Sosyal Medya

Hayatın içinde kadının karşı cinse tahakkümü

İki roman okudum; kadının rol yapma kapasitesine dairdi. Rol sahnede olduğunda sıkıntı yok. Ama gündelik hayata dâhil olabilmek için rol yapmak zorunda kalmak, kendi dışına çıkmak, kendi dışında yaşamak... İşte bu büyük sıkıntı.



I-
 
Treni kaçırdık. Onlar, yani 25 yaÅŸlarındaki bir genç kız ile delikanlı treni yakalamak için deÄŸil de sanki arkalarından kovalayan varmışçasına koÅŸtu. Ben kaçıracağımı peÅŸinen bildiÄŸim için nefesimi beyhude tüketme giriÅŸiminde bulunmadım. Havanın ayaza çalan halinden korunmak için çantamdaki ÅŸalı çıkardım. Metal bankın üzerine oturdum. Eskiden yani çocukluÄŸumun istasyonlarında banklar ahÅŸap olurdu. Oturur oturmaz böyle ürkütmezdi insanı.
 
Delikanlı, üÅŸüyorum diyen kızıl saçlı genç kıza montunu vermeyi teklif etti. Genç kız bir tv dizisi ve o dizideki kahramanın adını söyledi. BilmediÄŸim için aklımda yer etmedi. (Üzerine yazacağımı düÅŸünseydim bir ÅŸekilde aklımda tutmaya çalışırdım. O sıra yazmak gibi bir niyetim yoktu. Åžimdi baÅŸka bir anın hatırlanmasıyla gelip kalemime yerleÅŸtiler.)
 
Delikanlı güldü.
 
Kız, “Montumu vereyim diyorsun sonra da mal mal bakıyorsun” dedi.
 
Eskiden kızlar romantik olurdu. Yani filmlerde. Son günlerde bazı kızları harbilik ile ezer geçerim bir kabalık arasında salınır görünce, yıllar sonra bu haller üzerine yazılmış “Yeni bir kadın akımı doÄŸuyordu” baÅŸlıklı makaleler okuyacak mıyız diye düÅŸündüm.
 
Kim söylüyordu, “Hiçbir çaÄŸ kendi zamanında anlaşılmaz” diye.
 
5-6 yıl önce yakası baÄŸrı açılmamış küfürleri genç kız aÄŸzından duyunca epey ÅŸaşırmıştım. Mini etekli lise öÄŸrencisi genç kız, metroda benim yaşımda olan bütün kadınları ÅŸaşırtmıştı ettiÄŸi küfürlerle. Birkaç ay önce baÅŸörtülü bir genç kızın, mini etekli kızın ettiÄŸi küfrün kısaltılmış halini tekrarlaması kimseyi ÅŸaşırtmadı. Küfrün kısaltılmış halini bilmediklerinden olabilir mi? Ya da beÅŸ altı yıl içinde küfür bu kadar mı normalleÅŸmiÅŸti. “Ä°nternet dizileri”nde küfürsüz bir sahne neredeyse yok.
 
Biz, orta yaÅŸlı yolcular, kısaltılmış küfürleri bilmesek de baÅŸörtülü kızın arkadaÅŸları biliyordu. Yani küfür yerini bulmuÅŸtu.
 
Kızıl saçlı genç kıza montunu teklif eden delikanlı bir mısra okudu: AÄŸaçlar kuÅŸ gibi gülerdi/ Bir rüzgâr aklımı alırdı.
 
Sanki bir yarışma programındaymışız gibi, Atilla Ä°lhan, üçüncü ÅŸahsın ÅŸiiri dememek için kendimi zor tuttum.
 
Genç kız, “O ne ya! KuÅŸlar gülüyor mu ki!” dedi, “Nerden buluyorsun bu mal ÅŸeyleri!?”
 
Tiren gelinceye kadar kızın cümle içinde kullandığı bütün “mal”ları saymaya karar verdim. Åžimdilik etti iki.
 
Delikanlı “Bugün sana çok yardımcı olduÄŸumu kabul etmek zorundasın” dedi.
 
Kız hayır anlamında gergin bir şekilde başını sağa sola salladı.
 
Bu delikanlı, bu kızın kahrını niye çekiyor ki diye düÅŸündüm. DeÄŸiÅŸen aÅŸk anlayışı mı?
 
Tam tirene binecek iken bir çift daha geldi.
 
Yeni gelen kız, bizim her ÅŸeyi “mal” bulan kızımıza sordu: “Nasıl hazır mısın?”
 
“Eh iÅŸte. UÄŸraşıyorum ama hiç havaya giremedim. Bu rolü de kapamazsam beni kolayına toparlayamazsınız haberiniz olsun.”
 
Gençler tiyatro bölümü öÄŸrencisi mi?
 
Biraz önce ÅŸahit olduÄŸum haller kızın rolüne hazırlık için ön çalışma ise, acaba kızın gerçek hali nasıl?
 
-II-
 
Kızın “gerçek hali”ni niye merak ediyorum? Biraz önce rastladığım davranışlar onun rolüne dâhil ise ne kadar sanatkâr olduÄŸunu mu ölçeceÄŸim? Ölçmek ne iÅŸime yarayacak? Niye baÅŸkasının davranışları ile bu kadar alakalıyız? Niye hayretin bütün tonlarını kendimize deÄŸil de bize en uzak olana, belki de hiç karşılaÅŸmayacak olduÄŸumuz kiÅŸiye yöneltiyoruz?
 
Dizi filmlerde bir cümle var: Kendim için kahve yaptım sen de ister misin?
 
DoÄŸrudan kahve ister misin diye sormak yerine niye kendini merkeze alıyor diye düÅŸünmüÅŸtüm ilk duyduÄŸumda. Kötü bir tercüme deyip kabullenmek zorunda kaldım.
 
Åžimdi o cümleden kopya çekiyorum: Yukarıdaki tanıklığımı “yerleÅŸtirmek” üzere “kendim için” J. Berger’in satırlarına gittim. Ä°ster misiniz? Buyurun o halde:
 
“Kadın olarak doÄŸmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çevrelenmiÅŸ bir yerde doÄŸmak demektir. Kadınların toplumsal kiÅŸilikleri, böylesine sınırlı, böylesine koÅŸullandırılmış bir yerde yaÅŸayabilme ustalıklarından dolayı geliÅŸmiÅŸtir. Ne var ki bu, kadının öz varlığının ikiye bölünmesi pahasına oluÅŸmuÅŸtur. Kadın hiç durmadan kendisini seyretmek zorundadır. Hemen hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır. Bir odada yürürken ya da babasının ölüsünün baÅŸucunda aÄŸlarken bile ister istemez kendisini yürürken ya da aÄŸlarken görür. ÇocukluÄŸunun ilk yıllarından baÅŸlayarak hep kendi kendisini gözlemlemesi, bunun gerekli olduÄŸu öÄŸretilmiÅŸtir ona. Böylece kadın içindeki gözleyen ve gözlenen kiÅŸilikleri, kadın olarak onun kimliÄŸini oluÅŸturan ama birbirinden ayrı iki öge olarak görmeye baÅŸlar” (J. Berger, Görme Biçimleri, sh. 46).
 
Toprağı bol olasıca Berger’in cümlesini durmadan tekrarlıyorum: Kadın hiç durmadan kendisini seyretmek zorundadır. Hemen hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır.”
 
BeÅŸinci tekrarda aradığımı buluyorum. Asyalı yazarlara ait iki roman okudum. Ä°kisi de otistik kadının rol yapma kapasitesine dairdi. Rol sahnede olduÄŸunda sıkıntı yok. Ama gündelik hayata dâhil olabilmek için rol yapmak zorunda kalmak, kendi dışına çıkmak, kendi dışında yaÅŸamak... Ä°ÅŸte bu büyük sıkıntı.
 
Meraklısı için not:
 
Yukarıda bahsi geçen romanlar: Vejetaryen ve Kasiyer.
 
 
Müellif: Fatma BarbarosoÄŸlu / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.