Sosyal Medya

İhsan Fazlıoğlu'nun kaleminden: Sihir ve Şuur

Şuur, belirlilik; sihrin, belirsizliğin çelişiğidir. Sihirde alicengiztuğrulvari el çabukluğu, göz boyama tarz iken, şuurda yön-demli olma, "-den, -a'ya" gitme esastır; kısaca yöntem. Öyleyse, şuur nedir? Kudema şuur'u üç yetinin toplamı olarak tanımlar: His (nuzu'), vicdan ve idrak (akıl). Öyleyse, başka bir deyişle, şuur, duyu, zihin ve aklın toplamına verilen addır.



 

Günlük dilde sıkça karşıdaki kiÅŸinin doÄŸru veya yanlış davrandığını ya da doÄŸru ve yanlış yorumda bulunduÄŸunu belirtmek için, çoÄŸunlukla bilmeden, derin bir nedene iÅŸaret edilir: Åžuur: "Åžuursuz adam", "Åžuursuz davrandı", "Çok ÅŸuursuz bir kiÅŸidir", "Ä°nsan olmanın ÅŸuuruyla hareket etti", "Çok ÅŸuursuz bir toplumuz", "Eylemlerimize ÅŸuur eÅŸlik etmeli". Hatta ideolojik mensubiyeti vurgulamak için bile bu kelimeye sığınılır: "Çok ÅŸuurlu bir insandır", "Åžuurlu kardeÅŸim benim!" Daha da ileri gidilip, ÅŸuur kelimesi ile ÅŸiir ve ÅŸair kelimelerinin aynı köke sahip olduÄŸu ileri sürülerek, ÅŸairin en üst ÅŸuur durumuna sahip kiÅŸi, ÅŸiirin de bu en üst ÅŸuur durumunu dile getiren beÅŸerî ürün olduÄŸu vurgulanır. Kelimenin günümüz Türkçesine bilinç sözcüÄŸüyle çevrilmesi, bilgi'ye bir atıf yapıldığını gösterdiÄŸi gibi, bilinç'in insanda bulunan bir yeti olduÄŸu da söylenmiÅŸ olur; özellikle bilinç-altı kavramsallaÅŸtırmasında bu durum daha da açığa çıkar.
 
Åžuur kelimesinin tarih içerisinde kendisine yüklenilen pek çok anlamının içerisinden en derinini yakalamak, günümüz sorunlarını tespit için elzemdir; özellikle insan denilen canlının neliÄŸini çevrelemek için kaçınılmazdır. Çünkü insanın en önemli özelliÄŸi, hem maddî hem de manevî dik-durma'nın ÅŸuurla ilgili, ÅŸuurdaki zafiyetin insanın omurgasızlaÅŸtırılmasında en önemli etken ve insanın başını eÄŸmesinin, önüne düÅŸürmesinin ÅŸuurundaki seviye kaybına baÄŸlı olduÄŸu izahtan varestedir. Bu noktayı tespit eden günümüz sömürgeci vahÅŸî kapitalizminin kendi çıkarı lehine tavzif ettiÄŸi bu durum, ÅŸuursuzluÄŸu sürdürülebilir kılmak için bütün imkanların kullanılmasıyla pekiÅŸtirilmektedir.
 
Günümüzde ÅŸuursuzluÄŸun idamesi için devreye sokulan bütün eylemeleri bir deyiÅŸle özetleyebiliriz: "Hayatı çoÄŸaltmak." Hayatı çoÄŸaltmak için ise yapılması gereken ÅŸey: "Ä°nsanın isteÄŸinin artırılması, beslenmesi?" Ä°nsanın isteÄŸinin sürekliliÄŸi için ihtiyaçlarını sürekli kılmak yeterlidir. Sürekli ihtiyaç hisseden insan sürekli isteyecek; sürekli isteyen insan ise sürekli ihtiyaç duyacaktır. Sürekli ihtiyaç-sürekli istek denklemi, hayatı çoÄŸaltacak, insan tatminsiz bir isteme küpü haline gelecektir. Böyle bir insan ÅŸimdi'yi mutlaklaÅŸtırır, dünü ve yarını ÅŸimdi'sini tehdit eden birer unsur olarak görür; geçmiÅŸten kaçar, gelecekten ise korkar. Åžimdisini, boÅŸluk bırakıp bir an kendisiyle yalnız, kendi başına kalmamak için alabildiÄŸine doldurur [zaman doldurma, geçirme ve öldürme]; bunun için elden geldiÄŸince deÄŸiÅŸik meÅŸguliyetler yaratır; tıkandığı yerde boÅŸluÄŸu gürültüyle kapatır. ÇaÄŸdaÅŸ hayatın insanın kendi bireyselliÄŸini unutmasına neden olan bir günlük diliminde yer alan gürültülere ÅŸöyle bir bakmak yeterlidir.
 
"Alaaddin ve sihirli lambası" hemen herkesin bildiÄŸi bir masaldır. Bu masalın yine de iÅŸaret ettiÄŸi bir hakikat var: Ä°nsan'ın istekleri sonsuzdur. Bu nedenle insan isteklerini tatmin için sürekli bir sihirli lamba arar. Ä°stekleri olanlar daima bir lamba ararlar; hatta bulurlar. Hiç ÅŸüphesiz burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Her sihirli lambadan cin çıkmaz. Ancak sömürgeci kapitalizmin buradaki çözümü de dâhiyanedir: KiÅŸi'ye sihirli lambadan her an bir cin çıkabilir hissini kazandırmak: "Sihirli lambanı bul ve bekle; her an cin çıkabilir [Size de çıkabilir]. ÇaÄŸdaÅŸ hayat her yanın sihirli lambayla doldurulduÄŸu ve başında onları ovuÅŸturan, ovan insanların bulunduÄŸu bir gürültü meydanı?
 
Dikkat edilirse yazıda sihirli kelimesi sıkça tekrar edildi; bu nedenle herhangi bir lamba deÄŸil, sihirli lamba gereklidir. Sihir, tanımı gereÄŸi belirsiz olandır. ÇaÄŸdaÅŸ hayatta bu, zamanı belirsiz kılarak gerçekleÅŸtirilir. Dünü ve yarını olmayan ÅŸimdi bir belirsizlikler yumağıdır; her an her ÅŸey olabilir. Örnek olarak, ABD'nin bir imkânlar ülkesi olduÄŸu sıkça vurgulanır; ama eklenir: "Ä°ÅŸini bilenler için." Burada kullanılan iÅŸ bilirlik ancak belirsiz bir ortamda iÅŸe yarar; belirsizlikte göz boyama, alicengiztuÄŸrulvari el çabukluÄŸu iÅŸ görür. "Benim memurum iÅŸini bilir" deyiÅŸindeki iÅŸini bilmek de hiç ÅŸüphesiz böylesi belirsiz durumlar için geçerlidir.
 
Sihirli lambadan çıkan cine, isteklerini sıralarken "beni istemeyen/isteÄŸi olmayan bir varlık kıl" diyen bir insan tasavvur edebiliyor muyuz? Ä°stemekten kurtulmak: Çünkü hayatı istekler çoÄŸaltır. [Hiç olmayı isteyen büyük mistiklerin ne kastettikleri konusuna girmiyorum.] Kısaca, "Alaaddin ve sihirli lambası", istek bittiÄŸinde biter; masalı devam ettiren insanın doymak bilmez sınırsız istekleridir. Zaten sihirli lamba ve cin de bu istek için var kılınmadılar mı? Ä°nsan, isteklerini gerçekleÅŸtirmek için kendi sihirli lambasını, kendi cinini kendisinin bulduÄŸunun, yarattığının farkında deÄŸil midir? Sihir de, lamba da, cin de, hatta hayat denen masal da hepsi insan isteÄŸinin tecessüm etmiÅŸ halleri? Bu kadar isteÄŸi bulunan bir varlığa bu Kainat'ın bile az olduÄŸunu söylemek zaittir.
 
Åžuur, belirlilik; sihrin, belirsizliÄŸin çeliÅŸiÄŸidir. Sihirde alicengiztuÄŸrulvari el çabukluÄŸu, göz boyama tarz iken, ÅŸuurda yön-demli olma, "-den, -a'ya" gitme esastır; kısaca yöntem. Öyleyse, ÅŸuur nedir? Kudema ÅŸuur'u üç yetinin toplamı olarak tanımlar: His (nuzu'), vicdan ve idrak (akıl). Öyleyse, baÅŸka bir deyiÅŸle, ÅŸuur, duyu, zihin ve aklın toplamına verilen addır. Öyle bir toplam ki, bir kere toplandı mı artık kurucu unsurlarından herhangi birisine tek başına indirgenemeyecek bir biçimde mezc olmuÅŸtur. Buna baÄŸlı olarak, istek de üçe ayrılır; hissî istek, vicdanî/zihnî istek, aklî istek. Bu nedenle yalnızca hissî veya yalnızca vicdanî ya da ikisi beraber ÅŸuuru vermez, veremez. Ä°ÅŸte bu nedenle çaÄŸdaÅŸ dünyada yalnızca duyusal veya zihinsel isteklerine yer açıp, aklî olanı dışarıda bırakan insan, cinine teslim olmuÅŸ demektir.
 
Ä°nsanın faslı, ayırımı irade-i akliye olduÄŸu için aklî istek önce gelir ve ferdiyetimizi de belirler. Böyle denmekle yalnızca, tek başına akılla yaÅŸamak istenmiyor elbette. Aklın müÅŸahede ve mütalaası altında duyusal ve zihinsel isteklerin karşılanması ÅŸuurlu bir varlık olarak yaÅŸamamızı mümkün kılar. Çünkü hayatı bir birey olarak ve estetik yaÅŸamak kadim medeniyetimizin ÅŸiarıdır. Bu nedenle hakkıyla yaÅŸamak bir cesaret iÅŸidir. Nehr'in, yarmak, ikiye bölmek kökünden, köprü anlamındaki cisr'in de cesaretle aynı kökten geldiÄŸi dikkat alındığında nasıl ki bir nehri köprüden geçmek bir cesaret iÅŸiyse, doÄŸum ile ölümün ikiye ayırdığı hayatı yaÅŸamak da o kadar cesaret iÅŸidir. Her bir kiÅŸi köprüden tek başına (ferdiyet) geçer; ancak bu geçiÅŸ alelade deÄŸil, insan olmalığa yakışır bir biçimde estetik olmalıdır: Åžuurlu hayat.
 
Medenî geleneÄŸimizde Hz. Peygamberin en önemli iki sıfatının ferdiyet(bireysellik) ve cemal (estetik) olduÄŸuna yalnızca iÅŸaret ediyorum.
 
 
Kaynak: Anlayış Dergisi, (Sayı 49)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.