Hindistan'ın Babri Cami kararı gerçeklerle çelişiyor
Follow @dusuncemektebi2
Akademik çalışmalarına Hindistan Amity Üniversitesi’nde devam eden Abdulkadir Aksöz “Babri Camii-Ram Tapınağı meselesi siyasi partiler tarafından yerel bir mesele olmaktan çıkarılarak ulusal bir soruna çevrildi” diyor.
Hindistan siyasi tarihinin en büyük ve en tartışmalı konularından biri hiç şüphesiz Babri Camii ile ilgilidir. 15.yüzyılda Babür İmparatorluğu’nun ilk sultanı Babür Şah adına Hindistan’ın Uttar Pradesh eyaletinin Allahabad şehrinde inşa edilen Babri Camii, 18. yüzyıldan günümüze değin Hindularla Müslümanlar arasında çözüme kavuşturulamayan bir sorun olarak gündemdeki yerini korumaya devam etmektedir. Hindu Tanrısı Ram’ın doğduğu yerin mescidin inşa edildiği alanda bulunduğu iddiası tartışmanın odağında yer almaktadır. Birçok Hindu, Lord Rama’nın doğum yerinin caminin merkezi kubbesi altında bulunduğuna inanmaktadır. Babri Mescid-Ram Mandır meselesi, Hindistan’ın en kışkırtıcı gerginliğidir ve son otuz yıldır ülkenin tamamı bu toplumsal gerilim ve nefret sarmalıyla kuşatılmıştır. Tartışmanın tarihsel, adli ve politik yönleri arasında karmaşık bir ilişkisi vardır.
Hindistan Britanya sömürge idaresi altındayken İngiliz hükümeti, Hindular ve Müslümanları kendi aralarında bölme ve böylelikle kolay yönetme politikasını Babri Camii aracılığıyla uygulamışlardır. İngiliz subay H.R Nevill, Babri Camii hakkında ilk hikayeyi üreten insandı ve notlarında şöyle yazmaktadır: ‘‘1528’de Babür, Ayodhya’ya geldi ve bir hafta durdu. Antik tapınağı yıktı (Ram’ın doğum yerini) ve yerinde, halen Babür’ün mescidi olarak bilinen bir cami inşa ettirdi.’’ Tarihçilere göre bu hikaye on dokuzuncu yüzyılda dolaşmaya başlıyor ve resmi kayıtlara giriyor. Bu kayıtlar daha sonra konuyla ilgili geçerli kanıt olarak gösterildi. Pek çok tarihçiye göre bu efsane, 19. yüzyıldan kalma bir İngiliz yaratımıdır. H.R Nevill’in Tarih Eskizleri, verdiği bilgiler ve tuttuğu dipnotlar ile tapınağın yıkılması ve caminin inşası ile ilgili açıklamalar İngiliz kayıtlarında bulunmaktadır.
CAMİ-TAPINAK ARASINA ÇİT
Caminin bulunduğu alana ilişkin Hindu tezleri 1900’lü yılların başında karşılıklı şiddete evrilirken toplumsal bölünme İngilizler tarafından resmileştirildi ve camii ile tapınak arasında bir çit yapıldı. İngilizler, Hindular ve Müslümanlar arasında dini kutuplaşmanın ve toplumsal ayrışmanın tohumlarını ekmeyi başardı. 1934’te karşılıklı şiddet olayları artarken Babri Camii’nin yıkılması için Hindular isyan hareketi başlattılar. Hindulardan oluşan bir grup camiyi yıkmaya çalıştı ama İngilizler onları kontrol etti, caminin hasarlı kısmını onardı ve yerel Hindulara para cezası verdi. 1885 yılında, Mahant Raghubar Dass tarafından Babri Camii hakkında yapılan temyiz başvurusuyla birlikte her iki toplum arasındaki yargı yarışı da başladı. Bağımsızlıktan sonra, Hindu aşırılıkçı ‘‘Vishwa Hindu Parishad’’ (VHP) ile Müslümanların kurduğu ‘‘Tüm Hindistan Babri Camii Eylem Komitesi’’ (AIBMAC) arasında büyük bir çekişme ve tartışma ortaya çıktı. VHP, Hinduların uzun bir süredir, Babri Camii’nin inşasından önce Ramjanmabhumi olarak bilinen Ayodhya’daki belirli bir kutsal yere taptıklarını iddia ediyorlardı. Bu nedenle VHP camiinin tapınağın yıkılmasından sonra inşa edildiğini savunarak başta İngiliz arşivleriyle birçok tarihi ve edebi eseri delil olarak sunmuştur. Öte yandan, AIBMAC iddialara yanıt vermek için 1528 yılında Babri Camii’nin inşaatına dair belgeleri, 1528-1885 yılları arasında art arda alınan kararlardan gelen adli belgeleri, 1528-1885 yılları arasında camiiye münhasır mülkiyet belgelerini yayınlamıştır. Komite Ram Tapınağı’nın Babri Camii ile değiştirildiği tezini reddediyor ve adli kararların Müslümanların lehine sonuçlanmasını istiyor. Tarihsel delillerin ve rakip taraflar arasındaki diyaloğun tartışmasından ortaya çıkan anlaşmazlık, çoğunluk topluluğunun inançları ve azınlık kimliğine yönelik tehditler konusunda büyük bir toplumsal problemi açığa çıkarmıştır. Özellikle belirtilmelidir ki VHP’nin iddiaları tartışmalı tarihi delillere dayanmaktadır. Ram’ın doğumunun tam yerini belirten bir kaynak metin bulunmamakla birlikte Babri Camii’nin bir Ram tapınağının kalıntıları üzerine kurulduğuna dair herhangi bir kanıt yoktur.
Ramjanmabhumi’nin, yani kutsal bir ibadet yeri olması gereken Ram’ın (Hindu topluluğuna göre) doğduğu yer olan Ayodha, hem Hindular hem de Müslümanlar için savaş alanı şeklini alması bir keder meselesiydi. Buradan çıkan kıvılcım bütün ülkeye yayıldı. Ayodha Anlaşmazlığı yahut Babri Mescit-Ram Mandır çekişmesi Hindularla Müslümanlar arasında dini bir sorun olmanın ötesine geçmiş değil, çeşitli siyasi partilerin seçim kazanımları için ana siyasi gündeme dönüşmüştür. Bu anlaşmazlık, son yıllarda toplumlararası ilişkilerin kutuplaşmasının ve Hindistan siyasetinin daralmasının en önemli nedeni haline geldi. Tartışma hiç şüphesiz Hint Alt Kıtası’nın Hindistan ve Pakistan şeklinde bölünmesinin ardından en hassas toplumsal meselelerinden biridir. 1992 yılında, radikal Hindular Tanrı Ram’ın doğum yerine bir tapınak inşa etme niyetiyle yıktıkları Babri Camii bir ulusal krize dönüşmüştür Mandir-Mescit uyuşmazlığıyla ilgili farklı grupların müdahalesi şiddetli çatışmalara varan gerilimleri doğurmuştur. Devlet, siyasi partiler, dini liderler, ideolojik grup ve örgütler, medya ve aydınlar gibi farklı aktörlerin katılımı nedeniyle durum daha karmaşık ve çok boyutlu bir biçime evrilmiştir.
LAİKLİK-DİN YÜZLEŞMESİ
Babri Mescit-Ram Mandır hareketi, gerçekler ve demokratik kararlardan daha ziyade efsanelere, mitlere ve inançlara dayalıdır ayrıca Hindistan siyaseti içindeki laiklik ve din arasındaki yüzleşmeyi de içermektedir. Ayodhya’nın Babri Mescit-Ram Mandır anlaşmazlığı, daha önce görülmemiş yeni bir politik altyapıyı ortaya çıkararak merkezdeki iki iktidar partisinin çöküşünde etkili oldu. 1989 ve 1991 seçimleri Babri Mescit gerginlikleri altında gerçekleşirken siyasi partiler üzerinde, özellikle de Bharatiya Janata Partisi-Hindistan Halk Partisi(BJP)’nin Hindu milliyetçiliğini sırtlamasına zemin hazırlayarak iktidara giden yolu açtı. BJP, bu konuda Hindu seçmenlerini etkileyebildi ve parlamentoda daha fazla sandalye kazandı. Laik duruşuyla tanınan ve Müslüman seçmenlerden her seçimde destek alan Kongre Partisi ise BJP karşısında güç kaybına uğradı. Kongre Partisi’nin kaybı BJP için bir kazanç oldu. Bu, esas olarak dini olmaktan ziyade politik bir meseledir.
Babri Mescit-Ram Mandır anlaşmazlığı, ortaya çıkışından bu yana Hindistan siyasetiyle yakından bağlantılıdır. Hindistan’da özellikle iç politikadaki sosyal, dini, ekonomik ve kültürel alandaki her sorunun siyasi güç kazanma aracı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Anlaşmazlık dini bir mesele olarak ortaya çıktı ve daha sonra siyasi ve yasal bir tartışma şeklini aldı. Yargının konuyu uzun süre çözememesi ve aksatması sorunun siyasallaşmasına zemin hazırlamıştır. Babri Mescit-Ram Mandır sorunu 1980’li yılların başından beri oy toplamak için bir kaynak havuzu haline dönüşmüş, temel olarak BJP ile Kongre Partisi arasında siyasi bir savaş haline gelmiştir. Ayodhya konusu, Hindu-Müslüman topluluklarını BJP ve Kongre gibi siyasi partiler tarafından kendi hatlarında seferber etmek için kullandıkları en kullanışlı toplumsal ve siyasal bir mobilizasyon aracıdır.
HİNT AYM’SİNİN KAOS KARARI
9 Kasım 2019’da Yüksek Mahkeme, Ayodhya’daki tartışmalı alanda bir Ram Tapınağı inşa etmenin önünü açan kararını açıklarken Müslümanları Babri Camii’nin yerine yeni bir cami inşa etmek için farklı bir alanda 5 dönümlük bir arsa tahsis edilmesi için yönlendirdi. Hindistan tarihinin en önemli ve en çok beklenen yargı kararı Hindu tezlerini onaylarken 1024 sayfalık karar metninde birçok Hindu’nun Lord Ram’ın doğduğuna inandığı Babri Camii alanında tapınak inşası için üç ay içinde başlanmasına dair bir güven ortamı oluşturulması gerektiği vurgulanmıştır. Yasal uyuşmazlıkta yargının rolü tartışmalara sebep olmuş ve inanç odaklı karar ve bir tarafı kayıran anlayış, Müslümanların azınlık rolüne büründürülmesine ve ülkede herhangi bir söz sahibi olma haklarının ortadan kaldırılmasına ortam hazırlamıştır. Nitekim Ram Mandır’ın yıkılarak Babri Camii’nin inşa edildiğine dair inancın yargı kararıyla resmiyete kavuşturulmasının ardından sosyal medya platformları üzerinde pek çok Hindu milliyetçisi ülkenin diğer eyaletlerindeki tarihi camiilerin de tıpkı Babri Camii gibi Hindu tapınaklarının yıkılması sonucu inşa edildiklerini dillendirmeye başlamış, hatta konuyu yargıya taşımışlardır.
Hindu-Müslüman toplulukların, Babri Mescidi konusundaki ortak ateşi, Hindistan’ın toplumsal uyumunu ortadan kaldırmak için on yıllardır yanmaya devam ediyor. Meseleye konu olan yasal dosya Yüksek Mahkeme kararıyla Babri Camii’nin yerinde Ram Tapınağı’nın bulunduğunu resmen onaylarken Hindu siyasi ve dini örgütlerin Mandır yapımı için beyanları, VHP’nin kışkırtıcı çıkışları ve BJP’nin Hindu milliyetçiliği politikası, çoğulculuk yerine çoğunlukçu anlayışın ülke genelinde yükselişe geçtiği bir yapıyı doğurmuştur. Narendra Modi liderliğindeki Hindu milliyetçisi BJP’nin 2014’te iktidara gelmesinden bu yana Hindistan’da, sosyal ve dini bölünmeler derinleşmektedir. Vinayak D. Savarkar’ın ortaya attığı “Hindutva” (Hintlilik) adlı çoğunlukçu ve Hindu esaslarına bağlı aşırı bir milliyetçi ideolojiden beslenen BJP ve başbakan Narendra Modi, Babri Camii olaylarını oy deposu olarak gördükleri Uttar Pradesh eyaletindeki gücünü konsolide etmek amacıyla kullanmaktadır.
KUTUPLAŞMALAR ARTTI
Babri Camii-Ram Tapınağı meselesi siyasi partiler tarafından yerel bir mesele olmaktan çıkarılarak ulusal bir soruna çevrilmiş, Müslümanlarla Hindular arasındaki hoşgörü ve birarada yaşama iradesine ket vurmuştur. Yargı, siyaset ve din iç içe geçerek ülkenin laik-seküler yapısı dumura uğramış, toplumsal ve siyasal kutuplaşma artmış ve popülist milliyetçilik yükselişe geçmiştir. Son yargı kararıyla Ram Tapınağı’nın inşasının onaylanması ve Müslümanların bölgeden çıkarılması ileride doğabilecek yeni ‘‘Mescit-Mandır’’ uyuşmazlıklarına emsal teşkil edebilecek türdendir. Sonuç olarak böylesi bir durum, dünyanın en kalabalık ikinci Müslüman nüfusuna sahip Hindistan’da, toplumsal iç barış ve huzuru dinamitleyecek en tehlikeli senaryoyu ‘‘çoğunluğun despotluğunu’’ yürürlüğe koymaktadır.
Müellif: Abdulkadir Aksöz / Kaynak : Karar / Görüş Sayfası
Henüz yorum yapılmamış.