Küresel düzlemde Keşmir krizi
Follow @dusuncemektebi2
Pakistan’ın ulusal güvenlik stratejisi,bugüne dek hep Hindistan üzerinden ve Hindistan ile olası bir nükleer veya konvansiyonel savaşa kurgulanmış olarak yapılandırılmış ve güncellenmiştir. Bu bağlamda, son yaşanan Keşmir krizi de gösteriyor ki Pakistan ordusunun milli duruşuna karşılık, ISI'nın net bir duruş sergileyememesi ve bunun sonucunda ulusal ve stratejik bir istihbarat yaklaşımı yerine, karmaşık bir enformasyonla, ülke güvenliği açısından kuşkulu olarak nitelendirilebilecek bazı angaje faaliyetlerini sürdürmesi, hem Pakistan'ın hem de dolaylı olarak Türkiye'nin gelecekteki Avrasya stratejisi açısından ciddi risk ve tehlike oluşturmaktadır.
Türkiye ve dünya kamuoyu son üç aydır oldukça yoÄŸun ve gergin bir süreçten geçiyor. Ülkemizde ve dünyada ağırlıklı olarak, bu süreçte tartışılan gündem maddeleri Barış Pınarı Harekatı, Donald Trump'ın azil süreci, ABD Senatosunda tartışılan Ermeni tasarısı ve son olarak Türkiye-Libya arasında imzalanan mutabakat muhtırası ve bunun hemen ardından Libya'da Türkiye müttefiki UMH yönetimine karşı, Tobruk merkezli isyancı general Hafter'in saldırıya geçmesi. DoÄŸal olarak, aslında hem bizim ve hem de tüm Avrasya coÄŸrafyası için oldukça önemli bir gündem olan KeÅŸmir krizine sıra gelmesi zor oluyor. Halbuki, KeÅŸmir krizi, tüm bu gündem maddeleriyle ülkemizin milli güvenlik stratejisi açısından ilintilidir. Zira, Pakistan, Türkiye olarak bizim Avrasya coÄŸrafyasında kuracağımız yeni bölgesel dengeler açısından özel bir jeostratejik önem taşımaktadır. Ayrıca, hem Çin ve hem de ABD ile iliÅŸkilerini de daima diri tutmaya ve güncellemeye çalışan Pakistan’ın, artık Avrasya coÄŸrafyasındaki en önemli stratejik ortaklarımızdan olduÄŸu da rasyonel bir durumdur. NATO'da masaya güçlü ÅŸekilde oturabilmemiz için, Avrasya coÄŸrafyasında daima yakın ve müttefik olmamız gereken üç ülke var; Azerbaycan, Kazakistan ve Pakistan.
Günümüzde, Pakistan iki yüz milyona dayanmış olan nüfusu ve stratejik coÄŸrafyası ile küresel politikanın oldukça önemli ülkelerinden birisidir. Orta DoÄŸu, Orta Asya ve Güney Asya’nın kesiÅŸme noktalarında yer alan Pakistan’ın stratejik önemi, son yıllarda komÅŸu bulunduÄŸu coÄŸrafyaların dünya siyasetindeki konumuyla orantılı olarak artış göstermektedir. Ayrıca bir diÄŸer bölgesel güç olan Hindistan ile yaÅŸanan sınır gerilimleri, öte yandan Afganistan sınırında süreklilik arz eden çatışmalar ve El-Kaide ve Taliban’ın varlığı Pakistan’ı dünya gündeminin üst sıralarına taşımaktadır.
Ordu ve istihbarat arasındaki kopukluk
Hindistan ve Pakistan arasındaki tartışmalı KeÅŸmir bölgesi üzerine olan son çatışmalı süreçte ÅŸimdilik silahlar susmuÅŸ görünürken, KeÅŸmir'de yeni çatışmaların alevlenmesi an meselesi.
Daha önce bu konuda kaleme aldığım yazılarımda belirttiÄŸim hususu tekrar vurgulamak istiyorum; Pakistan ordusu ve Pakistan istihbarat servisi arasında yaÅŸanılan kopukluk, görüÅŸ ve mantalite farklılığı ve hatta karşıtlık bir ulusal güvenlik sorunudur. KeÅŸmir krizinin yeniden alevlenmesiyle de bu ulusal güvenlik sorunu, Pakistan devleti için can alıcı bir noktaya ulaÅŸmıştır.
Pakistan istihbarat teÅŸkilatının ismi; 'Ä°nter Services Ä°ntelligence'. Kısaltılmış adıyla ISI. Bugün, dünyadaki en güçlü istihbarat servislerinden ilk beÅŸini sıralar mısınız diye bir araÅŸtırma veya anket yapılsa, muhtemelen kimse ISI'nın ismini telaffuz etmez. Yahut bu teÅŸkilatın hangi ülkeye ait olduÄŸu bile bilinmez. Fakat, sanılanın aksine ISI, her yıl önemli araÅŸtırma merkezlerince en baÅŸarılı istihbarat teÅŸkilatları arasında gösterilmektedir. Bu bağımsız kaynakların başında ABD merkezli RAND Corporatıon gelmektedir. Pakistan istihbaratı ISI, dünyada hakkında en az bilginin olduÄŸu istihbarat teÅŸkilatlarında biridir. Zira, gizlilik ÅŸeffaflık dengesini çok iyi kurmayı baÅŸaran bu teÅŸkilatın tarihinde MOSSAD, BND, MI6, KGB vb. servislerden çok daha az bilgi ve asparagas haber vardır. Pakistan istihbaratının bu gücünün nereden kaynaklandığını incelerken, servise bu gücü veren kiÅŸilerden kısaca bahsetmek gerekiyor. En önemli isim Albay Jerry King. Albay King,80’li yıllarda hem Pentagon’da hem de RAND Corporatıon'da görev aldı. Ä°kinci önemli isim ise John Deutch. O da, yine 80'li yıllarda aktif çalışan Alman kökenli bir CIA direktör yardımcısıydı.
Jerry King ABD Ulusal Güvenlik Ajansı(NSA) tarihinde oldukça önemli bir askerdir. 1981 yılında ABD’nin ilk “askeri istihbaratı teÅŸkilatı” olan ve adı çok fazla bilinmemesine raÄŸmen sahada çok aktif olan Ä°ntelligence Support Activity(ISA)adlı oluÅŸumu kurmuÅŸtur. Yıllar içinde çok daha güçlü bir hale gelen Ä°ntelligence Support Activity, birçok operasyonda CIA’yı yetersiz buluyordu. Sonunda CIA rakip olarak gördüÄŸü ISA'ya karşı savaÅŸ ilan etti. Ayrıca, CIA oldukça sert bir suçlamayı daha ISA'ya karşı yöneltti: CIA'nin elindeki angaje raporlarına göre, ISA özellikle Pakistan ve Hindistan'da, Pentagon'a bilgi vermeden bazı özel operasyonlar yürütüyordu. Pakistan operasyonları ise genellikle petrol bölgeleri ve KeÅŸmir üzerinde yoÄŸunlaşıyordu. Özellikle KeÅŸmir'deki PeÅŸtun Türkleri hakkında inceleme, espiyonaj ve angaje çalışmaları Jerry Kıng'in üzerinde önemle durduÄŸu konulardı. Amerikan istihbarat yapısında artık bir iç çatışmaya dönüÅŸmüÅŸ istihbarat savaÅŸları tüm hızıyla devam ederken Pakistan’da baÅŸka bir operasyona daha giriÅŸilmiÅŸti. 2001 yılında CIA’nın kendisine tehdit olarak gördüÄŸü ISA, 'Gri Tilki' kod adıyla yürütülen bir özel operasyon çerçevesinde Pakistan istihbaratı ISI ile ortak çalışmaya baÅŸlamıştı. Dolayısıyla yukarıda verdiÄŸim bu bilgiler baÄŸlamında, ISI'nın nasıl bir yapıya ve mantaliteye sahip olduÄŸunu da gayet açık ve net olarak anlayabiliriz. Ayrıca, yine bu bilgiler doÄŸrultusunda ISI'nın Pakistan ordusuna bile kafa tutabilen ve KeÅŸmir konusunda atalet halinde kalan tutumunun köklerini de net olarak algılayabiliyoruz. (Tım Weıner, Bir CIA Tarihi - Küllerin Mirası)
Avrasya stratejisi
Pakistan’ın ulusal güvenlik stratejisi, bugüne dek hep Hindistan üzerinden ve Hindistan ile olası bir nükleer veya konvansiyonel savaÅŸa kurgulanmış olarak yapılandırılmış ve güncellenmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda, son yaÅŸanan KeÅŸmir krizi de gösteriyor ki Pakistan ordusunun milli duruÅŸuna karşılık, ISI'nın net bir duruÅŸ sergileyememesi ve bunun sonucunda ulusal ve stratejik bir istihbarat yaklaşımı yerine, karmaşık bir enformasyonla, ülke güvenliÄŸi açısından kuÅŸkulu olarak nitelendirilebilecek bazı angaje faaliyetlerini sürdürmesi, hem Pakistan'ın hem de dolaylı olarak Türkiye'nin gelecekteki Avrasya stratejisi açısından ciddi risk ve tehlike oluÅŸturmaktadır.
Ä°ki düÅŸman ülke olan Pakistan ve Hindistan'ın KeÅŸmir konusundaki net tutumları ÅŸu ÅŸekildedir:
Pakistan haklı olarak, nüfusunun çoÄŸunluÄŸu PeÅŸtun Türk'ü (PeÅŸtun Türkleri, geçmiÅŸte Gazneliler, Timurlular ve nihayetinde Babürlüler'den arta kalan bir Türk topluluÄŸudur. Konuyla ilgili olarak, Prof. ErdoÄŸan Merçil'in 'Gazneliler: Siyaset-TeÅŸkilat-Kültür' adlı çalışması oldukça önemli bilgiler içermektedir. Ayrıca TÄ°KA'nın 1994 tarihli Pakistan raporu da detaylı bilgi vermektedir) ve Müslüman olduÄŸu için KeÅŸmir’in Pakistan’ın bir parçası olması gerektiÄŸini savunuyor. Ayrıca sayısız BM kararının da gösterdiÄŸi gibi KeÅŸmir’in, Hindistan veya Pakistan’a katılımı için referanduma gidilmesi gerektiÄŸini ifade ediyor. Hindistan ise bu duruma, 1972 Simla AntlaÅŸması’ndaki koÅŸullar altında, her iki ülkenin KeÅŸmir Sorunu’nun, BM gibi uluslararası kurumlarla deÄŸil, ikili görüÅŸmelerle çözüleceÄŸi üzerine uzlaÅŸtığını savunarak karşılık veriyor. Bu yaklaşım aslında siyasi bir manipülasyondur. Zira Hindistan, aynı zamanda herhangi bir referandumun KeÅŸmir’de yapılmaması gerektiÄŸini çünkü seçimlerin gösterdiÄŸi üzere, bölgede halkının Hindistan’ın bir parçası olarak kalmak istediÄŸini söylüyor. Halbuki bölge halkının neredeyse tamamı Hindistan'ın saldırgan ve istikrarsız tutumundan ÅŸikayetçidir.
Referandum talebi
Hindistan tarafından tutuklanan bağımsızlık yanlısı Jamnu KeÅŸmir KurtuluÅŸ Cephesi (JKLF) lideri Yasin Malik’in eÅŸi MeÅŸal Malik, KeÅŸmirlilerin özgürlüÄŸü için kampanya yürütüyor. 29 Eylül 2019'da yapmış olduÄŸu açıklamayı aktarıyorum: “EÅŸim silahlı örgütün lideriydi ancak yaklaşık 25 yıl önce barışçıl siyasi platforma geçmeyi tercih etti. Åžu anda ölüm hücresinde kapalı. Oradaki insanların dünyayla baÄŸlantısı kesik; radyo, televizyon, telefon, hepsi karartıldı. Cammu KeÅŸmir’de isyan edenler tutuklanıyor. Genç, çocuk, kadın ve yaÅŸlılar da iÅŸkence görüyor. 4 binden fazla insanın ortadan kaybolduÄŸunu duyuyoruz. Siyasi tutuklular serbest bırakılsın, dışarı çıkma yasağı kalksın, artık sahte bir görüÅŸme silsilesi deÄŸil, özgürlüÄŸümüz için plebisit yapılmasını istiyoruz.”
Bu açıklamadan çıkaracağımız sonuç; KeÅŸmir krizinin büyük bir konvansiyonel veya nükleer savaÅŸa yol açmaması için mutlaka plebisit yapılmalıdır. Çıkacak olan sonuç hem KeÅŸmir halkının hem de Pakistan'ın güvenlik ve istikrarı için saÄŸlıklı olacaktır.
KeÅŸmir krizi, küresel satrançtaki jeopolitik adımlarının Avrasya coÄŸrafyası üzerinde yarattığı yüksek basınçtan da etkilenerek zaman içerisinde çapını büyütmüÅŸtür. Çin ile1962 yılında yaÅŸadığı savaÅŸtaki toprak kayıpları Hindistan’ı küresel aktörlerle iÅŸbirliÄŸi yapmaya mecbur bırakmıştır. Hindistan-Çin savaşından sonra Pakistan’ın Çinile ittifak kurarak, kendi kontrolündeki KeÅŸmir topraklarından bir bölümünü Çin'e bırakması da Çin'in KeÅŸmir krizinde taraf olmasına neden olmuÅŸtur. Çin'in bu tutumu küresel aktörlerin bölgeye yönelik yeni hamleler yapmasına yol açmıştır. Ayrıca SoÄŸuk SavaÅŸ sonrasında Hindistan ve Pakistan'ın daha rahat hareket imkanına kavuÅŸması da çözüm zeminini deÄŸerlendirmenin aksine, krizi savaÅŸla çözme eÄŸilimlerinin artışına yol açmış ve her iki ülkenin ordularının da nükleer güce kavuÅŸmasıyla sonuçlanmıştır. Dolayısıyla KeÅŸmir krizi de, tüm dünyayı etkileme kapasitesine sahip bir nükleer tehdit kaynağı haline gelmiÅŸtir. Bununla beraber, böylesine sancılı bir süreçte, Pakistan E. Devlet BaÅŸkanı Pervez MüÅŸerref için idam kararının çıkmasını doÄŸru okumak gereklidir. Uluslararası siyasetin çalkantılarla dolu zor bir döneminde Pakistan'a liderlik eden Pervez MüÅŸerref, görev süresi boyunca uluslararası barış ve güvenlik ile bölgesinin güvenlik ve istikrarına katkıda bulunmak ve Türkiye ile iliÅŸkileri daha da ileriye götürmek konusunda daima samimi ve takdire ÅŸayan bir gayret göstermiÅŸtir. CumhurbaÅŸkanı MüÅŸerref, demokrasiye dönüÅŸ yönündeki vaatlerine de baÄŸlı kalarak, Pakistan'da genel seçimlerin sorunsuz biçimde gerçekleÅŸtirilmesinde de belirleyici bir rol oynamıştır. Pervez MüÅŸerref, Pakistan ordusu için oldukça önemli bir ulusal figür konumundadır. Ayrıca, görev yaptığı süre boyunca ülkenin istihbarat teÅŸkilatı ISI'nın gerçek anlamda milli ve orduyla uyumlu bir teÅŸkilat haline gelmesi için çalışmış ve bu nedenle ABD'nin daima olumsuz baktığı ve suçladığı bir lider olmuÅŸtur. KeÅŸmir krizinin deyim yerindeyse 'Küresel satrancın pik noktası' haline geldiÄŸi son süreçte, MüÅŸerref'in idamı Pakistan'ın büyük ölçüde güç ve moral kaybetmesi ve dolaylı olarak da Yeniden Asya açılımını kısa süre önce ilan eden Türkiye'nin kurgulayacağı muhtemel havza politikalarının riske girmesi anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla, MüÅŸerref'in idamının engellenmesi için dünya kamuoyu nezdinde gerekli diplomatik angajmanı yapmamız gerekmektedir. KeÅŸmir krizi'nde son durum analizi olarak görülen; Hindistan ve Pakistan arasında sınırlar kapatılmış durumdadır. SavaÅŸ riski de daima masadadır. Buna raÄŸmen savaÅŸ zamanı bile devam eden ve umut veren bir ritüel de halen devam ediyor. Wagah Sınır Kapısı'ndaki 'Bayrakların düÅŸürülmesi töreni' bu ritüelin uygulanış ÅŸeklidir. 1947'den beri yapılan bu törende, sınırın bir tarafında Hint diÄŸer tarafında Pakistan askeri var. Tören, iki ülke askerlerinin tokalaÅŸmasıyla son buluyor. Elbette umulan ÅŸu ki; artık askerlerin deÄŸil, siyasilerin el sıkıştığı bir tablo gereklidir. Bu amaçla Çin, Türkiye veya Kazakistan'ın garantörlüÄŸünde (hatta üçlü bir garantörlük de mümkün) bir KeÅŸmir Krizi Zirvesi toplanması elzem görünmektedir. En azından, emperyal odakların deÄŸil, Avrasya'nın yerlisi olan bölge halklarının barış ve istikrarı için bunu baÅŸarmak tarafların elindedir.
Müellif: Umut Berhan Åžen / Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.