Abdurrahman Dilipak: Halimiz-ahvalimiz
Follow @dusuncemektebi2
Tarihle, güç ve servetle övünmeyi ve dövünmeyi, sayılarla övünmeyi bir kenara bırakalım da önümüze bakalım. Bahaneler uydurmaktan vazgeçelim. Kuyudaki Yusuf’u hatırlayalım.
Eskiden karnelerde bir de böyle bir not vardı: Hal ve gidiÅŸ. Hali hazır durum ve gidiÅŸat nasıl sorusunun cevabı olarak bir not verilirdi. Ä°nsanlar birbirlerine “ahval nasıl” diye sorarlardı. Yani “GidiÅŸat nasıl” derlerdi.
Gidişat iyi değil. Ama bir not daha: Allah (cc), bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir.
Yani hemen umutsuzluğa kapılmamak gerek.
Ahval, “hal’ler” demek. Yani iÅŸlerimiz, saÄŸlığımız nasıl diye sorardı insanlar. Sormak, paylaÅŸmak demekti.. Çünkü bilirlerdi ki, “kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoÄŸalırdı”. Ama artık paylaÅŸmak deÄŸil, yıkıcı rekabet, hatta çalmak moda.
Çözüm adresi belli: “Biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecek.” Ama biz kendimizi deÄŸil, hep kibirlenerek, buyurgan bir eda ile baÅŸkalarını deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyoruz. Bu gayeye yönelik olarak baÅŸkalarına karşı Ä°lahlık ve Rablik taslıyoruz.
Neyse ki, hiçbir ÅŸey ebedi deÄŸildir. DoÄŸan büyür, büyüyen ölür. Allah bizleri mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Zaten deÄŸil mi ki, Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip, çevirecektir. Ve deÄŸil mi ki, karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduÄŸu zamandır. DaÄŸlar, ovalar, gece ve gündüz, hep birbirini izlemez mi, insan da bu toprağın çocuÄŸudur.
Bizler ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Her adımda, o haber verilen gerçeÄŸe doÄŸru ilerliyoruz. Kaçtığını sandığı ÅŸeye doÄŸru koÅŸar insan aslında.
Tarihin akış yönünü deÄŸiÅŸtirdiklerini sananlar, aslında, üstlendikleri iyi ya da kötü rollerle sadece Allah’ın iradesinin tecellisinin vesilesi olurlar. Bize düÅŸen görev ise O’nun rızasına ram olmaktır aslında. Yoksa Åžeytan ve onun iÅŸbirlikçisi olan herkes onun iradesinin tecellisinin vesilesidir.
GidiÅŸatla ilgili olarak mevsim kışsa, yaÄŸmur, dolu, kar beklersiniz. Fırtına olur. Yaz’sa güneÅŸten kaçacak yer ararsınız. Ekonomik ve siyasi mevsim sanki kışa girer gibiyiz. Dünyanın gün, hafta ve ayları gibi baÅŸka evreleri de var. 7 yıl, 1000 yıl gibi evreleri. Sanırım hepsi üst üste geldi. Kozmik anlamda da bir türbülansa giriyoruz. Sabırlı ve dikkatli olmalıyız. “Ä°çimizdeki beyinsizlerin iÅŸledikleri yüzünden ekinler, hayvanlar ve insanlar olarak bizler fesada uÄŸrayabiliriz. Allah müfsidleri birbirinin başına musallat edebilir. Bizim ise kendilerini “ıslah ediciler” olarak tanıtan müfsitlerden uzak durmamız gerekir. Sonra ateÅŸ bize de dokunur.
Sonuçta tek bir hakikat var, yaratılış gayemiz olan imtihan! Birileri yaratılış gayesinin farkında deÄŸil sanki. Birileri ahireti unutmuÅŸ dünya metaının cazibesine kapılmış gidiyor.
Bir yüzyıla 2+1 dünya savaşı sıkıştıranlar, ÅŸimdi bir yeni dünya savaşı daha sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Trump’a baksanıza. Birileri yeryüzünde yeni bir savaÅŸ çıkarmak için “Tanrıyı kıyamete zorlama”yı din edinmiÅŸ. ABD modern, çaÄŸdaÅŸ, liberal, örnek alınan bir ülkeydi deÄŸil mi?
Öteki zengin ülkelere bakın. AB ne durumda. Rusya, Çin ve diÄŸerleri .. Kimi intihar ediyor, kimi savaÅŸ hazırlığında. BM ne yapıyor? Hani barışı koruyacak, refah ve mutluluÄŸu saÄŸlayacaktı.
IMF, Dünya Bankası, GK, WHO, FAO, UNHCR, UNESCO, UNICEF, IMF.. Güvenlik Konseyi dünya barışını mı koruyor yoksa, 5’li çete, emperyalist devletlerin otoritesini mi? Dünya SaÄŸlık örgütü, Dünya Gıda örgütü saÄŸlığı mı koruyor yoksa zehir saçanları mı koruyor!!. Çocuk haklarının korunması için uluslararası örgüt var ama dünyada çocukların hali ortada. IMF ve Dünya Bankası var ama birçok ülke global sermayenin faiz kıskacında.
DiÄŸer uluslararası örgütler ne durumda. Ä°Ä°K, Arab, Afrika BirliÄŸi ne yapıyor. Devletlerin çoÄŸu iÅŸbirlikçi, sırtlarını dayadıkları emperyal devletlerin kuklası. Hangi demokrasi hangi cumhuriyet..
NATO desen kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmete ede..
Öte yandan; o kadar cemaat var, vakfımız var peki ne yapıyoruz? Allah’ın dini yeri-göÄŸü, hayatı ve ölümü açıklar. Bizim yaÅŸadığımız dil, karı-koca, gelin-kaynana arasındaki kavgayı bile çözmüyor. Onun için Allah’ın bizden istediÄŸi yeniden iman etmek. Dinimizi Allah, resul, kitapla tashih etmek zorundayız..
Dünyanın, bölgenin ve memleketin gidiÅŸatı çok iyi deÄŸil. Yani, herkes kötü biz iyi deÄŸiliz. Hatta bizimkiler de, onların kavram ve kurumları ile onlar gibi düÅŸünüyor ve onlar gibi yaÅŸamaya özeniyor. Bu da en büyük zaaflarımızdan biri. Sonuçta tefrikaya düÅŸüyoruz. “Tefrika girmeden bir millete düÅŸman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez”.. Ama o hale geldik ki, bizim düÅŸmana ihtiyacımız kalmadı. Biz o iÅŸi kendi aramızda hallediyoruz. Din, mezhep, tarikat, siyaset, etnik aidiyet, ideoloji, felsefi ve vijdani kanaat farklılıkları, çıkar iliÅŸkileri bizi paramparça etti. Hatta aynı dinden olanları bırakın, aynı mezhebi de bırakın, aynı tarikat mensupları bile birçok konuda farklı grublara ayrılıp çatışıyorlar. Hani aynı dine inananlar “ihvan”dı?! Aralarında iÅŸler istiÅŸare ve ÅŸûra ile olacaktı. Ä°htilaf ettiÄŸimizde hakeme gidecektik.
Halimize bakar mısınız, bırakın namazı, orucu, imanı, risaleti, nübüvveti, sünneti tartışıyoruz. Birileri Deist oldu. Hocaların çocukları Agnostik oldular. Amentüyü bile bilmeyen, tartışan bir nesil geliyor. Ne Kur’an’ı, ne manasını okumamış bir nesil bu. Ä°lmihal bilgisinden bile yoksun. Tek Parti dönemine geri döndük sanki. Ne akaid, ne, siyer, ne hadis, ne fıkıh, ne kelam, ne Ä°slam tarihi, ne peygamberler tarihi, ne usul, ne adab biliyorlar. Ä°mam-Hatiplerde, ilahiyatlarda namaz kılanların sayısı ne bir sorun bakalım. Muamelatımız nasıl, para, kadın, makam, güç başımızı döndürdü sanki..
GidiÅŸat iyi deÄŸil. Umutsuz olmayalım ama böyle gidersek iÅŸimiz zor. Hz. Lut’u, Hz. Nuh’u, Hz. Yakub’u, Hz. Eyyüb’ü ve diÄŸerlerini hatırlayalım. Bir de Hz. Yunus’u.
Tarihle, güç ve servetle övünmeyi ve dövünmeyi, sayılarla övünmeyi bir kenara bırakalım da önümüze bakalım. Bahaneler uydurmaktan vazgeçelim. Kuyudaki Yusuf’u hatırlayalım.
Ne kadar az düÅŸünüyoruz ve ne kadar sabırsızız.
Umutsuz olmayalım ama, ham hayaller, içi boÅŸ umutlarla da kendimizi kandırmayalım. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Havf ile reca, korku ile umud arasında bir yerde duralım.. Ve bilelim ki, kurtarıcı yok! Biz kurtuluÅŸa erenlerden olmak istiyorsa Allah’a, kitaba ve Resulüne dönelim yüzümüzü ve insanları oraya çağıralım, liderlerimize, örgütlerimize, ÅŸeyhlerimize deÄŸil. Din ve devlet büyüklerimiz Ä°lah ve Rabbimiz deÄŸildir. Göklerin hazinesinin anahtarı da onların elinde deÄŸil. Onlar gaybı da bilmezler. Onlar içimizden biridirler. Ve her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olunur. Tekrar söylüyorum: “Biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmez”.
Ä°man edenler, yaptığı iÅŸi en iyi ÅŸekilde yapanlar, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna, herkes hüsrandadır. Selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.