Sosyal Medya

PKK – Abdullah Öcalan Temelinde Feminizm Gerçeği

Türkiye’de yürütülen feminist hareket içinde hem ideolojik hem de STK cihetiyle PKK tesiri hiç hafife alınmayacak derecededir. Demokratik haklar yönüyle fikirlerin ifade edilmesinde bir problem yok. Ancak bazıları tarafından isyana teşvik, savaş, kavga vs. özendirilmekte, şiddete sevkeden bir dil kullandıkları görülmektedir. Âdeta ülkede bir kaos olması için mücadele vermektedirler.



Son 30 yılda yükselen feminizm, insanların idrak ve tasavvurlarıyla(algılarıyla) oynamakta, siyasi, hukuki, ictimai pek çok sinir merkezini de tesiri altına almaktadır. Esasında feminizm tam manasıyla anlaşılmış deÄŸildir. Feminist hareket kendi içinde pek çok fraksiyona ayrılmaktadır. Feminizm; yorum, metot ve üslup olarak birbirinden farklı gruplar ve ferdi(bireysel) hareket eden aktivistlerin, ortaklaÅŸa, resmi-gayri resmi teÅŸkilatlanmış bir harekettir. Kadın ekseninde “özgürlük-hak arayışı”olarak tarif edilse de karşımızdaki görüntü hiç de bu kadar masum deÄŸildir. 

Bütün ideolojiler merkezine insanı alır ve insan-cemiyet(toplum) meselelerine çareler, fikirler üretme hedefi/iddiası taşır. Ancak feminist hareket insanı deÄŸil de yalnız kadını merkeze almıştır. Cinsiyet eksenli bir bakışı olduÄŸundan da her ideolojiden feminizme bir kapı aralanır.

Liberalizm, sosyalizm, milliyetçilik, Ä°slamcılık… Hülasa 60’lardan itibaren ideolojik kalıba sokulan her fikri hareketin içinde feminizmle sentezlenen yorumlar oluÅŸmuÅŸtur. Son 20-30 yılda da bu ideolojilerden feministler daima beslenmiÅŸtir. Ä°deolojilerin dışında, onlardan beslenmeden de pek çok ideologun yorumu vardır.
 
Bu feminist yorumlarla alakalı kendi içlerinde de pek çok görüÅŸ ayrılıkları vardır. Ancak Batı kaynaklı, global çapta çeÅŸitli vakıf(Soros, Ford vs gibi Açık Toplum Vakıfları), teÅŸkilatlar(AB, BM), tarafından desteklenmektedirler. Buralardan projeye dayalı fonlar aldıkları için çatışmalarını erteleyerek farklılıkların üstünü örtmüÅŸlerdir.
 
Esasında birbirlerini dışlayacak derecede sevmeyen feminist yorumlar vardır. Mesela tesettürü asağılayan, bir dine inanmayı gerilik ve feminist felsefeye aykırı gören pek çok grup vardır. Yine cinsiyet konusunda henüz bazı ÅŸeyleri oturtabilmiÅŸ deÄŸillerdir. Mesela aÅŸağıda ekran görüntüsü verilen ÅŸu yazı internetten kaldırılmıştır.
 
Daha umumi yorumları önplanda tutmaya çalışmaktadırlar. Ancak bir gün yeterli fon desteÄŸi, hukuki, siyasi destek alamadıklarında herhangi bir müdahale olmaksızın kendi içlerinde çatışacaklardır.
 
Feministler tarafından cinsiyet fizyolojik olarak reddedilmekte, “toplumsal cinsiyet” tabiri üzerinde durulmaktadır. Feministlere verilen tavizler neticesinde artık milletler arası platformlar da doÄŸuÅŸtan gelen cinsiyet yerine “toplumsal cinsiyet” yani sonradan temayülle oluÅŸturulan cinsiyet kavramları kullanılmaktadır. Ä°ngilizce’de biyolojik cinsiyet “sex” kelimesiyle ifade edilir. Ama onlar biyolojik olmayan cinsiyetleri de ifade için “gender” kelimesi kullanılır. Dünya’da ve Türkiye’de yürütülen propaganda da bu temeller üzerine inÅŸa edilmiÅŸtir.
 
Mesela Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin metninde de “gender” ifadesi kullanılmıştır. Toplumsal cinsiyet vurgusu yapılmıştır. Ancak Türkçe’nin kifayetsizliÄŸi sebebiyle sex ve gender tek kelimeyle yani “cinsiyet” ÅŸeklinde tercüme edilmiÅŸtir. 
 
Türkiye’deki feminist dalgayı ideolojik olarak besleyen en mühim hareketlerden biri de PKK’dır. Bu örgütün kurucu lideri ve ideologu Abdullah Öcalan’dır. Onun talimatlarıyla Türkiye’deki feminist hareket de desteklenmiÅŸtir. Öcalan tarafından esasları belirlenen bu feminist yorum, “Jineoloji” olarak ifade edilmektedir. PKK – YPG tarafından uygulamaya sokulmuÅŸtur. Kürtçe kadın anlamına gelen “jin” kelimesinden türetilen bu doktrine “Kürt feminizmi” de denilmektedir.
 
AÅŸağıdaki yazıda Rojovada yapılan Jineoloji eÄŸitiminden bahsedilmektedir. Yazıda geçen, senelerce bu hareket için uÄŸraÅŸtığı vurgulanan “Reper Apo” ifadesiyle “Öncü Apo” manasında Abdullah Öcalan kastedilmektedir. Linkteki yazıda uzun uzun YPG tarafından nasıl feminist eÄŸitimler verildiÄŸi anlatılıyor.
 
Bu eÄŸitimler Türkiye’deki Ä°stanbul SözleÅŸmesi icaplarından olan, MEB ve YÖK tarafından uygulanan “EÄŸitimde Toplumsal Cinsiyet EÅŸitliÄŸinin GeliÅŸtirilmesi Projesi” (ETCEP) ile ne kadar benzemektedir? AraÅŸtırılması gereken bir konu… Bir problem olmaması için linki baÄŸlantısız veriyorum. Copy-paste edilirse ulaşılabilir:
 
http://jineoloji.org/tr/jineoloji-rojavada-devrime-rengini-veriyor/
 
 
2016’da Jineoloji adıyla kısa süre yayın yapan  bir dergi kurulmuÅŸtur. Yine bu adla yayın yapan örgüte baÄŸlı pek çok platform vardır. Buralarda Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin Jineoloji esaslarına göre olduÄŸu yazar. Derginin yazar ve danışman kadrosunda pek çok isim vardır. Bu isimlerin çoÄŸu halihazırda feminist kadın derneklerinde faaliyet yürütüyor:
 
Öcalan’ın kitabı
 
Peki Abdullah Öcalan ve PKK’nın kadına ve aileye dair görüÅŸleri nelerdir? Bu konuda yaptığım pek çok okumanın neticesinde, meselenin iki kitapla gayet izah edilebileceÄŸini gördüm. Yazılış tarihleri ve günümüzde gelinen aile ve kadın meseleleri birlikte mukayese edilirse, örgütün fikirlerinin ne boyutlarda yayıldığı görülecektir
 
Ä°lk kitap Abdullah Öcalan’nın “Bir Halkı Savunmak”(2004), diÄŸeri PKK’ya ait “1.Kadın Özgürlük Kurultay Belgeleri”(2005-Azadi Matbaası)
 
PKK Kadın kolu olan PAJK(Partiya Azadiya Jina Kurdistan. Türkçesi Kürdistan Özgür Kadın Partisi), bu fikirlerle beslenerek terör faaliyetleri yapmıştır. Öcalan PAJK’ın istikameti hakkında deÄŸerlendirmelerde bulunmuÅŸ ve feminist bir rota çizmiÅŸtir.
 
Aile köleliktir
 
Åžöyle ki, öncelikle Öcalan ve PKK, klasik aile mefhumuna ÅŸiddetle karşıdır. Yıkılmalı, deÄŸiÅŸtirilmelidir. Öcalan sf.52’de aile için ÅŸu tarifi yapıyor:
“Toplumsal alandaki kapitalizmin oluÅŸturma, yönetme tarzını birçok olguda, özellikle erkekte, ailede, iÅŸte, memuriyette, yine eÄŸitim, saÄŸlık, hukuk ve benzeri birçok alanda gözlemleyebiliriz. Aile için kısa bir tanımlama yaparsak, hiyerarÅŸik ve devletçi toplumun temel kurumu olan bu ocak sistemin hücresi, en küçük molekülüdür. Tepedeki imparatorun ailedeki yansıması ‘küçük imparator’dur. Toplumdaki köleliÄŸin yansıdığı esas tezgahtır. Ailedeki kölelik toplumsal köleliÄŸin temel güvencesidir. Sistem adeta her gün, her saat ailede yeniden üretilmektedir. En ağır yükünü de aile çekmektedir.
 
Aile hiyerarÅŸik ve devletçi toplumun uysal eÅŸeÄŸidir. Sürekli binilebilir, kendini taşıtabilirsin. Genelde dağılan kapitalist sistemin en çarpıcı izdüÅŸümünü ailede yansıtması aralarındaki bu sıkı baÄŸlantıdan dolayıdır. Kapitalizmin ekonomisi demeye pek gerek yoktur. Kapitalin kendisi ekonominin özüdür. O esasta en istismarcı, vahÅŸi rekabetli, kar için her ÅŸeyi göze alabilen sistemdir. Toplumun metalaÅŸtırılmayan hiçbir olgusu yoktur. MetalaÅŸtırılan toplum, elden çıkarılmak istenen toplumdur. Böylesi bir toplum yaÅŸam ömrünü dolduran, dolayısıyla bitirilmesi gereken bir düzendir.”
“Kadın bizimle rolünü oynamalıdır”
 
Feminist hareketin 2000’lerdeki yükseliÅŸini gören/bilen Öcalan, bu konuda örgütün de pay sahibi olması ve bu hareket destekleyerek yön vermesi gerektiÄŸini söyler. sf.226 ve 312’de ÅŸu deÄŸerlendirmeleri yapar:
“PKK kitlesi tüm Kürdistan’da baÅŸat durumdadır. Ayrıca ülke dışında ve komÅŸu metropollerde milyonlarca sempatizan halk kitlesi mevcuttur. Kadında muazzam bir uyanış ve örgütlenme vardır. Kadın etrafında adeta yeni bir dünya doÄŸmaktadır. Yeni teorik ve paradigmatik yaklaşımların asal öÄŸeleri kadın özgürlüÄŸünden geçmektedir.” sf. 226
 
“Hareketimin içinde kadın özgürlüÄŸü en temel deÄŸerlerin başında gelmektedir. Kaldı ki, kadın hareketi dünya çapında yeni geliÅŸmeler yaÅŸayan sosyal devrimlerin en temel yanlarından biridir. Kadın devrimi devrimde devrimdir. ÖzgürleÅŸen kadını anlamak, tarihi, toplumu, yaÅŸamı yeniden anlamaktır. Kadını dinsel feodal gericiliÄŸin ve kapitalizmin aşırı metalaÅŸtıran nesnesi olmaktan çıkarmak temel görevlerdendir. Yine feodalizm ve kapitalizmin hakim deÄŸer yargıları ile yüklü egemen erkek ahlakından, evliliÄŸinden kurtulmak temel görevdir. Fazla açma gereÄŸi duymuyorum. Kadın PAJK gerçeÄŸi ile rolünü oynamak durumundadır.” sf.312
Öcalan kendince bir aÅŸk felsefesi yapar, kadına dair özgürlük, eÅŸitlik adına düÅŸüncelerini açıklar. Ancak feminizmin bugün geldiÄŸi haline aslında karşıdır. Bilhassa magazin-Tv dünyasındaki teÅŸhirciliÄŸe, müstehcen yayınlara “Bırakın yapsınlar, kadınlara karışmayın” dediÄŸi, Global sermayenin Netflix gibi platformlarla destekleyip iÅŸlediÄŸi kadın tipini de sert ÅŸekilde tenkid etmektedir:
 
“Kapitalizmde ise kasap misali gövde parçalara ayrılarak her kısmına fiyat biçme gibi unsurlar eklenmiÅŸtir. Saçından topuklarına, göÄŸsünden kalçalarına, göbeÄŸinden cinsel organına, omuzundan dizlerine, belinden baldırına, gözünden dudaklarına, yanağından boynuna parçalanıp deÄŸer biçilmeyen hiçbir yeri kalmamış gibidir. Ne yazık ki ruhu var mı yok mu, varsa ne eder sorusu akla getirilmez. Beyince de o ezeli ‘eksik akıllı’dır. Özel ve genelevlerin zevk veren metasıdır. Çocuk makinesidir. En zor iÅŸlev olan çocuk doÄŸurma emekten sayılmaz. Çok zor bir iÅŸ olan çocuk büyütmenin hiçbir ücreti yoktur. Tüm önemli ekonomik, sosyal, siyasal, askeri kurumlarda yeri numunelik deÄŸerindedir. Reklamların vazgeçilmez malzemesidir. Cinsiyeti en çok metalaÅŸtırılıp piyasaya sunulan yegane varlıktır. En çok sövgü ve dövgü konusu yapılandır. AÅŸk yalanına en çok alet edilendir. Her ÅŸeyine karışılandır. Kadınca konuÅŸması için özgün bir dil deyim, ses düzeni biçimlendirilen kimliktir. Ä°nsanca arkadaÅŸlık yapılamayan insandır. En deÄŸme erkeÄŸin bile yanında saldırı duygusundan vazgeçemediÄŸi insandır. Her erkeÄŸin üzerinde kendini imparator sandığı nesnedir kadın artık. Tanım daha da zenginleÅŸtirilebilir.” sf. 50
 
2004’de feminizmin Hollywood, Netflix argümanlarıyla ÅŸekil almasını tahmin edemediÄŸi görülüyor.
 
Kadın meselesine dair yanlış bulduÄŸu her türlü menfi/olumsuz hali Kapitalist düzene yorar ve her ÅŸeyi ondan sorumlu tutar. Ona göre din, bilim, kültür, gelenek… Hepsi kapitalist esaslara göre ÅŸekillenmiÅŸtir ve topyekün deÄŸiÅŸtirilmeli, yeniden dizayn edilmelidir.
 
Yine de bir realite olarak cinsellik ve evlilik mefhumlarını kabul ediyorsa da bunların hudutlarını çizecektir. Örgüt içinde aile kurmaya kesinlikle karşıdır. Sempatizanların evliliÄŸine izin verir. AÅŸka örgüt içinde ve dışında, eylemlere engel olmayacak derecede müsaade verir:
“Fiziksel varlığını sürdürme ise cinsel içgüdüye dayanır. Cinsel içgüdüyü tanıyorum. Halkımıza kendini sürdürmesi için bırakılan tek alandır. O da baÅŸa büyük bela olmuÅŸ durumdadır. Mühim olan ideal soy sürdürmedir. O da büyük toplumsal, felsefi savaÅŸlardan geçmektedir. Sonuç olarak devrimsel aÅŸkı geliÅŸtiremeyen, Türkiye’de de çok tartışılan türbanlı kadın tarzını deneyebilir. Siyasi, askeri alana taşırılmadan, kendi evinde kalabilecek bir kadınla görevlerine ihanet etmeme temelinde kul evliliklerine izin verilebilir. Ama tekrarlıyorum. Bu evlilikler düzen evliliÄŸi olup, siyasi ve askeri alana bulaÅŸtırılamaz. Aksi halde feodal ve kapitalist yaÅŸamın köleleÅŸtirici etkisine ortam ardına kadar açılmış olur. Düzen ordularında bile bu yaÅŸanmaz.” sf. 312
 
“Tekrar söylüyorum: Siyasi mesele yapmadan köylü, kentli, küçük burjuva evlilik sahibi olanlar ve yeni kurmak isteyenler görevlerine hakkıyla baÄŸlı olmak kaydıyla sınırlı olarak örgüt tarafından izinle bu iliÅŸki içine girebilir. Keyfi bireysel kararla olamaz. Dönem sadece fiziki soy sürme deÄŸil, öncelikle zihni, siyasi, yurtsever ideallerimizin zafere koÅŸması dönemidir. Bunun asgari koÅŸulları saÄŸlanmadan, karı koca, çocuklar, aÅŸk sadece baÅŸa beladır. Sonuna kadar aÅŸka saygılıyım. Ama ona götüren felsefe ve eylem olamadan da sonuna kadar kendini kandırmaya hayır. Bu kavramlar çerçevesinde pratik geliÅŸmelerin daha da özgürleÅŸtirip özlediÄŸimiz gerçek sevgi ve aÅŸkın yolunu açacağına inanıyorum.” sf. 313
 
Ana hatlarıyla aile ve kadına dair görüÅŸleri bu minvalde olan Öcalan iki noktada mevcut feminist hareket uymayan tespiti de vardır.
 
 
Ä°lki LGBT’yi anormal görmesidir. Sebebi ise onun tabiriyle “evrimsel biyoloji”ye ters olmasındandır. Herkes LGBT olsa insanların soyu kurur. Ancak LGBT hakkında tam ne düÅŸünmektedir, bilemiyoruz. Daha doÄŸrusu HDP’nin LGBT desteÄŸi sebebiyle çok menfi bir kanaati olmadığı söylenebilir. Fakat kendisi bizzat ne diyor, ayrı bir araÅŸtırma konusu. Bu kitabında tek bir yerde, kısa bir misalin içinde ifade eder:
“Hayvansal geliÅŸme bitkisel geliÅŸmenin bir sonucudur. Diyalektik iliÅŸki böyledir. Çünkü ilk hayvanın yiyecek bir hayvanı yoktur. O bitkiyle beslenecektir. Etle beslenmeye bir sapma gözüyle bakmak gerekir. EÄŸer tüm hayvanlar birbirini yeseydi, canlı hayvan türü hiç oluÅŸmazdı. Bu evrim kuralına da aykırı bir geliÅŸmedir. DoÄŸanın esaslı eÄŸilimlerinden her zaman sapmalar çıkar. Ama sapmaları esas haline sokarsak, hangi türe iliÅŸkinse o türün soyu kurur. Bu olgunun en çarpıcı ifadesi toplumsal olmamak kaydıyla çift cinsellik yaÅŸayanlardaki durumdur. Herkes çift cinsel, dolayısıyla homoseks iliÅŸkisinde olursa, insan soyu kendiliÄŸinden kurur. Bu kısa izah bile avcı ve savaÅŸçılığa dayalı toplumsal geliÅŸmenin çarpıklığını gayet iyi dile getirmektedir.” sf. 20
“Aile dağılıyor, zina ve ahlaksızlık artıyor”
 
Ä°kincisi; kapitalizmin ÅŸekillendirdiÄŸi feminist hareketler desteklediÄŸi global sistem, dünyada bir kaos ortamı oluÅŸturmakta her ÅŸeyin dengesini bozmaktadır:
 
“DiÄŸer yandan müthiÅŸ üretim teknikleriyle arz fazlası emilememektedir. Sorun kıtlık deÄŸil tersidir. Bir yandan kıtlıktan beter açlık yaÅŸayan muazzam bir nüfus, diÄŸer yandan daÄŸ gibi yığılmış arz fazlası her ÅŸey. Bundan daha çarpıcı kaos niteliÄŸi oluÅŸamaz. Yine kanser gibi büyüyen ÅŸehirleÅŸmeler söz konusudur. Sosyolojik anlamda ÅŸehirle alakası olmayan toplumsal kanserleÅŸmenin en açık örneklerinden biri ÅŸehir büyümeleridir. Åžehirler hem köyleÅŸerek hem de anlamı dışında büyüyerek ÅŸehir olmaktan çıkıyor. Kaos ÅŸehirde daha yoÄŸun yaÅŸanmaktadır. Toplum toptan metalaÅŸmaktadır. Alım satım konusu olmayan hiçbir deÄŸer kalmamıştır. Kutsallık, tarih, kültür, doÄŸa, her ÅŸey metalaşıyor. Bu gerçeklik de toplumsal kanserleÅŸmedir ve kaosa götürür…
…Kapitalizmin nüfus politikası, ‘insan ne kadar deÄŸersizleÅŸirse o kadar çoÄŸalır’ ilkesine dayanmaktadır. Kapitalizm varoldukça nüfus sorunu ağırlaÅŸarak devam edecektir. Nüfus patlaması kaosu büyüten özelliklerin başında gelmektedir. Sistemin zıt kutbunda yer alan toplum yapılanmaları da benzer bir dökülmeyi, karmaÅŸayı yaÅŸamaktadır.” sf.97
Kapitalizmin yaptığı her ÅŸey ailenin dağılmasına, kadınlarla alakalı problemlere, “toplumsal ahlak”ın bozulmasına sebep olmaktadır. Åžu aÅŸağıdaki satırları yazan Öcalan’ın ifadeleri, bugün Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin neticeleri(ÅŸiddetin, boÅŸanmaların daha da artması, evliliklerin azalması vs.)  ile birlikte düÅŸünülünce, aslında bu sözleÅŸmenin Kapitalist bir proje olduÄŸu da ifade edilmiÅŸ olmuyor mu?
En baÅŸta aile, tarihinde en yoÄŸun dağılma sürecindedir. Evliliklerin yarıya yakını bozulmakta, ahlaki olmayan kontrolsüz cinsel iliÅŸkiyi çığ gibi büyütmektedir. ‘Kutsal evlilik’ bitmiÅŸ sayılmaktadır. Çocuk, yaÅŸlılar, ana baba iliÅŸkileri, aileyle baÄŸlantılı dağılmanın acı kurbanları olarak, toplumsal açıdan en anlamsız, bozuk duruma düÅŸmüÅŸ bulunmaktadır. Kadın üzerindeki en eski baskı ve istismarlar açığa çıktıkça, kadın sorunu da tam bir krize dönüÅŸmektedir. Kadın kendini tanıdıkça, düÅŸürülmüÅŸlüÄŸüne duyduÄŸu öfkeyle tam bir kaos iliÅŸkisinin en etkili nesnesine de dönüÅŸmektedir. Kadın çözülmesi toplum çözülmesine, toplum çözülmesi de sistem çözülmesine yol açmaktadır.
 
Toplumsal ahlakın çok kıt durumu da genel ahlaksızlığa gösterge olmaktadır. Tüketilen ahlak kurumu adeta zincirinden boÅŸalmış bir bireyciliÄŸe ve toplumsal deÄŸerlerin tahribine yol açmaktadır. Ahlaklılık kapitalizm açısından ‘enayilikle’ eÅŸ tutulmaktadır. Ahlaki temelini, yani vicdanını yitiren bir toplum ancak kaos halini ifade eder. BaÅŸka türlü tanımlanamaz. Devletin sosyal politikalarla önlemeye çalıştığı toplumsal sorunlar kaynak kıtlığı ve kapitalizmin genel yapısı nedeniyle çözüm bulamamakta, sorunlar daha da büyümektedir. “ Sf. 97
 
KJB Kurultayı
 
 
Netice olarak Öcalan’nın görüÅŸleri istikametinde PKK-YPG ve bunları besleyen kaynaklar(stk’lar, partiler, yayınlar) feminist harekete destek vermiÅŸler ve çeÅŸitli yorumlar geliÅŸtirmiÅŸlerdir. 1.Kadın Özgürlük Kurultayı Raporu bu minvalde alınan kararları ihtiva eder:
 
2005 yılında, bu kurultay raporuyla KJB adlı bir teÅŸkilatı kurduklarını da ilan etmiÅŸlerdir. Åžu linkte diÄŸer pek çok kadın teÅŸkilatı arasında da ismi geçmektedir: PKK’ya baÄŸlı gruplar listesi
 
Öcalan’ın yukarıda verdiÄŸim bütün fikirlerini KJB harekete geçirmek üzere kurulmuÅŸtur. Bunu raporda da açıkça ifade ediyorlar: 
 
Bu rapor Öcalan’ın birebir aynısı ve bazı noktalarda geliÅŸtirilmiÅŸ halidir.  KJB 2005’de ÅŸurada ifade ettikleri görevlerini yerine getirmiÅŸ gibidir. “ErkeÄŸi dönüÅŸtürme projesinin uygulanmasından kendini sorumlu görmek” de bunlardan biridir:
 
Kimlerle, nasıl yapıldı bu ittifaklar?
 
En dikkat çeken kısım ve bu yazının düÄŸüm noktası da “Ä°TTÄ°FAKLAR” baÅŸlığı altında yazılanlardır. 2005 senesinden bugüne, bu mesele hakkında yani PKK-KJB-YPG ve Feminist STK’ların resmi-gayri resmi baÄŸlantıları daha sistematik, derinlemesine araÅŸtırılmalıdır. Ä°deolojik tesir haritaları çıkarılmalıdır.
 
Bugün Ä°stanbul SözleÅŸmesi’ne en çok HDP’nin sahip çıktığını görüyoruz. Acaba neden?
 
KJB’nin ve diÄŸer örgüt mensubu feministlerin, bu ve benzer rapor, kitap makalelerinde sundukları pek çok argüman ve tezi bugünki çoÄŸu feminist derneklerin yayınında, sitesinde okuyor, görüyoruz.
 
YPG’nin bugün kadın birlikleri de vardır ki YPJ ismiyle ayrı bir komuta zincirinden oluÅŸuyor. Kadın hakları, özgürlük, mücadele vs. gibi feminist argümanlarla pek çok kadın cepheye sürülmüÅŸtür. Bilhassa 90’lı yıllarda daÄŸda nasıl ÅŸartlarda, hangi muamelelerle karşılaÅŸtıklarıysa tam bir muammadır. Hangi feminist dernek daÄŸa çıkarılan kadınlar hakkında çalışma yapmıştır?
 
Her ne kadar Åžemdin Sakık gibi PKK içindeki isimler, kadınlara dair pek çok skandalı anlatmış olsalar da, PKK’lı feministler ve sempatizanları tarafından ÅŸiddetle reddedilmektedir.
 
Bugün dünyaya YPJ, DEAÅž gibi dinci, gerici, yobaz bir terör grubuna karşı mücadele veren kadın kahramanlar olarak servis ediliyor. Feminist hareket üzerinden dünya genelinde bu minvalde yürüttükleri bir propaganda vardır. Soeurs d’Armes adlı Fransız yapımı filmde de bu iÅŸlenmektedir. Aynı ÅŸekilde Hollywood tarafından çeÅŸitli filmlerin hazırlandığı da basına yansımıştır. (Fransız yönetmenin film hakkında röportajı)
 
 
Son söz olarak bugün Türkiye’de yürütülen feminist hareket içinde hem ideolojik hem de STK cihetiyle PKK tesiri hiç hafife alınmayacak derecededir. Demokratik haklar yönüyle fikirlerin ifade edilmesinde bir problem yok. Ancak bazıları tarafından isyana teÅŸvik, savaÅŸ, kavga vs. özendirilmekte, ÅŸiddete sevkeden bir dil kullandıkları görülmektedir. Âdeta ülkede bir kaos olması için mücadele vermektedirler.
 
Ä°stanbul SözleÅŸmesi sonrasında daha da artan feminist STK’lardan hangileri PKK istikametinde ideolojik faaliyet yürütüyor? Feminizmin içinde hangi fraksiyonlar bu hareketi destekliyor?
Konu bu cihetten araÅŸtırılmalı ve acil bir haritası çıkarılmalıdır.
 
 
Müellif: Bahadır BÄ°lge / Kelambaz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.