Sosyal Medya

Rusya tekrar OrtadoÄŸu'da

Rusya, Orta Doğu ülkeleriyle iş birliği geliştirmeye çalışıyor. SSCB dönemine kıyasla bu siyasetin ideolojik boyutunun olmaması ve Rus yönetiminin akıllıca bir siyaset yürütmesi neticesinde Rusya, bölgedeki nüfuzunu istikrarlı bir şekilde artırıyor.



Orta DoÄŸu, Moskova’nın eskiden beri önem verdiÄŸi coÄŸrafyalardan biri. Özellikle Orta DoÄŸu’nun elit ailelerinin çocuklarının Moskova’daki Halkların DostluÄŸu Üniversitesi’nde eÄŸitim görmesi, Kremlin’in Orta DoÄŸu ülkelerine maddi destek ve kredi saÄŸlaması, silah teknolojileri satması gibi faktörler, Sovyetlerin Orta DoÄŸu’da güçlü bir konumda olmasını saÄŸlamıştı.
 
SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte Kremlin’in Orta DoÄŸu’daki varlığı, aynen Sovyetlerin güçlü olduÄŸu diÄŸer bölgelerde olduÄŸu gibi zayıfladı. Bunun sebebi de Boris Yeltsin’in Sovyetlerin "eski müttefiklerini", hatta Sovyetleri oluÅŸturan cumhuriyetleri "ekonomik yük" olarak görmesi ve Kremlin’in eskisi gibi bu bölgelere maddi kaynak ayıramamasıydı. Bu durum ancak 21. yüzyılın başında deÄŸiÅŸti. Petrol ve gaz fiyatlarının artışı dolayısıyla Rus ekonomisinin düzelmesi, Vladimir Putin’in çok yönlü bir dış politikası izlemesi, eski Sovyet coÄŸrafyasında renkli devrimlerin baÅŸlamasıyla Batı ile baÅŸlayan romantik iliÅŸkilerin bozulması ve yeniden kutuplaÅŸmanın baÅŸlaması neticesinde Rusya, Orta DoÄŸu’ya yeniden önem vermeye baÅŸladı.
 
Orta DoÄŸu’nun Rusya açısından önemi nedir?
 
SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte Rusya’nın güney sınırlarında beÅŸ Müslüman ülke ortaya çıktı ve bölgede Ä°ran ve Türkiye gibi Müslüman ülkelerin nüfuzu arttı. Moskova, çeÅŸitli radikal dini grupların bu coÄŸrafyaya ve Rusya’daki Müslüman nüfusun yaÅŸadığı bölgelere yayılmasından çekiniyor. Bunun dışında Orta DoÄŸu’nun önemli bir silah ve enerji pazarı olması, Hazar havzasındaki enerji kaynakları, bölge ülkeleriyle ticari münasebetlerin geliÅŸtirilmesi, ABD’nin bölgede güçlenmesini engellemek istemesi gibi hususlar da Moskova’nın Orta DoÄŸu’ya önem vermesinde etkili faktörler. Tüm bu amaçlarına ulaÅŸmak için Moskova, Ä°slam Konferansı Örgütü’ne (Ä°KÖ) gözlemci statüde de olsa üye olduÄŸu gibi Batı’nın "anti demokratik" olarak adlandırdığı rejimleri de sonuna kadar desteklemekte ve bu iktidarların gönlünü kazanmaktadır. Bunun dışında Rusya yine son yıllarda Orta DoÄŸu’daki birçok ülkenin borcunu silerek 21. yüzyılın başında bölgede yeniden etkisini arttırmıştı. Bu baÄŸlamda Rusya, Irak ile enerji alanında, Ä°ran ile nükleer enerji alanında (BuÅŸehr Nükleer Santrali’nin inÅŸası), Libya ve Mısır ile askerî teknolojiler ve enerji konusunda, Suriye ile askerî ve ticari alanlarda iÅŸ birliÄŸi geliÅŸtirmiÅŸti.
 
Ancak Rusya’nın bölgede artan etkisine bölgeyi saran Arap Baharı son verdi. Rusya’nın son on yılda (2004-2014) yaptığı yatırımlar, sildiÄŸi borçlar, verdiÄŸi krediler, geliÅŸtirmeye baÅŸladığı projeler bir anda boÅŸa çıktı. Zira Arap Baharı’nın gerçekleÅŸtiÄŸi devletlerde yeni yönetimler, Batı tarafından destek gördüÄŸünden dolayı ilk iÅŸ olarak Rusya ile münasebetlerini gözden geçirdiler. Hatta bundan dolayı bazı Rus yetkililer, Arap Baharı’nın esas hedefinin Rusya olduÄŸunu ileri sürdüler. Gerçekten de Arap Baharı’ndan sonra Rusya’nın bölgede ancak iki dayanağı kalmıştı: Suriye ve Ä°ran.
 
Rusya’nın gerek Ä°ran’a gerekse de Esed rejimine bu derece destek vermesinin sebeplerinden biri de iÅŸte bu son kaleleri de kaybetmeme isteÄŸiydi. Bu siyasetin maliyeti çok büyük olsa da Rusya bu sayede bölgeye bir kez daha dönüÅŸ yapmış bulunuyor. Zira Suriye’de Tartus’u kalıcı ve resmî bir üsse dönüÅŸtürdüÄŸü gibi Türkiye ve Ä°ran ile iÅŸ birliÄŸine giderek bölgenin kilit ülkesi hâline de gelmiÅŸ oldu.
 
Åžarkiyatçılığa uzun vadeli yatırımın meyveleri
 
Rusya’nın “dışarıdan müdahalelere” karşı olması ve kendi çıkarlarını gözeterek de olsa müttefiklerini sonuna kadar desteklemesi, ÅŸüphesiz Rusya’nın bölge ülkeleri nezdindeki prestijini arttırmış, bölge ülkelerinin Rusya ile münasebetlerine ivme kazandırmış oldu. Moskova bölgeye yönelik siyasetiyle bölge ülkelerinin güvenini kazandı. DiÄŸer bir deyiÅŸle Rusya, ABD’den farklı olarak daha istikrarlı, deÄŸiÅŸmez ve sabırlı bir siyaset izleyerek yalnızca Suriye’de deÄŸil, bölge genelinde önemli bir aktör hâline geldi. Rusya’nın baÅŸarısının bir baÅŸka anahtarı ise bölgeyi özellikle etnik ve dinî yapısı açısından herkesten daha iyi tanıması. Bunda da Rus yönetiminin daha Çarlık Rusyası döneminden itibaren Åžarkiyatçılığa yaptığı yatırımın etkisi büyüktür.
 
Günümüzde Rusya, bölgede bütün devlet ve güçlerle iletiÅŸim içerisinde olan neredeyse tek devlet. Moskova Türkiye ve Ä°ran’la yakın iÅŸ birliÄŸinin yanında Ä°srail ile de münasebetlerini iyi tutmayı baÅŸarmakta, Ä°ran ve Suudi Arabistan gibi bölgenin iki rakip ülkesiyle petrol ihracatı konusunda anlaÅŸmaya varmakta, son yıllarda Arap Baharı ile deÄŸiÅŸen iktidarlarla da yavaÅŸ yavaÅŸ iÅŸ birliÄŸi geliÅŸtirmektedir. Bu örnekleri devam ettirmek mümkün. Kremlin’in bölgedeki siyasi rolünün artışı, ÅŸüphesiz Putin’in dış politikasının en önemli baÅŸarılarından biri. Moskova bu baÅŸarısını, Afrika kıtasına da yaymak istiyor. GeçtiÄŸimiz aylarda Soçi’de gerçekleÅŸtirilen Rusya-Afrika Ülkeleri Zirvesi’ni de bu çerçevede okumak gerekir.
 
Bölgedeki Rus etkisi sadece siyasi deÄŸil
 
Rusya bölgede yalnızca siyasi olarak deÄŸil, ekonomik ve askerî alanlarda da etkisini artırdı. 2017 yılında Rusya’nın Orta DoÄŸu ülkeleriyle ticaret hacmi bir önceki yıla kıyasla yüzde 32 oranında arttı. Rusya bölgeye geleneksel olarak askerî teknolojiler, buÄŸday, petro-kimya ürünleri, elmas, gübre gibi ürünler ihraç ediyor. Rusya’nın bölge ülkeleriyle ticaret hacmi 2017 yılı itibarıyla 53 milyar dolar civarındaydı. Bu rakama Rusya-Türkiye ticaret hacmi de dâhil (zira Rusya’daki birçok devlet dairesi, Türkiye’yi “Orta DoÄŸu Dairesi’ne” dâhil etmektedir).
 
Söz konusu rakam çok büyük olmasa da, Moskova’nın bölge ülkeleriyle siyasi yakınlaÅŸmasının önümüzdeki yıllarda ticaret hacmine de yansıyacağını tahmin etmek mümkün. Artışı saÄŸlayacak hususlardan biri de bölgede Rus askerî teknolojilerine olan ilginin artışıdır. Rusya’nın Suriye’de kullandığı teknolojiler, Arap ülkelerinin dikkatini çekmiÅŸ bulunuyor. Cezayir ve Mısır’ın yanı sıra Libya, Irak, Suriye, Ürdün ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri Moskova’nın bu alandaki “geleneksel” müÅŸterileri. Yine Rusya ile Suudi Arabistan arasında S-400’lerle ilgili görüÅŸmeler devam ediyor. Rusya, Arap Baharı öncesi varılan ve daha sonra iptal edilen anlaÅŸmaları da tekrar gündeme getiriyor. Neticede Moskova’nın istediÄŸi hızda olmasa da önümüzdeki dönemde Rusya’nın Orta DoÄŸu’nun silah pazarındaki payının artacağı anlaşılıyor.
 
Nükleer santraller
 
Rusya’nın bölgeye yönelik siyasetinde önem verdiÄŸi bir baÅŸka konu ise bölge ülkeleriyle nükleer santral inÅŸası konusunda iÅŸ birliÄŸinin geliÅŸtirilmesidir. Nitekim Ä°ran’daki BuÅŸehr Nükleer Santrali’nin inÅŸasından sonra Ruslar Mısır’da El-Dabaa Nükleer Santrali’ni inÅŸa ediyorlar. Ä°ran’dan sonra Türkiye ve Mısır’daki projelerin de baÅŸarıyla tamamlanması durumunda Rusya bu alanda da bölgede yeni müÅŸteriler bulacaktır.
 
Ekonomi, enerji ve askerî alanlarda bölge ülkelerinin Rusya ile iÅŸ birliÄŸini arttırmasını tetikleyen sebeplerden biri de Moskova’nın bu ülkelerin Rusya’ya olan borcunu silmesidir. Nitekim Rusya son yıllarda Afrika ülkelerinin 20 milyar dolarlık borçlarının yanı sıra Libya, Suriye ve Irak’ın borcunu da silmiÅŸtir. Bunun sebebi ise bu ülkelerin söz konusu borçlarını zaten ödeyecek durumda olmaması ve bu borçların Rusya’nın bu ülkelerle iÅŸ birliÄŸini geliÅŸtirmesinin önünde birer engel teÅŸkil etmesiydi. Ayrıca Rusya, Orta DoÄŸu ülkelerinin borçlarını silerek bu ülkelerdeki petrol ve gaz yataklarını iÅŸletme sürecine de katılmak istiyor.
 
GörüldüÄŸü gibi tüm zorluklara raÄŸmen Rusya, Orta DoÄŸu ülkeleriyle çok yönlü bir iÅŸ birliÄŸi geliÅŸtirmeye çalışıyor. SSCB dönemine kıyasla bu siyasetin ideolojik bir boyutunun olmaması ve Rus yönetiminin akıllıca bir siyaset yürütmesi neticesinde Rusya, bölgedeki etkisini istikrarlı bir ÅŸekilde arttırmakta. Bu husus ise doÄŸal olarak ABD’yi rahatsız ediyor. Zira bölgedeki Rus nüfuzunun artışı, ABD etkisinin azalması anlamına geliyor. Suriye’de Rusya’nın bu kadar güçlenmesi, Suriye sorununun çözüm sürecini Moskova’nın Türkiye ve Ä°ran ile birlikte yürütmesi, ABD’yi çok rahatsız etmese de Moskova’nın Suriye’deki bu baÅŸarısı genel olarak Rusya’nın bölgedeki varlığının artırılmasına da büyük katkı saÄŸlıyor. Bu ise ABD’nin süper güç algısının zarar görmesine, ekonomik çıkarları ile silah ve enerji pazarında pay kaybetmesine neden olacaktır.
 
Nitekim ABD’li yetkililer sıkça “ABD’nin Suudi Arabistan, BirleÅŸik Arap Emirlikleri, Ä°srail, Mısır, Ürdün gibi ülkelerle özel iliÅŸkiler kurduÄŸu, bu iliÅŸkilerin ABD halkını Orta DoÄŸu kökenli tehditlerden koruduÄŸu” ÅŸeklinde açıklamalarda bulunuyorlar. Tüm bunların dışında ABD genel olarak Rusya’nın güçlenmesini istemiyor. Bunun için de AB de dâhil olmak üzere sözünün geçtiÄŸi birlik ve ülkelere açıkça enerji ve askerî teknolojiler alanlarında Rusya ile iÅŸ birliÄŸi yapmamaları konusunda baskı yapıyor. Bugüne kadar bunun bir netice verdiÄŸini de söylemek mümkün. Ancak Kremlin’in sabrı ve izlediÄŸi siyasetle telkin ettiÄŸi güven, bölge ülkelerinin yeniden Rusya’ya yaklaşımlarını gözden geçirmelerine neden oldu. Bundan sonraki dönemde de Rusya, bölgedeki etkisini artırma çalışmalarına devam edecektir. Bunda Kremlin’in bu iÅŸ için ayırdığı maddî kaynağın da etkisi büyük olacaktır. DiÄŸer taraftan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, ABD de bölgenin kontrolünü Rusya’ya bırakmak niyetinde deÄŸil. Tüm bunlardan çıkarabileceÄŸimiz tek sonuç, Orta DoÄŸu’nun geleceÄŸinin de istikrardan uzak olduÄŸu yönündedir.
 
 
Müellif: Prof. Dr. Ä°lyas KemaloÄŸlu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü
Kaynak: Anadolu Ajansı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.