Sosyal Medya

Paris'te bir Osmanlı: Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Fransa Seyahatnamesi

Şevket Rado tarafından bizzat Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin el yazmasından yararlanılarak oluşturulan kitap, okunmak için adeta ben buradayım diyor, okuyucuyu ivedilikle yanına çağırıyor. Osmanlı Padişahı III. Ahmet döneminde, yani Lale Devri’nde, Osmanlı Devleti ilk defa bir başka ülkede elçilik açacaktır. Bu göreve Yirmisekiz Mehmet Çelebi layık görülür.



Bu manada Çelebi Osmanlı’nın ilk büyükelçisi de sayılır. Çelebi’nin Osmanlı ülkesinden baÅŸlayıp Fransa’nın baÅŸkenti Paris’e kadar uzanan yolculuÄŸu ve orada yaÅŸadıklarının anlatıldığı kitapta, okuyucuyu ÅŸaşırtan birçok olay göze çarpıyor. Dönemin sosyo – kültürel yapısından da oldukça yoÄŸun bir ÅŸekilde bahsedilen seyahatnamede Çelebi’nin gözlem yeteneÄŸinin de gayet baÅŸarılı olduÄŸunu görüyoruz. 
 
 
Çelebi uzun bir yolculuÄŸun ardından Fransa’da ilk defa Toulon ÅŸehrine ayak basmıştır. Yolculuk hem karadan hem de denizden devam ederken, Fransa sınırlarında halk bir Osmanlı’nın geldiÄŸini haber alır almaz Çelebi’nin geçeceÄŸi yol güzergahı üzerinden onları görmeye gelmiÅŸ, hatta sırf Çelebi ve heyetini çok kısa bir süre karşıdan görebilmek için 4-5 saatlik yoldan gelenleri bile olmuÅŸtur. Çelebi deniz üzerinden yolculuk yaptığı bir vakit, bir Fransız ÅŸehrinin kıyısından geçerlerken halk, Çelebi ve heyetini görebilmek için sahil ÅŸeridinde sıraya girmiÅŸ, hatta bu Osmanlı heyetini görebilmek için öne geçme telaşıyla denize düÅŸenler bile olmuÅŸtur. Fransız halkındaki bu Osmanlı merakı gerçekten de inanılır gibi deÄŸildir ancak bu meraklarını da doÄŸal görmek gerekir. Çünkü Fransa’da yaÅŸayan sıradan bir insanın, günlük yaÅŸamında bir Osmanlı ile karşılaÅŸma ihtimali yok denecek kadar azdır. Ayrıca koskoca Osmanlı Devleti’nin namını da Avrupa’da bilmeyen, duymayan yoktur. Osmanlı’nın insanı, kültürü, yaÅŸamı, kılık-kıyafeti hatta saçı sakalı bile Avrupa’da yaÅŸayan insanların Osmanlı hakkında en çok merak ettiÄŸi konuların başında gelmektedir.
 
Çelebi ve beraberindeki heyet Paris’e doÄŸru yol alırken Bordeaux ÅŸehrinden geçerler. Bordeaux ÅŸehrini gezip çok beÄŸenen Çelebi ÅŸehirle ilgili ÅŸunları söylüyor: “Bordo ÅŸehrinin, gördüÄŸümüz ÅŸehirlerde benzeri yok. Gerek yapılış bakımından, gerek binalarıyla gayet rânâ, yapılışı güzel, tarzı hoÅŸ, mamur ÅŸehirdir. Garona nehri ÅŸehrin önünde öyle bir geniÅŸlik almış ki, Ä°stanbul limanına benzemiÅŸ.”
 
Bordeaux’dan çıkıp yolculuklarına devam eden heyet sonunda Paris’e gelip, muazzam bir karşılamayla karşılaÅŸmıştır. Konaklarına yerleÅŸen Çelebi ve heyeti, Fransızlar tarafından el üstünde tutulmuÅŸlardır. Hatta o dönem halk krallarını bazı zamanlar uyurken, kalkarken, yemek yerken izlemek isteyip izlerrmiÅŸ. Çelebi’ye de kendilerini izlemek istediklerini söylemiÅŸler. Çelebi çoÄŸu vakit bu istekleri geçiÅŸtirdiyse de bazı zamanlar izin vermek durumunda kalmıştır. Akabinde Fransa ülkesinde herkes bu Osmanlı heyetini merak eder olmuÅŸtur. DiÄŸer kentlerden görmeye gelenler de hiç az deÄŸildir. Kısa bir vakit sonra Çelebi, Fransa Kralı ile görüÅŸmeye gidip Fransa Kralı XV. Louis (çocuk kral) ile görüÅŸmüÅŸ, Osmanlı PadiÅŸahı III. Ahmet ve Veziriazam NevÅŸehirli Damat Ä°brahim PaÅŸa’nın gönderdiÄŸi mektupları kendilerine vermiÅŸtir.
 
Çelebi’nin Paris günleri çok hareketli geçmektedir. Kralın davetleri, saray gezmeleri, kral ile av partileri derken Çelebi’nin Opera ile tanışma vakti gelmiÅŸtir. Çelebi opera hakkında bakın neler söylemiÅŸ. “ Paris ÅŸehrine mahsus bir oyun var imiÅŸ. Opera derler imiÅŸ. Acaip san’atler gösterirmiÅŸ. Ol ÅŸehre mahsus imiÅŸ. Åžehrin kibarları varırlar, vasi dahi ekseriya varır, kral bile ara sıra gelir imiÅŸ. Bir gün bizi Vasi MerÅŸal davet eyledi. Anı seyre gidecek olduk. Vasinin sarayına bitiÅŸik bir yere vardık. Ol saray mahsus Opera için yapılmış. Rütbesine göre herkesin mahsus oturacak yerleri var. Bizi kralın oturduÄŸu yere götürdüler. Kırmızı kadife ile döÅŸenmiÅŸ idi. Vasi MerÅŸal dahi gelmiÅŸ, yerinde otururdu. Her taraf erkek ve kadın ile baÅŸtan baÅŸa dolmuÅŸ idi. Ve yüzden fazla çeÅŸitli saz hazır idi. AkÅŸama bir saat var idi. Her tarafı kapalı olmakla birkaç yüz bal mumu ve billur avizelerle hesapsız mumlar yanmış idi. Ol mahal ziyade tekellüflü yapılmış olup cümle trabzanları ve direkleri ve dört yanı ve tavanı halkâri (altın yaldızlı oyma) olup ve gelen kadınlar ipekli kumaÅŸlara ve cevahirlere garkolmuÅŸ bulunup mumların alevinden öyle bir ÅŸaşırtıcı parlaklık meydana gelmiÅŸ ki, tabir olunmaz.”
 
Operayı masraflı ve abartılı bulan Çelebi’nin operaya bakışı pek de olumlu sayılmayacak derecededir. Üstelik o dönemki Osmanlı kültürüne pek de yakın olmayan bu sanatın bir Osmanlı insanının çok da hayranı olması beklenemezdi zaten.
 
Ardından Çelebi Versailles Sarayı’nı gezmeye gitmiÅŸ, orayı çok beÄŸenmiÅŸ, dört saray ve dört bahçeden oluÅŸtuÄŸunu söylemiÅŸ, sarayı dolaÅŸmanın yedi saat sürdüÄŸünden bahsetmiÅŸtir. Ayrıca sarayın sanatını, mimarisini, odalarını, bahçelerini öve öve bitirememiÅŸ, ‘Avrupa’da bir benzeri yoktur’ denilen saraya hayranlığını açıkça belirtmiÅŸtir.
 
 
Paris’te yaÅŸamını sürdüren Çelebi, Paris hakkında ise ÅŸunları söylemektedir. “Paris ÅŸehri aslında Ä°stanbul kadar yoktur. Lakin binaları üçer, dörder kat olup yedi kat yapılmış haneleri dahi çoktur. Her tabakasında bir kalabalık, çoluk çocuklarıyla otururlar. Sokaklarında halk ziyade çok görünür. Zira avretler daima sokaklarda hane be hane gezmektedirler. Asla evlerinde oturmazlar. Erkek ve kadın karışık olmaÄŸla ÅŸehrin içi ziyade kalabalık görünür. Dükkanlarda oturup alış-veriÅŸ eden hep kadınlardır. Sokakları geniÅŸ olup baÅŸtan baÅŸa dört köÅŸe yontulmuÅŸ kaldırım taşı ile döÅŸenmiÅŸtir. Hanelerinin çoÄŸu kârgir (taÅŸtan veya tuÄŸladan) binadır. SaÄŸlam yapılmış, hoÅŸ görünüÅŸlüdürler. Åžehrin ortasından Sen nehri geçüp üç ada hâsıl olmuÅŸtur. Åžehrin ortasında kalup köprü ile bir taraftan öbür tarafa geçilir.”
 
Paris’i gerçekten çok beÄŸendiÄŸi anlaşılan Çelebi’nin Paris günleri güzel ve bolca gözlem yaparak geçmektedir. Çelebi’nin Paris günleri ilerlerken Ramazan ayı gelmiÅŸtir. Çelebi ve heyeti Ramazan’da oruç tutup, Teravih namazı kılmışlardır. Lakin Fransızlar iftar yemeklerini merak etmiÅŸler, hanımlarının gelip onları iftar yaparken izlemelerini istemiÅŸlerdir. Çelebi, çaresiz kabul ettik, diyor bu konu ile ilgili ve iftar yemeÄŸine öncelikle iki yüz kadar kadın, altın ve ziynetleriyle elmaslara batmış halde gelmiÅŸ, sonrasında ise gelmeye devam eden kadınların sayısı bin kadar olmuÅŸ, Çelebi evin kadınlar evine döndüÄŸünü hatta düÄŸün evine döndüÄŸünü söylemiÅŸtir. Kadınlar sürekli gelip iftarı, Teravih namazını izler olmuÅŸlar ve namazdan sonraki ilahilere hayran kalmışlardır.
 
Çelebi’nin Paris günlerinin sonu gelmiÅŸtir ve Fransa Kralı ile son kez görüÅŸüp, ondan Osmanlı PadiÅŸahı’na götürmesi için yazılan mektupları alıp artık Osmanlı ülkesine yolculuÄŸa koyulmuÅŸtur.
 
GörüldüÄŸü gibi ‘Paris’te bir Osmanlı Sefiri’nin günleri böyle geçmiÅŸtir. Çelebi kendi toplumunda olmayan birçok ÅŸeyle karşılaÅŸmıştır. Osmanlı Lale devrinde iken Avrupa’ya ilk geçici elçisini göndermiÅŸ, Fransa ile kurulan dostluk pekiÅŸmiÅŸ, her iki taraf da birbirlerinin kültürlerini görüp tanıma fırsatı edinmiÅŸlerdir. Fransa halkının Osmanlı insanına bakış açısını yukarıda birçok ayrıntısıyla görmüÅŸ bulunuyoruz. Çelebi Fransa’da gördüklerinden ve yaÅŸadıklarından muhakkak etkilenmiÅŸtir. Lakin Çelebi Fransa halkını da birçok konuda etkilemiÅŸtir. Hatta Çelebi’nin Fransa’da Turqerie denen ve giyim modasından resme, mimarlıktan müziÄŸe pek çok alanda etkili olan Türk modasının doÄŸuÅŸunda önemli rolü olduÄŸu kabul edilir. Mozart’ın Çelebi’nin Paris’i ziyaretinden neredeyse yarım yüzyıl sonra bestelediÄŸi Saraydan Kız Kaçırma, Türk Marşı ve baÅŸka alla turca eserleri, bu modadan beslenen sanat eserlerinin en meÅŸhurlarındandır.
 
‘Paris’te Bir Osmanlı Sefiri’ bir solukta okunacak, o devrin özelliklerini yansıtan çok ÅŸirin bir kitaptır. Bu arada Çelebi’ye neden Yirmisekiz Mehemet Çelebi dendiÄŸini merak eden okuyucularımız olabilir. Çelebi gençliÄŸinde Yeniçeri Ocağı’nın 28. ortasına (28. Taburuna) yazıldığı için ‘yirmisekiz’ lakabıyla anılır olmuÅŸtur.
 
 
Müellif: Hakan Kuru

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.