Mustafa Kutlu'nun insana çağrısı üzerine...
Follow @dusuncemektebi2
Kutlu, yeni bir nizama çağrıda bulunuyor. Yeni bir nizam arayışını harekete geçirmek için akademisyenleri, düşünürleri, sanatçı ve siyasetçileri harekete geçirmeyi amaçlıyor. Dünyaya söyleyecek sözümüz var” diyor.
Mustafa Kutlu’nun hikayelerinde hem umutlanır hem de hüzünlenirim. Umutlanırım, çünkü geleneğin saadet dolu dünyası insana nefes verir. Hüzünlenirim, çünkü hep güzel olanın sonuna gelinir. “Geleneğin” huzur toplumu modernite ile beraber sona erer. Modernite ile gelenek zamanını tamamlamıştır: Köy böyledir( Beyhude Ömrüm), matbuat alemi böyledir, sufilik böyledir( Sır).
“Hicret Risalesi”nde bambaşka bir Mustafa Kutlu var. Yeni bir teklif ile “son”a varıştan çıkış! Bu risalede bir tarihi dönemin huzurunu içinde taşıyan ve Allah rızası için var olunan “zaman” sona ermiyor. Tam tersine bu “zamana” hicrete çağrılıyoruz. Zaman, yeni bir zaman olarak doğuşu vaat ediyor. Zamanın yeni bir hicretle doğuşu… Hicretin metaforik bir anlamı var. Aslında hep öyledir. Kutlu’nun bilincinde yenilenir. Müslümanları ve hatta insanlığı içinde bulunduğu kapitalizmin sömürgeci, tahakkümcü, tüketici, adaletsiz ve mutsuz dünyasından huruç etmeye davet eder. Çünkü ona göre yaşadığımız modern çağ, insanın hududullahı çiğnediği bir zaman ve bundan dolayı da çevre tahribatları, güç temerküzü, yoksulluk ve aşırı tüketim ile beraber insan perişan bir halde.
Hududullahın çiğnendiği zamanda, dini düşünce de sekteye uğruyor. Hem de üç alanda: Mekanik saat, matbuat ve teleskop. Zaman bilinci “ Müslüman saati” olmaktan uzaklaşmış, matbuat ve eğitim alanında “imanı zayıf ve İngilizcesi kuvvetli” ilahiyatçılar ortaya çıkmıştır. Teleskop ile insan kendisini unutarak (kendini bilen Rabbini bilen) gözü fezalarda dolaşmakta. Bütün bu sorunlar, hududullahı tanımamaktan kaynaklanıyor. Kurtuluşumuz da tekrar hududullaha dönmekten geçiyor. Topçu’dan mülhem Kutlu, “isyan ahlakı” ve “ahlak nizamını” öneriyor. Bunu da önce hicret isyanı ile yapabiliriz diyor. Her isyan gidişattan ayrışmaktır, hicret isyanı da hududullahı çiğneyen kapitalizm ve moderniteden çıkarak meydan okumaktır.
Modernite kapitalist ekonomisi, teknolojik hegemonyası ve küresel düzeni ile hududullahı çiğneyen bir zamandır. Peki ne yapmalı? Bütün mevcut durumlardan hoşnut olmayan insanların sorduğu soruyu Kutlu da soruyor. Allah rızası için hakikate inanmalı ve hududullah ilkesine saygı içerisinde yaşanmalı. Bil kuvve bir gün bil fiil haline gelebilir. Anahtar kavram hududullahtır. Ekonomide, yerleşim hayatında, toplumsal bilinçte, devlette, eğitimde hep hududullah ilkesine uyulmalı. Hududullah, âdeta Kutlu’nun yeni nizam arayışında Temel İlke’dir. Ya da ana kurucu ilke. Grek filozoflarının arche dedikleri varlığın üzerinde kurulduğu temel prensip. O ilkeye bağlılık esastır. Ondan uzaklaştıkça varlık da teknolojiyle, tüketimle, tahakkümle,sömürüyle tezahür eder. O nedenle var oluşun başlangıcında bu ilke ile doğan İnsan eşrefi mahlukattır, hududullahı (Temel İlkeyi) çiğneyince de esfelesafilin durumuna düşer.
Kutlu’nun hicret çağrısında sadece modernite ve kapitalizm eleştirisi yok. Bilincimizi, aklımızı, ruhumuzu hududullahla buluşmaya çağırırken somut bir takım önerilere de işaret eder. Ehli Sünnet otoritesine bağlanma, toplumu bir arada tutacak törenin( örf, kanun, şeriat) gerekliliği, maarif sahibi seçkinler, ahlak nizamı, adalet ile başlayıp adalet ile tamamlanan bir sistem ve kanaat ekonomisi. Bütün bunları dört ilke ile özetler: Ahlak, hâkimiyet, meşveret, iktisat. (53)
Kalbin Sesi risalesi, Bir Hicret Risalesi. Hicret, yeni bir nizama geçmeyi teklif ediyor. Bunun için önce kalbinin sesini duymak gerekir. Kalpten gelen ses, insanı hicrete çağıran sestir. Hududullahı yeniden keşfetme ve inanma isyanını veren sestir. Uysallığı ret eden, isyanı da bil kuvvede tutan bir sestir. Hira dağında peygambere gelen sestir.
Kutlu, yeni bir nizama çağrıda bulunuyor. Yeni bir nizam arayışını harekete geçirmek için akademisyenleri, düşünürleri, sanatçı ve siyasetçileri harekete geçirmeyi amaçlıyor(43). “Dünyaya söyleyecek sözümüz var”( 44) diyor. Tam da Türkiye’nin bölgede “yapıcı umut” olduğu bir zamanda kalpten gelen bir söz! Milletimizin “son hikayesini” içinde taşıyan bir söz. Yarınki Türkiye nizamı!
Müellif: Ergün Yıldırım / Yenişafak
Henüz yorum yapılmamış.