Sosyal Medya

Milli şairimiz Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy’un hazin ölümü

Mehmet Akif’in büyük oğlu Emin Akif’in bu hazin hikayesini 53'ncü ölüm yıldönümünde hatırlamak ve de hatırlatmak istedik. Ola ki ibret alına!..



…Åžair Mehmet Akif Ersoy’un oÄŸlu Mehmet Emin Ersoy, (Ä°stanbul) Tophane semtinde, Hacı Mimi Sokağı'nda bir kamyon kasası içerisinde ölü bulunmuÅŸtur. Devamlı olarak alkol alan 45 yaşındaki Mehmet Emin Ersoy’un bir kalp krizi sonucunda öldüÄŸü anlaşılmış ve cenazesini kaldıracak bir makam bulunmadığı için ceset uzun süre sokakta kalmıştır! Üç yıl önce eÅŸi ölen Mehmet Emin Ersoy, kendini uyuÅŸturucu maddeye vermiÅŸ ve Tophane’nin arka sokaklarında yaÅŸamaya baÅŸlamıştı!..
Münasip bir iÅŸ ricası…
 
Kapı ağır ağır açıldı; aralıktan muhteriz bakışlı bir yüz göründü. Yüzdeki tereddüt ve çekingenliÄŸin sirayet ettiÄŸi gövde ve ayaklar neden sonra kapı önünde, baÅŸ, gövde ve ayaklar, ihtirazın büklümlerinden kurtularak teÅŸkil ettikleri ÅŸahsı, yere amut bir hale getirebildiler.
 
Bu, donuk bakışlı; fakat ara sıra gözlerinde zeki pırıltılar beliren, ince bıyıklı, otuz dört, otuz beÅŸ yaÅŸlarında bir genç adamdı. Titrek bir sesle:
 
-Ä°smim Mehmet Emin, dedi.
 
Herhangi bir ÅŸikâyeti veya dileÄŸi olan bir okuyucu sanmıştık. Fakat yer gösterirken, o ilâve etti:
 
-Åžair Mehmet Akif merhumun oÄŸluyum. 
 
Bu defa tabiatıyla alâkamız arttı. Ä°tiraf etmeliyim ki, derin bir hüzün bu alakanın üstüne çıktı.
 
Zira dün ihtifali yapılan Ä°stiklâl Marşı ÅŸairinin oÄŸlunun durumu, her bakımdan yürekler acısı idi. Bitkin bir hâlde masamın yanındaki sandalyeye çökerken;
 
-Hâlihazırda çok maÄŸdur durumdayım, dedi. Elimden tutulması lazım, maddi, manevi müzaherete ihtiyacım var.
 
Muhtelif iÅŸlerde bulunmuÅŸ. Åžimdi boÅŸta ve ihtiyaç içinde bir otel köÅŸesinde kimsesiz ve her türlü alâkadan mahrum günlerini geçiriyormuÅŸ. 
 
-Çok iyi Arapça bilirim. Arap edebiyatına tamamen vâkıfım. Ä°ngilizcem de var. Türkçem çok kuvvetlidir. Sizden münasip bir vazifeye yerleÅŸtirilmem hususunda tavassutunuzu ricaya geldim.
 
Mehmet Akif Ersoy’un vefatın 11. yılında (1947) Nusret Safa CoÅŸkun’un yazıhanesinde cereyan ediyor bu diyalog. 
 
Nusret Safa, bu imkanı bir fırsata dönüÅŸtürüyor ve kendisiyle röportaj yapıyor. 
 
Ä°ÅŸ buldu mu? Yarasına merhem olabildi mi? Maalesef! …
 
Emin Akif o röportajda diyor ki;
Senelerce onunla Mısır’da baÅŸ baÅŸa yaÅŸadık. Benden baÅŸka muhatabı yoktu. Son yazıları bendedir. Bunların içinde tasavvufa ait olanları da var. Kendisi neÅŸirlerini istemedi. Fakat neÅŸri, edebiyatımıza kazandırılmak istenilirse, ruhundan af dileyerek, neÅŸrinde bir mahzur görmeyeceÄŸim. Bu eserleri edebiyata kazandırmak suretiyle ifa edeceÄŸim hizmetten duyacağım huzur, pederin sözünü dinlememekten mütevellit çekeceÄŸim azaptan daha kuvvetli olacaktır.
Akif’in büyük oÄŸlu Emin Akif…
 
Malum, Akif 1898 yılında yirmi beÅŸ yaşında iken yirmi yaşında olan Tophane-i Amire Veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı Ä°smet Hanım (1878-1944) ile evleniyor ve bu evlilikten üç kız, üç erkek çocuk dünyaya geliyor.
 
Ä°simleri sırasıyla; Cemile, Feride, Suad, Ä°brahim Naim (birbuçuk yaşında öldü), Emin Akif, Tahir’dir.
 
Ä°brahim Naim bir buçuk yaşında ölmüÅŸ olduÄŸundan Emin Akif (1908-1967) Akif’in en büyük oÄŸludur.
 
 
Yine hatıralarından yola çıkarak onun Ä°stiklal Savaşı’nda babası ile birlikte Anadolu’yu karış karış dolaÅŸtığını biliyoruz.
 
Millî Mücadele yıllarında ve Mısır’da olduÄŸu yıllarda (1934’e kadar) onun en büyük yardımcılarından biridir. 
 
Kız kardeşi Feride anlatıyor;
Sonradan görüÅŸtüÄŸümüz bir asker, babamın Anadolu’ya gidiÅŸini anlattı. Küçük kardeÅŸimle (Emin Akif 12 yaÅŸlarında) yola çıkmıştı. Aileden bir hatıra olsun diye onu yanına almıştı. Çok sevdiÄŸi bu erkek kardeÅŸim (Emin Akif) sonradan vefat etti. KardeÅŸimi hep sırtında taşırmış. Ayakkabıları yırtılmış. Ayakları kanlar içindeymiÅŸ.
Ancak oÄŸul Emin Akif’in askerliÄŸini yaptıktan sonra çok periÅŸan bir hayat yaÅŸadığını üzüntüyle belirtmeliyiz.
 
Emin Akif, Mısır’da babasının yanındadır, ancak askerlik yaşında 1934’te Türkiye’ye gelmiÅŸ ve askerliÄŸini Kırklareli’nde er olarak yapmıştır.
 
Askerlik vazifesi sırasında Kur’an’ı Kerim’i ve anlamını arkadaÅŸlarına öÄŸretmek istemiÅŸ ve bu gerekçeyle Divan-ı Harb’e (Askeri Mahkeme) verilmiÅŸtir.
 
Bunun üzerine Emin Akif birlikte tutuklandığı çavuÅŸu ile beraber cezaevinden firar ederek Ä°stanbul’a, oradan da gemiyle Mersin’e kaçmıştır.
 
Mersin’den de yaya olarak Antakya’ya giderken kimliksiz olduÄŸu ve ÅŸüpheli hareketleri gerekçesiyle tutuklanarak Kırıkhan’a gönderilmiÅŸtir. 
 
Ne olduysa(!) askerlik onun hayatının zehirlenmeye baÅŸladığı yıllar olmuÅŸ ve bir daha rahat yüzü görememiÅŸtir.
 
Akif’in torunu Selma Argon Ersoy’un anlattıklarından öÄŸreniyoruz ki; aslında Emin Akif bu illete Mısır’da olduÄŸu yıllarda yakalanmış.
 
Bu durumu da Akif’in, kızı Suad hanıma yazdığı mektuptan yola çıkarak söylediÄŸini açıklıyor torunu Selma Hanım.
 
O da sözkonusu mektupta yer alan; ‘Emin yavrum hasta, artık adamlıktan, insanlıktan çıktı’ ifadesidir.
 
Evet, Mehmet Akif bu sıralar Mısır’dadır ve olayı duyduÄŸunda haliyle çok üzülmüÅŸtür.
 
Üzüntüsü; onun arkadaÅŸlarına Kur’an öÄŸretmesine deÄŸil, askerlikten firar etmesinedir.
 
Nitekim çok sonraları ortaya çıkan EÅŸref Edip’e yazdığı mektupta Akif’in bu duygularını yakından müÅŸahede ediyoruz:
Bizim namussuzun yeni rezaletini iÅŸitmemiÅŸtim, Allah canını alsın! Bari müddet-i mahkûmiyeti kısa olmasaydı da mahbesten cenazesi çıksaydı!
Zaten Emin Akif’in bundan sonraki hayatı da darmadağın ve derbeder bir halde geçmiÅŸtir.
 
Ömrünün sonuna kadar periÅŸan bir hayat peÅŸini bırakmamıştır. Ä°çki, esrar, eroin, hapishane, tımarhane ve bir kamyon karoserinde dünyaya elveda!…
 
Askerlikten sonra hayatı ile ilgili bilgilere ise ReÅŸat Ekrem Koçu’nun Ä°slam Ansiklopedisi’nde (C.10, s.5220, Ä°stanbul 1971) Burhaneddin Olker’in yazdığı maddede rastlıyoruz:
Emin Akif terhis olduktan sonra kendini içkiye verdi ve yakınlarıyla irtibatsız bir biçimde periÅŸan bir hayat sürdü. Sabahçı kahvelerinde ve hamamlarda barındı. Yalın ayak dolaÅŸarak ÅŸarap, ispirto ve esrar parası için hamallık yaptı.
 
1939’da Ä°stanbul zabıtası tarafından bir esrarkeÅŸ olarak yakalandı ve akıl hastanesine sevk edildi. Bir müddet cezaevinde kaldı. Bu arada kendisine ulaÅŸan bir baba dostu tarafından Bursa’da Atatürk ÇiftliÄŸi harasına kâhya olarak yerleÅŸtirildi.
 
Evlendi ve mazbut bir hayat sürmeye baÅŸladı. Fakat bir müddet sonra (1963-1964) iÅŸinden çıkarıldı. Ä°stanbul’a döner dönmez tekrar esrara baÅŸladı. 1966 baÅŸlarında eÅŸi vefat edince yine kimsesiz kaldı. Bu kez adeta intihar kastıyla kendisini içkiye ve esrara verdi.
 
1966 sonlarında birkaç ay akıl hastanesinde kaldı. Hastaneden çıktığında (Kasım 1966) geceleri Tophane’de terk edilmiÅŸ bir kamyonetin karoseri içinde yatmaya baÅŸladı ve 24 Ocak1967’de bu karoserin içinde ölü bulundu.
Emin Akif, Çetin Altan’ın odasında
 
1966 yılının son günleri… Çetin Altan, Milliyet gazetesindeki odasında yaÅŸananları ÅŸöyle anlatıyor, dinleyelim:
Bir öÄŸle sonrası... Bayram içeri girdi, ‘Sizi biri görmek istiyor’ dedi.
 
-Buyursun... 
 
Ä°çeri tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaÅŸlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hazırolu andıran bir duruÅŸ ve hafif bükük bir boyunla: 
 
-Bendeniz, dedi, Mehmet Akif'in oÄŸluyum... 
 
Bir anda ne olduÄŸumu yine ÅŸaşırdım ve nasıl ÅŸaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine: 
 
-Ooooo buyurun buyurun, nasılsınız?... türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım. 
 
O tavrını bozmadı: 
 
-Rahatsız etmeyeyim, dedi. Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiÅŸtim. 
 
Gökler mi tepeme yıkıldı; yer mi yarıldı da ben mi yerin dibine geçtim; doÄŸrusu fena allak bullak oldum. 
 
Ve yine tek yapabileceÄŸim ÅŸeyi yaptım, cüzdanımı çıkarıp uzattım. O, bükük boynuyla: 
 
-Siz ne münasip görürseniz, dedi. 
 
Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düÅŸüyordu yüreÄŸime. Cüzdanımı açtım; içinde ne varsa çıkardım -fazla bir ÅŸey de yoktu- elimde tuttum. Bir iki adım attı. Sanırım sadece bir on, yahut yirmi lira aldı. 
 
-Çok çok teÅŸekkür ederim, rahatsız ettim, dedi ve çıktı. 
 
Aradan bir ay geçti geçmedi. Gazetelerde küçük bir haber iliÅŸti gözüme. 
 
BeÅŸiktaÅŸ'taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif'in oÄŸlunun ölüsü bulunmuÅŸtu.
Tarih; 24 Ocak 1967’dir. Bu ümmetin ayrılmaz bir cüzü olan Mehmet Akif’in oÄŸlu Emin Akif, Çetin Altan’ın ifadesiyle “bir çöp bidonunda”, bazı rivayetlere göre ise ‘bir kamyon karoserinde’ ölü bulunuyor. 
 
Gazetelerde yer alan Emin Akif’in ölümüyle ilgili haber metni ÅŸöyledir:
…Åžair Mehmet Akif Ersoy’un oÄŸlu Mehmet Emin Ersoy, (Ä°stanbul) Tophane semtinde, Hacı Mimi sokağında bir kamyon kasası içerisinde ölü bulunmuÅŸtur. Devamlı olarak alkol alan 45 yaşındaki Mehmet Emin Ersoy’un bir kalp krizi sonucunda öldüÄŸü anlaşılmış ve cenazesini kaldıracak bir makam bulunmadığı için ceset uzun süre sokakta kalmıştır! Üç yıl önce eÅŸi ölen Mehmet Emin Ersoy, kendini uyuÅŸturucu maddeye vermiÅŸ ve Tophane’nin arka sokaklarında yaÅŸamaya baÅŸlamıştı!
Sözün sükût ettiÄŸi yerdeyiz. Bir ülkenin milli ÅŸairinin oÄŸlu böyle hazin bir sonla ayrılıyor aramızdan.
 
Ne kadar da yürek burkan, insanın burnunu titretip tüylerini diken diken eden hüzünlü bir hikaye deÄŸil mi?
 
Hüzünlü mü sadece? BoÄŸazına kadar acı dolu, acıklı!… Hem de ne acıklı bir hal!.. 
 
Son on yılını periÅŸanlık içerisinde Mısır’da geçiren bu memleketin vicdanı Mehmet Akif, iyi ki de bu satırları okumadı. Ä°yi ki bu tabloyu görmedi, duymadı, yaÅŸamadı.
 
Bunca acının üstüne bir de böyle katmerli bir acı!.. 
 
‘Bir Devrin Hafızası’
 
Milli Türk Talebe BirliÄŸi (MTTB)’nin 1965 Mart’ı ile 1966 Kasım’ı arasında BaÅŸkanlığını yapan Rasim Cinisli, ‘Bir Devrin Hafızası’ adıyla anılarını 2017 yılında yayınlayınca Emin Akif ile ilgili yeni bir tartışma gündeme geldi.
 
Yıl 1966... 
 
Tercüman gazetesi, Akif’in uyuÅŸturucu bağımlısı oÄŸlu Emin Ersoy’un bir gecekonduda harap halde yaÅŸadığını haberleÅŸtirince, Rasim Cinisli ve arkadaÅŸları harekete geçerler.
 
Emin Ersoy’u MTTB’nin spor salonundaki bir odaya yerleÅŸtirirler. Üstüne kıyafet alırlar.
 
Kendisine yatak, yorgan, çarÅŸaf tedarik edip sıcak bir yuva hazırlarlar. Düzenli bir hayata alıştırmaya çalışlar. UyuÅŸturucudan uzak tutmak için ellerinden geleni yaparlar. 
 
Bu arada Rasim Cinisli hatıralarında 1966 Kasım ayında MTTB seçimini kazanan TBMM Eski BaÅŸkanı Ä°smail Kahraman’a BaÅŸkanlığı devrederek askere gittiÄŸini ifade eder.
 
Devamını Cinisli’nin ‘Bir Devrin Hafızası’ isimli hatıra kitabından okuyalım: 
Emin Bey, ben askerdeyken adresimi nereden bulduysa bir mektup yazmıştı. Benden sonra MTTB’den kovulduÄŸunu, periÅŸanlık içinde olduÄŸunu ve beni çok özlediÄŸini ifade ediyordu. Maalesef birkaç ay sonra da Tophane’de bir kış günü, açık bir kamyonun karoserinde donmuÅŸ olarak bulundu.
 
Bu detayları 2017’de DoÄŸan yayınlarından çıkan Rasim Cinisli’nin ‘Bir Devrin Hafızası’ hatıra kitabı sayesinde öÄŸrendik. 
 
Tabii kitabın yayınlanması akabinde söz konusu durum basına da taşındı ve Cinsli ile Kahraman arasında polemik konusu oldu. 
 
Özetle; Cinisli, Akif’in oÄŸlu Emin’in Milli Türk Talebe BirliÄŸi (MTTB)’den kovulması olayında ‘siyasi neden aramadığını’ ifade etti.
 
Ä°smail Kahraman da karşı cevap olarak Emin Ersoy’un MTTB’den kovulduÄŸunu reddetmedi, ancak kendi sorumluluÄŸu olduÄŸu yönündeki ithamı karşısında ‘Vefat tarihi 24 Ocak 1967’dir. Ben ise bu tarihten bir buçuk ay sonra 11 Mart 1967’de Milli Türk Talebe BirliÄŸi Genel BaÅŸkanlığı’na seçildim’ ifadelerini kullandı.
 
Yani resmi olarak MTTB BaÅŸkanı olmadığı bir ara dönemden bahsetti. Ama hadiseyi inkar etmedi.
 
Tabii burada suçluyu arama niyetinde deÄŸiliz; lakin durum ne olursa olsun ortada utanılacak bir hadise var ve bu ayıp da bize yetiyor zaten!... 
 
Tüm aile fertleri sefalet hali yaÅŸadı
 
Yazık ki onun emanetine yeterince sahip çıkamadık! Çünkü diÄŸer aile fertlerinin hayat hikayelerine baktığımız da benzer durumla karşılaşıyoruz.
 
Onlara da yeterli ilginin olmadığını, çeÅŸitli sıkıntılar yaÅŸadıklarını, sefalet içinde bir yaÅŸamları olduÄŸunu görüyoruz.
 
Bu tavırlar biraz da bilinçli olarak yapılmış ve Akif ısrarla ailesi üzerinden ötekileÅŸtirilmeye ve unutturulmaya çalışılmıştır.
 
Mesela Akif’in küçük oÄŸlu Tahir (1916-2000) de; benzer bir sefalet yaÅŸamış ve gözlerden ırak mütevazi bir yaÅŸam sürmüÅŸtür.
 
YaÅŸadığı süre zarfında devlet erkanından kendine ilgi gösteren olmamış, birçok iÅŸ ve yer deÄŸiÅŸtirmek zorunda kalmıştır. Geç yaÅŸta evlenmiÅŸ ve yine sessizce aramızdan ayrılmıştır. 
 
Akif’in Torunu Selma hanımdan ÅŸifahi olarak edindiÄŸim bilgiye göre -ki o da yıllar sonra Tahir’in hastanedeki oda arkadaşından öÄŸreniyor-; Tahir 2000 yılında hastalanıp Yenibosna’da bir hastaneye gidiyor.
 
Hastane yönetimine, kendisine iltimas geçilir endiÅŸesiyle Akif’in oÄŸlu olduÄŸunu söylemiyor.
 
Bir süre sonra tedavi gördüÄŸü hastanede vefat edince cesedi morga kaldırılıyor haliyle.
 
Hasta yakınları tedavi masraflarını ödeyemediÄŸi için bir süre cenazeyi alamıyorlar. Ta ki Tahir Ersoy’un merhum Akif’in oÄŸlu olduÄŸu anlaşılıncaya kadar!... 
 
Vahim ki ne vahim!...
 
 
Mehmet Emin Ersoy’un hatıraları
 
Bugün elimizde Akif’i yakından tanıma ile ilgili en önemli kaynaklardan biri; 1948 yılında Emin Ersoy’un Millet, Memleket ve Tercüman gazetelerinde kaleme aldığı Mısır ve Ä°stiklal Savaşı’na dair hatıralarıdır.
 
Daha sonraki yıllarda bu hatıralar kitap olarak derlenmiÅŸ ve birçok yayınevi tarafından yayınlanmıştır.
 
Her ÅŸeye raÄŸmen oÄŸlu Emin Ersoy’a minnettarız. Babası Mehmet Akif’le ilgili hatıralarını kaleme alan Emin Ersoy, bu yönüyle bizi birçok konuda aydınlatmıştır. 
 
Mehmet Akif’in büyük oÄŸlu Emin Akif’in bu hazin hikayesini 53'ncü ölüm yıldönümünde hatırlamak ve de hatırlatmak istedik.
 
Ola ki ibret alına!..
 
Ruhu ÅŸad olsun!...
 
 
Müellif: Yusuf Tosun (Anadolu Yazarlar BirliÄŸi Genel BaÅŸkanı ) / Kaynak: Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.