Sosyal Medya

İnsanın şahsında tebliğ ve temsil

Vicdan terazisinin ne denli hassas tarttığı ancak insan yalnızken anlaşılabilir. Topluluk önünde icra edilen göstermelik işlerin, atılan doğrucu nutukların samimiyet bağlamında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Elbette kınanmak istemeyen fert, toplum içinde, toplum önünde, ahlakın gerektirdiği gibi davranacak, kendisini buna göre sergileyecektir.



TebliÄŸ, temsilin sermayesidir. TebliÄŸ edilecek bir dizge yoksa temsilin de varlığının sorgulanması çaresizdir. TebliÄŸin itibarını tayin eden ÅŸey ise maalesef temsildir. Ä°nsan, tabi olmayı düÅŸündüÄŸü, aidiyet hissetmek arzusunda olduÄŸu tebliÄŸ ile evvela temsilde karşılaşır, onu temsil vasıtasıyla tanır. Temsil makamı, tebliÄŸin muhtevasına sadık kalmak ve vakıf olmak suretiyle görevini son derece baÅŸarılı bir ÅŸekilde yürütebilir. Makam ve görev kelimelerini aynı cümlede kullanmış olmamız okuyucuyu ÅŸaşırtmış olabilir fakat biz inanıyoruz ki; makam, onur veya ÅŸeref deÄŸil, görevdir. DeÄŸilse temsilcinin zamanını bulunduÄŸu mevkide harcamasının -bize göre heba etmesinin- getireceÄŸi tek sonuç, ancak ve ancak temsiline çalışılan tebliÄŸe çalınacak kara bir lekeden ibaret olacaktır. Yani doÄŸru olsun, eÄŸri olsun onun ihtiva ettiklerine zarardır. Temsilde hata yahut eksiklik varsa, temsilci, tebliÄŸle donanmadıysa, tebliÄŸin her zerresini nakış nakış ruhuna ve bedenine iÅŸlemediyse, hayatını tebliÄŸ üzere ÅŸekillendiremediyse, kendisine tanınan yeterli sürede mevzu hedef kitle üzerinde beklenen akseptansı geliÅŸtiremediyse, tebliÄŸ kusursuz dahi olsa tüm bu menfi geliÅŸmeler ışığında doÄŸal olarak muhataplar tarafından kusurlu bulunur. Kusur aramanın günümüzün raÄŸbet gören gayriresmi mesleklerinden olduÄŸu hatırlanacak olursa temsil hadisesini gerçekleÅŸtirmesi istenilen mümessillerin liyakat ve uzluk sahibi olmalarının önemi de ufak çaplı bir beyin jimnastiÄŸi ile hızla kavranacaktır.
 
Dünya nüfusu yürek burkan onca toplu ölüme raÄŸmen hızla artmaktadır. Bu da herhangi bir sosyal zeminde temsil misyonunu üstlenebilecek fertlerin nicelik bakımından artış göstermesi demektir. Ne yazık ki niceliÄŸin artması, temsil misyonu için alternatifleri bollaÅŸtırırken, bu alternatifler arasından temsil iÅŸini gerçekleÅŸtirecek doÄŸru kiÅŸinin ya da kiÅŸilerin, seçilmesini zorlaÅŸtırmaktadır. Åžöyle ki; makama görev heyecanı ve sorumluluk bilinci ile teslim alınan bayrağı bir adım ileri taşıma, topluma faydalı olma, ardında eser bırakma ve en önemlisi “… kubbede bir hoÅŸ sada…” bırakabilmek gibi halis dilekler taşıyan temsilci adaylarının yerine, makam boÅŸ kalmasın, ben doldurmazsam bir baÅŸkası dolduracak, benden iyi mi yapacaklar, özgeçmiÅŸime yazarım, ileride torunlarıma anlatırken kabarırım, bu merdiven itibara tırmandırır, belki kaymağını da yerim, söz sahibi olurum, alaka görürüm, protokolde anılmak ön sıralara konuÅŸlanmak, önde yürümek beni memnun eder… gibi fani heva ve heveslerin peÅŸine fazlasıyla düÅŸen, temsil makamının ağırlığını ömrünün hiçbir baharında kaldıramayacak temsilci adaylarının gelmesi ve bu zevatın, bulunduÄŸu makamın gerektirdiÄŸi üzere basamak olup inanılanı yükseltmek varken, inanılanı basamak edip yükselme gayesi taşımasından mütevellit tebliÄŸ, hedef kitleye doÄŸru aktarılmayacak, umulan etkiyi yaratmayacak ve hatta evvelce de ifade ettiÄŸimiz gibi üzerine kara leke çalınacaktır.
 
Yalnızlık, insanın vitrinidir. Vicdan terazisinin ne denli hassas tarttığı ancak insan yalnızken anlaşılabilir. Topluluk önünde icra edilen göstermelik iÅŸlerin, atılan doÄŸrucu nutukların samimiyet baÄŸlamında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Elbette kınanmak istemeyen fert, toplum içinde, toplum önünde, ahlakın gerektirdiÄŸi gibi davranacak, kendisini buna göre sergileyecektir. ÖrneÄŸin muhtelif kanatlardan politikacıların neredeyse tümü eline mikrofonu aldığında daima doÄŸruyu zikreder ama doÄŸrunun tatbikine çalışanların sayısı üç elin parmağını geçmez. Yanlışı haykırsa kınanacaktır fakat yanlışı icra ettiÄŸinde elinde algı yönetimi gibi bir koz vardır ve buna güvenmektedir. Algı yönetimi ise çoÄŸu zaman iÅŸi kotarmaktadır. “Pekala, bunun konumuzla ilgisi ne?” sualini zihninden geçirenlere cevabımızı iliÅŸkiyi kurarak vermeye çalışalım. Az önce saydığımız heva ve hevesleri had safhada olan adayların, göreve -kendilerince makama, yani onur, ÅŸeref ve ikbale- talip olurken sergiledikleri gölge kiÅŸilikler, paydaÅŸları nazarında onların bu iÅŸe layık olduÄŸu düÅŸüncesini oluÅŸturmaktadır. Politikacı örneÄŸinde de olduÄŸu gibi bu gölge kiÅŸilikler insanın kendini satmasının, kendini pazarlamasının son teknoloji çıktılarıdır. Üzülerek müÅŸahede ediyoruz ki mukaddes diye anılan davaların dahi temsilinde, tebliÄŸin muhtevasına aykırı, Kiramen Katibin’in dahi kaydederken hicabından kalemini titreten yığınla kayıt bulunmaktadır.
 
Fransız düÅŸünür Lucien Romier: “Tebaayı hükümdara baÄŸlayan sadakat adlı tabii devlet perçini ortadan kalkınca, millet kendi ÅŸuurunu iÅŸletip vecde getirmek, kaderini aydınlatmak için, ideolojiye sarıldı.” demiÅŸtir fakat sanıyoruz ki müellif, günümüzü tetkik ve tahlil edebilme ÅŸansına eriÅŸmiÅŸ olsaydı bu satırları kaleme alma iÅŸtiyakını kendinde göremezdi. Bir zamanlar kurtuluÅŸ kapısının anahtarı olarak görülüp kuramsallaÅŸtırılan, kitleleri peÅŸinde sürükleyen ideolojilerin bugünkü temsilcilerinin, savunduÄŸunu iddia ettikleri ideolojinin muhtevasına vukufiyeti hayli düÅŸüktür. UÄŸruna yükses sesle antlar içtiÄŸi ideolojisinin yemin metninde geçen mefhumlara dahi yabancıdır ve buna baÄŸlı olarak da temsil makamını iÅŸgal eden bu ÅŸahıslar netice itibariyle ne ideolojilerin ne de ideallerin gerekliliklerine sadık kalmaktadır. Aksini, yani varsa müstesnaları elbette tenzih ediyoruz. DileÄŸimiz odur ki iÅŸ bilene, kılıç kuÅŸanana verilsin.
 
Orada olmak var, oraya layık olmak var vesselam…
 
 
 
Müellif: Kahraman Selman / Kaynak: Ayrıntılar-28 Åžubat 2016 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.