Sosyal Medya

Onuruyla yaşamanın bedelini ödeyen komutan: Kazım Karabekir Paşa

Fırtınalar kopardığı siyasi hayatta son döneminde oldukça sessiz ve dingin bir pozisyonu tercih eden Kazım Karabekir Paşa, 26 Ocak 1948 yılında hayata gözlerini kapattı



Mustafa Kemal PaÅŸa hem CHP Genel BaÅŸkanı hem de CumhurbaÅŸkanı sıfatıyla son günlerde kürsüde çok sert konuÅŸmalar yapıyordu.
 
Parti kuran arkadaÅŸlarını açıkça davaya ihanet etmekle suçlarken, giriÅŸtikleri partileÅŸme çabalarını kökleri dışarda bir ihanet hareketi olarak tanımlıyordu.
 
 
Bu eleÅŸtirilerin hedefinde genelde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, özelde ise eski silah arkadaşı Kazım Karabekir vardı; 
Malum olduÄŸu veçhile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diye bir fırka teÅŸkil ettiler. Bu fırkanın gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar.
 
Cumhuriyet kelimesini telaffuzdan dahi içtinap edenlerin cumhuriyeti doÄŸduÄŸu gün boÄŸmak isteyenlerin teÅŸkil ettikleri fırkaya 'Cumhuriyet' ve hem de 'Terakkiperver Cumhuriyet' ünvanını vermeleri nasıl ciddi ve ne dereceye kadar samimi telakki olunabilir?
 
Rauf Bey ve arkadaÅŸlarının teÅŸkil ettikleri fırka muhafazakâr unvanı altında meydana çıksaydı belki manası olurdu. Fakat bizden daha ziyade cumhuriyetçi ve bizden daha ziyade terakkiperver olduklarını iddiaya kalkışmaları bittabi doÄŸru deÄŸildi.
 
'Fırka efkâr ve itikad-ı diniyeye hürmetkardır' düsturunu bayrak olarak eline alan zevattan hüsnü niyet intizar olunabilir miydi?..
Kazım Karabekir ile eski silah arkadaÅŸlarını karşı karşıya getiren olaylar silsilesi ise Cumhuriyet’in ilan edilmesine kadar dayanıyordu.
 
Cumhuriyet, Kazım Karabekir’den habersiz ilan edildi
 
Kazım Karabekir süreç içerisinde Mustafa Kemal PaÅŸa’nın etrafında bir duvar örmeye baÅŸlayacak dar kadronun ayak oyunları ile mücadelenin dışına itilecekti; fakat Kazım PaÅŸa’nın kendisini oyunun dışına itilmiÅŸ hissettiÄŸi ilk hamle Cumhuriyet’in ona haber dahi verilmeden ilan edilmesiydi.
 
 
Kazım PaÅŸa Hatıralar isimli eserinde ÅŸöyle anlatıyor;
Ben hem mebus ve hem de bir ordu kumandanı olduÄŸum halde bana da kimse bir ÅŸey bildirmemiÅŸ. Bu vaziyet haklı olarak halkı da orduyu da telaÅŸ ve endiÅŸeye düÅŸürdü.
 
Daha dün yüreklerine ferahlık verdiÄŸim zatlar benden bu ÅŸeklin manasını soruyorlardı. Bu vaziyette tabi biz Cumhuriyet'in ilanını ertesi günü dahi kutlayamadık.
 
Bugün Kars'ın zabt-ı yıldönümünü Sultanı-i Mektebi meydanında asker, halk ve mektep çocuklarıyla birlikte kutladık.
 
Karabekir PaÅŸa, bu durumun bir taÅŸkınlığa sebep olmaması için müsamerede Vali'nin konuÅŸma yapmasına müsaade etmez ve Cumhuriyet’in ilan edilmesini kutlamalarını ister;
 
31 Ekim sabahı ajanslarla beraber Vilayete de tebligat geldiÄŸinden top atılmasına emir verdim. Hükümet avlusunda resmi bir surette kutladık.
 
Belediye reisi vali beye, (aksi nutuk söyleyecekler de olabilir. Bunun için hiç nutuk söylenmemesi münasip olur) demiÅŸ. Hazım Bey de muvafık bulmuÅŸ.
 
Yalnız bir dua okundu. Mülki ve askeri heyetler, mektep çocukları, bir bölük asker, pek az da halkın ileri gelenleri bulundu.
 
Ajans ÅŸu malumatı bildiriyordu: M. Kemal PaÅŸa reisicumhur olmuÅŸ; Ä°smet' PaÅŸa'yı baÅŸvekil tayin etmiÅŸ. Kabineyi itimadda 160 mebus bulunmuÅŸ ve müttefikan itimat reyi vermiÅŸler.
 
Ä°smet PaÅŸa'nın baÅŸvekilliÄŸe getirileceÄŸini biliyordum. Cumhuriyet'in ilanı ile artık hilafet ve saltanat mefkuresine son verildiÄŸini görerek her iki habere de sevindim.
 
Çünkü artık hakimiyet-i milliye devam edecek ve diktatörlüÄŸe meydan verilmeyeceÄŸini umdum.
Kazım Karabekir’in endiÅŸe ettiÄŸi konuların başında iki nokta dikkati çekiyordu; ilki diktatörlük ile tek adam anlayışının hakim olması ve devrimlerin halka raÄŸmen ilan edilmesiydi.
 
Cumhuriyet’in ilanından sonra peÅŸ peÅŸe ilan edilen devrimler onun ve arkadaÅŸlarının kaygılarının daha da artmasına sebep oldu.
 
Yeni bir parti kuruluyor: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
 
Kazım Karabekir, Ali Fuat, Kara Vasıf, Refet, Ä°smail Canbolat, Rauf ve Dr. Adnan gibi önemli isimlerin sık sık birlikte görüntü vermeleri ve Mustafa Kemal’in etrafında toplanan bazı isimleri sert bir ÅŸekilde eleÅŸtirmeleri gazetelerde yeni bir siyasi partinin kurulabileceÄŸine dair haberlerin yayılmasına sebep oldu.
 
Dedikodularla baÅŸlayan süreç biranda yeni bir fırkanın teÅŸkil edilmesi ile neticelendi.
 
 
Kazım Karabekir’in ordu müfettiÅŸliÄŸi görevinden istifa ettiÄŸini duyurması ise artık sürecin süratle hayata geçmesi anlamına geliyordu; 
Bir senelik ordu müfettiÅŸliÄŸim zamanında gerek teftiÅŸlerim neticesi verdiÄŸim raporlarımın gerek ordumuzun teali ve takviyesi için takdim eylediÄŸim layihalarımın nazar-ı dikkate alınmadığını görmekle teessürüm ve yeisim fevkaladedir.
 
Uhdeme düÅŸen vazifeyi mebusluk sıfatıyla daha müsterihül vicdan yapacağıma kanaat-i tamme hasıl ettiÄŸimden ordu müfettiÅŸliÄŸinden istifa ettiÄŸimi arz eylerim efendim.
Büyük heyecanla baÅŸlayan partileÅŸme süreci Ankara Hükümetinin sert tepkisi ve iç karışıklıklar sebebiyle akim kaldı.
 
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 3 Haziran 1925 yılında kendisini kapatmak zorunda kaldı; ama bu iÅŸe giriÅŸenler bunun bedelini ödeyeceklerdi.
 
İzmir Suikastı iddiaları sonrası cadı avı başlıyor
 
Ä°ttihat ve Terakki Partisi, döneminde Enver PaÅŸa’nın bakiyesi olarak kalmış bazı isimler Ankara’da rahatsızlık sebebiydi.
 
Bu isimlerin başında Kara Kemal gibi Ä°tttihatçıların eski nazırları geliyordu.
 
1926 yılında ortaya çıkartılan suikast teÅŸebbüsünden sonra Ankara Hükümeti özellikle Ä°stanbul’da konuÅŸlanmış Ä°ttihatçıların tasfiyesi için düÄŸmeye bastı; fakat bu tasfiye hareketinde tek hedef yalnızca Ä°ttihatçı kanat deÄŸildi.
 
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın önde gelen isimleri de darbeye yardım ve yataklık ettikleri gerekçesi ile tutuklanıp mahkemeye çıkartıldılar.
 
Bu isimlerin arasında belki de en önemlisi DoÄŸu Cephesi’nin muzaffer kumandanı Kazım Karabekir PaÅŸa idi.
 
Kazım PaÅŸa yazdığı ÅŸiirde durumu ÅŸöyle anlatıyordu;
Tam yüz kiÅŸiyle sarılmıştı evim 
Cürüm ne imiÅŸ henüz yoktu haberim 
Jandarmalar, memurlar, kamyonlar, polisler, etrafı sarmışlar, köÅŸkümü gözlerler 
Nihayet aldılar köÅŸkümden 
Bir sabah erken 
Ä°ki kere yapıldı bu merasim, iki gün arayla bana 
Acısını sormalı köÅŸkte aÄŸlayana 
Gidiyor Ä°stiklal Harbi’ni kuran merasim-i mahsûsla 
Ä°zmir Ä°stiklal Mahkemesine çifte polisle 
Ben çok acı hakikatler attım ortaya 
Mahkemeyi sarstım, fakat etraf kaya Ölü her ÅŸey 
Ve kımıldamıyor bir ÅŸey 
Hükümet fırkası muhakeme ediyor 
Muhaliflerinin mücrimini seçiyor
Ä°smet PaÅŸa gözyaÅŸlarına hakim olamadı
 
Kazım Karabekir PaÅŸa’nın tutuklanmasına en çok içerleyen kiÅŸi ise BaÅŸvekil görevini yürüten Ä°smet Ä°nönü oldu.
 
Kazım Karabekir’in samimiyetini ve masumiyetini bilen Ä°smet Ä°nönü, istifasını Atatürk’e sunarak bu iÅŸin derhal durdurulmasını istedi.
 
 
Mustafa Kemal, Ä°smet PaÅŸa’yı apar topar Ä°zmir’e çağırarak büyük bir komplo ile karşı karşıya olduklarını anlatarak ancak ikna etmiÅŸti.  
 
Karabekir PaÅŸa’nın kızı Hayat Hanım, Ä°smet PaÅŸa ile karşılıklı aÄŸlamalarını ÅŸöyle naklediyordu;
Ä°smet PaÅŸa bizim köÅŸke geldi. Ä°smet PaÅŸa babamın ölümünden sonra da köÅŸke geldi. KardeÅŸimin kızının düÄŸününde ismet PaÅŸa'yı davet etmiÅŸtim.
 
Geldi; fotoÄŸraflar çekildi. PaÅŸa ‘fotoÄŸrafları getirin’ dedi. Ve ben ismet PaÅŸa'ya fotoÄŸrafları götürdüm. içeride Åževket Süreyya Bey (Aydemir) var.
 
Mevhibe Hanım haber yolladı . (Karabekir PaÅŸa’nın kızı burada) dedi. Odaya girdim, ikiz kardeÅŸim Emel ile birbirimize çok benzerdik.
 
‘Sen bir kerre hangisisin, Hayat mısın, Emel misin ?’ Hayat'ım, PaÅŸam dedim. FotoÄŸrafları verdim; memnun oldu.
 
‘Sana birÅŸey söylemek istiyorum. Sizin bildiÄŸiniz gibi bazı ÅŸeyleri söylemek istiyorum. Rahat edeceÄŸim bunları söylersem’ dedi. 
 
‘Annen bana kızgın öldü’ dedi. Annemi genç yaÅŸta yaşında kaybetmiÅŸtik. Bütün geçmiÅŸlerimize raÄŸmen baban bana kırgın deÄŸildi.
 
Belki siz Karabekir'in bana kırgın olduğunu zannedersiniz, ama Karabekir bana kırgın değildi. O anlamıştı her şeyi.
 
Ä°stiklal Mahkemesinde Ä°zmir'de suçsuz olduÄŸunu, beraatı için ne kadar çok uÄŸraÅŸtığımı Karabekir de bilirdi. Bazı hadiselerde O'nun tarafını tutmayışımın sebebini de kendisi bilirdi.
 
ÜzüldüÄŸüm, annenin bana kırgın ölmesidir. Ben isterdim ki, bu hakikatleri, annene de söyleyeyim ama annen zamansız ve olmadık yaÅŸta öldü.’ ismet PaÅŸa aÄŸlıyordu. Ben de duygulandım.
Kazım Karabekir ise Ä°smet PaÅŸa ve Atatürk’ün kendisi ile iliÅŸkilerini kesmesini Musul harekatı fikri çerçevesinde ÅŸöyle naklediyordu;
İşte şimdi tam milletin rahat ederek medeniyet yolunda hız alacağı bir sırada, yeni hadiseleri kolay bulduğundan mı?
 
Yoksa M. Kemal PaÅŸa'nın kuvvetli iradesine, artık oturduÄŸu makamın do nüfusu eklenerek yeniden daha kudretli bir cazibe yaptığından mı nedir, bana karşı mühim hadiselerde yön çizmeye baÅŸladığı gibi • uzun süre çene çalarak söylediÄŸim ÅŸu Musul hareketini önlemek hakkındaki mütalaalarım do pek hoÅŸuna gitmedi.
 
GösterdiÄŸi tavırdan ve kelime ile mütalaalarıma cevap vermeyiÅŸinden bunu anladım.
 
Ä°smet PaÅŸa, müteessir göründü ve uzun boylu sustu. Bu halde müsaadesini isteyerek ayrıldım. 4 Mayıs Ramazan Bayramının ilk günü idi.
 
Reisicumhur Gazi Mustafa PaÅŸa'yı herkes gibi ben de Çankaya KöÅŸkü'nde tebrik ettim. Erkan-ı Harbiye Umumiye Reisi ve Müdafaa-i Milliye Vekili'ni de makamlarında tebrik ettim.
 
Bugün Fevzi PaÅŸa, beni Etlik'de AÅŸağı incirlik mevkiindeki köÅŸkümde iade-i ziyarete geldi. Fevzi PaÅŸa'ya ismet PaÅŸa'nın bana Musul'u almayı teklif ettiÄŸini, bunun daha önce de Gazi tarafından yapıldığını anlattım. Hayret etti ve bana ÅŸu cevabı verdi: Tuhaf ÅŸey!
 
Benim böyle bir ÅŸeyden haberim yok. Bir harekât yapılacağı konusunda benimle bir ÅŸey görüÅŸmemiÅŸlerdi.
 
Bu cevaba benim hayretim daha büyük oldu. Çünkü her askeri ve siyasi büyük mühim iÅŸler bu üçler arasında görüÅŸüldüÄŸü ve kararlaÅŸtırıldığına - geçen misallere bakarak - kanaatim vardı.
Bu hadiseler sonrası Karabekir PaÅŸa askerlikten ayrılarak ilk protestosunu Mustafa Kemal ve Ä°smet Ä°nönü’ye iletmiÅŸti.
 
Bir baÅŸka fikir ayrılığı: Kürt meselesi
 
Kazım Karabekir, Ankara hükümeti ile birçok meselede ayrışıyordu. Bunlardan birisi DoÄŸu vilayetlerinde ekseriyetle yaÅŸayan Kürtlere yönelik politikaydı.
 
Kazım Karabekir, Kürt ile Türk birlikteliÄŸini Ä°slami daire çerçevesinde açıklayarak, ÅŸiddet yoluna karşı olması Ankara ile arasını geren baÅŸka bir konu olarak karşımıza çıkıyor.
 
Karabekir PaÅŸa “Müdafaai Hukuk Cemiyeti Erzurum Åžube Kongresine Gizli Rapor” baÅŸlığıyla sunduÄŸu rapora ömrünün sonuna kadar baÄŸlı kalarak Ankara hükümetiyle büyük bir fikir ayrılığı yaşıyordu;
 
Türk ve Kürdün kimliÄŸi DoÄŸu Vilâyetleri tarihi Kürt ile Türkün ortak faaliyetinin ürünüdür. Bugün de DoÄŸu Vilâyetleri’nin kimliÄŸi, bu iki kardeÅŸ kavmin kimliÄŸinden ibarettir.
 
(…) DoÄŸu Vilâyetleri’ndeki Türk ile Kürdü ayırmak tabiî deÄŸildir ve imkânsızdır. Ä°ktisadî, dinî, kültürel bir surette birbiriyle iç içe geçmiÅŸ olan Kürt ile Türkün aynı zamanda akrabalık ve diÄŸer toplumsal sebeplerle de kanlan o kadar karışmıştır ki, bir Kürt aynı zamanda bir Türkün dayısı, halazadesi, damadı, eniÅŸtesidir.
 
(…) DoÄŸu Vilâyetleri’nde Türk Kürtsüz, Kürt Türksüz yaÅŸayamaz. Musul’un güneyinden baÅŸlayarak Urfa’ya, Halep’e ve Hazer denizinden Küçük Asya’ya kadar uzanan arazide Türkler çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturmakta ve Kürt toplulukları bu iki çizgi arasında Türklerle karışmış bir halde bulunuyorlar.
 
Åžu tabiat ve arazi durumu dikkate alınırsa, geçmiÅŸte olduÄŸu gibi gelecekte de, Türk ile Kürdün aynı tarih, aynı menfaat, aynı hayat sahibi olacaklarını kabul etmemek mümkün deÄŸildir. Bu kadar derin ve esaslı baÄŸlarla birbirine baÄŸlı bulunan DoÄŸu Vilâyetleri Türkü ile Kürdünü ayırmak her ikisini de ölüme mahkum etmek demektir.
 
(…) DoÄŸu Vilâyetleri’ndeki Ä°slâm varlığının devamı, ancak Türk ile Kürdün ittifakına baÄŸlıdır. Bu ittifak -her ne surette olursa olsun- bozulduÄŸu gün bizim için kesin ölüm dakikalarına girilmiÅŸ olur.
 
Kızı sorar: Baba, Mustafa Kemal çağırsa gider misin?
 
Rivayet odur ki Mustafa Kemal’in hasta döÅŸeÄŸinde helalleÅŸmek istediÄŸi kiÅŸilerden birisi de Kazım Karabekir PaÅŸa idi ve onu çağırmasına raÄŸmen malum dar kadro bu haberi Kazım Karabekir PaÅŸa’ya iletmemiÅŸlerdi.
 
 
Kızı Hayat Hanım, babası ile arasında geçen diyaloÄŸu ÅŸöyle aktarıyor; 
Babam, Atatürk'ün çevresinden ÅŸikâyetçiydi. Size bir hadisesini anlatayım:
 
Atatürk'ün çok hasta olduÄŸunu, Dolmabahçe Sarayı'nda çok ağır ÅŸekilde hasta yattığını biliyoruz.
 
Rivayet olunur ki (Karabekir'i getirin, görüÅŸüp helalleÅŸmek istiyorum) demiÅŸ. Bunu çok yakınındakiler başında duranlar, sonradan babama anlatmışlar!
 
Atatürk'ün ölümünden önce babama kimse gelip de bunları söylemedi. Etrafındaki eÅŸ, dost, akraba, (PaÅŸa eniÅŸte, PaÅŸa amca Atatürk çağırtmış, gittiniz mi?) diye sorarlardı.
 
Babam (Atatürk çağırmadı, gitmedim) derdi. Ben o zaman ilkokulun dördüncü-beÅŸinci sınıfındaydım. (Babacığım, çağırsa gider miydin?.) diye sordum.
 
(Çağırsa, sizin bu kadar haklarınızı elinizden almış: o kadar sıkıntılar çekmiÅŸsiniz, bizim bütün çocukluÄŸumuzu Erenköy'de menkup (gözden düÅŸen) bir vaziyette geçirtmiÅŸ kimse hastalığında sizi çağırsa  gider miydiniz?)
 
‘Giderdim kızım’ derdi. ‘Giderdim. Çünkü o benim çok eski arkadaşımdı. Onun bana yaptıklarını o etrafının tesiriyle yapmıştır. O bizim istiklal Harbi'mizi beraber yaptığımız, sevdiÄŸimiz baÅŸkomutanımızdı.
 
O bizim cihat arkadaşımızdı. O Mustafa Kemal'dir, çağırılınca gidilir, benim en yakın arkadaşımdı. Ama çağırmadılar. Çok iyi biliyorum.
Kazım Karabekir PaÅŸa’nın vefatı
 
Ä°stiklal Harbi'mizin en önemli kahramanlarından birisi olan Kazım Karabekir PaÅŸa, Cumhuriyet’in ilanından sonra kendisini küçük düÅŸürücü birçok davranışa maruz kalmıştı.
 
Kendisine yönelik kara propagandalar yalnızca tutuklama teÅŸebbüsüyle sınırlı kalmamış 1933 yılında “Ä°stiklal Harbimizin Esasları” isimli eseri de toplatılarak yakılmıştı.
 
 
TSK’nın en itibarlı komutanıyken TSK’daki bütün izleri silindi.
 
Karabekir PaÅŸa Türk Silahlı Kuvvetlerince ancak 2010 yılında resmen anılarak iade-i itibarda bulunulabilmiÅŸti.
 
Mustafa Kemal PaÅŸa’nın vefatından sonra Ä°smet Ä°nönü’nün “tekrar birlikte çalışalım” davetiyle meclise döndü ve 31 Aralık 1938 yılında Meclis BaÅŸkanlığı koltuÄŸuna oturdu.
 
Karabekir PaÅŸa TBMM BaÅŸkanı olsa da aktif siyasete güçlü bir ÅŸekilde katılmayarak hakem pozisyonunda kalmıştı.
 
 
26 Ocak 1948 yılında hayata gözlerini kapattı. Fırtınalar kopardığı siyasi hayatta son döneminde oldukça sessiz ve dingin bir pozisyonu tercih etmiÅŸti.
 
 
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.