Yasin Aktay: Alimin ölümü, alemin ölümüdür
Follow @dusuncemektebi2
4. gün katılabildiğim taziyesine hala insan selleri akıyordu. Taziyeye sadece bu büyük katılım bile Abdülkerim hoca nezdinde bir kurumun nasıl bir sosyolojik karşılığı olduğunu yeterince gösteriyor. Bir şekilde, siyasi gelişmelere fazla bulaşmadan, sessiz sedasız kendi halinde etkinliğini sürdüren bir kurum içinde kendine özgü yeni ve dinamik kişiliğiyle bir yeniliği temsil ediyordu Abdülkerim hoca.
Alimin ölümü alemin ölümü gibidir” buyurmuÅŸ yüce Peygamber, elhak.
Her Alim kendi ilmiyle, kendi irfanıyla, kendi söylemiyle bir alem inÅŸa eder. Dünyanın gidiÅŸatı nereye doÄŸru olsa da o kendi alemindedir. Dünyanın gailesi içinde sorun zannettiÄŸimiz ÅŸeylerden farklı sorunları, farklı bir dili, ayrı bir alemi olur alimlerin.
Gerçek alimlerden, bilim adamlarından zaman zaman kendi gark olmuÅŸ olduÄŸumuz alemin iÅŸlerini daha da kolaylaÅŸtıracak bir bilgi üretmesini bekleriz.
Modern çaÄŸda, üniversite-sanayi iÅŸbirliÄŸi veya üniversite ve gündelik hayat diyaloÄŸu deriz, üniversitelerimizi kendi gailelerimizin parçası kılarız. Onları bize gerçekten faydalı olacak bilgiyi üretmekten çok kendi hırslarımıza, gailelerimize tabi kılmanın çabasında oluruz.
Elbette bu tür çabalar tamamen yersiz deÄŸil, hatta gerekli de, ama zaman zaman bize kendimizi kaptırıp gitmiÅŸ olduÄŸumuz dünya cenderelerinde, nihai akıbetimizi hatırlatacak hakikatten de giderek uzaklaÅŸtırabiliyor bu anlayışlar.
Belki üniversitelerin herÅŸeye raÄŸmen ilahiyat, felsefe ve sosyal bilimlerle birlikte bir bütün oluÅŸturma gereÄŸi bazı durumlarda imdadımıza yetiÅŸebilir. Yaptığımız bilimin bilgisi ve bilinci, ürettiÄŸimiz bilginin sosyolojisi ve tarihi ve bizim nereye doÄŸru gittiÄŸimize dair bir arayış da eksik olmasın elbet. Ama tabi bu bölümlerin de genellikle bilimler hiyerarÅŸisi içinde o teknolojik bilgi ve iradenin kapanına takılma riski ve durumları çok fazla. Ä°lahiyattan beklenen bu teknolojik boyutu meÅŸrulaÅŸtırmak, dinselleÅŸtirmek ve kutsamak, iktidar isteÄŸimize, “biz”, her kimsek, ona teolojik bir ambalaj saÄŸlamak olmuyor mu çoÄŸu kez?
Bu ortamda gerçekten kendine has zamanı, sorunları ve hassasiyetleriyle örülmüÅŸ alemi içinde yaÅŸayan alimlere ihtiyacı kim hissedebilir? Bir alimin ölümü bazen bunu hissettirmek için bir ÅŸok etkisi yapar. Yitip gittiÄŸi anda var olduÄŸunu hissettiÄŸiniz bir alem. Artık telafisi olmayacak derin bir kayıp hissine kapılırsınız.
Kapılırsanız yine iyi. Ya hiç buna da kapılmasanız. Ä°ÅŸte o zaman iÅŸimiz iÅŸtir.
NorÅŸin ulemasından Åžeyh Abdülkerim Çevik’in katlediliÅŸi ÅŸahsen bana bunları hatırlattı. Bitlis’in, medrese geleneÄŸini aradaki bütün tarihsel badirelere raÄŸmen sürdürmeye devam eden NorÅŸin ilçesindeki medresesinde talebelerine ders verdiÄŸi esnada katledilen Abdülkerim hoca, kendi alemini kurmuÅŸ, talep edene verebileceÄŸi sözleri, bilgisi olan bir alimdi. Medrese geleneÄŸi içinde yetiÅŸmiÅŸ, bu geleneÄŸin bütün müfredat icaplarını yerine getirdiÄŸi halde bununla yetinmeyip ilahiyat ve sosyoloji de okumuÅŸ kendine özgü bir profil ortaya koymuÅŸtu.
Bu, kendi alemi olsa da buna kapalı olmadığı anlamına geliyordu. Dünyanın, Türkiye’nin ve kendi bölgesinin nereye doÄŸru gidiyor olduÄŸuna dair ciddi gözlemleri, tespitleri ve teÅŸhisleri vardı ve en önemlisi ilmiyle amil biriydi. Ä°lmi insanlara taşımak için insanların dilini de öÄŸrenmek gerekiyordu.
Dünyanın gidiÅŸatı kitlelerin dilini alimlerin dilinden hızla uzaklaÅŸtırıyorsa, bu deÄŸiÅŸen dile yetiÅŸme ve o dilde hakikatleri ifade etme sorumluluÄŸu alimlerindir, kitlelerin deÄŸil.
Medrese geleneÄŸinin buna dair sıkça ifade edilen sorunları varsa da, Abdülkerim hoca hem bu sorunların farkındaydı hem de bu sorunların üstesinden gelme konusunda müstesna çabaları olan biriydi. Medrese tahsilinin üstüne ilahiyat ve sosyoloji eÄŸitimi almış olması ve bölgede güncel geliÅŸmelere müdahil olan aktif yaklaşımı bunu gösteriyor.
Abdülkadir hoca’nın katlediliÅŸine giden süreçte oynamış olduÄŸu arabuluculuk iÅŸi çok ilginç bir sosyolojik roldür. Merhumun halasının oÄŸlu da olan Fatih SevgiliDiriliÅŸ Postası’ndaki yazısında uzun uzun yazmış. Bölge halkı bir çok sorununu mahkemelere gitmeden hiçbir cezai yaptırımı olmayan bu arabuluculuk üzerinden halleder. Bir açıdan mahkemelerin yükünü hafifleten bu kurumun cezai yaptırımı olmadığı için taraflar neticesini kabul edip etmemekte özgürdürler ama genellikle bu kuruma müracaat edenler kolay kolay buradan çıkan sonuçlara itiraz etmezler. Bunun bir temyizi de yok, alternatifi veya fiili temyizi belki devletin mahkemesine gitmek ÅŸeklinde olabiliyor. Åžimdiye kadar da bu arabulucunun verdiÄŸi karara razı olmamaktan dolayı böyle bir cinayet iÅŸlenmiÅŸ, hatta arabulucuya (ÅŸeyh, alim, imam, aÄŸa, seyda) en ufak bir ÅŸiddet uygulama vakası yaÅŸanmış deÄŸil. O yüzden Abdülkerim hocanın katlediliÅŸi çok sıradışı bir olay. En piskopat tipoloji üzerinden bile gidildiÄŸinde olayın seyri içinden böyle bir cinayete gidilmesini izah eden bir ÅŸey yok.
Katilin soÄŸukkanlılıkla ortaya koyduÄŸu gerekçelerin de pek inandırıcı olmadığını söylemeye gerek bile yok. Abdülkerim hocanın kendi kiÅŸilik özelliÄŸiyle ve etkinliÄŸiyle sergilediÄŸi profilin birileri için rahatsız edici olma ihtimali ise çok.
4. gün katılabildiÄŸim taziyesine hala insan selleri akıyordu. Taziyeye sadece bu büyük katılım bile Abdülkerim hoca nezdinde bir kurumun nasıl bir sosyolojik karşılığı olduÄŸunu yeterince gösteriyor. Bir ÅŸekilde, siyasi geliÅŸmelere fazla bulaÅŸmadan, sessiz sedasız kendi halinde etkinliÄŸini sürdüren bir kurum içinde kendine özgü yeni ve dinamik kiÅŸiliÄŸiyle bir yeniliÄŸi temsil ediyordu Abdülkerim hoca.
Bu müthiÅŸ kurumsal geleneÄŸin hayata daha aktif eklemlenme ihtimalinde neler olabileceÄŸini görebilenler vardır elbet. Her gören de iyi niyetle görüp yaklaÅŸmıyor.
Abdülkerim Hoca’ya Allah’tan rahmet, ailesine NorÅŸin-Tillo-Siirt ilim ve irfan çevresine baÅŸsaÄŸlığı diliyorum. Allah ÅŸehadetini kabul etsin.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.