Sosyal Medya

Deprem gerçeğimiz için naçizane bir öneri

Kendi meselemize dönelim. Cumhurbaşkanlığı, deprem kuşağı üzerinde olan ülkemizde tedbir üretmek için aklı başında, bilimi ve aklı rehber edinen her kim varsa onları bir araya toplayıp daimi ve bağımsız geniş bir deprem kurulu oluşturmalıdır.



Elazığ ve Malatya’da meydana gelen depremin akabinde devletin dirayeti, halkın dayanışması ve hüzünde birleÅŸmesi, millet olduÄŸumuzu bir kere daha ispatladı. Türkiye, fiziksel olarak sarsılsa bile zihinsel bütünlüÄŸünü koruduÄŸunu gösterdi. Devletin tek başına yetebileceÄŸi bir felâket olmasına raÄŸmen; milletin deprem maÄŸdurlarına karşı gösterdiÄŸi yakınlık ve ÅŸefkat; sadece Türkiye’ye deÄŸil dünyaya da yeni dersler verdi.
 
Buna raÄŸmen kendisi ile problemli, kimliÄŸi ve kiÅŸiliÄŸi meçhul bir güruh, milletin hüznünü fırsat bilip saldırıya geçti. Kimi, devlete ve kurumlarına, kimi de millete ve sahada canla baÅŸla çalışanlara saldırıp tıynetlerini ortaya koydu. Devlet-millet dayanışması karşısında çılgına dönen o zavallıların bir kıymet-i harbiyesi olmasa bile bir kere daha teyakkuzda olunması gerektiÄŸini hatırlattı. Milletin topyekûn aÄŸladığı bir zamanda, timsah gözyaÅŸları döküp, siyasi menfaat devÅŸirmeye, kendi içlerindeki kini kusmaya çalışanları ne milletimiz ne de tarihimiz unutacaktır. Kendi kinlerinde boÄŸulmaya mahkûm bu güruh; bizi toptan hüküm verme, ye’se kapılma, milletin geleceÄŸinden umut kesme tuzağına düÅŸürmek istemektedir.
 
Elbette bu tuzaÄŸa düÅŸmeyeceÄŸiz, fakat gördüÄŸümüz hamiyet ve milli hamaset karşısında rehavete kapılıp onlara gelecek hüzünlerimizde de fırsat vermeyeceÄŸiz. Vermemeliyiz de. Dayanışma kültürümüz saÄŸlam bir sura dönüÅŸtü. Fakat surda gedik açmak isteyenlerin araçları da aynı oranda geliÅŸti. Silahlarını akıl, bilim, evrensel ahlâk ambalajı ile kapatıp saldırıya geçenlere karşı daima uyanık ve hazırlıklı olmalıyız.
 
Ancak haklılığımız yanlışlarımızı örtmemeli. GeleceÄŸimizi karartmamalı. Yapabileceklerimizi engellememelidir. Zira tarihimiz, haklı gerekçelerden hareketle düÅŸülen hatalar ile doludur. Ülkemiz bir deprem kuÅŸağında olmasına raÄŸmen uzmanlarımız ısrarla deprem konusunda hâlâ yeterli hazırlığımızın olmadığını söylüyorsa bunu yok saymamalıyız. Evet, deprem doÄŸal bir âfettir. Ä°nsanın hükmedeceÄŸi bir hadise deÄŸildir. Lakin felâket öncesi yapılabilecek çok ÅŸeyin olduÄŸunu da akıl, bilim ve tarihi tecrübeler göstermektedir.
 
Alınması gereken tedbirleri uzmanlarına bırakayım ama sizlere ders verici tarihi bir olayı hatırlatayım:
 
GeçmiÅŸte bütün dünyayı kasıp kavuran veba salgınları, 19. yüzyılın yarısından itibaren bir kere daha kendini gösterir. Seyahatlerin artması, ticaret yollarının geniÅŸlemesi ve özellikle Müslüman ve Hristiyan hacıların hareketliliÄŸi veba ve kolerayı yaygınlaÅŸtırıp toplu ölümlere sebep olur. Bir çare olarak geçiÅŸ güzergâhlarında yolcuların bekletildiÄŸi ve hastalık belirtisi olup olmadığının tespit edildiÄŸi karantina merkezleri kurulur. Elbette bu tedbir, yolcular için sıkıntılı; merkezleri kuracak devletler için masraflı; ayrıca siyasi sonuçları olan bir iÅŸtir. Bu yüzden kimi yerlerden itirazlar yükselir. Ulema sıfatını edinmiÅŸ bazı kimseler de, “Allahtan gelen bir felâketi önlemeyi, ilâhî hükme itiraz olarak” kabul edip II. Mahmut’un böyle bir giriÅŸimde bulunmasına itiraz ederler.
 
Ä°ÅŸte böyle bir zamanda, Cezayir’in iÅŸgal felâketini yaÅŸayıp ata diyarına dönmek zorunda kalan Hamdan Hoca, Sultan’ın imdadına yetiÅŸir. O, bir taraftan Cezayir’de Fransızların irtikâp ettiÄŸi zulümlerin ıstırabını yaÅŸarken; diÄŸer taraftan da aklı çalıştırmanın da ilâhî emir olduÄŸunu hatırlatan bir eser, daha doÄŸrusu bir rapor kaleme alır. Ä°thaful Münsifîn (Ä°nsaf Sahiplerine Ä°thaf) baÅŸlığı taşıyan ve Arapça olarak yazılan rapor; veba karşısında akıl ve bilimin öngördüÄŸü tedbiri dinin de kabul ettiÄŸini delilleriyle ortaya koyar. II. Mahmut bu eserin Türkçesini ister. Hamdan Hoca’nın yaptığı tercümeye, dönemin önemli isimlerinden bazıları da sultanın emriyle takdim yazarlar.
 
Kimler yok ki? Ulemadan Bosna Valisi Davut PaÅŸa, Sultanın imamı Seyyid Muhammed Zeynelabidin, Rumeli kazaskeri Abdülkadir, Vakanüvis Esad Efendi ve diÄŸerleri. Bu isimlerin onayladığı raporu, Sultan Mahmut, kendi cebinden bastırıp, bütün kurumlara dağıtır. Sonra ne mi olur? Karantina teÅŸkilâtı kurulur. Birçok kiÅŸinin itiraz edip yok saydığı Hamdan Hoca da Sultan’ın emriyle bu kurumda yer alır.
 
Ataları Burdur kökenli olsa da Cezayirli olarak bilinen Hamdan Hoca’nın hikâyesi uzundur. BaÅŸka bir mecraya bırakalım ve kendi meselemize dönelim. CumhurbaÅŸkanlığı, deprem kuÅŸağı üzerinde olan ülkemizde tedbir üretmek için aklı başında, bilimi ve aklı rehber edinen her kim varsa onları bir araya toplayıp daimi ve bağımsız geniÅŸ bir deprem kurulu oluÅŸturmalıdır. Mevcut kurul ve kurumlar bu yeni oluÅŸum için bir bahane teÅŸkil etmemelidir. Söz konusu kurul, sadece fikir üreten, rapor yazan bir kurul deÄŸil; aynı zamanda araÅŸtıran, denetleyen ve aldığı kararları uygulanan bir mekanizmaya da sahip olmalıdır. Böylece, Takdir ile Tedbir uyumlu hale getirilmelidir.
 
 
 
Zekeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.