Sosyal Medya

Digital Haçlı Savaşları çağında stratejimiz ne olacak?

11. yüzyıl sonunda Keşiş Pierre L’Hermit’in başlattığı Haçlı Seferleri artık dijital yollarla yapılıyor. Okan Özbay ve Murat Dağıtmaç’ın birlikte kaleme aldıkları “Dijital Haçlı Seferleri”nde de bu konuya değiniyor.



18. yüzyılda basılı materyallerden gazetelerin yaygınlaşmasıyla bir nevi halkın sesi geniş kitlelere ve yetkili kişilere duyuruluyordu. 21. yüzyılda bu etki devam etse de artık günümüzde sosyal medya, gazeteleri gölgede bırakmıştır. Okan Özbay ve Murat Dağıtmaç’ın birlikte kaleme aldıkları “Dijital Haçlı Seferleri”nde de bu konuya değiniyor.
 
Sosyal medyadaki hızlı değişim teknolojik dönüşümle beraber günlük hayatımızın vazgeçilmez öğeleri arasında yerini aldı. Kimine göre işleri kolaylaştırma kimine göre zaman israfı kimine göre bağımlılık… Ama bunların en önemli etkilerinden biri de teknik alt yapı ve süreçlerin gidişatı değil Batı’nın “Zamanın ruhu”na sahip olma mevzusudur. Zamanın ruhuna sahip olmak isteyenlerin merkez yeri ise Kaliforniya Silikon Vadisi ve bazı Uzak Doğu ülkeleridir. Eski dönemlerde klasik medyada söz sahibi olanların belirli bir sermayeye sahip olması gerekirdi. Bu durum medyanın tekelleşmesine sebep oluyordu. Sosyal medyanın gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla herhangi bir topluluk ya da birey üretici duruma geçti. Sıfır maliyetle bir web sitesi, blog, twitter hesabı oluşturabiliyor artık. Fakat sosyal medyada en yaygın olanlarının yazılımlarının, sürümlerinin neredeyse tamamının sahibi, bahsedilen Silikon Vadisi ve bazı Uzak Doğu ülkeleri olmuştur. Bu durumda insan nesneleşirken özne iptal edilmiştir. İşte dijital çağın arkasında belirli insanların dünya görüşü, gelecek planları da yatmaktadır. 11. yüzyıl sonunda Keşiş Pierre L’Hermit’in başlattığı Haçlı Seferleri artık dijital yollarla yapılıyor. Osmanlı’dan sonra Batı eksenli eğitim hamlelerimizin beraberinde getirdiği eziklik, ötekilerin üstünlüğü, başarısızlık psikolojisi Türk milletine yansıtılmıştır. Modern anlamda Haçlı Seferleri günümüzde “Onların istediği şekle bürünme” olarak devam etmektedir.
 
 
Dijital cihazlara ve olanaklara erişim
 
Murat Dağıtmaç’ın belirttiğine göre; Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) tarafından 143 ülkede araştırılan “Küresel Ağlanma Endeksi”nde Türkiye 2016 verilerine göre, dijital ve ağ teknolojilerine uyum konusunda 48. sıradadır. Dijital cihazlara ve olanaklara erişim konusunda dünyadaki en iyi ülkeler arasındadır. Ancak dijital dünyanın gerektirdiği becerilerin kazandırılmasında 80. sıraya düşmektedir. Aynı şekilde dijital teknolojilerin yarattığı sosyal etki konusunda 63. sıradadır. Bu veriler gösteriyor ki bilinçli bir şekilde ülkemiz belirli şahıs, grup ve/ya kuruluşların hain planlarına maruz kalmaktadır. Bu sebeple Türk milleti sosyal medyayı bilinçsiz kullanmaktan uzak durmalı, millî menfaatler doğrultusunda kullanmanın yollarını aramalıdır.  Yazarların üzerinde vurguladığı gibi: “Batı tipi dijital kültür yerine yerli ve millî bir dijital kültür oluşturmak zorundayız. Dijital din, bugün en büyük tağut olarak karşımıza çıkmak üzeredir.” İnternet araçlarını ve mobil araçlarını kullanma açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız, dijital pazarlama fikirlerinde her yıl birincilik ödülleri almaktayız ama millî üretimde, dijital öğrenme yazılımlarında dünyada ilk beş yüze giren Türk şirketleri bulunmamaktadır. Eğer “Anadolu çocuklarını millî dijital kültürlerle büyütmezsek, dijital dönüşümde söz sahibi olamazsak, çocuklarımızın ruhunu ele geçiren Batıyla mücadeleyi mutlaka kaybedeceğiz.” Mücadeleden zaferle ayrılmanın yolu ise dijital liderlerin bu davayı dert edinmeleridir.
 
Teknolojinin hayatımızı tesir altına alması derinden ve gizliden değil göz göre göre olmaktadır. Aile, kültür, inanç, ekonomik, dil olarak da değişim hızlı bir şekilde olmaktadır. Artık sosyal medya insanları; ne yiyeceği, ne giyeceği, nasıl bir ev hayatında rahat bulacağı, hangi partiye oy vermesi gerektiği, hangi bilgiye daha çabuk ulaşabileceği konusunda yönlendirmeye başladı. Sanal ortamda arkadaşlıklar kuruluyor, medya trolleri insanları yönlendiriyor. Medya insanların sorunlarına, arayışlarına karşılık vereceği iddiasında bulunurken kendi maddî gücünü de arttırmaktadır. Teknolojiyle ilgili bir ülkeyiz ama bu geleceğimiz için ne derece sağlıklı? Sosyal medyayı kullananların bilgileri, dijital hâkimiyeti elinde bulunduran üst akıllar tarafından bilinmektedir. Elbette dijital çağın gerisinde yaşamak mümkün değil ama bunu İslâm ahlâkıyla barışır hâle getirmek her Müslümanın vazifesi olmalıdır. Ki bu sorun sadece İslâm dünyasının değil çoğu ülkenin de sosyolojik sorunu. Mesela, insan DNA’sını robotlara yerleştirme planları yapılmaktadır. Yazarlar; “Dijital dönüşümde makinelerin, robotların dönüşmesi, gelişmesi gerekirken, yoksa insanlığımız mı dönüşüyor?” sorusuyla okuru vicdani bir muhasebeye davet etmektedir.
 
Televizyonların evlere girmesi (1968), internetin yaygınlaşması (1980’li yıllar) ve Türk Telekom’la birlikte (1994) sosyal medyanın hâkimiyeti ivme kazandı. Chat programlarıyla sosyal ilişkilerimizin kültürel seyri de değişti. Çok hızlı gelişen bilgi-iletişim sektörüne ayak uydurmakta zorlanıldı. Beyin göçünün de Batı’ya yönelişi ülkemizde gerekli alt yapının oluşumunda gecikmeye sebep olan problemler arasındadır. ABD kaynaklı, sahibi Yahudi olan Facebook, devamında Twitter vb. birçok yazılımlar gerçekleştirdi. Masumca görünen bu icatlar, aslında devasa bilgi depolarıdır. Yazarlar, kültür-medeniyet ilişkisini ele alarak insanların dijital dünyayla irtibatlarına değinmektedirler. Sık sık medyanın insan zihninde ve bireyin kendisi-çevresi ile etkileşimin olumlu ve olumsuz yönleri vurgulanmaktadır. Eserin üçüncü bölümünde “dijital” kavramının kültür, teknoloji, insan kavramlarıyla birlikte el alınmıştır. Eserin sonlarına doğru “Dijital Haçlı Seferleri’ne karşı nasıl başarılı olacağız?” sorusuna, dijital liderlerin önceliğinde İslâm ordusuyla, Anadolu irfanın ışığıyla cevabı verilmektedir.
 
Müellif: Ahmet Kılıç / Kitabın Ortası dergisi, Ocak 2020, sayı 34.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.