Üç Berlin ve Batı'nın sömürgecilik geni
Follow @dusuncemektebi2
Kimse kimseyi kandırmasın. Evet demokrasiyi geliştiren Batı aklı, söz konusu şark olduğunda bütün değerlerini unutmaktadır. Fransız İhtilâli prensiplerini uygulama iddiası ile 1830’da Cezayir’i işgal eden Fransa’nın Akdeniz’in öte yakasına geçtiğinde bütün değerlerini unuttuğu gibi. Zira Batı, demokrasiyi asla Doğu’ya yakıştıramamaktadır.
Libya’da süren iç savaÅŸa çare bulmak amacıyla Berlin’de toplanan konferansta alınan kararların sahada uygulanmasının önünde pek çok engel bulunmaktadır. Maalesef, bu engeller içeride kangrene dönüÅŸen sorunlardan ziyade, dışarıdan yani konferansın büyük üyelerinden kaynaklanmaktadır. ABD’nin elinde besleyip büyütülen Hafter’in Libya’daki iç dengelerde bir karşılığı yok iken tam bir ortak haline getirilmesi bile çözümün ne kadar uzakta olduÄŸunu göstermektedir. Alınan 55 maddelik kararların çoÄŸunun iç dengelerden ziyade dış etkileri azaltmayı hedeflemesi bile meselenin büyüklüÄŸünü gözler önüne sermektedir.
Berlin Konferansı Batı diplomasisinin klasik hipokrasisinin iÅŸletildiÄŸi bir görüntü vermekten uzaklaÅŸamamıştır. Libya’da çatışan taraflara destek verenlerin, aynı zamanda bu desteÄŸin kesilmesi çaÄŸrısında bulunmaları tuhaf deÄŸil mi?
Libya’da hiç yoktan var edilen Hafter kuvvetlerinin giydiÄŸi üniformadan, kullandığı hava savunma sistemlerine kadar bütün teçhizatı OrtadoÄŸu ve Afrika’da üreten bir ülke var mıdır? Evet görünüÅŸte bu malzeme ve destek baÅŸta BAE olmak üzere kimi bölge ülkelerinin üzerinden gitse de gerçekte bunlar kimin envanterinde kayıtlıdır? Herkesin cevaplarını bildiÄŸi halde yine de ikiyüzlü bir tavırla “taraflardan desteÄŸin çekilmesi” çaÄŸrısı yapanlara bir soru daha sormak gerekmektedir.
Siz Libya’da nasıl bir sistemi öneriyorsunuz? Kendi ülkelerinizde yücelttiÄŸiniz ve beÅŸer aklının artık farklı bir ÅŸey üretemeyeceÄŸini iddia ettiÄŸiniz demokrasi mi, yoksa Arap Baharı’ndan sonra bölgede desteklediÄŸiniz gibi bir diktatörlük mü? Buna verilecek cevabın da ikiyüzlülüÄŸün bir ürünü olacağında kuÅŸku yoktur. Demokrasi istediÄŸinizi söyleyecek, ama Hafter’i desteklemeye devam edeceksiniz. Ä°nsan haklarından dem vuracak ama, Ä°dlib’de olduÄŸu gibi Trablusgarp ve Mısrata’da yeni bir insanlık dramının yaÅŸanmasına seyirci kalacaksınız.
Tıpkı geçmiÅŸte olduÄŸu gibi.
Kimse kimseyi kandırmasın. Evet demokrasiyi geliÅŸtiren Batı aklı, söz konusu ÅŸark olduÄŸunda bütün deÄŸerlerini unutmaktadır. Fransız Ä°htilâli prensiplerini uygulama iddiası ile 1830’da Cezayir’i iÅŸgal eden Fransa’nın Akdeniz’in öte yakasına geçtiÄŸinde bütün deÄŸerlerini unuttuÄŸu gibi. Zira Batı, demokrasiyi asla DoÄŸu’ya yakıştıramamaktadır.
Sömürgecilik insanî bir tavır deÄŸildir. Hangi ırk, kültür ve dinden olursa olsun insanın doÄŸasına aykırı bir davranış biçimidir. Buna raÄŸmen saÄŸladığı refah, sömürgeciliÄŸi sevimli göstermeye ve genetik bir kültüre dönüÅŸmesine de imkân vermektedir. Batı’nın kanını bu kötü genden kurtarması artık mümkün deÄŸildir. Tıpkı hangi güce eriÅŸirse eriÅŸsin, Türkiye’nin sömürgeci olamayacağı gibi. Üç kıtaya asırlarca hükmetmesine raÄŸmen Osmanlı Devleti’nin neden sömürgeci olamadığı, -bugün de Türkiye’nin neden olamayacağı- sorusunun cevabı da burada yatmaktadır.
Ä°ki davranış örneÄŸiyle meseleye açıklık getireyim:
Osmanlı Devleti’ni paylaşıma açan 1878 Berlin Konferansı’ndan sonra Osmanlı Afrika’sı da Batı’nın gündemindedir. Mısır’a göz dikmiÅŸ olan Ä°ngiltere, Mısır HidivliÄŸi’nin Osmanlı Afrika’sındaki nüfuz alanları aleyhine geniÅŸlemesini teÅŸvik eder. Nitekim 1878’den sonra Osmanlı idaresindeki Zeyla bölgesinden Re’sul Hafun’a kadar olan Somali sahillerinin, güvenlik ve istikrar adına, Mısır’ın idaresine verilmesini ister. Konu Ä°stanbul’da uzun müzakerelere, Ä°ngiltere ile Osmanlı hükümeti arasında da yazışmalara konu olur. Osmanlı Devleti tehlikenin farkındadır. Ancak Osmanlı bayrağının da Somali’de dalgalanmasının zaruretine inanmaktadır.
1880 AÄŸustosu’nda Åžuray-i Devlet’te tartışılıp bir rapora dönüÅŸtürülen bir toplantıda; Osmanlı’nın neden sömürgeci olamayacağının ipuçları da ortaya konulacaktır. Devlet aklının buluÅŸtuÄŸu o toplantıda; Somali sahillerinde düzenin saÄŸlanması ve Osmanlı bayrağının dalgalandırılması çareleri konuÅŸulurken her devletin egemenlik hakkı olan vergi meselesi de gündeme gelir. Ä°ÅŸte o zaman, Osmanlı’nın insani tavrı devreye girer. Bir devlet politikası olarak, bölgede ÅŸartlar iyileÅŸip ticaret geliÅŸinceye kadar verginin askıya alınması kanaati benimsenir ve rapora yazılır. Osmanlı ArÅŸivi’nde saklanan bu belge tek başına, Osmanlı’nın Afrika’da bulunma gerekçesini açıklamak için yeterlidir.
Bun karşılık, bu tarihten dört yıl sonra, Avrupa liderlerini Berlin’deki Afrika paylaşım toplantısına davet eden Almanya BaÅŸbakanı Bismarck’ın kısa davet mektubu da Batı’nın sömürgeci genetiÄŸini anlatır. Mektupta toplantı gündeminin Avrupalıların ticari menfaatleri, misyonerlerin Afrika’da rahat hareket edebilmeleri ve tabi ki Afrikalıların medenileÅŸtirilmesi (!) olduÄŸu bildirilir. Nitekim iÅŸtah kabartıcı bu davete, Avrupa’nın o tarihteki bütün güçleri iÅŸtirak edip Afrika’yı kendi aralarında paylaşır.
“Türkiye’nin bölgede ne iÅŸi var?” diyenlere, bir kere daha hatırlatalım:
Son Berlin Konferansı’nda alınan elli beÅŸ maddelik kararları, ilk iki Berlin’in ışığında okumadan Libya meselesini anlamak mümkün deÄŸildir.
Müellif: Zekeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.