Mustafa Kutlu: Zemin Kapitalizmin egemenliği üzerinedir
Follow @dusuncemektebi2
Meselenin özü nedir diyebiliriz. Şudur: Hayır ve güzel amellerin güzelliği ve tartıda ağır gelmesi sayılarındaki çokluktan değil, daha çok niteliklerindeki samimiyet ve ihsan iledir.
EÄŸlence demek olan “levh”in aslı gaflet olduÄŸundan “ilha” eÄŸlenmek, boÅŸ bir ÅŸey ile aldatarak, meÅŸgul ederek oyalamak, iÅŸinden alıkoymaktır. Ä°ÅŸten kasıt zikir, marifet (bilgi), tefekkür, ÅŸükür, taat ve ibadet, hayra hizmet vb. gibi eylemlerdir.
Tekâsür: Çokluk kuruntusu, gururu, iddiası demektir ki, “kesret”ten gelir.
Biz çoÄŸuz, hayır biz daha çoÄŸuz diye birbirleriyle çokluk yarışı, çokluk gösterisi etmek, övünmek insanoÄŸlunun kapılıp aldandığı bir gurur halidir.
Tekâsür ahirette iÅŸe yaramayacak, tartıda ağır basmayacak ÅŸeylerin çokluÄŸu ile övünmektir ki, niceliÄŸe delâlet eder. Dünya malı, dünya sevgisi, güç temerküzü vb. diyebiliriz. Bu husus Hadid sûresinde ÅŸöyle dile getiriliyor “Muhakkak dünya hayatı bir oyun, eÄŸlence, sûr, kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoÄŸaltma yarışıdır” (Hadid 57/20). Rivayete göre Abd-i Menaf oÄŸulları ile Sehm oÄŸulları hangimiz daha çoÄŸuz diye övünmüÅŸ, yarışmışlardı. Hatta iÅŸi daha ileri götürenler oldu. HarisoÄŸulları ile HarsoÄŸulları karşılıklı olarak biz sizden daha çoÄŸuz diye övünmüÅŸ, yarışmayı kabirlere giderek onları saymaya kadar vardırmıştı. Ancak müfessirlerin ekserisi “çokluk”tan murat “mal çokluÄŸu” derler.
Dinde çokluk ile övünme ilim, taat, ahlâk, hayra hizmet alanlarında caizdir. “Hayırda yarışınız” (Bakara 2/148; Maide 5/48) âyetleri bunu gösterir. Ancak burada dahi kibir ve gurura kapılmak yasaklanmıştır. “Allah’ın size verdikleri ile şımarmayın” (Hadid 57/23), “Allah kibirli, böbürlenen insanları sevmez” (Nisa 4/36).
Åžimdi meselenin özü nedir diyebiliriz.
Åžudur: Hayır ve güzel amellerin güzelliÄŸi ve tartıda ağır gelmesi sayılarındaki çokluktan deÄŸil, daha çok niteliklerindeki samimiyet ve ihsan iledir.
Tekâsür, yani dünya hırsı, mal-evlat çokluÄŸuyla övünme sevdası, nefsin bu kabil güç (“Güç”ten murat para, silah, teknoloji, bilim vb. olabilir) temerküzüne meyli insanoÄŸlunu terketmez, ta kabre girinceye kadar devam edebilir.
Mustafa Özel, Roman Diliyle Ä°ÅŸ Hayatı (Küre Yay. Kasım 2019) adlı eserinin giriÅŸ kısmında “Bir MÜSÄ°AD Danışmanının Nafile Romanı” baÅŸlıklı bölümünü kendi tecrübesine ayırmış.
Ä°nanan insanımızın son çeyrek asırda üretim, finans, sermaye, mal, para, ahlâk, fıkıh vb. girdabında nasıl çırpındığını hikâye ediyor.
Bu bir muhasebedir.
Siyasilere, akademisyenlere, iktisatçılara, edebiyatçılara, iÅŸ çevrelerine hasılı düÅŸünce ve kalp sahibi her ferde tavsiye ediyorum. Okuyun ve kendi muhasebenizi yapın. Kendiyle hesaplaÅŸmayanın baÅŸkasından hesap sorması abestir.
Mustafa’nın bütün çabası günümüzde tüm dünyayı hegemonyasına almış olan kapitalizmin zulmünden nasıl kurtulabiliriz acaba diye imal-i fikr etmektir.
Bu muhasebe beni eski günlere götürdü ve Özel’in çeyrek asır önce (1995) yayımlanmış olan NiteliÄŸin EgemenliÄŸi (Ä°klim Yay.) adlı kitabını karıştırmaya baÅŸladım.
Kırk yaşındaki Mustafa Özel ÅŸöyle diyor:
“Kapitalist sistemin uzunca bir zamandan beri hayatımızı çepeçevre kuÅŸattığını bütün aklıbaşında insanlar görüyor ve sistemin baskısından kurtulmanın yolları üzerinde kafa yoruyorlar. MeÅŸruiyet dairesinde kendi sistemimizi kurmaya çabalıyorlar”.
Bu satırları okurken acı acı gülümsedim. Kim bunlar? Bugün neredeler?
“Kapitalist kendini sonsuz sermaye birikimine vakfetmiÅŸ bir insandır. Ä°ÅŸletmesi insan için varolacağına, insan iÅŸletmesi için var olmaktadır.”
Elbette; ham madde kaynakları kadar “insan kaynakları” da önemli. O (yani insan) da bir “mal”dır, günümüzde.
Günümüzün dünyasında kapitalizmin kanunları geçerlidir. Ä°ktisattan siyasete, eÄŸitimden sanata, hukuktan spora, yeme-içmeden giyim-kuÅŸama kadar tek tip hayat tarzı bu kanunlara tabidir. Bu kanunların gölgesinde ne aileyi, ne çocuÄŸu, ne evliliÄŸi, ne ahlâkı, ne de bize ait bir deÄŸeri, bir teklifi tartışabiliriz.
Zemin sermaye (küresel)-sanayi-endüstri-teknoloji çizgisindedir. Tek yol, tek kulvar budur. Paradigmayı deÄŸiÅŸtirmek (zihnen-ilmen-fikren-fiilen) baÅŸka bir zemin üzerinde imal-i fikr etmek zorundayız. “BaÅŸka bir zemin”den neyi kastettiÄŸimi “Kalbin Sesi” kitabımda anlattım. Ä°nÅŸallah yakında yayımlanacak olan “Kalbin Sesi ile TopraÄŸa DönüÅŸ” kitabında anlatmaya devam edeceÄŸim.
Henüz yorum yapılmamış.