Uluslararası Hak İhlalleri Merkezi’nin (UHİM) yayınladığı “Rusya’nın Hak İhlalleri Karnesi” başlıklı rapor, Rusya’nın 150 yıllık insan hakları karnesini çıkardı. Rapora göre, Rusya yıllar süren savaşlarda işgalle yetinmedi; yakarak, yıkarak milyonlarca insanı yerinden yurdundan sökerek göçe zorladı.
Hayvan vagonlarında geçen yolculuk: Kırım Türkleri
Rusya’nın hak ihlalleri, çoğunlukla izlediği genişleme politikalarına dayanıyor. Çarlık döneminde Kırım’da yaşananlar bunun açık örneklerinden biri.
Kırım’ın 150 yıllık süreçte yaşadıkları Rusya’nın “Sıcak sularda genişleme” siyasetine dayanıyor. Önce Çarlık döneminde Kırım’ı Rus topraklarına katabilmek için aydın sınıfı ve din adamlarının tamamına yakınını kurşuna dizerek ortadan kaldırıldı.
Bolşevik dönemine gelindiğinde 150 bin insan ya hapse atıldı, ya da çalışma kamplarına sürgün edildi. Sovyet Rusya bölgede yüzyıllardır var olan Türk-İslam kültürünü yok etmeye çalıştı, Kırım’ı, topraklarına katmak ve Rus-Slav hâkimiyetini kurabilmek için iskân politikası uyguladı. Müslüman Türk nüfusu önce azınlık durumuna düşüren Rusya, bununla yetinmeyip bölgenin gerçek sahiplerini yani Kırım Tatarlarını sürgün etti.
Kırım Tatarlarının Osmanlı topraklarına toplu göçlerini Prof. Dr. Hakan Kırımlı şöyle değerlendiriyor:
“Toprakları ellerinden alınan ve Slav toprak sahiplerinin insafına terk edilen Kırım Tatar köylülerinin durumu dayanılmaz hale gelince 1860’ta büyük bir göç başladı. 200.000’e yakın Kırımlı, malını mülkünü bırakarak Osmanlı Devleti’ne göç etmek zorunda kaldı. Bu olaydan sonra Kırım Tatarları Kırım’da nüfus olarak azınlık durumuna düştü. Kırım’dan göç eden Kırım Tatarlarının tam sayısını tespit etmek mümkün değilse de en az 1.800.000 Kırım Tatar’ının Osmanlı Devleti’nin Rumeli ve Anadolu’daki topraklarına göçtüğü tahmin ediliyor.”
Stalin Rusya’sı da kendinden önce gelen politikaları izledi. 1944’de Almanya ile girdiği savaşta asker gücünü artırabilmek için 50 bin Kırım Tatar’ı Kızıl Ordu’ya kattı. Yine de ihanetle suçlanmaktan kurtulamayan Kırımlı kadınlar, çocuklar, yaşlılar, hastalar, savaşamayacak durumda erkeklerden oluşan yüzbinlerce insanı trenlerin hayvan vagonlarına sıkıştırılarak sürgüne tabi tutuldu. Kıpırdayacak yerin dahi bulunmadığı vagonlarda insanlar haftalarca yolculuk yaptı.
UHİM’in yayınladığı rapora göre; bu çileli yolculukta hayatını kaybeden insan sayısı 10 bin. Bu insanlar açlık, susuzluk, salgın hastalıklardan öldü. Hayatta kalanlar insanlık dışı muamelelere maruz kaldı. Büyük travmalar yaşamış binlerce insan akli dengesini kaybetti. Stalin döneminde gerçekleştirilen sürgünlerde vatanlarından edilen insan sayısı 3 buçuk milyona ulaştı. Kırım Tatarları, Özbekistan, Kazakistan, Sibirya gibi bir çok bölgeye dağıldı.
Tankların altında ezilen çocuklar
Afganistan, Rusya’nın insan hak ihlallerinde birinci sıralarda. 1979’a kadar komünist ideolojiyle yönetilen Afganistan’da iç karışıklıklar iç savaşa dönüştü. Sovyet yanlısı politika güden hükümet, SSCB’den yardım istedi. Bu davet SSCB’nin, Afganistan’ı işgal bahanesi oldu. Sovyet yönetimi, işgali meşrulaştırmak için emperyalist güçlere karşı Afgan halkına yardım amaçlı gittiği, Afgan işçilere yardım etmenin bir borç olduğunu söyledi.
Bu işgal bir Sovyet askeri Garak Camalbekov gözünden tarihe şöyle geçti:
“Tanklar köylerdeki evlerin üzerinden geçerek, birçok evi yerle bir etti. Bir evin üzerinden tankla geçerken, ben tankın içinde olduğum halde çocukların ve kadınların çığlıklarını duyabiliyordum.”
UHİM’in verdiği bilgilere göre Sovyetler Birliği’nin katliamlarla dolu 10 yıllık Afganistan işgalinde yaklaşık 1 buçuk milyon insan hayatını kaybetti, 350 bin kişi sakat kaldı, köylerin yarısına yakınını haritadan silindi. Rapor, işgal sebebiyle 5 buçuk milyon Afganlının komşu ülkelere iltica ettiğini ortaya koyuyor. 100 bin eğitim görmüş Afganlı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 200 bin hektarlık orman, 1.500 km asfalt yol, 600 km elektrik hattı, 114 sağlık merkezi, 28 hastane yok edildi.
Kimyasal silahlarla katliam
Çeçenlerin Rusya’yla yaşadığı gerginlik ve savaşların kökeni yüzyıllar öncesine uzanıyor. Şeyh Şamil önderliğinde kısa bir barış süreci yaşayan iki halkın, yeniden karşı karşıya gelmesi uzun sürmedi. Rusya’nın güneye doğru genişleme politikasından nasibini alan Çeçenlerin, dünya kamuoyuna mal olan direnişi 1990’lara rastlıyor.
Çeçenistan SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan etti fakat tanınmadı. Ülke toprakları altında bulunan doğalgaz ve petrol rezervi, Rusya’nın hak iddiasından vazgeçmemesindeki en önemli etken.
Çeçen-Rus savaşı Rus güçlerinin Çeçenistan topraklarını işgal etmesiyle 1994’te başladı. Savaş 30 Ağustos 1996’da sona erdi, 12 Mayıs 1997 tarihinde barış anlaşması imzalandı. Rusya 1999’da bu anlaşmayı hiçe sayarak Çeçenistan’a yeniden saldırdı. Rusların her iki savaşında da hedefi hastaneler, doğumevleri, pazarlar, yerleşim yerleri ve mülteci konvoyları oldu. Savaşın ilk dört yılında 100 bin Çeçen sivil öldürüldü, 185 bin kişi yaralandı, 11 bin çocuk da yetim kaldı. Savaşlarda kullanılan kimyasal silahlar yüzünden 300 binden fazla Çeçen öldü. Toplam 424 köyden 270’i kullanılamaz hale gelirken yaklaşık 1 milyon Çeçen, yurtlarından göç ederek mülteci konumuna düştü.
Yeni hedef: Suriye
Arap Baharı etkisiyle Suriye’de başlayan iç savaş, bugüne kadar yaklaşık 400 bin kişinin yaşamını yitirmesine, milyonlarca insanın göç etmesine neden oldu. 2011’den bu yana devam eden kaosta, Rusya, hem Balkanlarda hem de Ortadoğu’da kaybettiği etkinliğini yeniden kazanabilmek için siyasi ve ekonomik menfaatleri doğrultusunda Esed rejiminin yanında yer aldı. UHİM’den Taha Özhan süreci şöyle özetliyor:
“Rusya açısından Suriye meselesinin önemi Suriye’de yaşananlar ya da Arap isyanlarının bölgede oluşturduğu dalga ile birinci dereceden alakalı değil. Rusya, Suriye üzerinden oldukça maliyetsiz bir şekilde, Batı ile bir vekâlet savaşı verdiğini düşünüyor. Rusya, Suriye üzerinden ‘öneminin’ fark edildiğini, dolayısıyla da bütün jeopolitik hesaplarını bu ‘önemin’ daha fazla muhkem hale getirmesi üzerine kurmuş durumda.”
Rusya’nın 2015 yılı Ekim ayından bu yana gerçekleştirdiği operasyonlarda, yaklaşık 2 bin sivil ağır bombardımanın altında yaşamını yitirdi. Yerleşim yerlerini de hedef alan Rus güçleri, onlarca hastane ve sağlık merkezlerini, okulu, ibadet yerini ve alt yapı tesislerini kullanılamaz hale getirdi. Rejim güçlerince de yoğun top atışları altında ezilen bölge halkı hayatta kalabilmek için yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı.
3 Kasım 2015’te Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, Rus saldırılarının yoğunlaştığı 5-30 Ekim arasında Halep, Hama ve İdlib’de en az 123 bin 842 kişin yerlerinden olduğunu duyurdu.
2011’den bu yana Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkını kullanan Rusya, Esed Rejimi aleyhinde alınması muhtemel bir yaptırım kararına engel oluyor. Dünya siyasetinde etkin olduğunu gösterebilmek için her yolu deneyen Rusya hükümeti, yüzbinlerce Suriyelinin yaşamını yitirmesi pahasına Esed rejimine destek vermeye devam ediyor.
Kaynak: GERÇEK HAYAT 15 ŞUBAT 2016
Henüz yorum yapılmamış.