Sosyal Medya

Sisi: Kadim bir coğrafyanın geleceğini çalmak

Sisi rejimi, ülke çıkarlarını hiçe sayarak İsrail ile bir takım ortaklıklara gitmektedir. 2020 itibariyle Mısır, İsrail’den doğalgaz ithal etmeye başlamıştır. Doğu Akdeniz’de milyarlarca metreküp doğalgaz yatağı keşfeden Mısır, ihtiyacını bu kaynaklar yerine İsrail’den karşılamayı planlamaktadır.



Mısır’da 25 Ocak 2011 Devrimi’nin üzerinden dokuz yıl geçti. Hüsnü Mübarek’in 30 yıl süren iktidarının sona erdiÄŸi devrim sürecinin ardından Mısır’da kurulmak istenen demokratik yapı, 3 Temmuz 2013’teki askeri darbeyle imkansız hale geldi. Öyle ki darbe sonrası kurulan rejim sivil muhalefete yoÄŸun bir baskı sürecinin yürütüldüÄŸü, insan haklarının göz ardı edildiÄŸi ve temel hak ve hürriyetlerin tamamen kısıtlandığı bir yapıyı hayata geçirmiÅŸtir.
 
Ekonomi kötüleÅŸiyor
 
Bununla birlikte Mısır’da ekonomik durum giderek kötüleÅŸirken, ülke özellikle dış politikada tarihinin baÅŸarısız dönemlerinden birisine sahne oldu. Geleneksel olarak Arap coÄŸrafyasının en önemli ülkelerinden olan ve bölgesel ve küresel geliÅŸmelerde söz sahibi olan Mısır’ın, ulusal çıkarlarının göz ardı edildiÄŸi ve dış politikada giderek daha fazla etkisizleÅŸtiÄŸi bir dönemden geçtiÄŸi gözlemlenmektedir.
 
Baskı politikaları
 
 
Bu durum kendisini ilk olarak askeri darbeyi izleyen süreçte yaÅŸanan dış politika geliÅŸmelerinde göstermiÅŸtir. Ülke içinde darbeye karşı yürütülen sivil muhalefeti baskı politikalarıyla yıldırma çabası içinde olan Sisi rejimi, bu süreçte dış politikaya odaklanamamıştır.
 
Bu durumu fırsat bilen Etiyopya, uzun vadede Mısır’ı ciddi anlamda etkileyecek Nil Nehri üzerindeki Hedasi Barajı projesini hızlandırmıştır. Nil nehri üzerine inÅŸa edilecek baraj ile hidroelektrik enerjisi üreterek bölge ülkelerine ihraç etmek isteyen Etiyopya’nın bu projesi ülke yönetimi tarafından tarihi bir fırsat olarak görülürken, barajın Nil nehrinden yoÄŸun biçimde su kullanacak olması ve Mısır’ın mevcut kullanımının olumsuz anlamda etkilenecek olması Kahire’yi ciddi anlamda endiÅŸelendirmektedir. Bu endiÅŸelere raÄŸmen Mısır’daki Sisi rejimi Etiyopya ile barajla ilgili konularda müzakereler yürütmekte gecikmiÅŸ ve Addis Ababa yönetimi çalışmalarını hızlı biçimde devam ettirmiÅŸtir. Her ne kadar bölgesel kalkınma açısından önemli bir proje olarak deÄŸerlendirilebilecek olsa da Etiyopya’nın bu projesinde Mısır’ın önceliklerini dikkate almaması, Kahire yönetimi açısından bir dış politika baÅŸarısızlığı olarak deÄŸerlendirilmektedir.
 
‘Adaları sattı’ algısı
 
Bu anlamda dış politikada yaÅŸanan bir baÅŸka kayıp da Kızıldeniz’de hayati önem taşıyan Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan’a verilmesi süreciyle yaÅŸanmıştır. Kral Selman’ın göreve geliÅŸinin ardından gündeme gelen Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan’a devredilmesi konusu Sisi rejimi tarafından kısa süre içerisinde karara baÄŸlanmıştır. Mısır parlamentosundaki Anayasa Komisyonu’nun meclis tarafından alınan kararı onaylamasının ve CumhurbaÅŸkanı Abdülfettah El-Sisi’nin mecliste kabul edilen nihai anlaÅŸmayı imzalamasının ardından 2017’nin Haziran ayında iki ada resmen Suudi Arabistan’a bırakılmıştır. Ülke genelinde büyük yankı uyandıran ve protestolara neden olan bu kararla Mısır, Kızıldeniz’de stratejik öneme sahip iki adanın kontrolünü kaybetmiÅŸtir. Her ne kadar Sisi rejimi adaların geçmiÅŸte Suudi Arabistan’a ait olduÄŸu ve Mısır’ın “emaneti iade ettiÄŸi” argümanı ile kararını meÅŸrulaÅŸtırma giriÅŸiminde bulunmuÅŸ olsa da bu geliÅŸme Sisi rejiminin dış politikası açısından ciddi bir kayıp olarak nitelendirilebilir. Bununla birlikte Suudi Arabistan’ın Mısır’a adalara karşılık 25 milyar dolar yatırım yapacağı sözünü vermesi, Mısırlılar nezdinde Sisi’nin adaları para karşılığında sattığı algısının oluÅŸmasına neden olmuÅŸtur.
 
Gizli anlaÅŸmalar
 
 
Mısır’ın Libya politikası da Sisi rejiminin dış politikadaki baÅŸarısızlıklarının devamı niteliÄŸindedir. Nitekim 2014’ten bu yana Libya’da askeri bir rejim kurma çabası içerisinde olan Halife Hafter ve kontrolündeki güçleri destekleyen Sisi rejimi, hem Libya denkleminde kendi lehine bir sonuç üretememiÅŸ hem de gerek Libya gerekse de bölgedeki diÄŸer ülkeler nezdinde güvenilirliÄŸini ciddi anlamda yitirmiÅŸtir. Öyle ki Libya denkleminde görece daha düzeyli bir angajmanı olan Türkiye, 2019 yılı itibariyle bu ülkedeki siyasi sürece ilgisini artırmış ve gelinen noktada Libya denkleminde en önemli aktörlerden birisi haline gelmiÅŸtir. Türkiye’nin Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile imzaladığı anlaÅŸmalarla hem Akdeniz’deki egemenlik hakları konusunda önemli kazanımlar elde etmesi hem de Libya’ya askeri unsurlarını intikal ettirerek sahada varlığını gösteren meÅŸru bir aktör haline gelmesi bir taraftan Ankara’nın baÅŸarısı olarak görüleceÄŸi gibi diÄŸer taraftan da Sisi rejiminin Libya’daki politikalarının ne derece baÅŸarısız olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Nitekim bu baÅŸarısız politikalar sonrasında Sisi rejiminin Halife Hafter’e yönelik desteÄŸini kesebileceÄŸi gündeme gelmiÅŸtir. Libya’daki baÅŸarısızlığın faturasını Hafter’e kesmek isteyen Sisi’nin alternatif bir isim düÅŸündüÄŸü uluslararası haber kaynaklarında yer almıştır.
 
Sisi rejiminin Ä°srail ile iliÅŸkilerde ülke çıkarlarını göz ardı eden tutumu da darbe rejiminin dış politikadaki bir baÅŸka baÅŸarısızlık alanı olarak görülebilir. Sisi’nin bu politikaları sadece Mısır açısından deÄŸil, iÅŸgal altındaki Filistin için de ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Mısır ile iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirerek Filistin’deki iÅŸgalini Arap ülkelerine kabul ettiren ve bu durumu kurumsallaÅŸtıran Ä°srail yönetimi, Arap coÄŸrafyasında kendisini durdurabilecek en önemli güç olan Mısır’dan gelebilecek her türlü tehdidi bertaraf etmektedir. Öte yandan Sisi rejimi, ekonomik açıdan da ülke çıkarlarını hiçe sayarak Ä°srail ile bir takım ortaklıklara gitmektedir. Bunun en açık örneÄŸi 2020 itibariyle Mısır’ın Ä°srail’den doÄŸalgaz ithal etmeye baÅŸlamasıdır. DoÄŸu Akdeniz’de milyarlarca metreküp doÄŸalgaz yatağı keÅŸfeden Mısır, iç tüketimdeki ihtiyacını bu gaz kaynakları yerine Ä°srail’den ithalat yöntemiyle karşılamayı planlamaktadır. Mısır kamuoyu anlaÅŸmanın içeriÄŸiyle ilgili soru iÅŸaretlerinin giderilmesini talep ederken, uluslararası gözlemciler de Ä°srail’in bu ticaretten ciddi avantajlar elde edebileceÄŸini ve Mısır’ın da ekonomik kayıplar yaÅŸayabileceÄŸini iddia etmektedir. Bu durum halihazırda krizle boÄŸuÅŸan Mısır ekonomisine çok daha büyük yük getirebilecektir. AnlaÅŸma ayrıca akıllara Mısır ile Ä°srail arasında Hüsnü Mübarek döneminde yapılan gizli enerji anlaÅŸmalarını da getirmektedir. Al Jazeera tarafından ortaya çıkarılan bu anlaÅŸmalara göre Mısır’ın yıllarca piyasa deÄŸerinin çok üzeri fiyatla Ä°srail’den doÄŸalgaz ithal etmiÅŸ ve buna karşın piyasa deÄŸerinin çok altında olacak ÅŸekilde yine Ä°srail’e gaz ihraç etmiÅŸtir. Bu anlaÅŸmalarla Ä°srail ve Mısırlı bazı üst düzey yetkililer ciddi kazanımlar elde ederken, Mısır’ın enerji kaynakları da ciddi biçimde israf edilmiÅŸtir.
 
Sisi’nin küresel imajı
 
Sisi’nin en önemli baÅŸarısızlıklarından birisi ise yoÄŸun halkla iliÅŸkiler kampanyalarına raÄŸmen küresel kamuoyu nezdinde kendisiyle ilgili olumlu bir imaj yaratamamış olmasıdır. Bununla birlikte Sisi’nin ABD baÅŸta olmak üzere bölgesel ve küresel aktörlerle olan iliÅŸkilerde de güvenilir bir aktör olarak kabul edilmemesi de rejim açısından ciddi bir sorun olarak görülmektedir. Her ne kadar ABD BaÅŸkanı Trump’ın ciddi övgülerini, Rusya Devlet BaÅŸkanı Putin’in de bazı konularda desteÄŸini alıyor gözükse de ülke içindeki siyasi istikrarsızlığı ve ekonomik sorunları sonlandıramayan Sisi’nin küresel imajı ciddi anlamda olumsuzdur. Birçok Batılı gazeteci ve öÄŸrencinin sınır dışı edilmesi, ülkedeki tutuklulara yönelik politikalar ve insan hakları ihlalleri gibi unsurlar özellikle Batı medyasındaki ciddi yayın organlarında Sisi’ye karşı sert eleÅŸtirilerin dillendirilmesine neden olmaktadır.
 
Mısır’da 2011’de baÅŸlayan devrim süreci 2013’teki askeri darbe ile tamamen sona ermiÅŸ, kurulan yeni rejim ülkeyi iç ve dış politikada 2011 öncesindeki kodlarına geri döndürmüÅŸtür. ABD, Ä°ngiltere, Fransa, Almanya, Çin ve Rusya gibi küresel aktörlerle iliÅŸkiler devam ettirilerek rejimin devamı için bu ülkelerin desteÄŸi alınmaya çalışılmıştır. Ä°srail’in güvenliÄŸine yönelik en ufak bir tehdit oluÅŸturulmamasına dikkat edilirken, Tel-Aviv yönetimiyle çok boyutlu iÅŸbirliÄŸi yürütülmüÅŸtür. Bu durum baÅŸta Filistinliler olmak üzere Arap kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Rejimin ayakta kalabilmesi adına Suudi Arabistan ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden ciddi mali destek alınırken, bunun karşılığında ülke çıkarları adına hayati konularda tavizler verilmiÅŸtir. Sisi yönetimi ülke içindeki sorunlara odaklandığından Etiyopya ve Libya gibi ülkelerdeki geliÅŸmelerle istediÄŸi seviyede ilgilenememiÅŸ ve baÅŸarısız sonuçlar almıştır. Ä°ç ve dış politikadaki geliÅŸmeler ve baÅŸarısızlıklar nedeniyle Sisi aleyhine oluÅŸan algı, uluslararası medyanın da etkisiyle küresel kamuoyu tarafından benimsenmiÅŸtir. Mısır’da 2013 yılında yaÅŸanan askeri darbe sadece 2011 devriminin demokratik kazanımlarını ve umutlarını yok etmemiÅŸ, bölgesel politikalarda en önemli aktörlerden birisi olan Mısır’ı dış politikada da etkisiz bir aktör haline getirmiÅŸtir.
 
 
Müellif: Doç. Dr. Ä°smail Numan Telci / ORSAM BaÅŸkan Yardımcısı
Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.