Türkiye: 2019'un bölgesel değerlendirmesi ve 2020'ye bakış
Follow @dusuncemektebi2
2018 yılının politik-askeri durum değerlendirmesini yaparken, Türkiye’de ve dünyada önümüzdeki 2019 ve sonrasında, kısa ve orta vade de risklerin, bölgesel çatışmaların, anlaşmazlıkların, etnik ve mezhepsel çatışmaların, asimetrik savaşla birlikte terör ve şiddetin devam edeceğini öngörmüştük.[1]
2019’un sonlarına geldiÄŸimiz bu dönemde, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı stratejik sorunlar ve buna baÄŸlı olarak maruz kaldığı tehdidin 2019’da da devam ettiÄŸi, 2020’ye girerken yeni boyutlarıyla, -ÖrneÄŸin Libya meselesi ile birlikte- daha da artabileceÄŸi, bunun dışında diÄŸer mevcut tehdit ve risk durumunda bir deÄŸiÅŸiklik olmayacağını söyleyebiliriz.
GeleceÄŸi doÄŸru okuyabilmek veya istikbali öngörebilmek, geçmiÅŸi doÄŸru bilmek ve ona vâkıf olmakla baÅŸlar. GeçmiÅŸi bilmek, geçmiÅŸte yaÅŸanmış olayları hikâye tarzında veya kronolojik sırayla bilmek deÄŸildir. GeçmiÅŸ olaylar irdeleyici bir anlayışla ele alınmalı ve günümüze taşınabilmelidir.
Türkiye soÄŸuk savaÅŸ döneminde yıllardır ABD’nin YeÅŸil KuÅŸak projesi ile uyutuldu. Tüm dikkati ve enerjisi komünizm ile mücadeleye teksif edildi. Türk gençleri birbirine kırdırıldı.OrtadoÄŸu’nun, özellikle Irak ve Suriye’nin Türkiye için önemi üzerinde hiç durulmadı. Tabir doÄŸruysa ”cambaza bak” taktiÄŸi uygulandı. Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki dolayısıyla OrtadoÄŸu’daki çıkarları hep göz ardı edildi. Nitekim bugün Türkiye, OrtadoÄŸu’da kendi çıkarları için zamanında ve doÄŸru bir biçimde stratejik akıl oluÅŸturamamanın sıkıntı ve sancılarını çekmektedir.
Bugün OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan sıcak geliÅŸmelerin temelinde, Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren Kuzey Irak’ta ortaya çıkan istikrarsız durumun sebep olduÄŸu kriz, çatışma ve kaos ortamı yatmaktadır. Kuzey Irak hiçbir zaman merkezi Irak ile tarihsel süreç içerisinde entegre olamamıştır. Buna, Türkiye’nin 19. yüzyılın ortalarından itibaren maruz kaldığı ”etnik fitne”nin sebep olduÄŸu bilinmektedir. Bununla birlikte söz konusu etnik fitnenin, Kuzey Irak’ı yıllardır terör odaklarına yuva ve üs konumuna getirdiÄŸi de aÅŸikârdır. Bu durum Türkiye’nin sadece Irak’la ilgili olan çıkarlarını deÄŸil, Suriye dahil tüm OrtadoÄŸu’daki çıkarlarını olumsuz yönde etkilemiÅŸtir.
Emperyalizmin 19.yüzyıldan itibaren plânladığı, Irak ve Suriye’deki bölünme ve parçalanmanın ivme kazanması, ÅŸüphesiz BOP (Büyük OrtadoÄŸu Projesi) ile birlikte ortaya çıkmıştır. BOP’un öngördüÄŸü emperyalist resmi anlayışa göre, önce Irak bölünmelidir ve Irak’ın bölünmesi, petrol faktörü nedeniyle Suriye’nin bölünmesinden çok daha önemlidir. Bunun içindir ki, önce Irak’ın bölünmesi giriÅŸimi ile iÅŸe baÅŸlanmış, bilahare Suriye’ye geçilmiÅŸtir.
Tehdit DeÄŸerlendirmesi
Etrafımıza bakalım;
Irak, 2005 yılında ABD’nin baÅŸ rolü oynamasıyla yürürlüÄŸe giren yeni Anayasası gereÄŸi üçe bölünmüÅŸ, Irak Ordusu tasfiye edilmiÅŸ, periÅŸan hâle düÅŸürülmüÅŸ, hatta BaÅŸkenti BaÄŸdat’ı bile savunamayacak duruma getirilmiÅŸtir. Ä°ç karışıklık ve kargaÅŸa halen sürmektedir.
Libya
Libya’da yaÅŸanan istikrarsızlık, kan dökülmesine neden olmakta, önümüzdeki kısa ve orta vade de ülkedeki iki baÅŸlılığın sebep olduÄŸu iç karışıklık ve kargaÅŸanın artarak devam edebileceÄŸi deÄŸerlendirilmektedir. Türkiye geçen Kasım ayında Libya ile DoÄŸu Akdeniz’deki yetki alanlarına yönelik bir anlaÅŸmaya imza attılar. Bu her iki ülke açısından son derece olumlu bir geliÅŸmeydi. Ne var ki, ABD ve AB bu anlaÅŸmaya tepki göstermiÅŸ ve Yunanistan’ın yanında yer almışlardır. Halihazırda Libya yönetimindeki çok baÅŸlılık ve bunun getirdiÄŸi istikrarsız durum, söz konusu anlaÅŸmayı geçersiz kılabilir.
Suriye
Suriye nüfusunun yarısı dış ülkelere göç etmiÅŸ, bir milyona yakın insanını kaybetmiÅŸ, tıpkı Irak gibi parçalanma ve bölünmenin son safhasına gelmiÅŸ bir görünüm vermekte, ülkede yaklaşık dokuz yıldır yaÅŸanan iç savaşın daha 20-25 yıl, hatta daha uzun sürebileceÄŸi deÄŸerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra, terör yuvalarına ev sahipliÄŸi yapan bir Ä°dlib meselesi var ki, beslediÄŸi ve barındırdığı terör unsurlarıyla Türkiye’ye karşı baÅŸlı başına potansiyel bir tehdittir.
Ä°ran
Sırada Ä°ran var. Ä°ran’da son zamanlarda görülen istikrarsızlık ve iç kargaÅŸa, ülkenin toprak bütünlüÄŸünü tehdit etmeye devam etmektedir.
Türkiye
Türkiye ise bu mayın tarlasının tam ortasında, sürekli tehdit üreten bir coÄŸrafyada, stratejik sorunlarla karşı karşıya, kendi bekası ve istikrarı için gayret gösteriyor. Türkiye bekasının, yani coÄŸrafi bütünlüÄŸünün korunması sorununu dün olduÄŸu gibi bugünde yaşıyor. Türkiye’nin terörle ilgili maruz kaldığı tehdit cephesi her geçen gün büyüyor ve artış gösteriyor. Eskiden, PKK bölücü terör örgütü vardı. Sadece Kuzey Irak’tan gelen terör tehdidi vardı. Åžimdi, Suriye ile birlikte, PKK, PYD, IŞİD, El Nusra (El Kaide) ve FETÖ’yle mücadele etmek zorunda kalan bir Türkiye var.[2] Bunlara ilâveten DoÄŸu Akdeniz’de yaÅŸanan sorunların sebep olduÄŸu tehdit ortamı var.
Öte yandan Türkiye, sayıları halen resmi rakamlara göre 3 milyon 690 bin olan ve bebek doÄŸumları ile nüfusu her geçen gün artan, gelecekte potansiyel tehdit olacağı aÅŸikâr Suriyeli sığınmacıları beslemek ve barındırmakla meÅŸgul, üzerinde böyle bir zimmet var. Üstelik ABD ve AB söz konusu sığınmacıların ülkelerine dönüÅŸlerine engel olacak politikalar geliÅŸtirmekte.
DoÄŸu Akdeniz’de enerji savaÅŸları ve güç mücadelesi
DoÄŸu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin yetki alanlar yok sayılarak, Yunanistan ve GKRY’nin diÄŸer ülkelerle yaptığı doÄŸal gaz sondaj çalışmaları Türkiye için önemli bir tehdittir. DoÄŸu Akdeniz’de, 2020’de enerji savaÅŸlarının ve güç mücadelesinin ÅŸiddetlenerek devam edeceÄŸi beklenmeli. DoÄŸu Akdeniz, Suriye’ye ek olarak, Türkiye’yi ikinci cephede mücadeleye zorlayacaktır.[3]
2020 ve sonrası
SoÄŸuk savaÅŸ sonrası ortaya çıkan ‘’KüreselleÅŸme ve Yeni Dünya Düzeni’’ asimetrik saldırıların artmasına yol açtı, halen de açmaya devam etmektedir. Bu nedenle küresel ve bölgesel geliÅŸmelere paralel olarak, içinde Türkiye’nin de yer aldığı OrtadoÄŸu baÅŸta olmak üzere, terörün geniÅŸ anlamda dünyanın çeÅŸitli yerlerinde etkisini sürdüreceÄŸi, önümüzdeki kısa ve orta vadede küresel terörizmin ulus devletlerin uluslararası istikrarına yönelik olarak 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri olmaya devam edeceÄŸi, böylece olası siber saldırılarla birlikte güvenlik sorunlarının daha da artacağı, kaçak göç ve göçmen-mülteci-sığınmacı sorunlarının dünyanın başını aÄŸrıtmaya devam edeceÄŸi, Türkiye’nin önümüzdeki kısa ve orta vadede stratejik sorunlarına yenilerinin eklenebileceÄŸi, buna örnek olarak, Libya meselenin ön plâna çıkabileceÄŸi, DoÄŸu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının kontrolüne yönelik güç mücadelesinin ve enerji savaÅŸlarının artarak devam edebileceÄŸi, Suriyeli sığınmacıların ve Ä°dlib sorununun potansiyel tehdit olmaya devam edebileceÄŸi deÄŸerlendirilmektedir.[4]
DiÄŸer yandan, mevcut geliÅŸmeler, bölgedeki aktörlerin stratejileri ve sorunun karakteri birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde, özellikle Irak ve Suriye’de kalıcı bir istikrarın kısa vadede gerçekleÅŸmeyeceÄŸini göstermektedir.[5]
2020 ve sonrasında Türkiye için bölgede cereyan edebilecek en kötü senaryo, Kuzey Irak’ta gerçekleÅŸen KYB gibi, Suriye’nin kuzeyinde Barzani’nin izlediÄŸi yolun bir diÄŸer benzerini izleyerek Rakka’yı da içine alan bir PYD özerk yönetim bölgesinin hayata geçirilmesidir.
Bölgedeki siyasi ve askeri geliÅŸmeler ne yazık ki en kötü senaryonun gerçekleÅŸmesine yönelik bir seyir izlemektedir. Önceki yıllarda emperyalist plân nasıl Irak’ı bölüp parçaladıysa, ÅŸimdi de Suriye’de iÅŸbaşındadır ve bilahare sıranın Ä°ran’a, sonra da Türkiye’ye geleceÄŸi aÅŸikârdır. OrtadoÄŸu’daki mevcut sıcak geliÅŸmelerin seyri, bu düÅŸünceyi dikte ettirmektedir.
Bununla birlikte, küresel ölçekte ABD dış politikasını teröre endekslemeye devam ederek sözde terörle mücadele üzerinden sürdürme gayretlerinin hız kaybetmesi ve ortak payda olan petrol bölgelerini hâkim olma ve kontrol etme iç güdüsüyle hareket etmesinden vazgeçmesi beklenmemektedir.
Arzın merkezi konumundaki OrtadoÄŸu’da esasen sosyal ve ekonomik geliÅŸmiÅŸlik sorunu yoktur. Asıl sorun, küresel güçlerin bölgedeki kendi çıkarları için bölge ülkelerini birbirine düÅŸürmek ve kendi iktidarlarını korumaktır. ABD’nin Suriye ve Irak’ta kalıcı olması bunun bariz göstergesidir. Rusya dahil söz konusu güçler bölgeden elini eteÄŸini çekmedikçe, bölge ülkelerini silahlandırmak politikası ve eyleminden vazgeçmedikçe terör, göç, sefalet, acı, kan ve gözyaşı OrtadoÄŸu’nun kaderi olmaya devam edecektir.[6]
Sonuç ve DeÄŸerlendirme
Gücün niteliÄŸinde yaÅŸanan deÄŸiÅŸim, doÄŸal olarak tehdit algılamasında da deÄŸiÅŸime yol açmaktadır. GüvenliÄŸe dayalı savunma anlayışı, bugün eskiden olduÄŸu gibi yine yerini savunmaya dayalı tehdit anlayışına bırakmıştır. DiÄŸer bir ifade ile bir ülkenin güvenliÄŸinin saÄŸlanmasında, sınırların korunması ön plâna çıkmıştır. Millî menfaatler, öncelikle sınırların korunmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu karmaÅŸanın, bu terörün, ÅŸiddetin, husumetin ve asayiÅŸsizliÄŸin kol gezdiÄŸi ortamda, bu siyasal ve ideolojik karanlık içerisinde yapılması gereken ÅŸey, Irak sınırı dahil yaklaşık 1250 km. bulan kendi güney sınır hattımızı korumak ve kollamak olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolünde olmayan hiçbir bölgede teröristlerin olmayacağı ve yuvalanmayacağı garantisini hiç kimse veremez. Bunun için Türkiye içeride güçlü olmak zorundadır. Ne var ki bunun için sırf askeri irade yeterli olmaz. Millî birlik ve beraberliÄŸe dayalı siyasi irade de muhakkak gereklidir. Millî irade topyekûn, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte Türkiye’ye karşı vaki olan/olabilecek her türlü tehdide karşı ortak hareket etmelidir. Bölünme ve parçalanmanın esas panzehirinin millî birlik ve beraberlik olduÄŸu gerçeÄŸinden taviz verilmemelidir.
Bugüne kadar hep söyledik, söylemeye de devam ediyoruz. ”Stratejik istihbarat, bir ülkenin bekası ile yakından ilgilidir. Uluslararası iliÅŸkilerde büyük resmin ortaya konulmasını saÄŸlar. Ayrıca, bir ülkenin dış politikasının oluÅŸturulmasında önemli yer tutar. En önemlisi de geleceÄŸi ÅŸekillendirir. Bir ülke doÄŸru ve zamanında stratejik istihbarat üretemiyorsa, yani stratejik akıl oluÅŸturamıyorsa, geleceÄŸi doÄŸru ve yeterince ÅŸekillendiremiyorsa, bölgesinde çıkarı olan güç merkezlerinin bölge için geliÅŸtirdikleri plânın bir parçası olmaya devam ederler.”
Müellif: Osman N. ARARAT / Kaynak: Anka Enstitüsü
KAYNAKÇA:
[1] ANKA Strateji Dergisi Sayı:12, OrtadoÄŸu’daki Siyasi ve Askeri GeliÅŸmelerin Türkiye Üzerine Etkileri-O.N.Ararat
[2] https://www.gercekgundem.com/yazarlar/naim-baburoglu/1712/turkiyenin-2020de-yuz-yuze-kalacagi-tehditler
[3] https://www.gercekgundem.com/yazarlar/naim-baburoglu/1712/turkiyenin-2020de-yuz-yuze-kalacagi-tehditler
[4] ANKA Strateji Dergisi Sayı:5, Küresel ve Bölgesel Teröri-O.N.Ararat
[5] ANKA Strateji Dergisi Sayı:12, OrtadoÄŸu’daki Siyasi ve Askeri GeliÅŸmelerin Türkiye Üzerine Etkileri-O.N.Ararat
[6] www.21yyte.org.terörizm ve terörizmle mücadele-küresel terör-ısid ve sonrası, Doç.Dr.S.Yılmaz
Henüz yorum yapılmamış.