Avusturya’da yeni hükümet müslüman karşıtı politikasını sürdürmekte kararlı
Follow @dusuncemektebi2
Başbakan Kurz, Avusturya’da ilk kez Entegrasyon Bakanlığı kurulmasını kararlaştırarak, son birkaç yıldır tutarlı şekilde sürdürdüğü aşırı sağcı siyasetini Müslümanlar, Türkler ve diğer yabancılar üzerinden devam ettirme imkanını da kazanmış oldu.
Avusturya’da geçtiÄŸimiz Eylül ayında gerçekleÅŸtirilen seçimlerde hiçbir parti tek başına hükümet kuracak sayıda milletvekili elde edememiÅŸti. Bunun üzerine CumhurbaÅŸkanı Alexander Van der Bellen, aldığı yüzde 37,5 oyla seçimlerden galip çıkan Avusturya Halk Partisi (ÖVP) lideri Sebastian Kurz’u hükümeti kurmakla görevlendirmiÅŸti. Kurz da koalisyon ortağı olarak yükseliÅŸe geçen Werner Kogler liderliÄŸindeki YeÅŸiller Partisi’ni (Die Grünen) seçti.
Halk Partisi-YeÅŸiller koalisyon hükümetinin programı, Avusturya’da Müslüman ve Türk karşıtlığının hız kesmeden sürdürüleceÄŸine iÅŸaret ediyor. Anlaşılan o ki Ä°slamofobik ve Türkofobik tutum, Avusturya toplumunun görece daha ılımlı kesimi olarak bilinen sol cenaha da yayılacak.
YeÅŸil pardösülü aşırı saÄŸcı hükümet
Genel BaÅŸkan Werner Kogler’in pragmatist bir tutumla ne pahasına olursa olsun hükümette yer alma isteÄŸi, YeÅŸiller’in kendi içinde de ÅŸimdiden tartışma konusu haline gelmiÅŸ durumda. Bu da Kogler’in aşırı sağın tüm taleplerini kabullenmeye hazır olduÄŸu izlenimini uyandırıyor. Fakat YeÅŸiller destekli bir ÖVP azınlık hükümetinin, geçmiÅŸteki ÖVP-FPÖ hükümeti gibi hem söylemde hem de uygulamada aşırı saÄŸcı bir hükümet olması beklenmiyor. Bununla birlikte ÖVP’nin zaten temsil ettiÄŸi liberal iÅŸ ve sanayi çevrelerinden gelecek tepkiler nedeniyle sahiplenemeyeceÄŸi çevre odaklı bir bakanlığı YeÅŸiller’e vererek hem bu “yükten” - maliyetten- kurtulduÄŸu hem de bu partiyi “oyaladığı” iddia ediliyor. Nitekim ÖVP lideri Kurz’un tek başına iktidar olmak için, bir süredir asıl hedef kitle olarak belirlediÄŸi FPÖ seçmenlerinin beÄŸenisini kazanmak üzere çalıştığı biliniyor. Kurz bu hedefe ulaÅŸmak için, Avusturya’daki aşırı saÄŸcı söylem ve eylemlerin gerçek adresinin kendi partisi olduÄŸu fikrini beyinlere kazıyor. Bunun yanı sıra Kurz, FPÖ seçmenine ya da daha çok diÄŸer partilere tepki olarak bu partiye yönelen seçmenlere, ÖVP’ye oy verdiklerinde aşırı saÄŸcı tutumlarına raÄŸmen toplumda aÅŸağılanmayacakları hissini de vermeye çalışıyor.
Sebastian Kurz’un stratejisi
BaÅŸbakan Sebastian Kurz’un YeÅŸiller ile yaptığı koalisyon görüÅŸmelerinden stratejik bir zaferle çıktığı görülüyor. Toplamda 15 üyenin yer aldığı yeni Avusturya hükümetinde YeÅŸiller dört, Halk Partisi ise 11 bakanla temsil ediliyor. Stratejik bir hamle yapan Kurz, YeÅŸiller’e bu partinin en temel ajandalarından biri olan çevre temasına ek olarak içinde ulaşım, altyapı, enerji, teknoloji ve inovasyon konularını da barındıran bir çeÅŸit “Süper Bakanlık” verirken, karşılığında YeÅŸillerin ikinci temel ajandası olan entegrasyon meselesini kendi partisinin uhdesine aldı. Sebastian Kurz bu hamlesinin yanı sıra, Avusturya’da ilk kez Entegrasyon Bakanlığı kurulmasını kararlaÅŸtırarak son birkaç yıldır tutarlı bir ÅŸekilde sürdürdüÄŸü aşırı saÄŸcı siyasetini Müslümanlar, Türkler ve diÄŸer yabancılar üzerinden devam ettirme imkanını da kazanmış oldu. Bu çerçevede Entegrasyon Bakanlığı için Müslüman karşıtı adımlarıyla bilinen Susanne Raab gibi bir ismi seçerek ÖVP-FPÖ hükümeti döneminde izlenen aşırı saÄŸcı siyasi uyumun devam ettirileceÄŸinin de sinyallerini vermiÅŸ oldu. Kurz, YeÅŸiller Partisi ile oluÅŸturacağı hükümetin sona ermesini arzu ederse, en kolay çatışma çıkaracağı mevzunun YeÅŸiller’in yumuÅŸak karnı olan entegrasyon meselesi olacağını biliyor. Kendisi için uygun ortamı bulduÄŸunda, Raab aracılığıyla, genel olarak yabancı karşıtı skandal bir taleple gündem oluÅŸturarak ya YeÅŸiller’in bu gündeme itiraz etmelerini saÄŸlamaya çalışacak ya da onları iyice baskılayarak marjinalleÅŸmelerine zemin hazırlayacaktır. Böylelikle koalisyon hükümetinin dengelerine yönelik kontrol Kurz’un elinde olacaktır. Aynı ÅŸekilde Kurz, yukarıda ifade edilen senaryoyu gerçekleÅŸtirirken FPÖ oylarının da kendi partisine doÄŸru kayacağını ÅŸimdiden hesap etmiÅŸ görünüyor.
Avusturya Müslümanları için ne deÄŸiÅŸecek?
Sebastian Kurz’un Entegrasyon Bakanı olarak görevlendirdiÄŸi Susanne Raab’ın yakın zamanda yaptığı açıklamalardan, dil meselesinin uyum konusundaki ağırlığını korumaya devam edeceÄŸi anlaşılıyor. Bu ise yeni bir durum deÄŸil. Ancak Raab’ın yeni olarak nitelendirilebilecek adımlarının başında, göçmenlere verilmesi planlanan “deÄŸerler kursu” geliyor. ÖVP tarafından yapılan bir açıklamada, Raab’ın “siyasal Ä°slam ve paralel topluluklara karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceÄŸi” belirtildi. Nitekim Raab’ın “Burka yasağı” gibi ülke içinde belki en fazla yüz kiÅŸiyi ilgilendirebilecek bir meseleyi siyasallaÅŸtırarak Avusturya’daki aşırı saÄŸcı ajandaya sahip çıkmakta baÅŸrolü üstlendiÄŸi görülüyor. Açılması planlanan “deÄŸerler kursunun” da bu mücadele çerçevesinde düÅŸünülmesi gerekiyor. Bu geliÅŸmeler bize Raab tarafından izlenecek siyasal tutumun halihazırdaki aşırı saÄŸcı pratiÄŸin bir tür devamı niteliÄŸinde olacağına iÅŸaret ediyor. Aynı ÅŸekilde “Ä°slam Yasası”nı savunmak dahil, Raab’ın Müslümanların aleyhine olan her meselede en ön saflarda yer alması, Entegrasyon Bakanı olarak gelecekte de bu yönde giriÅŸimlere devam edeceÄŸini gösteriyor. Nitekim Avusturya kulislerinde, yeni hükümetin memurlar için baÅŸörtüsü yasağı getireceÄŸi konuÅŸuluyor. Fakat bir yandan ülkedeki Müslüman kız çocukların aileleri tarafından yeterince desteklenmedikleri ve hatta baskılandıkları ifade edilerek “özgürleÅŸtirilmeleri” çaÄŸrısı yapılırken, diÄŸer yandan baÅŸörtüsü nedeniyle memur olarak görev yapmalarına müsaade edilmemesi, Avusturya Müslümanlarının ekseriyeti tarafından iki yüzlü bir tutum olarak deÄŸerlendirilecektir. Bu aynı zamanda Avusturya toplumunda oluÅŸturulan kutuplaÅŸmanın daha da derinleÅŸerek devam etmesine yol açacaktır.
Ne yapmalı?
Zaman zaman Avusturya’daki Müslüman karşıtı siyasi iklim duruluyormuÅŸ gibi bir izlenim veriyorsa da gerçekte aşırı saÄŸcı siyaset Ä°srail tipi bir yöntem izliyor. Ä°srail’in Filistin’de yaptığı gibi, aşırı saÄŸcı çevreler de adım adım hedeflerini gerçekleÅŸtiriyorlar. Son hedefe varana kadar durmayacakları aÅŸikâr olan bu çevrelerin, ara hedeflere ulaÅŸtıklarında kimi zaman soluklanmak için, kimi zaman da test amacıyla bu siyasetlerine ara vermeleri bizleri yanıltmamalıdır. Bu noktada iyi bir tarih okuması yapılarak aşırı saÄŸla mücadelede yeni stratejiler geliÅŸtirmek elzemdir. Müslümanlar, Türkler ve diÄŸer yabancıların özgürlük ve insan hakları konusunda duyarlı kesimlerden gelebilecek dış desteÄŸi akıllarının bir köÅŸesinde tutarak gözlerini içeriye çevirmeleri ve kaderlerini kendi ellerine alacak hamleler yapmaları gerekmektedir. Bu noktada Viyana’da Hakan Gördü ve arkadaÅŸları tarafından kurulan ve bu yıl yapılacak Viyana Eyalet seçimlerine katılması beklenen SÖZ Partisi’ni (Soziales Österreichs der Zukunft [GeleceÄŸin Sosyal Avusturya’sı]) bu yönde atılmış doÄŸru adımlardan biri olarak görmek gerekir. SÖZ etrafında buluÅŸan gençlerin, ülke içindeki farklı ideolojik çevrelerden önyargısız insanları partiye dahil etmeye çalışmaları da bu hareketin stratejik manevra kabiliyetinin yüksekliÄŸini gösteriyor. Sadece bu hareket deÄŸil, genel olarak Avusturya’da mukim gönüldaÅŸlarımızın her türlü hizipçilik anlayışından uzak, istiÅŸarî temelde, karar alma kültürünü içselleÅŸtirmiÅŸ bir ÅŸekilde ve Türkiye siyaseti odaklı olmayan bir yaklaşımla hedeflerine varması daha muhtemeldir.
Müellif: Kazım Keskin - Sakarya Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler (Avusturya ve Almanya iç siyaseti alanı uzmanı)
Kaynak: anadolu Ajansı- Analiz
Henüz yorum yapılmamış.