İstikrar Doğu Akdeniz'e ne kadar yakın?
Follow @dusuncemektebi2
Libya, Doğu Akdeniz’deki devletlerin hem sert gücünü test etmemizde hem de barışa dair iradelerini ölçmemizde önemli bir turnusol kağıdıdır. Libya’daki sorunların Suriye’de ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda olduğu gibi diğer bölge sorunlarıyla da iç içe geçmesi, bölgenin istikrarı konusunda iyimser yaklaşımları kısa vadede boşa çıkarmaktadır.
19 Ocak 2020 Pazar günü Libya’daki artan gerilimi görüÅŸmek üzere birçok ülke Berlin’de bir araya gelmiÅŸti. Berlin Zirvesi’nin hem Libya hem de DoÄŸu Akdeniz Bölgesi için istikrarın saÄŸlanmasına yönelik rolü çeÅŸitli uzmanlar tarafından vurgulanmışsa da zirve bildirisine hiçbir ülkenin imza atmaması bölge için istikrar hayallerini sekteye uÄŸratmıştır. Nitekim imzalar atılsa dahi antlaÅŸmaların devletlerin sert gücü ve kararlı iradesiyle olumlu sonuçlar doÄŸurabileceÄŸi herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Gelinen bu noktada Berlin Zirvesi’nin uluslararası toplumun dikkatini Libya ve DoÄŸu Akdeniz’e çekmiÅŸ olması ve taraflar arasında ateÅŸkesi saÄŸlaması, zirveye atfedilen az miktardaki olumlu adımlar olarak öne çıkmaktadır.
Peki yaÅŸanan bu geliÅŸmeler ışığında DoÄŸu Akdeniz’i ve bölge ülkelerini hangi senaryolar beklemektedir?
2011 yılından bu yana DoÄŸu Akdeniz Bölgesi’nin ajandasında iki temel madde yer almıştır. Bunlar, bölgenin enerji kaynaklarının paylaşımı ve bölge güvenliÄŸinin tesis edilmesi olarak ikiye ayrılmaktadır.
DoÄŸu Akdeniz ve enerji
Enerji gündemi bölgedeki hidrokarbon kaynaklarının 2010 yılından itibaren keÅŸfedilmesiyle canlanmıştır. Bu keÅŸiflerle bölge ülkelerinden bazıları enerji ihraç eden ülke konumuna dahi geçebilmiÅŸtir. ÖrneÄŸin önceden Mısır’dan enerji ithal eden Ä°srail, Leviathan ve Tamar havzalarının keÅŸfiyle Mısır’a doÄŸalgaz ihraç etmeye baÅŸlamıştır.
Ä°srail, Mısır, Filistin ve GKRY’nin sahip olduÄŸu DoÄŸu Akdeniz hidrokarbon rezervleri bölge ülkeleri arasında enerji ajandasına dayalı yeni bir diyalog süreci yaratmıştır. Ocak 2019’da DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu adıyla bir organizasyon kurulmuÅŸ ve bu organizasyon vasıtasıyla bölgedeki gazın Avrupa’ya ihraç edilmesi planlanmıştır.
Fakat, enerji kaynaklarının arama ve sondajı için ikili müzakereler yoluyla varılan münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaÅŸmaları, bazı bölge ülkelerinin çıkarlarına ters düÅŸmesinden dolayı gerilim arttırıcı rol oynamıştır. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile bölgedeki ülkelerarasındaki MEB anlaÅŸmaları, hidrokarbon sondaj ve arama faaliyetleri için off-shore petrol ÅŸirketlerine çeÅŸitli ruhsatlar verilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu da Kıbrıs adasının çevresindeki bazı bloklardaki kaynak paylaşımı sorununu ortaya çıkarmıştır.
Ayrıca DoÄŸu Akdeniz’de çıkarılan doÄŸalgazın Avrupa’ya ihracının enerji piyasasındaki Rus hakimiyetini zayıflatma rolü de Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu’na destek vermesinde önemli etmenlerdendir. Nitekim, DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu, bölgedeki enerjiyi Avrupa’ya taşımak için boru hattına ihtiyaç duymaktadır. Bu boru hattının Türkiye’nin sahip olduÄŸu MEB alanlarından geçmesi, Türkiye ile müzakereleri de gerekli kılmaktadır. Fakat gelinen süreçte bölge ülkeleri MEB alanlarının paylaşımı ve bu alanların diyalog yoluyla enerji transferinde kullanımı baÄŸlamında müzakerelerden uzak bir tutum sergilemektedir.
DoÄŸu Akdeniz Bölgesi’nin güvenliÄŸi de enerji kaynaklarının ortaya çıkışıyla derinleÅŸen önemli bir sorun olmuÅŸtur. Özellikle üretilecek olan enerjinin nakli ve enerji arama faaliyetleri sırasında yaÅŸanan güven azaltıcı olaylar, DoÄŸu Akdeniz’in enerji güvenliÄŸini riske atmaktadır. ÖrneÄŸin Türkiye, 6. blokta faaliyet göstermek isteyen çeÅŸitli off-shore petrol ÅŸirketlerinin faaliyetlerini 6. bloÄŸun kendi MEB alanına dahil olduÄŸu savıyla geçmiÅŸte engellemiÅŸtir. Bu durum petrol ÅŸirketlerinin sigorta maliyetlerini dolayısıyla enerji maliyetlerini arttırmakla kalmamış bölgedeki enerji güvenliÄŸini de tehdit etmiÅŸtir. Dolayısıyla enerji güvenliÄŸi, tarafların müzakerelerden uzak tavır ve diplomasilerinin devam etmesi halinde gelecekte de tehlike altında olacaktır.
Bu tabloda Libya, DoÄŸu Akdeniz’deki istikrarsız ortamın bir yansıması olarak öne çıkmaktadır. Ä°ç savaÅŸ yaÅŸayan ve çeÅŸitli etnik fraksiyonlara sahip bu ülkenin de ajandasında enerji büyük rol oynamıştır. Sahip olduÄŸu petrol kaynakları ve MEB alanlarındaki olası yeni petrol havzaları ile birçok ülke Libya’nın iç savaşını kendi lehine sonuçlandırmak istemektedir. Nitekim yeni petrol kaynaklarının arama ve sondaj çalışmalarından elde edilecek gelirler Libya iç savaşındaki aktör sayısının artmasına neden olmuÅŸtur. Bu sebeplerden dolayı Berlin Zirvesi, bölge ülkelerinin enerji odaklı ekonomik çıkarlarıyla yakından ilgilidir.
Göç sorunu
Enerji güvenliÄŸinin yanı sıra bölge ülkelerinin bazılarında yaÅŸanan iç savaÅŸ ve çatışmalar kitlesel göçleri tetiklemiÅŸ ve bölgede bir güvenlik sorunu olarak göçmen veya mülteci krizini doÄŸurmuÅŸtur. Özellikle OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika ülkelerinin göç verdiÄŸi gözlemlenirken, Güney Avrupa ülkelerinin bu ülkelerden göç aldığı görülmektedir. GeçtiÄŸimiz yaz göçmen gemilerinin Ä°talya açıklarında bekletilmesi bu sorunun tipik örneklerindendir. Göçmen sorunundan yine en çok etkilenen DoÄŸu Akdeniz’e kıyısı olan Avrupa devletleri olmuÅŸ ve bu devletler bölgedeki siyasi sorunlara yaklaşımlarını göçmen sorunun ivedilikle çözülmesi üzerine kurmuÅŸtur. Berlin Zirvesi’nin toplanmasında bu sorunun önemi oldukça büyüktür.
Kilit aktörler
Tüm bu faktörler göz önüne alındığında Libya’daki iç savaÅŸa müdahil olan ülkelerin artması ve bu ülkelerin karar alma süreçlerinde aktif politikalar benimsemesini; DoÄŸu Akdeniz’in bölgesel olarak enerji ve güvenlik baÄŸlamındaki sorunları çerçevesinde deÄŸerlendirmek mümkündür.
Berlin Zirvesi’ne giden süreçte birçok ülke özelde Libya’daki iç savaÅŸta genelde ise DoÄŸu Akdeniz’in bölgesel sorunlarında aktif rol almıştır. BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Suudi Arabistan, Rusya ve ABD gibi bazı ülkelerin bölgeye kıyısı olmamasına raÄŸmen bölgedeki sorunlara dahil olmaya çalışması, DoÄŸu Akdeniz’deki aktör sayısını arttırmıştır. Böylece özelde Libya genelde ise DoÄŸu Akdeniz’de gerilim ve çatışmaların artması beklenmektedir. Artan gerilim hem enerji güvenliÄŸini tehdit etmede hem de yeni göç hareketlerine neden olmada önemli bir paya sahiptir. YaÅŸanan bu geliÅŸmeler bölge için istikrar planlarını zora sokmakla beraber müzakere yollarını tıkama riski teÅŸkil etmektedir.
DoÄŸu Akdeniz Bölgesi’nin istikrarı için kilit aktörlerin oynayacağı rol önemli olmakla beraber Libya krizinin geleceÄŸi de belirleyici olacaktır. Libya’da yaÅŸanan iç savaÅŸ Orta DoÄŸu’daki krizlerle karşılaÅŸtırıldığında Avrupa ülkelerini daha çok etkileme potansiyeline sahiptir. Bu yüzden Berlin Zirvesi’nin ateÅŸkesinden ziyade bölge aktörlerinin ateÅŸkesi sürdürme iradesi bölgenin istikrarını doÄŸrudan etkileyebilmektedir.
Libya’daki iç savaşı önemli kılan etmenlerin; bölgeyi barındırdığı imkanlar dahilinde etki alanı geniÅŸ olan bir krize dönüÅŸtürebilme imkânı çok yüksektir. Her ÅŸeyden önce Libya’daki savaÅŸ cephelerinin güçlü birliklerinin olmaması, ülkenin zengin bir klan demografisine sahip olmasıyla beraber kurulan ittifakların kırılgan özellikler göstermesi ve de birçok ülkenin bu ÅŸartlarda bölgedeki çıkarlarını sürdürme isteÄŸi DoÄŸu Akdeniz istikrarını çıkmaza sürüklemektedir.
Birçok devlet bu kriz süresince taraflara savaÅŸ mühimmatları satarak önemli gelirler elde etmiÅŸtir. Ayrıca petrol gibi enerji kaynaklarının arama ve sondaj çalışmalarından pay almak da dışarıdan müdahil olan devletler için önemli bir ekonomik teÅŸvik olmaktadır. Bunun yanında hem mülteci sorunuyla mücadele ederek DoÄŸu Akdeniz’in güvenliÄŸini saÄŸlama hem de enerji akışının kesintisiz devam ederek enerji fiyatlarındaki hareketliliÄŸi önleme isteÄŸi devletlerin taraf seçimlerindeki maddi kaygılarını da gözler önüne sermektedir. Son olarak savaÅŸ sonrası yeniden inÅŸa sürecinde rol almak, özellikle kazanan tarafta bulunmakla doÄŸrudan iliÅŸkili olduÄŸu için Libya sorununa müdahil olan ülkeler çıkarlarını koruma konusunda kararlı davranma ihtimaline sahiptir.
Dahası diÄŸer devletlerin DoÄŸu Akdeniz’e müdahalesi ve Libya taraflarına destekleri siyasi faktörleri de içinde barındırmaktadır. Fayiz Serrac’ın azınlık da olsa hükümetinde görev verdiÄŸi Müslüman KardeÅŸler, diÄŸer Arap ülkelerinin Hafter’i desteklemesinde önemli bir rol oynamaktadır. Fakat, selefi askerlerin Hafter’e destek vermesi de bahsi geçen Arap ülkelerinin Hafter tarafını tutmasında etkili olmaktadır. AB ülkelerinin ise bölge istikrarını ivedilikle saÄŸlamak istemesi AB’nin ortak politikalar üretmesine baÄŸlıdır. Nitekim Libya’da olası bir güç dengesinde demokratik olana yakın bir yönetim anlayışı benimseyen tarafı desteklemek AB ülkelerinin siyasi motivasyonlarından biri olabilmektedir. Benzer bir senaryo ABD için de geçerli olabilir.
Caydırıcı ve sert güç
Hafter’in saÄŸlık sorunlarıyla beraber ihtimaller dahilinde kuracağı otoriter bir devlet kısa vadede Libya’dan kaynaklanan mülteci sorununu çözme ihtimaline sahip olsa da; bölgede yeni çatışmaları tetikleyebilmektedir. Ayrıca Libya’daki iki cephenin de tavizler vererek güçlendirdikleri ve bölgeye yeni aktörler kazandırdıkları görülmektedir. Dolayısıyla DoÄŸu Akdeniz’deki aktör sayısının artması; müzakere masasından istikrar saÄŸlayıcı bir karar çıkmasını da olumsuz etkileyebilmektedir. Gelinen süreçte Berlin Zirvesi’nde saÄŸlanan ateÅŸkes antlaÅŸması sadece sözlü olarak kabul edilmiÅŸtir. Bölge istikrarının saÄŸlanması için tarafların karşılıklı diyalog kanalları kurmaları gerekmektedir. Bu diyalog kanallarını saÄŸlamada ise ABD ve Rusya’nın önümüzdeki günlerde daha aktif bir rol oynama ihtimalleri vardır. Aksi takdirde oldukça kırılgan görünen bu ateÅŸkesin bozulma olasılığı çok yüksektir. Hafter’in görece elde ettiÄŸi askeri üstünlüÄŸün de kırılgan olduÄŸu unutulmamalıdır. Bu da bölge aktörlerinin güçlerini bir süre daha test etmelerine ve çatışmacı tavırlarını sürdürmelerine neden olabilmektedir.
Her istikrar ve diyalog sürecinde olduÄŸu gibi devletlerin caydırıcı ve sert gücünün etkisi, barışçıl çözümleri ayakta tutabilmektedir. Libya, DoÄŸu Akdeniz’deki devletlerin hem sert gücünü test etmemizde hem de barışa dair iradelerini ölçmemizde önemli bir turnusol kağıdı olacaktır. Ayrıca Libya’daki sorunların Suriye’de ve DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu’nda olduÄŸu gibi diÄŸer bölge sorunlarıyla da iç içe geçmesi ve o sorunları da etkileyebilme potansiyeline sahip olması, DoÄŸu Akdeniz Bölgesi’nin istikrarı konusunda iyimser yaklaşımları kısa vadede boÅŸa çıkarmaktadır. Nitekim, sahadaki güç dengesi ve ittifaklarının oldukça karmaşık durumda olmasıyla beraber bölge devletlerinin çıkarları da ciddi bir çatışma içerisindedir. OluÅŸan bu tabloda bölge ülkelerinin çıkarlarından taviz verdiÄŸi bir diplomasi ve ABD gibi güçlü devletlerin sert gücüyle garantörlüÄŸünü saÄŸladığı bir barış; DoÄŸu Akdeniz’in istikrarını tesis edebilir. Aksi halde istikrarın DoÄŸu Akdeniz için bir süre daha uzak olduÄŸunu söylemek gerekir.
Müellif: Muhammed Bilal SaÄŸlam (Bilkent Üniversitesi) / Kaynak:Star Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.