede Azize ile Kürtçe konuÅŸuyor. Bu trajik durum insanlığı ürpertecek, birbirine baÄŸlayacak ve hatta sevgi ve merhamet oluÅŸturacak yerde tam anlamıyla bir nefrete dönüÅŸtürebiliyor.
 
Kimileri geçmiÅŸte yaÅŸanmışlığı bahane ederek asıl zehrini kusuyor. Kimileri ırkî bahanelerle saldırıyor, kimileri Ä°slâmî deÄŸer ve özleri barındıklarını gerekçe göstererek, yaÅŸlıları ve bütün bu insanları aÅŸağılayabiliyor ve hatta sevinebiliyorlar. Ä°nsan karakter ve kiÅŸiliÄŸi dediÄŸimiz durum bu gibi zamanlarda ortaya çıkıyor. Allah, insanları bu gibi kimselere muhtaç etmesin.
 
 
Müellif: Ali Haydar Haksal / Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.