Sosyal Medya

Paradokslar ülkesindeki yerimiz ve konumumuz

Medeniyet mensubiyetimiz, bilincimiz, çabamız öyle ya da böyle sonuç verir. Yeter ki halis niyetle, samimiyetle hayatı yaşayalım. Çok yüzlü yaşama tarzı insanı güvenli kılmaz.



Reklâm ve medya yüzyılında, zihin karmaÅŸası giderek artıyor. DüÅŸünce bilinci giderek dağılıyor. Bir insan kendisini hangi millete ait sayacak, kim olduÄŸunu düÅŸünecek, hangi kültüre mensup. Bir insan için önemli, varlık bilinci açısından.
 
Küresel dünyada aidiyetler giderek yitiyor. Çok da önem kazanmıyor. Ortak deÄŸerlerden çok ortak yaÅŸama biçimleri öne çıkıyor. Tüketim çılgınlığındaki tercihler hiç de farklı deÄŸil. Hayatın bir hedefi yok daha açık bir deyimle ideolojisi olmuyor. DüÅŸünce ve inanç çok da önemli deÄŸil o kimseler için.
 
Tüketim çılgınlığında, milliyetçilikte, ırkçılıkta tercihler ağır basınca din, kültür, medeniyet geri planda kalıyor. Öncelikler deÄŸiÅŸiyor. Milliyetçilik hareketleri baÅŸladıktan sonra, bireyler ne kadar bir dine mensup olurlarsa olsunlar öncelikleri ırklarından yana oluyor. Bu deÄŸiÅŸmeyen bir kural zaten milliyetçilik hareketlerinin doÄŸuÅŸundan ve geliÅŸmesinden beri bu böyle. Bu konuyla ilgili nasip olursa geniÅŸ kapsamlı bir çalışma yapıyorum. Åžu sıralar okumalarımı sürdürüyorum.
 
ÖnceliÄŸimiz insan ve Müslüman olmak. Ä°nsan olmak Allah’ın bize bir bağışı. Sorumluluk sahibi oluÅŸumuz gene bir ihsan, bir lütuf. Müslüman olmak ise bilinç anlamında çok daha önem kazanıyor. Müslüman olarak var oluÅŸumuz sonsuz bir nimet ve güzellik. Ailemiz, kültürümüz, çevremiz, bulunduÄŸumuz topraklar kiÅŸiliÄŸimizin oluÅŸmasında elbette ki önemli. Namaz kılınan, oruç tutulan, Allah diye zikir edilen evlerde doÄŸduk ve büyüdük. Aile kültürümüz bizim oluÅŸumumuzun ilk adımı.
 
Kendimizi ÅŸanslı bilmemizin bir diÄŸer yönü de Ä°slâmî düÅŸünce ortamında bulmamız. Okullar bir başına yetmiyor. Çünkü Cumhuriyet kurumunun eÄŸitiminden geçenler daha çok yabancı düÅŸüncelerle mayalanıyorlar. “On yılda on beÅŸ milyon genç yarattık” ideolojisinin, Ä°slâm dışılığı tartışılmaz. “Yaratma” kavramının kendisi bile bunu amaçlıyor. Ä°slâm dışılık ve medeniyetten kopuÅŸ.
 
Paradokslar ülkesindeyiz. Birbiriyle örtüÅŸmeyen, tutmayan ve dağılan bir yapı. DikiÅŸ tutmuyor dersek yeridir. Müslüman bir milleti kendi içindeki gerilim ve çatışmaları bunu gösteriyor. GeçmiÅŸ zamanda dünyamız dar iken bu daha kolay ve anlaşılır bir durumdu. Bugün için bu konuda çok da iyimser olamıyoruz. Zor bir durum.
 
Elbette ki umutsuz deÄŸiliz. Ä°nancımız da bunu gerektiriyoruz. Muhatabımız insan. Ä°nsan denilen varlık bir ânı, bir dokunuÅŸu bekliyor. Kim olursa olsun güzel bir yaklaşım insanı yakınlaÅŸtırır. Beklenmedik yakınlıkların doÄŸmasına neden olur. Tersi de uzaklaÅŸtırır.
 
Bizim muhatabımız insan.
 
SorumluluÄŸumuz zorlukları aÅŸmak. Durduk yerde hiçbir ÅŸey kendiliÄŸinden oluÅŸmaz. DeÄŸiÅŸimler ve birliktelikler de böyledir. Öncelikle kendi yerimiz ve konumumuzu bilmede yarar var. Bunu, donanımlı bir hâle getirmek elimizde. Medeniyet mensubiyetimiz, bilincimiz, çabamız öyle ya da böyle sonuç verir. Yeter ki halis niyetle, samimiyetle hayatı yaÅŸamamız. Çok yüzlü yaÅŸama tarzı insanı güvenli kılmaz.
 
Yeryüzü bize bağışlanmışsa onun deÄŸerini bilmek hakkını teslim etmek. Çünkü biz yaratılan her ÅŸeye karşı sorumluyuz. Hemen her ÅŸeyin hakkını teslimle yükümlüyüz. Hayatı ve dünyayı anlamlı kılmanın tek yolu bu.
 
Sıradan ve başıboÅŸ yaÅŸama biçimleri sorumsuzluk, insanı insan olmaktan çıkarmaz ama deÄŸersiz kılar. Ä°nsanın çılgınlık derecesindeki uçlarda oluÅŸu zararına. Kültürümüzde insanın böyle bir duruma düÅŸmesiyle “hayvandan aÅŸağı” konumuna düÅŸmesine neden olur. Hayvan bilinç ve akıl sahibi deÄŸil. Güdülerle yaşıyor. Konumunu ve durumunu saÄŸlıklı sürdürüyorsa bu onu yüceltir. Asıl konumuna erdirir ki, bu onu meleklerin üstüne çıkarır. Çünkü ne meleklerin ne de hayvanın bir sorumluluÄŸu var. Ä°nsan olma bilinci insana yeter bir neden.
 
 
Müellif: Ali Haydar Haksal / Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.