Garez nefsimizden mi, yoksa dış etmenlerden mi kaynaklanır?
Follow @dusuncemektebi2
Her şeyin zıddı ile kaim olduğu hükmünce (Zuhruf, 43:12), insandaki iyi ve kötü duyguların da birbirleriyle eşit sayıda olduğunu söyleyebiliriz.
Bu bahiste söyleyemeyeceÄŸimiz ÅŸey, insandaki iyi ve kötü duyguların, hangilerinin asıl (yerleÅŸik ve etken), hangilerinin fer’i (bir diÄŸeri sayesinde türeyen ve bu manada edilgen) olduÄŸudur.
Gerçi, söz konusu duygular nefiste yerleÅŸiktir ve Åžeyh Muhyiddin’in söyleyiÅŸiyle “Kötülük nefsin zatında deÄŸildir, (ve) nefsin kabul ettiÄŸi ilk ÅŸey eÅŸitlik ve adalettir.”
Ancak nefis zatında olmayan ÅŸeylerin (olumsuz / kötü duyguların) zarfı olmaktan da hâlî deÄŸildir. Burada da yine hangi duyguların nefsin zatında, hangilerinin onun zarfında (zarfına dolabilecek uygunlukta) olduklarını bilmekten aciziz.
ÖrneÄŸin, bu baÄŸlamda garaz duygusuna bakalım.
Misali SözlüÄŸe göre garaz / garez, 1.Gaye, maksat, istek, arzu; 2.Birine karşı beslenen kötü niyet, gizli düÅŸmanlık, hınç (beslemek), kin (tutmak) demek iken, onunla eÅŸ anlamlı olan hınç da düÅŸmanlıktan veya kızgınlıktan gelen öç alma duygusu, intikam hissi demektir.
Daha bu tanımdan görüyoruz ki, insanî duygu olarak ilk bakışta garaz (Alm.: groll; Fr.: ressentiment; Ä°ng.: resentment) asıl gibi görünmesine raÄŸmen, hınç, kin, öfke, hoÅŸnutsuzluk, kızgınlık, düÅŸmanlık, intikam, haset, kötüleme /deÄŸersizleÅŸtirme tutkusu, nefret... vb. duygularla ancak harekete geçebiliyor, diÄŸer bir söyleyiÅŸle ancak bunlarla birlikte bir nispet (fenomen / zuhur – mazhar) deÄŸeri yüklenebiliyor.
Garaz’ı insandaki olumsuz / menfi duyguların genel terimi olan kötülük içinde mütalea ettiÄŸimizde, konu Ä°slam metafiÄŸi özelinde nefs merkezli olarak ele alınması bakımından halledilmiÅŸ görünüyor. ÖrneÄŸin Åžeyh Muhyiddin’in ÅŸu yaklaşımını buna örnek olarak verebiliriz:
“Kötülük, seni üzen ÅŸeydir. Dolayısıyla sen, kötülüÄŸün etkisinin bulunduÄŸu bir yersin. Kötülük, bir fiil olması yönünden kötü diye nitelenmez. Her fiil kendini var eden ilahî bir ismin fiilidir. Bir ilahî ismin böyle bir fiili var etmesi, kendisinden ortaya çıkan bir iyiliktir. Dolayısıyla bu fiil, sadece onu kötü gören ya da kötüleÅŸtirdiÄŸi kimsede kötü olabilir. Bu ise, insanın nefsidir. Çünkü acıyı ancak bulunduÄŸu kimse bulabilir. Acının hükmü, kendisini var edenden deÄŸil, acıyı duyanda ortaya çıkar. Çünkü kötülüÄŸün, öznesinde bir hükmü yoktur.
‘Sana ulaÅŸan her kötülük kendindendir’ ayetinin (Nisa, 4:79) anlamı budur. Ä°yilik de böyle olsa bile, iyilik insanda güzel karşılanır. Çünkü o, kendisini var eden Hakk’ın nezdinde bir güzelliktir. Böylece iyilik, Allah’a izafe edilir, çünkü O, kendiliÄŸinden iyiliÄŸi var edendir. Bununla beraber, var edildikten sonra bile, sen de onun iyiliÄŸi bulunabilir. Fakat meÅŸru olmasının dışında iyilik diye isimlendirilmez. MeÅŸru olması ise, Allah katından olabilir. Dolayısıyla iyilik ancak Allah’a izafe edilebilir.
Bu nedenle kötülüÄŸün ‘Hak yönünden iyilik olduÄŸunu’ söyledik, çünkü Allah sakınılsın diye onu açıklamıştır. Bununla beraber, kötülük, bulunduÄŸu kiÅŸiyi ya dünyada ya da ahirette üzer. Bazen bir ÅŸeyi yapmak deÄŸil yapmamak günah olabilir. Bazen de yapmak günah olabilir. (...) Bir ÅŸeyi yapma veya yapmamada etkin (olan), Hakk’ın o konuda baÅŸarıya erdirmesidir. Bu durum bir ÅŸeyi yapmama eyleminin o insana ait olması veya yapma söz konusu olduÄŸunda ise kendisinden ortaya çıkması yönündendir. Kulun yükümlü olduÄŸu bir ÅŸeyi yapmak ve yapmamakta Allah’a ait bir hak vardır.” ((Fütûhât-ı Mekkiyye 4, çev.: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, Ä°stanbul 2006)
Aynı inanışa tabi olmamız bakımından, Åžeyh Muhyiddin’in zikrettiÄŸi bu esaslarda garazın nefse ait oluÅŸunu, tezahürünü ve hükmünü peÅŸinen kabul etmek durumundayız.
Ancak burada garaz, salt Ä°slam metafiziÄŸi bakımından ele alındığından, onun dışsal etkileri konusunda ek bir izaha muhtaç olunduÄŸu hissinden kurtulmamız mümkün olmuyor.
Dışsal etki derken garazlı insanın içinde yer aldığı tarihi ve sosyal koÅŸulları kastediyoruz.
ÖrneÄŸin, maddi bir kazanım fikriyatı olarak ekonomi, bir statünün kazanılması ya da kaybedilmesi anlamında sosyal rollerde meydana gelen deÄŸiÅŸme, tek başına muktedir olma ve dolayısıyla mevcut muktedirlere karşı siyasi bir tavır takınma, yine bu manada mevcut bir siyasi omurgayı kendine özel hırsları, tutkuları, öç alma duygusu eÅŸliÄŸinde çatlatmaya ya da doÄŸrudan kırmaya yönelme gibi oluÅŸumların, garazın meydana gelmesindeki ve onun kuvveden fiile çıkmasındaki etkisi, alıntıladığımız görüÅŸte yer almıyor.
Ä°zleyen yazımızda konuyu bu esastan konuÅŸmayı sürdürelim inÅŸallah.
Müellif: Ömer Lekesiz / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.