Ä°srail otoritesi Gazze’yi her ay en az bir kez bombalamayı adet haline getirdi. Son olarak geçtiÄŸimiz günlerde yine misilleme bahanesiyle Gazze’nin güneyini F16 uçakları ile bombaladı. DiÄŸer yandan Ä°srail’in daimî olarak Gazze üzerindeki baskıları arttırarak yerli halka bu toprakları yaÅŸanmaz hale getirmek için elinden geleni yaptığını söylemeye artık hacet olmasa gerek. 2006 yılından beri uyguladığı sistematik ambargonun yanı sıra Gazze’nin dışarıya açılan kapısı olan Refah Sınır Kapısı üzerinde kontrolü ve geçiÅŸi sınırlarken, var olan tünellerin tamamını da yıkmış durumda. Bu noktada zaten sıkıntılı bir durumda olan bölgenin sistematik olarak bombalanması ise artık Ä°srail’in buradaki halkı kaçırtmak istediÄŸi yönündeki iddiaları güçlendiriyor.
Gazzelilerin Sina Yarımadası’na taşınması hususunu bugüne kadar Ä°srailli uzmanlar ve siyasîler gündeme taşırken, bu mevzu ilk kez 8 AÄŸustos 2014 tarihinde, bir Arap devleti ve lideri tarafından Filistin Devlet baÅŸkanı Mahmut Abbas’a teklif edilmiÅŸtir.
Ä°srail, bilindiÄŸi üzere, devlet olarak teÅŸekkülünden bu yana Filistin topraklarını hukuksuz bir ÅŸekilde iÅŸgal ettiÄŸi gibi Gazze’yi de elde etmek için sürekli yeni adımlar atmakta. Gazze’nin gündeme ilk geliÅŸi aslında Ä°srail'in eski müsteÅŸarlarından Ä°gor Ayland'ın 1956 yılında Gazzelilerin Sina yarımadasında bir bölgeye tehcirini teklif etmesiyle baÅŸlamıştı. Günümüze gelinceye dek gündemden düÅŸmeyen bu teklif, son olarak Trump’ın ABD baÅŸkanı olmasıyla birlikte uluslararası gündeme de taşınmış ve son yıllarda daha ziyade Mısır’da Sisi’nin darbe ile iktidara gelmesiyle birlikte ele alınmıştır. Zira Sisi’nin iktidara gelme diyeti olarak Filistinlilerin Sina’ya kabulü talep edilmiÅŸti.
Gazzelilerin Sina Yarımadası’na taşınması hususunu bugüne kadar Ä°srailli uzmanlar ve siyasîler gündeme taşırken, bu mevzu ilk kez 8 AÄŸustos 2014 tarihinde, bir Arap devleti ve lideri tarafından Filistin Devlet baÅŸkanı Mahmut Abbas’a teklif edilmiÅŸtir. Bu teklif Mahmut Abbas’ın reddiyle gündemden düÅŸmüÅŸ gibi gözükse de sadece Filistinlilerin gündeminden düÅŸtüÄŸü, bölge ülkelerinin gündemine ise yeni girmiÅŸ olduÄŸu anlaşılıyor. Zira Filistinlilerin Sina’ya taşınmasının görüÅŸülmesi amacıyla Ä°srail BaÅŸbakanı Netanyahu Åžubat 2017’de Ürdün'ün Akabe kentinde ABD eski DışiÅŸleri Bakanı John Kerry, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Mısır CumhurbaÅŸkanı Sisi ile bir araya gelmiÅŸti. Bu görüÅŸmeler Ä°srail tarafından basına sızdırılarak bir uluslararası gündem oluÅŸturulmaya çalışılmakta.
Gazzelilerin Sina Yarımadası’na sürülmesi hususu Trump’ın Amerikan baÅŸkanı olması ile doÄŸrudan ABD gündemini meÅŸgul eder hale gelmiÅŸtir. Trump’ın Orta DoÄŸu’ya barış getireceÄŸim iddiası ile yola çıkması bir yana, baÅŸkan olduÄŸu günden bu yana yaptıklarıyla barış getirmese de çok ciddi yaralar açacağı kesin gözükmektedir. Filistinlilerin uluslararası hukuktan doÄŸan meÅŸru haklarını hiçe sayarak Kudüs’ü Ä°srail’in baÅŸkenti olarak tanıyan Trump’ın kararı, uluslararası aktörler tarafından doÄŸrudan Ä°srail’in Filistinliler üzerindeki baskı politikalarına destek olarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Yine Ä°srail’e desteÄŸini her fırsatta dile getiren Trump’ın yakın çalışma arkadaÅŸlarının birçoÄŸunun Yahudilerin aşırı kanadına destek veren ve kendileri de bizzat Yahudi olan kimselerden oluÅŸtuÄŸu biliniyor. Burada ön plana çıkan önemli isimlerin başında damadı David Kushner gelirken, yine Yahudi bir danışmanı olan David M. Friedman Ä°srail büyükelçiliÄŸine atandı. Ayrıca Trump’ın göreve getirdiÄŸi ve görevden azlettiÄŸi bakanlarının ve danışmanlarının arasında da Yahudilerin sayısı çok dikkat çekiyor.
Trump’ın baÅŸkanlık döneminde ABD’nin uluslararası hukuk çerçevesinde yasadışı kabul ettiÄŸi Yahudi yerleÅŸimcilerin liderlerini kendi yemin törenine çağırmış olması da yine Ä°srail’e verdiÄŸi desteÄŸin önemli göstergelerinden. Uluslararası hukukun yok sayıldığı bir diÄŸer husus ise mültecilerin geri dönüÅŸ hakkı üzerinde kurgulanmıştır. Trump’ın damadı ve aynı zamanda baÅŸdanışmanı olan Kushner, Filistinli mülteci tanımını deÄŸiÅŸtirmeyi teklif ederek onların uluslararası hukuktan kaynaklanan statülerini deÄŸiÅŸtirmeyi hedeflemektedir. Mülteci tanımında yapılacak herhangi bir deÄŸiÅŸiklik Filistinli mültecilerin geri dönüÅŸ de dahil olmak üzere hemen tüm haklarının ellerinden alınması anlamına gelmektedir.
Bölge ülkeleri açısından deÄŸerlendirildiÄŸinde, özellikle son yıllarda yaÅŸanan birtakım olaylar Ürdün ve Mısır’ı da bu fikri kabule yaklaÅŸtırmış gözüküyor. Mısır’ın özellikle darbe sonrasında inÅŸa ettiÄŸi sistemin uluslararası arenada kabulü açısından Ä°srail’in ve dünya Yahudi lobisinin yakın desteÄŸini almış olduÄŸu anlaşılıyor. Bu fikri destekleyerek Mısır yönetiminin bir diyet ödediÄŸi aÅŸikâr. DiÄŸer taraftan Arap Baharı ile birlikte Ürdün çok zorlu bir sürecin içerisine girmiÅŸtir. Bir taraftan bölge ülkelerinden aldığı göçmenlerin ülke ekonomisine getirdiÄŸi yük, diÄŸer taraftan ülkenin sahip olduÄŸu ekonomik sorunlar yönetimi zor durumda bırakmakta. Bu minvalde ülke ekonomisini rahatlatmak için Kral Abdullah’ın Yahudi lobilerinin de desteÄŸi ile ABD’den ve diÄŸer Batı ülkelerinden ciddi yardımlar aldığı biliniyor. Tüm bunların diyeti olarak da Kral Abdullah’ın Gazzelilerin tehcir edilmesi fikrini kabul ettiÄŸi söyleniyor.
Filistinlilerin tehcir edilmesi senaryosu kanaatimizce çok kolay ve hemen kabul edilebilir bir ihtimal olarak gözükmüyor. Bunun gerçekleÅŸmesi için öncelikle Ä°srail’de yapılacak seçimlerden sonra aşırı saÄŸcı bir iktidarın ortaya çıkması gerekiyor. Ayrıca Ä°srail’in Mısır ile resmî bir ittifak oluÅŸturması ve bunu takiben bölgedeki aktörlerin de Filistin meselesinin çözümü konusunda artık acziyetlerini ikrar etmeleri gerekiyor. Bu noktada elbette bölge ülkelerine bakıldığında her ne kadar bunu açıkça ifade etmeseler de fiiliyatta tamamının kendi iç sorunlarıyla boÄŸuÅŸuyor olmaları Siyonist rejimi cesaretlendiriyor. Burada Ä°srail’in hedeflediÄŸi ve kendi amacına hizmet edecek bir diÄŸer husus, özellikle Gazze bölgesini ekonomik olarak zayıf düÅŸürerek buradaki halkı göçe zorlamaktır. Bu minvalde son yapılan araÅŸtırmalardan birinde Gazze’de yaÅŸayan gençlerin her dördünden birinin artık Gazze dışında bir yerde yaÅŸamak istediÄŸini ortaya koyması epey önemli bir geliÅŸme.
Halihazırdaki tüm ÅŸartlar ve ahval Ä°srail’in lehine gözükse de Ä°srail’i bekleyen birçok bilinmeyen karanlık nokta da yok deÄŸil. Tehcire iliÅŸkin bir hamle ve denemenin geri tepme ihtimali çok yüksek olduÄŸu gibi, bu giriÅŸim Ä°srail’in uluslararası kamuoyu önünde barışçıl çözüm arama stratejilerinin tamamının iflası anlamına gelecektir. Yine böyle bir hamle baÅŸlatıldığında yalnızca Ä°srail tarafı deÄŸil Mısır üzerinde oluÅŸacak bir Arap ve Ä°slam dünyası baskısı Mısır’a geri adım attırabilir ve bu durum yine Ä°srail açısından uluslararası kamuoyu önünde önemli bir yenilgi anlamına gelecektir.
Gazze’de yaÅŸayan Filistinlilerin Sina Yarımadası’na tehcir edilmesini saÄŸlamak için Ä°srail’in güç kullanma olasılığının yanı sıra, diÄŸer yandan bunu barışçıl yollarla da baÅŸarma ihtimali bulunuyor. Bunun için ise bölgede bulunan Arap ülkelerinin bunu kabul etmesi gerekiyor. Bu çerçeveden deÄŸerlendirildiÄŸinde, Trump’ın damadı ve baÅŸdanışmanı David Kushner’in özellikle 2019 yılında “yüzyılın anlaÅŸması” gündem maddesiyle bölge ülkelerini tek tek ziyaret etmiÅŸ olması tesadüfi olmasa gerek. Fakat buna karşılık özellikle bölge ülkelerinin birçoÄŸunun iç savaÅŸ ve çatışmalar ile boÄŸuÅŸuyor olması, onların Filistin meselesini birinci gündem maddesi olarak deÄŸerlendirmelerine engel oluyor. Ayrıca birçoÄŸunun pamuk ipliÄŸine baÄŸlı olan rejimlerinin böyle bir hamleyi göze alması kendi ülkelerindeki sokakları hareketlendireceÄŸi de yüksek ihtimal.
Son olarak Gazzelilerin tehcir edilme planının akamete uÄŸramasının kuvvetle muhtemel olduÄŸunu da belirtelim. Aslına bakıldığında 70 yılı aÅŸkın bir süredir devam eden iÅŸgal süresince Filistinlilerin sürgün edilme projeleri hiç gündemden düÅŸmemiÅŸtir. Fakat böyle bir projenin yakın zamanda uygulamaya alınması bölgeselden daha öte küresel bir depremi tetiklemeye gebedir. Bu durum baÅŸta ABD olmak üzere birçok uluslararası aktörü korkutuyor. Bununla birlikte Ä°srail’in bu planı ve niyeti bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bu yüzden bölge halkları ve ülkelerinin daha uyanık bir ÅŸekilde bu meseleye eÄŸilmeleri gerekiyor.
Biraz dikkatli bakıldığı zaman bugün Trump’ın “yüzyılın anlaÅŸması” dediÄŸi meselenin, Amerika’daki Cumhuriyetçiler tarafından ilk defa gündeme getirilen bir husus olmadığı hemen anlaşılacaktır. 2002 yılında dönemin ABD ulusal güvenlik danışmanı olan Condoleezza Rice o dönemlerde yaptığı bir açıklamada Büyük OrtadoÄŸu Projesinden (BOP) bahsetmiÅŸ ve bu proje kapsamında yeni bir dünya düzenin varlığını zikretmiÅŸti. Bu minvalde Sudan’ın ve Yemen’in ikiye bölünmesinden Suriye iç savaşına, bugün yaÅŸadığımız birçok meseleye o günden iÅŸaret etmiÅŸti. Bu sebeple aslında bugün “yüzyılın anlaÅŸması” olarak konuÅŸulan birçok konu bundan 10 yıl sonra önümüze gelecektir/getirilecektir. Bu sebeple bugün bölge ülkelerinin daha bir uyanık olması gerekiyor.
Sonuç olarak Ä°srail’in bölgedeki baskısını ve askeri operasyonlarını yoÄŸunlaÅŸtırması bugün burada yaÅŸayan halkların giderek daha zor günler geçireceÄŸi anlamına gelmiyor; aslında bölgeyi genel olarak gelecekte daha zor ve sıkıntılı günlerin beklediÄŸi anlamına geliyor. Ä°srail her ne kadar yakın zamanda hedeflediÄŸi bir tehciri gerçekleÅŸtirecek sosyal ve siyasi ortama ÅŸu anda sahip olmasa da bölge ülkelerinin bu kaotik ortamdaki durumlarından istifade ile gelecekte bir gün onları böyle bir göçe razı etmek için yatırımlar yapmakta. Aslında bugün Gazze’deki baskısını sebepsiz yere her geçen gün arttırması ve bölgeyi sürekli olarak bombardımana tabi tutmasının arkasında geleceÄŸe yatırım yapma saiki yatmaktadır.
Müellif: Dr. Gökhan BozbaÅŸ (“Mısır'da Toplum ve Siyaset” kitabının yazarı, Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde öÄŸretim üyesi)
Kaynak: Anadolu ajansı -Analiz
Henüz yorum yapılmamış.