Esad Coşan'ın Kaleminden: Gıybet bizim en yaygın hastalığımız
Follow @dusuncemektebi2
İslâm dini, bir şahsın üzerinde olmayan bir kötülüğü söylemeyi yasak ettiği gibi --çünkü bu apaçık bir iftira olur-- hakikaten sahip olduğu kötü vasıfları veya işlediği bir hatayı söylemeyi, yazmayı da yasak etmiştir. Mü'minler hakkında hüsn-i zan beslemek, varsa kusurlarını örtmek, gizlemek içtimaî ve bilhassa manevî kazancı çok yüksek olan amellerdendir
Süfyan b. Hüseyin der ki:
"Bir gün Ä°yâs hazretlerinin meclisinde bir adamı çekiÅŸtirerek bazı kötü fillireni beyan ettim. Ä°yâs hazretleri bana:
_ Sen cihad ve gazâ kasdıyle Rum (Yani Anadolu) cihetine gittin mi? dedi.
_ Sind, yahut da Hint taraflarında cihâda azîmet ettin mi?
_ Oralara da gitmedim, diye mukabele ettim.
_ Senin elinde Rum, Sind ve Hind ahalisi olan kâfirler selâmet bulmuÅŸlar iken, mü'min kardeÅŸin niçin selâmet bulmuyor? Bundan sonra bir daha bu ÅŸekilde sözler söyleme, diyerek bana hayatım boyunca unutamayacağım bir ders verdi.
Åžahısların gıyabında, aleyhlerinde konuÅŸmamaya azmedip karar verdiÄŸimiz olmuÅŸsa, bunu tatbik etmenin zorluÄŸunu çok iyi bilirsiniz. Hazır olmayan bazı zevattan bahsedilen nice toplantılarda hem prensibimizi bozmamak, hem de mecliste nâhoÅŸ, sıkıntılı ve muhtemelen kalb kırıcı bir hava husule getirmemek için olanca gayretinizi sarf etmiÅŸ, bizzat kendiniz sıkıntıya düÅŸmüÅŸsünüzdür. Bazan da böyle bir muhavereye farkında olmadan, gayr-i ihtiyari kendimizi kaptırır, konuÅŸmanızın ta ortasında durumumuzu idrak eder, gafletinize ÅŸaÅŸarsınız. Bu nedenle böyledir? Bu fena fiile neden bu kadar tutkunuz? Çünkü insan ruhunda, ÅŸahısların bilinmeyen taraflarını bilmek, hareketlerindeki asıl niyeti keÅŸfetmek, saklamaya çalıştığı kusurları ortaya dökmek, binaenaleyh o zatın o kadar melek, o kadar hürmete layık, o kadar kıymetli kimse olmadığını (!) isabet etmek hususunda dayanılmaz bir temayül saklıdır. Biz insanlar "en temiz vicdanda gizli bir leke" farketmek isteriz. Halbuki bunun içtimaî zararları çok büyüktür. Çok muhtaç olduÄŸumuz tesanüdü yıkar, ÅŸahısları birbirinden soÄŸutur, itimadları zedeler, darılmalara yol açar. Bazan aksi tesir de yaparak, kusur iÅŸlimiÅŸ olan ÅŸahısların bunlar üzerinde ısrarına ve hatta kötü insanlar safına kaymasına sebep olur. Ä°tiraf edelim ki hepimiz, güzel yazı yazıyorsak, resme hevesimiz varsa, herhangi bir sahada kendimizi yetkili hissediyorsak... bu, muhitimizden bize karşı bu yolda bir kanaat beslendiÄŸi ve izhar edildiÄŸi içindir. Yine bunun gibi eÄŸer hakikaten iyi insan isek bunu biraz da etrafımızdakilerin bizi iyi bilmesine, iyi zannetmesine borçluyuz.
Ä°ÅŸte bütün bu sebeplerden Ä°slâm dini, bir ÅŸahsın üzerinde olmayan bir kötülüÄŸü söylemeyi yasak ettiÄŸi gibi --çünkü bu apaçık bir iftira olur-- hakikaten sahip olduÄŸu kötü vasıfları veya iÅŸlediÄŸi bir hatayı söylemeyi, yazmayı da yasak etmiÅŸtir. Mü'minler hakkında hüsn-i zan beslemek, varsa kusurlarını örtmek, gizlemek içtimaî ve bilhassa manevî kazancı çok yüksek olan amellerdendir.
Yukarıdaki fıkra, bir kimsenin gıyabında, onun, duyunca üzüleceÄŸi kusurlarını söylemek hatasına düÅŸenlere verilecek cevapların, yapılacak ikazların en mükemmeli, en nezih ve en zarif numûnelerinden biridir.
Müellif: Esad ÇoÅŸan / Ekim 1984
Henüz yorum yapılmamış.