Sosyal Medya

Dövülerek öldürülen kadının bakımlılığını tartışan toplumsal çürüme

Yaşları 25-30 arası olmalı. Genç kızlar, 13 yaşından itibaren makyaj yapmaya başladığı için yaşlarını anlamak pek kolay değil artık. Konuşuyorlar. “Bence gayet de bakımlıymış” diyor sarı saçlı olan. Kestane rengi saçlarını topuz yapmış olan, “Yok ya bence çok bakımlı değil, baksana kolları amele yanığı gibi” diyor.



Neden bahsettiklerini anlamıyorum. Cep telefonundan bir resme bakıyorlar. Tanıdıkları birinin resmine yorumda bulunuyor olmalılar. Merakımı yenemeyip tepelerinden bakıyorum ellerindeki cep telefonuna. Pek bir şey görmüyorum aslında.
 
Yanılıyormuşum. Göreceğimi görmüşüm. İki genç kızın bakımlı buldukları ve bulmadıkları kadın fotoğrafını gün boyunca defaatle gördüm: Kocasının bakımsız bulduğu için dövdüğü, döve döve komaya soktuğu Filiz Tekin.
 
Gün boyunca gördüm, çünkü her yaş grubundan erkek ve kadın olayı tam da gazetelerin öne çıkarttığı “bakımlılık/bakımsızlık” üzerinden okudu. “Herkes” öldürülen kadın üzerinden “bakımlılık” anlayışını ortaya koydu.
 
Filiz Tekin cinayetinin veriliş ve algılanış şekli, dijital kültürün gencinden yaşlısına ahalinin muhakeme kabiliyetini nasıl öldürmüş olduğunu tüm açıklığı ile ortaya koyuyor.
 
Haberi yaparken, meselenin ruhuna değil de döve döve öldüren kocanın cümlelerini merkeze almak, kadın cinayetlerini engellemeye değil, kadın cinayetleri üzerinden tıklanma performansı tutturmaya yönelik bir hamle.
 
Hakkını yemeyelim, bakımsız olduğu için dövdüğünü söyleyen kocanın beyanını yanlış çıkarmak istercesine üç fotoğraf paylaştı “necip medyamız”.
 
Birinci fotoğraf
 
Filiz Tekin’in yoğun bakımdaki görüntüsü.
 
Yoğun bakımda hasta hakları diye bir kural yok mudur? O fotoğrafı kim ne hakla çekmiştir, kim ne hakla medyaya servis etmiştir? Yoğun bakımda ya da bir ameliyat masasında hiç kimsenin “örtülü” olma seçeneği olmadığına göre, her hasta, her merhum/merhume kendi mahremiyetini kurumlara emanet etmiştir. Bu durumda bu fotoğrafı paylaşan kurumların kim olduğunu kamuoyu olarak öğrenmek ve bu suçu işleyenlerin aldıkları cezayı bilmek istiyoruz. EVET İSTİYORUZ!
 
Maktulün mahremiyet haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle o fotoğrafı yayınlayan her türlü yayın organına cezai müeyyide uygulanması şart. Kanunda bunun yeri yoksa işler sarpa sarmadan ölü ya da diri herkesin mahremiyet hakkı kanun ile güvence altına alınmalı.
 
İkinci fotoğraf
 
Filiz Tekin bir düğünde dekolte düğün kıyafeti içinde ölümüne sebep olacak kocası ile dans ediyor. (Marmaray’da genç kızların tartıştığı fotoğraf bu fotoğraf.)
 
Üçüncü fotoğraf
 
Başında tülbent çakır gözleriyle gülümseyerek objektife bakıyor.
 
Fotoğraflar medyada bu sıralama içinde yer alıyor. Adeta katil kocanın “bakımsız kadın” yargısını kuvvetlendirmek üzere.
 
Egeli kadın gerçeği pek bilinmez. Türkiye’de kadınların çetin hayat şartları deyince akla genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Karadeniz Bölgeleri gelir.
 
Egeli kadının, tarım işçisi kadının hayatı pek bilinmez. İki yıl önce Köyceğiz’de bize mihmandarlık yapacak olan beyefendi, “Sakıncası yoksa önce şu eve girebilir miyiz, dedi. O evin bahçesinde bir hafta önce rahmetli olmuş ebeveynlerinin ruhu için yemek veriliyordu. Mihmandarımız olan beyefendi, “Bu kadınları görüyor musunuz?” dedi gencinden yaşlısına hepsinin şalvarlı olduğu bir kadın grubunu göstererek: “Bir düğün olsun hepsi abiye kıyafetlerini giyer, saçlarını yaptırır salonda dans eder.”
 
Beraberimizdeki gençler anlatılanları şaşkınlıkla dinledi. Mihmandarımız devam etti: “Egeli erkekler pek çalışmaz. Sadece içerler. Bu kadınlar sabahın dördünde portakal bahçelerinde yevmiyeye gider. Sonra kazandığı parayı kocasına içki parası yapar.”
 
Şehirde tuzu kuru kadınlar ve adamlar kadın çalışmalıydı /çalışmamalıydı temalı polemikler üretiyor. Filiz Tekin çalışmasaydı öyle mi? 62 yaşındaki komşusu Kadriye Özkan, basmayan kafalarınız için durumu özetliyor: “Daha gencecikti ve iki çocuğu vardı. Madem elleri nasırlıydı madem beğenmiyordun o zaman tarlaya çalışmaya göndermeyecektin. Filiz’in hayatı tarlalarda çalışmakla geçti. Bunun dışında evde de şiddet görüyormuş. Tarlada beraber çalıştığı arkadaşlarına, ‘Tarlada sabaha kadar çalış deseler çalışırım. Fakat eve gitmek istemiyorum, evde şiddet görüyorum’ diyormuş.”
 
Sorumluluk sahibi olmayan erkeklerin ailelerine, topluma verdiği hasarı ne zaman konuşacağız!
 
Madde bağımlılığı artıyor. Uyuşturucunun envaı çeşidi ilkokullara kadar girmiş durumda. Medya efsane cuma haberleri, yılın en uzun alışveriş günü, bilmem kimin konseri, bilmem kimin evinin manzarası, bilmem kimin kızının son haline inanamayacaksınız haberleri ile ekran dolduruyor.
 
Bilmem ne dergisinin “umut vadeden” sahne yıldızının ödül törenine devletin kurumu sponsor oluyor.
 
“Markalı simit” zirai bir mesele olarak aklımızı donduruyor
 
Velhasıl gamsızlara her gün bayram, insan olanlara dünya dar.
 
 
 
Müellif: Fatma Barbarosoğlu / Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.