Kurulmakta olan yeni dünyanın ekonomi-politik denklemi
Follow @dusuncemektebi2
Soğuk Savaş döneminin dünya ekonomi-politiğini anlamak nispeten kolaydı. Bir yanda ‘Batı’ alemi vardı: ABD’nin liderliğinde hiyerarşik olarak hizaya dizilmiş emperyalist ülkeler ve onların ‘komünizm tehdidi’nden ‘koruyup kolladığı’ sömürge ve yarı-sömürgeleri...
DiÄŸer tarafta ise dev bir bürokratik aygıtın yönettiÄŸi Sovyetler BirliÄŸi ve ona baÄŸlı ‘DoÄŸu Bloku’: Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası Sovyet hakimiyet alanında kalan ve Moskova’ya baÄŸlı bürokratik aygıtlarca yönetilen ülkeler...
Aynı dönem ‘Batı’nın ve Sovyetler BirliÄŸi’nin hakimiyet alanı dışında kalan bir diÄŸer fenomen de Çin’di...
1970’lere kadar, kapitalist dünyada, Ä°kinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları üzerinde yükselen bir ekonomik geniÅŸleme dönemi yaÅŸandı. Bu ‘refah devleti’ ekonomisini de mümkün kıldı.
1970’lerle birlikte ise rüya sona erdi. Küresel ekonomik kriz patlak verdi.
Sovyet-Çin rekabeti
Sovyetler BirliÄŸi ve Çin arasındaki gerilim de 1970’lerde giderek tırmanmaya baÅŸladı.
Enteresandır, 1970’ler hem Sovyetler BirliÄŸi’nin hem de Çin’in ‘emperyalist Batı’yla giderek artan hacimlerde ticari iliÅŸki geliÅŸtirdiÄŸi dönem oldu.
Öyle ki, birbirleriyle girdikleri rekabet, Çin’in Sovyetler BirliÄŸi’ni ‘baÅŸ düÅŸman’ ilan etmesine kadar vardı!
Öte yandan, Batı’yla geliÅŸtirilen ekonomik iliÅŸki büyüdükçe, ekonomik krizin kapitalist dünyaya göre çok daha kırılgan ekonomilere sahip DoÄŸu Bloku’na sirayet etmesi kaçınılmaz hale geliyordu.
Bürokratik rejimin yarattığı hantal devlet ve ekonomi yönetimleri krizle baÅŸa çıkamadı.
Sovyetler BirliÄŸi, 1980’lerde iyice görünür hale gelen krizine çözüm olarak Gorbaçov döneminde formüle edilen ‘Perestroyka’yı, yani ‘yeniden yapılandırma’ adı altında ekonominin kapitalist restorasyonu politikasını geliÅŸtirdi.
Yanına bir de ‘Glasnost’ diye anılan ‘açıklık’ ya da demokratikleÅŸme politikası eklendi.
Çin Komünist Partisi (ÇKP) ise daha temkinliydi; Tiananmen katliamıyla, ülkede bir ‘Glasnost’ falan uygulanmayacağı açıkça ilan edildi.
Ama ‘perestroyka’ konusunda durum farklıydı. Tiananmen katliamını takip eden süreçte dünyada ilk defa bir ‘komünist parti’, üyelerine “ZenginleÅŸin” talimatı verdi!
Çin kendi ‘perestroyka’sını bu ÅŸekilde uygulamaya koyuyordu.
DoÄŸu’nun çöküÅŸü
Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla baÅŸlayan dönem, ‘DoÄŸu’nun talan edilmesi pahasına ‘Batı’ kapitalizminin krizinin ertelendiÄŸi dönemdir.
Öyle ki, Sovyetler BirliÄŸi’nin her bir tüyünün ayrı bir dala takılıp parçalandığı 1990’lardaki süreçle, 25 milyona yakın Sovyet vatandaşının yaÅŸamını yitirdiÄŸi Ä°kinci Dünya Savaşı sürecini karşılaÅŸtıran aklı başında iktisatçılar, Sovyetler BirliÄŸi’nin çöküÅŸünün Sovyet vatandaÅŸlarına Ä°kinci SavaÅŸ’takinden çok daha büyük bir yıkım yaÅŸattığını tespit etti.
Nasıl mı?
Ortalama yaÅŸam beklentisi, kitap okuma, eÄŸitim ve saÄŸlık hakkından yararlanma oranları her sene dramatik rakamlarda düÅŸüÅŸ gösterirken; suç oranı, fuhuÅŸ, beslenememe ve eÅŸitsizlik de aynı dramatik oranlarda yükseldi.
Ä°nsanlar hayatlarını kaybetmese bile hayatlarından verdiler. O kadar çok verdiler ki, 25 milyon kiÅŸinin ölmesinden daha büyük bir felaket ortaya çıktı.
Çin’de ise bir ‘ucuz emek cenneti’ yaratıldı ve ÇKP kendi vatandaÅŸlarını sadece beslenme karşılığı çalışan köleler haline getirdi.
‘Beslenme’den kasıt ‘masa kurma’ deÄŸil tabii!..
Çan Kay Åžek’in yaygın açlık yaÅŸanan Çin’inden Mao’nun ‘günde üç öÄŸün’ mucizesine sıçrayan Çin, artık yarı-köle bir toplum yaratmış, insan hayatını kemire kemire büyüyordu...
‘Yeni Dünya’ya doÄŸru
Ne var ki, bahsettiÄŸimiz ülkelerde önemli gelenekler var.
Rusya, eski Sovyet mirasının büyük bölümünü kaybettiÄŸi 1990’ların etkisini 2000’li yıllarda KGB’nin de yaslandığı ‘Büyük Rus Åžovenizmi’ geleneÄŸiyle yavaÅŸ yavaÅŸ atlatmaya, en azından elinde kalanları korumaya baÅŸladı.
Rusya, talana alışmış ‘Batı’yı artık karşı hamlelerle durduruyor, kimi durumlarda yeni hamleler geliÅŸtiriyor.
Zengin doÄŸal kaynakları ve silah endüstrisi bu hamlelere imkan saÄŸlıyor. Kendi iktisadını, teknolojisini, stratejisini yeniden inÅŸa ediyor.
Aslında ‘Putinizm’i, emperyal ‘Büyük Rus Åžovenizmi’nin yeniden üretilmiÅŸ hali olarak da tanımlayabiliriz.
Çin de uzun süre ‘ucuza çalışan millet’ olarak, buna karşılık devasa büyüme ve ihracat rakamları tutturarak ve tüm kazancını Amerikan Hazine bonolarına yatırarak ilerledi.
Böylece o bonolar dolayımıyla ABD ekonomisine göbekten baÄŸlı, bir yarı-kölelik ülkesi doÄŸmuÅŸtu. Ya da biz öyle zannediyorduk.
O süreç bitti.
Çin, ÇKP’nin hiyerarÅŸik düzeni altında, artık köle gibi çalışıp Amerikan Hazine bonoları alan bir ülke olmaktan çıktı.
Dünyanın her yanında her ÅŸeyi alıyorlar. Otomotiv devlerini aldılar, ortak oldular. Mobil telefonda dünyaya meydan okuyorlar.
Afrika’da büyük topraklar satın aldılar. Limanları topluyorlar. Misal, son olarak Kenya’nın gümrükleme iÅŸi artık Çinlilerin. Fransa’da üzüm baÄŸları bile alıyorlar!
Ve Çin, ÅŸimdi baÅŸta donanması olmak üzere ordu modernizasyon projesini hayata geçiriyor.
Sadece iktisadi olarak deÄŸil, siyasi ve askeri olarak bir dünya gücü haline gelme niyetini açıkça ortaya koyuyor.
Bu ‘yeni bir dünya’ demektir.
Åžimdi üç soru sorabiliriz.
Birincisi, bu ‘yeni dünya’ yeni bir ‘dünya savaşı’ olmadan kurulabilir mi?
‘Dünya savaşı’ dediÄŸimiz mevhum dünyanın iktisadi olarak yeniden paylaşımı dönemlerine dair bir fenomendir zira.
Ve Pasifik’ten bizim topraklarımıza kadar her yerde yaÅŸanan bölgesel savaÅŸlarda, savaÅŸan tarafların elindeki ‘yerel’ bayrakları çekip aldığımızda esas bayrakları görebiliyoruz.
O halde ikinci soruyu soralım: Emperyal kuvvetler ve onlara katılma hevesindeki yeni kuvvetler enerji ve karbon salınımıyla endüstriyel, pazarlarda ise siyasi, iktisadi ve askeri mücadeleler verirken ‘yeni dünya’da canlı yaÅŸam devam edebilecek mi?
Son bir soru: Sizce Türkiye’deki iktidar bu dünya manzarası içinde bir o yana, bir bu yana salınarak, nasıl bir ‘stratejik derinlik’ geliÅŸtiriyor?
Müellif: Hakan Gülseven / The Independent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.