Libya kime aittir?
Follow @dusuncemektebi2
Sibel Eraslan / Star
Libya’nın vatan ÅŸairi Ahmet Refik el-Mehdevi’nin (1898–1961) dizeleriyle cevaplayalım bu soruyu:
‘’Bu ülke kimin, kimin bu ülke?
O, kuÅŸkusuz Allah’ındır,
Bir de bu vatan çocuklarının!
Bu memleketin çocukları biziz...
Onu ruhumuzdan aziz bilir,
Ancak kendimizi feda ederek yaşatırız..
Biliriz ki, bedeli budur vatanın’’
1946 yılında yazılmış adeta feryat niteliÄŸindeki bu ÅŸiir, Libya’yı aralarında paylaÅŸmaya niyetli dünya ülkelerine karşı yazılmış ve okunmuÅŸtu... ‘’Dün, bugünün annesidir’’ derler, bu ÅŸiirdeki feryadın nasıl bir geçmiÅŸe yasladığın bilmeden, bugünkü Libya’yı anlamak da imkansız.
Libya’nın tarihi kaderinde; Akdeniz kıyılarına hakim coÄŸrafyası kadar, Afrika kıtasının anahtarı olan konumunun da büyük payı büyüktür. Libya, Ä°slam’la ÅŸereflendikten sonra, yıllar içinde artan ve 1492’de Endülüs devletini de yıkarak had safhaya ulaÅŸan Haçlı istilalarının dalgakıranlarından olmuÅŸtur. 1551 yılında Turgut Reis’in komutasındaki Osmanlı donanmasıyla, Haçlıların yaÄŸma ve vahÅŸet furyalarından kurtulan Libya, 1911 yılına kadar da Osmanlı kaderini yaÅŸamıştır. Endülüs’ü yıktıktan sonra tatmin olmayarak tüm Akdeniz’de adeta haydutluk rejimi estiren Haçlılara karşı Osmanlı zırhına bürünmüÅŸtür.
1911 yılındaki Ä°talyan iÅŸgaliyle ise Libya, artık karanlık gecelere mahkum olmuÅŸtur. ‘’Çöl Arslanı’’ lakabını taşıyan Ömer Muhtar komutasındaki son mücahidlerin 1931’de ÅŸehit edilmesiyle doruk noktasına ulaşınca Ä°talya, Libya halkını, çöl kumsalları üzerine kurup dikenli tellerle çevirdiÄŸi esir kamplarına hapsetmiÅŸ ve onbinlerce insanın ölümüne sebep olmuÅŸtu. Nihayet 1943 geldiÄŸinde 1911-1943 yılları arasında Libya’yı iÅŸgal ederek her türlü zorbalığı reva görmüÅŸ Ä°talyanlar, Libya’yı terketmiÅŸti...
Bunun üzerine Trablus ve Bingazi Ä°ngilizlerin, Fizan ise Fransızların yönetmine bırakılmıştı. Ardından BirleÅŸmiÅŸ Milletler bünyesinde Libya’nın geleceÄŸi konulu mesele konuÅŸulurken, Türkiye delegasyonu, Libya’nın bağımsızlığı tezini tüm dünyaya karşı savunmuÅŸtu...
Bu kısa tarihte can alıcı bir ayrıntı; Libya’nın Osmanlı bayrağı çektiÄŸi günlerle Ä°talyan iÅŸgali altında inim inim inlediÄŸi günlerin arasındaki tezatta yatıyor...
Bugün Libya devletinin Türkiye’den talep ettiÄŸi askeri yardımın ruhunu anlayabilmek için, geçmiÅŸin ayak izlerini hatırlamak gerekiyor.
Ä°ngiltere devlet baÅŸkanı Johnson bu askeri yardımı, Ä°ngiliz diplomasisi gereÄŸi de olabilir kiÅŸisel öngörü yetersizliÄŸ de diyebiliriz, ‘’vekalet savaşı’’ olarak deÄŸerlendirdi. Vekalet savaşı, bildiÄŸiniz gibi bizzat devletlerin deÄŸil de bir alt kademede görev verilmiÅŸ grupların yaptığı savaÅŸ demek. Oysa Türkiye’nin Libya’da desteklediÄŸi bir grup falan yok. Türkiye, bizatihi orada. Libya’nın davetiyle orada...
Bununla birlikte Türkiye, her ne kadar çözümsüz kaldığını defalarca test etmiÅŸ olsa da Uluslar arası kamuoyunu ve hukuk sistemini ciddiye alan bir ülke olarak katıldı Berlin Konferansı’na. Dünyada barış ve istikarar tezini savunan Türkiye, Libya’nın en kısa zamanda darbe ve ihtilal gruplarından kurtularak, demokratik rejimini saÄŸlam bir ÅŸekilde sürdürmesi taraftarı...
Türkiye’nin ayrıca büyük bir anlamı daha var: Türkiye, maÄŸduru tüm Ä°slam alemi olan bu karanlık zamanda, barış ve uzlaÅŸma için elindeki ışığı yitirmemiÅŸ halkı müslüman tek ülke. Anahtar ülke...
Henüz yorum yapılmamış.