Türk ordusu, ecdadından 100 yıl sonra Libya yolunda
Follow @dusuncemektebi2
Türklerle Libya halkı arasındaki dostluk ve ittifak çok uzun asırlara dayanıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi bu derin bağları yeniden güçlendirmesi bakımından şaşırtıcı olmayacaktır.
Enver Bey, Mustafa Kemal, KuÅŸçubaşı EÅŸref ve daha birçok önemli Osmanlı subayı Trablus-ı Garp’ı düÅŸman eline bırakıp anavatana doÄŸru çekilirken çölde baÅŸlayan bu öykü hepsinin içinde bir ukde olarak kalacaktı.
Sonraları Harbiye Nazırı olarak Trablus-ı Garp ile olan baÄŸları güçlendirmek için önemli teÅŸebbüslerde bulunacak olan Enver PaÅŸa, çölden ayrılmak zorunda kalmasını yazdığı bir mektupta oldukça sert ifadelerle eleÅŸtirecekti.
Enver PaÅŸa, Trablusgarp
Enver Paşa: Burada bağımsız bir devlet kuracağım
Dün akÅŸam Ä°talyan kumandanı bana mektupla sulh kararını bildirdi. Muhtevasını bildiÄŸim için çok üzüldüm. Gece de Harbiye Nazırından düÅŸmanlığa son vermemi emreden ve bana Sultanın anlaÅŸmayı imzaladığım bildiren bir telgraf geldi.
DüÅŸüncelerimi tahmin edersiniz. Kesin bir karar vermek için Åžeydi Ahmed’in adamlarını bekliyordum, bugün geldiler. Karar verildi, bana baÄŸlı kalacaklar ve böylece harp devam ediyor. Bugün Harbiye Nezareti’nden gelen çeÅŸitli haberler durumu aydınlatıyor. Gazetelerden, hükümetin 2 bölgeyi tamamen kaybettiÄŸini öÄŸrenmiÅŸsinizdir bile.
Bir an düÅŸünün sevgili dostum, ne yaptığımızı bir düÅŸünün! Kadınlarıyla ve çocuklarıyla bir yıl boyunca baÅŸarıyla savaÅŸmış olan bu yiÄŸit insanları düÅŸmanın kollarına bırakıyoruz ve böylece terk ediyoruz iÅŸte ve onlara anavatanın yardıma geleceÄŸine dair söz verip savaÅŸmayı öÄŸütleyen ben, ÅŸimdi tarif edilmez zorluklar içinde kalıyorum.
Bu memleketi terk edecek durumda deÄŸilim ve memleketimin öbür yarısının bana ihtiyacı var. Neticede burada bağımsız bir devlet kuracağım.
Balkan devletlerine gelince, onları ezeceÄŸimiz konusundaki ümitlerimi kaybetmedim, nihayet organize olmak için bizi rahat bırakacaklar. Burada iyi çalıştık, ama yeni iktidar partisi her ÅŸeyi ezdi, iÅŸte böylece utanç verici bir sulhu kabul ettik. Sırtımızda neticesi çok açık olmayan bir dizi harp var.
(Enver PaÅŸa-22 Ekim 1912)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, yaklaşık 108 yıl sonra Libya Hükümeti'nin daveti üzerine KuloÄŸullarının vatanı Libya’ya Türk askeri göndermek üzere tezkereyi geçtiÄŸimiz günlerde meclisten geçirdi.
Libya’nın kendi tarihinde Türkler ve Türklerin tarihinde Trablus-ı Garp beldesi insanlarının son derece farklı bir yeri var.
Akdeniz’de Haçlılara, Mısır’da Ä°ngilizlere, Cezayir’de Fransızlara, Anadolu’da Yunanlılara ve Trablus-ı Garp’ta Ä°talyanlara karşı omuz omuza savaÅŸan iki ezeli dost millet, yeni bir ittifak için yaklaşık bir asır sonra tekrar bir araya geldi.
Trablus-ı Garp’ın fethi
Antik Yunanlıların verdiÄŸi Libya ismi Müslümanların kullanmayı tercih ettikleri bir isim deÄŸildi. Müslümanlar Libya’ya Trablus, Trablusu’l Garp, Tablus-ı Garp veya Bingazi isimlerini kullanmayı tercih etmiÅŸti.
Libya’nın günümüzdeki tam ismi de ÅŸöyledir; “el-Cemâhîriyyetu’l- ‘Arabiyyetu’l -Lîbiyyetu’ÅŸ -Åž a‘biyyetu’l-ıştirâkiyyetu’l-‘Uzmâ” yani “Büyük Libya Arap Halk Sosyalist Cemâhîriyyesi”dir.
707’de Mûsâ b. Nusayr Bizanslıları yenerek bölgeyi fethettiÄŸinde ise, bu bölgeye Ä°frîkiyye ismini verdi.
908 yılında AÄŸlebîlerin hükümranlığına son veren Fâtimîler de, bölgeyi bir süre yönetmiÅŸse de 1510 yılında Haçlı kuvvetlerinin eline geçti.
1551 yılına gelindiÄŸinde Haçlı kuvvetlerinin Akdeniz’deki hakimiyet sahasına son vermeye karar veren Türk donanması, içinde binlerce Yeniçeri askerinin de bulunduÄŸu, kadırgalarla yola çıktı.
Donanmanın başında Sinan PaÅŸa bulunuyordu; ama sefer sırasında Turgut Reis gibi önemli bir Türk denizcisi de kritik görevler üstlenmiÅŸti.
Donanma öncelikle stratejik bir üs olan Malta Adası’nı yoÄŸun bir topçu ateÅŸine tutarak Libya kuÅŸatmasına müdahale etmesinin önüne geçti.
Malta güçleri etkisiz hale getirilince Türk donanması yönünü bu kez Libya’ya çevirdi. Kıyılar çevrilip topçu ateÅŸi baÅŸladığında Fransa kralının elçisi Senyör Gabriel D’Aramont bölgeye gelerek kuÅŸatmayı kaldırmasını istedi.
Fransa ve Osmanlı yakın bir siyasi iliÅŸki içindeydi; fakat Sinan PaÅŸa kuÅŸatmanın Sultan Süleyman’ın emri olduÄŸunu söyleyerek bu teklifi reddetti. Senyör Gabriel D’Aramont’u da kuÅŸatma bitene kadar alıkoydu.
BaÅŸlarda Libya’yı asla teslim etmeyeceÄŸini belirten Gaspar dö Villiye komutasındaki ÅŸövalyeler yaklaşık üç günlük ÅŸiddetli bir Türk hücumu sonrası teslim olmayı kabul ederek kaleyi 16 AÄŸustos 1551’de Sinan PaÅŸa’ya teslim etti.
Turgut Reis
Garp Ocakları ve Kuloğulları
Libya fethedildikten sonra burada hızlıca Garp Ocakları yönetimi kuruldu. Ä°lk olarak Murad AÄŸa, Beylerbeyi olarak atanmışsa da sonrasında bu görev Turgut Reis’e tevdi edilince Trablus-ı Garp’ta ciddi bir devlet teÅŸkilatlanması baÅŸlamış oldu.
Turgut Reis’in ölümünden sonra bölgeye kara kuvveti olarak gelmiÅŸ yeniçeri askerleri darbe ile yönetimi ele geçirdi. Yönetimin başına geçirdikleri “Dayı” isimli devlet idarecisinin Osmanlı hükümetince onaylanmasını talep ettiler. Osmanlı idaresi de bu talepleri kabul ederek bölgede Dayılık Rejimi’nin baÅŸlamasını resmen onayladı.
Osmanlı merkezi sisteminin üstünde bir konumda olmadığını bilen yeniçeriler, ailede babadan sonra önemli kiÅŸilerden biri olan “Dayı” unvanını kullanarak yeni bir yönetim modeli geliÅŸtirmiÅŸlerdi.
Yapılan askeri darbeler sonucu herhangi bir mevkideki yeniçeri askeri Dayı olarak Libya yönetiminin başına geçebiliyordu.
Zaman içerisinde meydana gelen önemli geliÅŸme ise “KuloÄŸulları” hadisesidir. Yeniçerilerin evlenmesi yasak olmasına raÄŸmen Libya’da yerel halktan kadınlarla evlenerek büyük aileler kurdular. Yeniçeri olmalarından dolayı Türk kabul edilen bu aileler zamanla Libya yönetim aristokrasisinde önemli yerlere geldiler.
KuloÄŸulları olarak bilinen ailelerin içinde KaramanoÄŸlu ailesi ise Trablus-ı Garp vilayetinin yönetiminde uzun yıllar önemli bir etkiye sahip olmuÅŸtu.
Dayılık sistemi ile ülkede sık sık askeri darbe meydana gelmesi üzerine Osmanlı merkezi hükümeti bölgeye zaman zaman yeni bir vali gönderme teÅŸebbüsünde bulunmuÅŸsa da KuloÄŸulları ailelerinin politik gücü Osmanlı idarecilerinin bölgede etkili olmasının önüne geçmiÅŸti.
Osmanlı 17'nci yüzyıldan sonra KuloÄŸulları ile mücadele edebilmek için askeri müdahalelere baÅŸvurmuÅŸ ve onları kritik bölgelerden sürmek zorunda kalmıştı.
Senusilerin bölgede yükseliÅŸi
Libya tarihinde Türklerle olan iliÅŸkileri göz önüne alındığında en kritik topluluÄŸun Senusiler olduÄŸu göze çarpıyor.
Bir cemaat olan Senusiler, Hazreti Hasan’ın soyundan geldiÄŸi kabul edilen Seyyid Muhammed bin Ali es-Senusî tarafından kuruldu.
Fas’ta bulunan Ticani Tarikatı’nın etkisinde kalan Senusi, bölgede Hristiyan misyoner ve müstemlekecilerin Afrika’ya hakim olmasını engellemek için harekete geçti.
Bu amaçla 1837 yılında Ebu Kubays Dağı’nda ilk Senusi medresesini kurdu; fakat Osmanlı yönetiminin dikkatini üzerine çekince daha güvenli bulduÄŸu CaÄŸbub’ı cemaatini güçlendirmek ve yaymak adına merkez olarak belirledi.
Senusi Cemaati kısa bir süre içinde Fas’tan Sudan’a, Mısır’dan Libya’ya kadar yaklaşık 20 milyon Müslüman üyeye sahip olmuÅŸtu. Üstelik bu sayının 5 milyona yakını Afrika iç kısımlarında yaÅŸayan bedevi, Müslüman olmayan halklardı.
Senusiler bu hareketle Hristiyan misyonerlere Afrika’da büyük bir darbe vurmuÅŸtu; fakat Avrupalı güçlerin Afrika kıtasını doÄŸrudan iÅŸgal etmelerinin de önüne geçmeleri gerekiyordu.
Bu ortak amaç Osmanlı Hükümeti ile Senusi Cemaati'ni birbirine yakınlaÅŸtıran ülkü oldu.
Mustafa Kemal Atatürk, Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸerif Es-Senusî (ortada beyaz kıyafetli) ile birlikte
Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸerif Es-Senusî ve Osmanlı Ä°ttifakı
Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸerif Es-Senusî’nin Osmanlı tarihinde kritik bir yeri vardı. 1912 yılında Trablusı-ı Garp direniÅŸinde genç Osmanlı subayları ile yaptığı ittifakla Ä°talyanların Afrika içlerine ilerleyiÅŸini durdurmuÅŸtu.
Sultan Vahdettin’e hilaf ve kılıç kuÅŸatarak onu tahta oturtmuÅŸtu ve ABD elçiliÄŸinin raporlarına göre, Mustafa Kemal Atatürk’ün halifelik makamını Osmanlı Hanedanlığı'ndan aldıktan sonra vermek istediÄŸi kiÅŸiydi.
Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸerif Es-Senusî,1878 yılında SenusiliÄŸin merkezi olan CaÄŸbub’ta doÄŸmuÅŸtu. SenusiliÄŸin önemli isimleri olan babası Muhammed Åžerif, amcası el-Mehdi ve Ahmed er-Rifi ile hem yakından çalışmıştı hem de eÄŸitimini bizzat onlardan almıştı.
Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸerif Es-Senusî, 1915 yılında tüm Senusi Cemaati'ni Osmanlı’nın yanında savaÅŸa soktu ve Ä°talyan iÅŸgalini kıyı kesimine hapsetti; fakat Ä°talyanların direniÅŸi kırması sonrası milyonlarca üyesi bulunan Senusi Cemaati'nin lideri Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸrif Es-Senusî Libya’dan ayrılarak Ä°stanbul’a geldi.
Türk halkının büyük bir hürmet gösterdiÄŸi Ahmed EÅŸ’ÅŸerif, Milli Mücadele’nin de manevi önderlerinden biri oldu.
Ankara Hükümeti’nin Anadolu’da yaÅŸayan Kürtlerden savaÅŸ boyunca destek almasını saÄŸlayan en önemli isimlerden birisi Ahmed EÅŸ’ÅŸerif’ti.
Irak’a gitmek üzere Antep’ten geçmesi dahi bölgedeki Fransız karşıtı direniÅŸe büyük bir moral ve motivasyon katmıştı.
Seyyid Ahmed EÅŸ’ÅŸerif Es-Senusî’nin sürgünü
1926 yılına gelindiÄŸinde Ä°talyanların Ankara Hükümetine baskısı sonucu Ahmed EÅŸ’Åžerif Suriye’ye geçmek zorunda kaldı.
Suriye’ye vardığın binlerce kiÅŸinin törenlerle kendisini karşılaması üzerine Fransız hükümeti kendisinden rahatsız olarak ülkeyi terk etmesini istedi.
Ahmed EÅŸ’ÅŸerif bunun üzerine Mekke’ye geçti; fakat bu kez Suud Krallığı Ahmed Ahmed EÅŸ’ÅŸerif’in bölgede kalamayacağını söylemesi üzerine Asir’e geçerek 10 Mart 1933 yılında hayata gözlerini yumana kadar burada kaldı.
Ahmed EÅŸ’Åžerif, Tük halkına olan inancını ve baÄŸlılığını ölümüne kadar koruyarak tüm cemaatine sonuna kadar Türklerle ittifak halinde kalmalarını tavsiye etti.
Cephede hem Enver PaÅŸa hem de Mustafa Kemal ile düÅŸmana karşı savaÅŸmış Ahmed EÅŸ’Åžerif, kendisine karşı yapılan kötü muamelelere raÄŸmen herhangi bir kırgınlık ifadesi kullanmamayı tercih etmiÅŸti.
Senusiler Libya’da bağımsızlığı elde edince Libya BaÅŸbakanı'nı Ankara Atadı
Senusiler Mussolini iktidarında büyük bir yara almıştı. Diktatör Mussolini, Senusi direniÅŸini kırarak onları korkunç planlarında kullanmaya baÅŸlamıştı;
Libya yerlilerinden oluÅŸturulan askerî birliklerde bedevîlere yüksek seviyede bir yaÅŸama imkanı saÄŸlanıyordu.
Libya’yı iÅŸgal ederken Eritre’den getirdikleri askerleri kullandıkları gibi bu defa 1936-1937 HabeÅŸistan Harbi’nde Libya’dan gönderilen önemli sayıda Libyalı yerli birliklerin yararlılıkları Trablus’u ziyaretlerinde Ä°slâm Kılıcını (Seyful-ıslâm) kılıcı kuÅŸanan Mussolini’nin nutkunda, o askerlerin parlak iltifatlarla anılmalarına sebep olmuÅŸtur.
Nihayet Libyalılar, Ä°kinci Dünya Savaşı’nın baÅŸlangıç aÅŸamalarında Ä°talyan saflarında savaÅŸmışlardır.Nurettin Ceviz - Libya Tarihine Kısa Bir Bakış)
Kral Ä°dris
Libya’nın uzun süren iÅŸgali sonrası 1943’te Senusiler, Åžeyh Ä°dris liderliÄŸinde bağımsızlığını kazandı.
1948 yılında ise Ä°ngiliz hakimiyetinden tamamen kurtulan Libya, 1951 yılında BM’nin de onaylamasıyla tam bağımsız bir ülke oldu.
Fakat Ä°talyanlar döneminde eÄŸitim hakkı dahi engellenen Libya halkı, hiçbir mevki için yetiÅŸmiÅŸ eleman bulunamıyordu;
Araplara sadece hademelik, odacılık ve kapıcılık ya da alt seviyede memurluklar verilmiÅŸtir. Bunun bir sonucu olarak Ä°ngilizlerce iÅŸgal edilen Bingazi ve Trablus’ta (1943), yerli idare için gerekli yetiÅŸmiÅŸ unsur bulmakta zorluk çekilmiÅŸtir. Bağımsızlığın verildiÄŸi 1951’de yüksek öÄŸretim görmüÅŸ Libyalı bir mühendis, bir doktor, diÅŸçi ya da eczacı yoktu.
(Nurettin Ceviz - Libya Tarihine Kısa Bir Bakış)
Kral Ä°dris döneminde Libya bağımsızlığını kazanınca ilk yapılan icraat Türklerle yeniden güçlü bir baÄŸ kurmak oldu. Bu sebeple bir kuloÄŸlu olan Sadullah KuloÄŸlu baÅŸbakanlığa atandı.
Sadullah KoloÄŸlu
Bu durumu Sadullah KoloÄŸlu’nun oÄŸlu Orhan KoloÄŸlu yıllar sonra katıldığı bir TV programında ÅŸöyle açıklıyordu;
Babama Libya’nın ilk baÅŸbakanı denilebilir. Bağımsızlık kazandıktan sonra kendi kadroları yoktu. Türkiye’de valilik görevi yapan babam, Türk hükümetinin izniyle orada o görevi üstedi. Bir süre baÅŸbakanlık yaptı.
Bizim soyadımızdan bellidir; aslında soyadımız KuloÄŸlu’dur. Osmanlı’nın yeniçeri veya levent olarak Kuzey Afrika’ya gönderdiÄŸi Türk asılı gençlerin, oradaki kadınlarla evlenmesinden doÄŸan karışık çocuklardır.
Büyükbam da hem Derne’nin aÅŸiret reisi hem de belediye baÅŸkanıydı. PadiÅŸah Abdülhamid, babamı Ä°stanbul’a aldırıyor. AÅŸiret mektebinde okuyor, mülkiyeyi okuyor.
O zaman Arap-Türk ayrımı yok. Babam Türkiye’de kaymakamlıklar, valilikler yaptı. Ä°kinci Dünya Savaşı sonrasında 1947-48’de Libya’da yeni bir devlet kurulmasını giriÅŸildiÄŸinde babam Ankara hükümetinin izniyle oraya gitti. Babam teklifi reddetmiyor, hizmet etmek istiyor. Yerli halk da iktidarı almak istiyor. Babam bambaÅŸka bir anlayışla yaklaşıyor.
Kral, babamı özellikle istedi. Babam, Ä°stiklal Savaşı’na katılmış, bağımsızlığı tam savunmuÅŸ halka hizmet eden bir insan. Ä°ngilizlerin getirdiÄŸi kadrolar baÅŸ eÄŸen, onlara uyan insanlardı. Babam Ä°ngiliz kumandanlarıyla boÄŸaz boÄŸaza kavgalara giriÅŸti.
Ä°stiklal Savaşı’nı yaÅŸamış, bağımsızlığı yaÅŸamış bir insan olduÄŸundan onun için onları idareyi elde tutmak isteyen Ä°ngilizlerin karşısına sürdüler. (NTV)
Kral Ä°dris, Kaddafi tarafından devrildiÄŸinde de Türkiye’de bulunuyor olması kaderin bir baÅŸka cilvesiydi.
Türklerle Libya halkı arasındaki dostluk ve ittifak çok uzun asırlara dayanıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi bu derin baÄŸları yeniden güçlendirmesi bakımından ÅŸaşırtıcı olmayacaktır.
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
Kapak FotoÄŸraf: Enver PaÅŸa ve Mustafa Kemal PaÅŸa Libya'da
Henüz yorum yapılmamış.