Ömer Lekesiz: Derin acı garezi besleyen bir zemine dönüşür
Follow @dusuncemektebi2
Nietzsche'ye göre “derin acı seçkin kılar; ayırır. En ince kılık değiştirme biçimlerinden biri Epikurosçuluktur ve bundan sonra sergilenen, acıyı hafife alan ve hazin ve derin her şeye karşı kendini savunan bir beğeni gözüpekliğidir.
Dünyanın tüm sorunlarını çözecek çok deÄŸerli reçetelere sahip olduÄŸunu vehmedip, muteber kiÅŸilerin bunlara itibar etmeyiÅŸini hayati bir sorun haline getiren bir entelektüel, ÅŸartnamesine uygun davranmadığı için kazandığı büyük ihaleyi kaybeden bir iÅŸadamı, sıradan bir birey iken çok önemli görevlere getirilen ancak yaptığı fahiÅŸ hatalar yüzünden görevlerine son verildiÄŸi için sosyal rol ve dolayısıyla itibar kaybına uÄŸrayan bir bürokrat, içinde yer aldığı siyasi yapıdan dışlanan bir siyasetçi.. hakkında vuku bulanın kendisinde neden olduÄŸu derin bir garazla, intikamını siyasi yoldan almak üzere harekete geçtiÄŸinde, zikrettiÄŸimiz görünen nedenlerin berisinde, eylemi için kendisini ruhen hazır hale getirdiÄŸi bir düzeye öncelikle yerleÅŸir ki, bunun adı acı düzeyidir.
Buradaki acı, ilgilisinin ÅŸahsında sevdiÄŸi birini ya da bir ÅŸeyi yitirme hüznünün ötesine geçerek, kamu takdirine ve paylaşımına açık hale getirilmiÅŸ ve dolayısıyla toplumsal bir zeminde tedavüle koyulmuÅŸ ayartıcı bir acı olarak görünürlük kazanır.
Nietzsche, Ä°yinin ve Kötünün Ötesinde (Ä°ÅŸ Kültür Y., çev.: Mustafa Tüzel, Ä°st. 2019) adlı eserinde, “Derin acılar çekmiÅŸ her insanın zihinsel kibri ve tiksintisi –insanların ne kadar derin acı çekebileceklerini hemen hemen hiyerarÅŸi belirler–, en akıllıların ve en bilgelerin bilebileceklerinden daha fazlasını bilme, ‘onların bilmediÄŸi’ birçok uzak korkunç alemde biliniyor ve bir kez ‘evinde’ olmuÅŸ olma tutkusu yüzünden tepeden tırnaÄŸa dolduÄŸu ve rengini aldığı tüyler ürpertici emin oluÅŸ...” ÅŸeklinde temellendirdiÄŸi bu acı, garazı besleyen, büyüten ve harekete geçiren diÄŸer dışsal (sosyal ve ruhsal) hususları da doÄŸrudan kendi rengine boyar.
Bu noktadan itibaren bir garazlı, garazının beyanında ve onunla intikam alma yolunda, “adamın acısı büyük” nitelemesiyle kamusal bir onayı kendiliÄŸinden saÄŸlama seçkinliÄŸine eriÅŸtiÄŸini düÅŸünerek, acıdan beslenen ahlaklılık maskesi altında, garazıyla kötülük yapmada hadsizliÄŸin ruhsatını da böylece elde ettiÄŸini sanarak (ahlaksızlığın tüm ÅŸubeleriyle birlikte) harekete geçer.
Yine Nietzsche bunu, yukarıdaki sözlerinin devamında ÅŸöyle ifade eder:
“Derin acı seçkin kılar; ayırır. En ince kılık deÄŸiÅŸtirme biçimlerinden biri Epikurosçuluktur ve bundan sonra sergilenen, acıyı hafife alan ve hazin ve derin her ÅŸeye karşı kendini savunan bir beÄŸeni gözüpekliÄŸidir. Onun sayesinde yanlış anlaşıldığı için neÅŸeliliÄŸi kullanan ‘neÅŸeli insanlar’ vardır –yanlış anlaşılmak isterler. NeÅŸeli bir görüntü saÄŸladığı için ve bilimsellik kiÅŸinin yüzeysel olduÄŸu çıkarımına yol açtığı için bilimselliÄŸi kullanan ‘bilimsel insanlar’ vardır; –yanlış bir çıkarıma ayartmak isterler. Kırılmış, gururlu, iflah olmaz kalpler olduklarını gizlemek ve yadsımak isteyen özgür edepsiz tinler vardır; bazen delilik bile fazlasıyla kesin mutsuz bilginin maskesidir. –Buradan ‘maskeye’ hürmet etmenin ve psikolojiyi ve merakı yanlış yerde uygulamanın daha incelmiÅŸ bir insanlığa ait olduÄŸu sonucu çıkar.”
Safhaları itibariyle derinleÅŸtirilerek yüklenilen, baÅŸkalarınca görünür hale getirilen, kamu paylaşımına, beÄŸenisine, desteÄŸine açılan, intikam alma hırsını ve olası ahlaksız tüm yöneliÅŸleri kendisiyle birlikte meÅŸrulaÅŸtıran.. bu acılılık konumlanmasından sonra, garazlı için yukarıda sözünü ettiÄŸimiz sosyal boyutlu etkilenmelere mahsus zeminler de hazırlanmış olur.
“SözcüÄŸü tanımlamak yerine”, garaz, hınç, kin, öfke, hoÅŸnutsuzluk, kızgınlık, düÅŸmanlık, intikam, haset, kötüleme /deÄŸersizleÅŸtirme tutkusu, nefret vb. duyguları da ihtiva eden “görüngüyü”, Nietzsche gibi ressentiment terimiyle nitelemede ve tasvir etmede ısrarlı olan Max Scheler, zikrettiÄŸimiz zeminin toplumsal yapıyla iliÅŸkisini ÅŸu cümlelerle kurar:
“...Bizimki gibi, açıkça tanınan, yaklaşık olarak (politik ya da diÄŸer) eÅŸit hakların ya da biçimsel toplumsal eÅŸitliÄŸin, iktidar ve servet dağılımındaki ve eÄŸitimdeki derin olgusal farklılıklarla yan yana olduÄŸu bir toplum, ressentiment için en uygun zemindir. Herkesin kendisini herkesle kıyaslama ‘hakkı’ olmakla birlikte, gerçek hayatta durum farklıdır. Bireylerin karakterlerinden ve deneyimlerinden tamamen bağımsız olarak, bizatihi toplumsal yapı, burada güçlü bir ressentiment enerjisinin birikmesine yol açmaktadır.” (Hınç, çev.: Abdullah Yılmaz, Alfa Y., Ä°st. 2015)
Bu manada ancak Scheler’den öÄŸreneceÄŸimiz birkaç husus daha var. Söz hazır ona gelmiÅŸken bu hususlara da bakarak garazla ilgili ÅŸimdi konuÅŸtuklarımızı bir esasa baÄŸlamamız daha yararlı olacaktır.
Kaynak: YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.