Şükrü Hanioğlu: Zemheriye dönüşen Arap Baharı
Follow @dusuncemektebi2
Arap Baharı" beklentilerin çoğunun boşa çıktığı, demokratikleşme yerine değişik toplumsal fay hatları etrafında yoğun çatışmaları tetikleyen bir süreç olmuştur.
Batı siyaset ve entelektüel çevrelerinde "Arap Baharı", OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika'da ise "devrimler" olarak adlandırılan sürecin baÅŸlamasının üzerinden dokuz yıl geçti.
Tunus'ta baÅŸlayan eylemler deÄŸiÅŸik Arap toplumlarına sıçradığında, tarihçilerin 1848-51 dönemi Avrupa ihtilâllerinin tekrarı, siyaset bilimcilerin "dördüncü dalga demokrasi devrimleri," sosyologların deÄŸerleri farklı genç kuÅŸakların isyanı, iletiÅŸim uzmanlarının "post-modern toplumda sosyal medya ürünü, ideolojik vurguları zayıf kitlesel eylemcilik," komplo kuramcılarının ise "yeni Sykes-Picot giriÅŸimi" olduÄŸunu düÅŸündükleri süreç baÅŸlamış oldu. Bu vetire Tunus dışında ciddî baÅŸarısızlıkla neticelenmiÅŸse de uzun vâdede etkilerinin görüleceÄŸi ÅŸüphesizdir.
Arap dünyasında önemli sarsıntılara neden olan "bahar" Mısır'a rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi getirmiÅŸ, ancak kısa sürede daha katı bir askerî otokrasiye dönüÅŸ gerçekleÅŸmiÅŸtir.
Libya'da sekiz ay süren iç savaÅŸ ve dış müdahale diktatörü iktidardan indirmiÅŸ, buna karşılık 2012 AÄŸustos ayında iktidarın Büyük Millî Kongre'ye devri sonrasında beklenen "demokrasi inÅŸa'ı" mümkün olmamış, ülke iki baÅŸlı yönetimin doÄŸurduÄŸu ÅŸiddet sarmalına girmiÅŸtir.
Yemen'de protestolar, BaÅŸkan Ali Abdullah Saleh'in uzun pazarlıklar sonunda görevini bırakmasına neden olmuÅŸ, ama bu ülkede de "demokrasi" yerine dahilî aktörler ve onları dışarıdan destekleyen güçler arasında baÅŸlayan iç savaÅŸ ile yüz yüze kalınmıştır.
Åžiî gençler tarafından Körfez'e taşınan "Arap Baharı," Suudi ve Katar askerleri ile BAE polisleri tarafından bastırıldığında, Bahreyn'de "Melik'in lûtfu (makrama)" olarak sunulacak iyileÅŸtirmeler yerine yasal haklar ve temsil talep edenler ağır baskıyla karşılaÅŸmışlardır.
Fas, Cezayir, Ürdün, Suudi Arabistan benzeri Arap ülkelerinde "bahar"ın kapsamlı rejim tartışması yaratmasına fırsat verilmezken, mezhep temelli diktatörlüÄŸün yumuÅŸatılması konusunda ümitlerin yeÅŸerdiÄŸi Suriye'de dile getirilen talepler yaÅŸanılan yüzyılın en büyük trajedilerinden birisini tetiklemiÅŸtir.
Bu açıdan bakıldığında "Arap Baharı" beklentilerin çoÄŸunun boÅŸa çıktığı, demokratikleÅŸme yerine deÄŸiÅŸik toplumsal fay hatları etrafında yoÄŸun çatışmaları tetikleyen bir süreç olmuÅŸtur.
Kısa vâdeli baÅŸarısızlık
"Arap Baharı" üzerine kaleme alınan çalışmalar, ayaklanmaların sebepleri konusunda baÅŸlangıçta kabûl gören pek çok varsayımın doÄŸru olmadığını ortaya koymuÅŸ durumdadır.
Jason Brownlee ile Tarık Mes'ud'un vurguladıkları gibi istatistikler medyan yaşın "bahar"ın etkili olduÄŸu bölge ülkelerinde 24.3 diÄŸerlerinde ise 26 olduÄŸunu tespit ederek "tatminsiz genç nüfus fazlalığı" tezinin fazla anlam taşımadığını kanıtlamıştır.
Gençler arası iÅŸsizlik oranları arasındaki farkın marjinalliÄŸi de (21.2 ve 20.4) bunu teyit etmektedir.
Benzer ÅŸekilde Philip Howard ve Muzammil Hüseyin'in detaylı araÅŸtırması sosyal medya ve Internet kullanımının ayaklanmaların nedeni olmadığını, "post-modern iletiÅŸim devrimi" iddiasının yanlışlığını kanıtlamıştır. Arap Baharı, Kuveyt ve Katar benzeri Internet ve sosyal medya kullanımının % 50'nin üzerinde olduÄŸu toplumlarda son derece sınırlı bir etki yaratırken, bu oranın sırasıyla % 13 ve % 6 olduÄŸu Mısır ve Yemen'de rejim deÄŸiÅŸiklikleri doÄŸurmuÅŸtur.
Hafız Ganem'in "Arap Baharı"nın iktisadî nedenleri üzerine yaptığı deÄŸerlendirme ise petrol zenginleri dışındaki Arap ülkelerinin 1991-2010 döneminde yıl bazında % 4-7 arasında deÄŸiÅŸen oranlarda geliÅŸme hızına sahip olduÄŸunu, bunların da dünyanın geneliyle karşılaÅŸtırıldığında siyasal kriz tetiklemenin oldukça uzağında olduÄŸunu ortaya koymaktadır. "
Bunlar adam olmaz" mı?
"Arap Baharı"nın kısa vâdedeki baÅŸarısızlığı bu bulgular ışığında irdelendiÄŸinde, farklı siyasal kültür, ekonomik yapı ve tarihî geçmiÅŸe sahip yapılar üzerinden genelleme yapıldığı unutulmadan, birden fazla belirleyici etkene iÅŸaret edilmesi gerekmektedir.
Ä°lk üzerinde durulması gereken siyaset bilimcilerin "Arap demokrasi açığı" olarak atıfta bulundukları "siyasal kültür" sorunudur. Bu sorun tartışılırken, "karamah (haysiyet)"in Tunus ve Mısır'daki hareketlerin temel sloganlarından birisi olmasından yola çıkarak "Arap Baharı"nın "siyasî deÄŸil varoluÅŸsal" olduÄŸu, onun "Che Guevara'dan ziyade Camus içerdiÄŸini" savunan Thomas Friedman benzeri literatinin ırkçılık kokan iddialarının aksine hareketlerin "siyasal" karakterinin altı çizilmelidir.
Weber'in patrimonyalizmin uç örneÄŸi olarak sunduÄŸu "sultanizm"in Arap coÄŸrafyasındaki yaygınlığı, sivil toplumun güçlenmesi ve demokratikleÅŸme önünde önemli bir engel oluÅŸturmaktadır. Bu, Alfred Stepan ve Graeme Robertson'ın ortaya koydukları ÅŸekilde, Ä°slâmiyetten doÄŸan bir sorun olmadığı gibi Oryantalist yaklaşımların savunduÄŸu gibi "Araplık"tan kaynaklanan bir geliÅŸme de deÄŸildir.
Sivil toplumun güçlenmesini engelleyen otokrasilerin oluÅŸumu on dokuzuncu yüzyılda Asya'nın diÄŸer coÄŸrafyaları, Güney Amerika ve DoÄŸu Avrupa'nın belirli bölgelerinden geri olmayan bir dünyayı günümüzde bu alandaki hiyerarÅŸi piramidinin tabanına yerleÅŸtirmiÅŸ durumdadır.
Söz konusu "açık" demokratikleÅŸmeyi engellemekte, Mısır'da olduÄŸu gibi otokratik yapıların kendilerini yeniden üretmesini mümkün kılmaktadır.
Ä°kinci sorun ekonomiktir. Petrol zengini Arap ülkelerinde "rantiye devlet" niteliÄŸinden kaynaklanan sorunlar mevcuttur.
Böylesi kaynaklardan yoksun toplumlarda ise otokrasilerin yolsuzluÄŸu kadrolarının tatmin aracı olarak kullanmasından kaynaklanan bir "gelir dağılımı çarpıklığı" söz konusu olmaktadır. Bu nedenle küçümsenmesi zor geliÅŸme oranları, toplumun alt tabakaları, örneÄŸin Mısır'da nüfûsun günde iki doların altında bir gelirle geçinen % 40'ı için, herhangi bir anlam ifade etmemektedir.
Bu iki temel soruna ilâveten, "yeni Sykes-Picot komplosu" benzeri kavramsallaÅŸtırmalardan kaçınarak, küresel güçlerin sorumluÄŸuna iÅŸaret edilmesi gerekmektedir. "Dost" Arapların insan hakları ihlâllerine göz yuman, darbelere "darbe" diyemeyen, Sadeddin Ä°brahim'in deyimiyle iktidarın babadan oÄŸula geçtiÄŸi gumlukiyya (Mısır lehçesiyle cumhuriyya ve melikiyya kelimelerinin karışımıyla yaratılan kavram) rejimlerinin diktatörlerine "lider" muamelesi yapan, Slobodan MiloÅŸeviç'i yargılatırken çok daha kapsamlı katliamlar icra eden BeÅŸÅŸar el-Esed'in geçiÅŸ döneminde toplumu yönlendirmesinin doÄŸru olacağını düÅŸünen küresel güçlerin de "baharın yaza dönüÅŸememesi"ndeki rolünün altı çizilmelidir.
Bu deÄŸerlendirmeler yapılırken, kısa vâdeli baÅŸarısızlığına karşılık "Arap Baharı"nın uzun dönemde yeni OrtadoÄŸu'nun ÅŸekillenmesini ciddî biçimde etkileyeceÄŸi göz ardı edilmemelidir.
Kaynak: Perspektif
Henüz yorum yapılmamış.