Sosyal Medya

Bir film ve zihnen vaftizlenmiş ecnebi aydınlarımız

Gerçek hayattan uyarlanan bir film olan İki Papa, yaklaşık 10 gün önce Netflix’te yayına girdi. Bizim zihnen vaftizlenmiş ecnebi aydınlarımızın tümü de bayılmışlar zaten bu filme…



XVI. Papa Benedict (Kardinal Ratzinger) rolünde Anthony Hopkins ve Papa I. Francis (Kardinal Bergoglio) rolünde Jonathan Pryce rol alıyor.
 
Fernando Meirelles’ın yönettiği film, The Pope adlı bir tiyatro eserinin de sinema adaptasyonu…
 
Arjantinli Kardinal Bergoglio değişimi savunurken, Alman Kardinal Ratzinger dogma kurallara bağlı… Böyle olduğu için de liberal ve muhafazakâr olmak üzere iki ayrı kanadı temsil eden din adamları...
 
Bilindiği üzere, Kardinal Ratzinger Papa seçiliyor ve IV. Benedict unvanını alıyor. Aradan yıllar geçiyor… Kardinal Bergoglio, Kardinallik’ten istifa edip rahip olarak hayatını sürdürmeye karar veriyor. Bunun için de Vatikan’daki Papa’ya istifa dilekçesini iletmek için Buenos Aires’ten Roma’ya uçuyor.
 
Film de esas olarak burada başlıyor zaten.
 
Birbirlerinden hiç hoşlanmayan iki din adamı, birkaç gün süren beşerî sohbet seansları sonrasında önemli kararlar veriyorlar.
 
Hristiyanlık dininin ve özellikle Katolisizmin bütün meselelerini iki ayrı bakış açısından tartışıldığı bu film, bugüne kadar Hristiyanlık propagandası adına izlediğim neredeyse tüm filmlerden daha etkili…
 
Bizim zihnen vaftizlenmiş ecnebi aydınlarımızın tümü de bayılmışlar zaten bu filme…
 
Hani “Ne yazık ki 400 km Doğu’da doğmuşum” diye hayıflanan, Fransa’dan Türkiye’ye gelmek üzere uçağa binerken arkadaşlarının boynuna sarılıp, “sılaya gidiyorum” diye hüzünlenen ecnebi Türk aydınlarımız…
 
Bunlar, bunların yakın çevreleri ve de yayın organları benzer bir olayın İslam âlemi içinde ele alınması durumunda ne düşünürlerdi acaba?
 
Feryat figan ederlerdi herhâlde…
 
Ecnebi aydın olmanın bütün koşulları ülkemizde mevcuttur zaten…
 
İngiltere kraliyet ailesiyle ilgili izlenen film sayınının haddi hesabı yoktur… Hristiyan âleminin ne muhteşem şey olduğunu anlatan, Museviliği öve öve bitiremeyen popüler kültür ürünlerinin bombardımanı altında yetişmiş olan ciddi bir gençlikten söz ediyoruz.
 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Devletin temeli millî kültürdür” derken herhâlde bu tehlikeye dikkat çekiyordu. Çağımızda, bir ülkeyi teslim almak için onun kültür ve değerlerini yok etmek, nükleer bomba kullanmaktan daha etkili…
 
Yılbaşı ile ilgili 26 Aralık günü yazdığımız yazıyı bir kez daha okumanızı tavsiye ederiz… Yukarıdaki naçizane uyarılarımız ve o yazımızdaki düşüncelerimizle yeni yılınızı bir kez daha kutluyorum…
 
 
Müellif: Ali Saydam / Kaynak: Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.