Sosyal Medya

Kızılhaç yerine Kızılay Amblemini Kabul Ettiren İlim Adamı: Kırımlı Aziz Bey

Tıbbiyede yetişen Türk bir ilim adamı olan Kırımlı Aziz Bey, Türk Tıp Tarihinde olduğu kadar Türk Kimya Tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Osmanlı’nın ilk kimya tarihçisi olan ve Tıbbiye’de eğitim dilinin Türkçeleştirilmesi için mücadele eden Aziz Bey, Avrupa’daki bilimsel gelişmeleri de yakından takip ederek ülkemizde bilimin gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır.



Kırımlı Saraç Ä°dris Efendi’nin oÄŸlu olan Aziz Bey, 1840 yılında Ä°stanbul’da doÄŸdu. Babasının Kırımlı olmasından dolayı kendisine de “Kırımlı” Aziz Bey denildi. Tıbbiye-i Åžahane’yi 1865 de kolaÄŸası rütbesiyle bitirdikten sonra aynı okulda iç hastalıkları üzerinde çalışmaya baÅŸladı. Aynı yıl sivil tıbbiyeye müdür olarak atandı ve burada umumi emraz (genel hastalıklar), tıbbi kimya, hikmeti tabiiye (fizik) ve dâhili emraz (iç hastalıkları) derslerini okuttu. Ä°yi bir doktor olduÄŸu kadar iyi bir edebiyatçı da olan Aziz Bey, tıp kimyası ve genel hastalıklarla ilgili yazılar da yazdı. Yabancı dillerden alınan terimleri Türkçeye uygun ÅŸekilde yazan Aziz Bey’in kitapları uzun yıllar tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuÅŸtur. 
 
Uluslararası Kızılhaç Örgütü Henry Dunant tarafından 1864’de kuruldu ve daha sonra Paris, Berlin, Viyana gibi Avrupa’nın büyük merkezlerinde yaygınlaÅŸmaya baÅŸladı. 1865 yılında Paris’te açılan SaÄŸlık Sergisi ile birlikte, Uluslararası Kızılhaç Konferansı da toplandı. Bu konferansa ülkemizi temsilen Mekteb-i Tıbbiye (Tıp Fakültesi) öÄŸretim üyelerinden Dr. Abdullah Bey katılmıştı. Abdullah Bey, Paris’ten dönünce Kızılhaç türü bir örgütün kurulması için gerekli giriÅŸimleri baÅŸlattı ise de hemen baÅŸarıya ulaÅŸamadı. Fakat zorluklar kendisini yıldırmadı. Abdullah Bey sabırlı, inançlı ve ısrarlı çalışmalar sonunda Osmanlı toplumunda da Kızılhaç türü bir örgütün gerekliliÄŸini ve önemini anlatmayı baÅŸarabildi.
 
Abdullah Bey, hekimlerin en önemli görevlerinin insan saÄŸlığını korumak olduÄŸunu vurgulayarak, cephedeki yaralı askerlerin tedavi edilerek yaÅŸama kavuÅŸturulmasının hekimler için bir insanlık borcu olduÄŸunu söyledi. Osmanlı tabiplerinin büyük çoÄŸunluÄŸu Abdullah Bey’in fikirlerini onayladılar. Daha sonra Serdar-ı Ekrem Ömer PaÅŸa, Mekteb-i Tıbbiye Nazırı Marko PaÅŸa ve Dr. Kırımlı Aziz Bey’in yardımları ile toplam 66 üyeden oluÅŸan “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye Ä°mdat ve Muavenet Cemiyeti" adı ile Kızılay’ın temelini oluÅŸturan bir örgüt kurmayı baÅŸardı.
 
Kızılhaç’ın Osmanlı Devletince benimsenmesini engelleyen faktörlerden biri de amblemiydi. Kızılhaç ambleminin din ve mezhepler ile ilgisi olmadığının defalarca duyurulmasına raÄŸmen, yine de Hıristiyanlığı çaÄŸrıştırdığından Müslümanlar arasında itici rol oynadığı belirlenmiÅŸti. Ä°ÅŸte bu konuda yazılarıyla mücadele eden ve sonunda Türklerin Kızılhaç karşılığı olarak beyaz üzerine kırmızı yarım aylı bayrak kullanmalarını benimseten Kırımlı Aziz Bey olmuÅŸtur.
 
Osmanlı’da 1827’de modern tıp fakültesi açılmasına raÄŸmen doktor sayısı ülkenin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde deÄŸildi. Bu nedenle yabancı ülkelerden doktorlar getiriliyordu ve tıp Fransızca olarak okutuluyordu. Dönemin padiÅŸahı II. Mahmud tıbbın Fransızca olarak okutulmasındaki amacın Fransızcayı tahsil ettirmek deÄŸil, tıp bilimini yavaÅŸ yavaÅŸ öÄŸrenerek kendi dilimize almak olduÄŸunu söylüyordu. Ancak bunu yapmak kolay olmadı. O dönemde Fransızca yayınlara önem veriliyor ve Türkçe tıp kitabı basılmıyordu. 
 
Aziz Bey’e göre yeterli sayıda Türk hekim olmamasının ve Türk çocuklarının Tıbbiye’ye ilgi duymamasının sebebi, fakültedeki öÄŸretim dilinin Fransızca olmasıydı ve bu yüzden tıp öÄŸretim dili TürkçeleÅŸtirilmeliydi. Aziz Bey bunu yapabilmek için büyük çaba sarf etti. ArkadaÅŸlarından Mehmet Nuri Bey ve Dr. Ä°brahim Vahit Bey ile birlikte Fransızca ders kitaplarını Türkçeye tercüme ederek tıbbiyedeki öÄŸretim dilinin Türkçe yapılmasına çalıştılar.
 
O dönemde Türkçenin tıp dili olmak için yetersiz olduÄŸu ve Türkçe tıp eÄŸitimi verilemeyeceÄŸi gibi yaygın bir görüÅŸ hâkimdi. Kırımlı Aziz Bey’in tıp eÄŸitimini TürkçeleÅŸtirme çabaları böyle bir ortamda baÅŸlamıştı. Aziz Bey, 1862’de arkadaÅŸlarıyla birlikte Cemiyet-i Tıbbıye-i Osmaniye’yi kurdu ve tıp derslerinin Türkçe olarak da yapılabileceÄŸini kanıtladı. Bu cemiyetin amacı tıp kitaplarını Türkçeye çevirmek ve halkın yararına olan tıbbi konuları Türkçe olarak yazmaktı. 
 
Aziz Bey ve arkadaÅŸlarının çabaları sonunda 1866 yılında Tıp Fakültesi’nde öÄŸretim dili Türkçe olmuÅŸtu. Cemiyet-i Tıbbıye-i Osmaniye’nin, tıp dilinin TürkçeleÅŸtirilmesinde büyük katkıları olmuÅŸtur. Askeri Tıbbiye’de de Fransızca olarak verilen dersler 1871 yılında Türkçeye çevrilmiÅŸtir. Cemiyetin bu baÅŸarıları Türkçe tıp dili olmaz diyenlere de büyük bir cevap olmuÅŸtur. 
 
Aziz Bey ve Cemiyet-i Tıbbıye-i Osmaniye, P.H. Nysten’in Fransızca yazılmış bir tıp sözlüÄŸü olan “Dictionnaire de Medecine” adlı eserini, Lûgat-ı Tıbbiye adıyla Türkçeye çevirdi. Bu sözlük o dönemde yazılan en büyük tıp sözlüÄŸüydü. 1868 yılında da Kimya-yı Tıbbi adlı bir kitap yayınlamış ve bu kitabın giriÅŸ bölümünde 69 sayfayı kimya tarihine ayırmıştır. Aziz Bey bu kitapta kimya sembollerini ve denklemleri Latin harfler yerine Türkçe harflerle yazmıştır. 
 
Ä°ki cilt olarak yazılan Kimya-yi Tıbbi’nin ilk cildinde kimyanın genel kavramları tanıtılmış, deneylerde kullanılan aletler betimlenmiÅŸ ve ametaller anlatılmıştır. 
 
 
Kitabın ikinci cildinde metaller kimyası anlatılmıştır. Ayrıca bu ciltte spektral analize (maddelerin yaydığı ışınları inceleyerek, maddeyi oluÅŸturan elementleri nitel ve nicel olarak inceleme) geniÅŸ yer vermiÅŸtir. Kırımlı Aziz Bey Bunsen Beki’den (gazın uygun miktarda havayla yanmasını saÄŸlayan, ayarlanabilir laboratuvar aracı) ve Spektroskop’dan (görünür ışık kaynağının kimyasal yapısının belirlenmesine olanak tanıyan araç) da bahsetmiÅŸtir. Bunsen Beki’den “Bunzen kandili” diyerek bahseden Aziz Bey, Bunsen Beki’yi Türkiye’de ilk tanıtan kiÅŸi olmuÅŸtur. 
 
Aziz Bey, önsözünde tıpta Türkçe eÄŸitime geçiÅŸ döneminden bahsettiÄŸi Ä°lm-i Emrâz-ı Umûmiyye adlı bir kitap yazmıştır. Bu kitabın konusu ise patolojidir. Aziz Bey bu kitapta hastalıkların tanımı, sebepleri, belirtileri ve teÅŸhis yöntemleri ile ilgili genel bilgilere yer vermiÅŸtir. Kitapta patolojinin önemini belirtmek için ÅŸöyle yazmıştır: “Patoloji, ÅŸanlı bir bilim dalı olup, dilsiz kaldığı yerde doktorlar dahi ileri derecede cahildir”. Kitabın sonuna da “Feth-i Meyyit” (otopsi) bölümü ekleyerek otopsi tekniÄŸini açıklamıştır.
 
Tıbbiyede yetiÅŸen Türk bir ilim adamı olan Kırımlı Aziz Bey, Türk Tıp Tarihinde olduÄŸu kadar Türk Kimya Tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Avrupa’daki bilimsel geliÅŸmeleri yakından takip ederek ülkemizde bilimin geliÅŸmesine büyük katkılar saÄŸlamıştır. 
 
Kırımlı Aziz Bey 1878 yılında, daha 38 yaşındayken oldukça genç ve verimli olduÄŸu bir dönemde akciÄŸer vereminden vefat etmiÅŸtir. Gerek bilim hayatı gerekse sosyal yardımlaÅŸma alanlarında öncülük yapmış olan Aziz Bey, öldükten sonra Edirnekapı dışındaki mezarlıkta topraÄŸa verilmiÅŸse de, bu bölgede yeni yollar yapılırken mezarı kaybolmuÅŸtur. Kaybolan mezarı yerine 2012'de Eyüp’te Defterdar Camii avlusunda Kızılay tarafından sembolik bir anıt mezar yapılmıştır.
 
Türk Tıp ve Kimya Tarihine önemli katkıları olan Kırımlı Aziz Bey’in en büyük hizmeti Kızılay’ın kuruluÅŸunda olmuÅŸtur. Türk Kızılay’ının temelini oluÅŸturan “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye Ä°mdat ve Muavenet Cemiyeti”nin (Asker, Hasta ve Yaralılara Ä°mdat ve Yardım DerneÄŸi) kuruluÅŸunda önemli rol oynamıştır. Uluslararası Kızılhaç Örgütü’ne baÄŸlı olan derneÄŸin sembol olarak Kızılhaç yerine Kızılay‘ı kullanmasını önermiÅŸ ve Kızılay amblemini çizmiÅŸtir. Böylece Kızılay’ın kurulmasına ve hizmete geçmesine büyük katkıları olmuÅŸtur.
 
 
Müellif: Muaz Vural / Kaynak: Kızılay’ın Kurucularından Kırımlı Dr. Aziz Bey
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.