Sosyal Medya

Kadın Cinayetleri Hakkında Araştırmanın Söyledikleri

Polis Akademisi, “Dünyada ve Türkiye’de Kadın Cinayetleri” adlı bir rapor yayınlandı. Raporda 2016, 2017 ve 2018 yılları boyunca Türkiye’de katledilen kadınlar hakkında çeşitli istatistikleri veriliyor.



Bu yılların toplamında 932 kadın öldürülmüş. Nüfus oranları dikkate alarak illere göre dağılımı yapıldığında, şaşırtıcı bulgularla karşılaşıyoruz. Bir milyon kişi başına Iğdır %10.3 oranıyla birinci sırada yer alıyor. Arkasından Edirne 8.2, Bayburt 7.9, Denizli 7.9, Sinop 7.9 geliyor.
 
Cinayetlerin gerçekleşmesinde evlilik, boşanma ve bekârlık durumları oldukça dikkat çekici. Öldürenlerin %63.7’si evli, %21.2’si bekâr ve %14.2’si de boşanmış. Öldürmeler çoğunlukla evlilik bağlamında ortaya çıkıyor. Burada ailenin yaşadığı sarsıntılar birinci derecede önemli. Geçimsizlik, boşanmalar, aldatma, alkolizm ve madde bağımlılığı gibi sorunlar derinleştikçe aile yapısındaki krizler de derinleşiyor. Sonunda da çeşitli ölümler ortaya çıkıyor. Bu açıdan öncelikle ailenin sarsıntılarını giderecek aileyi ıslah programları geliştirmeliyiz.
 
Kadın cinayetlerini işleyen ikinci önemli grup bekârlardan oluşuyor. Oranları %21.2. Cinayetlerin nedenleri arasında reddedilme davranışı dikkat çekiyor. “Partner olmanın reddi”, “cinsel ilişki kurma reddi” ve evlenme isteğinin reddi... Aslında “cinsel kültürün” ciddi bir erozyona uğramasıyla beraber bu ölümler ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Aldatılmanın ve partnerliğin yayılmasıyla da yakından ilişkili. Aldatılma, “öldürme bariyerini” kolay aşmaya yol açıyor. Türk erkeği için kadının aldatması hala büyük bir psikolojik travmadır. Ayrıca erkeği çevreleyen sosyal anlam dünyası ve değerleri de bunu destekliyor. Namusun çiğnenmesi, insanın anlamının çiğnenmesidir. Namus değerinin kaotik duruma girmesiyle beraber benlik sarsıntıya uğruyor. Nitekim araştırmada “cinsel motiflerin saiki” ile yapılan öldürme %36.2 gibi yüksek bir oran oluşturuyor. Aslında cinayetlerde en büyük saik ise %42.6 oranıyla “psiko-sosyal motifler” meydana getiriyor. Diğer önemli bir saik ise %13 ile bedensel, ruhsal ve madde kullanımı gelmekte.
 
Cinayetler ile meslek ve iş ilişkisi arasında da çarpıcı bir korelasyonlar var. Erkeklerin öldürmesi ile onların meslekleri ve iş durumları arasında yakın bağlar görülüyor. Kadınları öldüren erkeklerin %30.2’si niteliksiz işlerde çalışıyor. Dolayısıyla bu erkekler yoğun bir iş tatminsizliği yaşıyor ve daha az para kazanıyorlar. Hayat standartları ve iş doyumu düşük erkekler grubu öldürmeye daha fazla meyilli. Ayrıca katillerin %26.9 gibi büyük bir oranı da işsizlerden oluşuyor. Aslında işsizlik ve niteliksiz meslek grubunda çalışanların hepsi beraber düşünüldüğünde yoksulluk, tatminsizlik ve düşük hayat standartları ortaya çıkıyor. Sonuçta kadınları öldürenlerin ezici çoğunluğu hayatta “tutunamayan” erkekler popülasyonu.
 
Kadın ve şiddet ilişkilerini eğitim göstergeleri de oldukça dikkat çekici. Araştırmaya göre katillerin %46.1 ilkokul mezunu, %17.9 ilköğretim ve ortaokul, %13.4 lise ve %5.8 ise üniversite mezunu. Eğitim düzeyi en düşük olanlar en fazla şiddet uygulayanlar. İlkokul mezunu birinci sırada yer alıyor. Eğitim düzeyi arttıkça şiddet oranında, öldürme oranında da düşüş yaşanıyor. Ancak tamamen sona ermiyor.
 
Kadın cinayetlerinde kullanılan silahlar da bir hayli ilginç! Cinayet anında kullanılan aletlerin %52.8’i ateşli silahlardan oluşuyor, % 31.9’u ise kesici aletlerden. Ateşli silahların %83.9’u ruhsatsız. Burada ateşli silahların ruhsatsız meselesiyle karşılaşıyoruz. Şeytan her an silahın içinde! O nedenle onu eline alan şeytanın fitnesine açık hale geliyor! Bundan dolayı ateşli silahların sınırlandırılması gibi tedbirler acilen düşünülmeli. İnsanlar normal yaşamlarını sürdürürken neden pompalı tüfek aldıklarını bir türlü anlayamıyorum. Devlet de neden buna izin verir? Silah ile kurduğumuz ilişki çok önemli. Silahlar evimizde, dükkanımızda, iş yerimizde ve belimizde çoğaldıkça öldürmesi de çoğalıyor. Kadın cinayetleri de çoğalıyor.
 
Kadın cinayetlerinde erkeklerin mesleki yetersizliği/ işsizliği, sosyal ve kültürel anlam dünyasının sarsılması, aile yapılarındaki büyük sarsıntılar, silah kullanımının yeterince denetlenmemesi gibi olguların etkili olduğu görülüyor. Devlet kurumlarındaki ihmalkârlıklar ve yasalardan kaynaklanan şiddet konusunda ise henüz yeterli araştırmalar yok. Bu araştırmalarla beraber kadın cinayetlerinin resmi netleşecek ve onunla başa çıkabilmek için daha kolay mücadele edebileceğiz.
 
Müellif: Ergün Yıldırım / Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.