Nurettin Topçu'ya göre ideal birey ve toplum ilişkisi
Follow @dusuncemektebi2
Topçu’nun fikir dünyası, Durkheim temelli insanı pasifleştiren toplumcu anlayışı ve anarşistliğe götüren bireyciliği reddederek her ikisini de temelsiz ve maceraperest bir hareket olarak niteler. Milliyetçi-muhafazakâr bir çevrede bulunan Topçu’yu dönemin aydınlarından ayıran en önemli husus ise fertten başlayan hakikat yolculuğunda madde ve mana arasındaki dengeyi sağlamasıdır.
Toplumu deÄŸiÅŸtirme, topluma yön verme idealinin çeÅŸitli tanım ve kavramlar vasıtasıyla ideoloji çeÅŸitliliÄŸine neden olduÄŸu bir dönemin mütefekkiridir Nurettin Topçu. Toplumcu yaklaşımların Ziya Gökalp eliyle politik bir deÄŸer kazandığı, aynı zamanda karşıt görüÅŸ olarak da bireyi ön plana alan söylemlerin sesini yükselttiÄŸi bir ideoloji karmaÅŸası döneme hâkimdir. Topçu’nun fikir dünyası bu oluÅŸumların karşısında olup, Durkheim temelli insanı pasifleÅŸtiren toplumcu anlayışı ve anarÅŸistliÄŸe götüren bireyciliÄŸi reddederek her ikisini de temelsiz ve maceraperest bir hareket olarak niteler. Mevcut ideolojilerin çıkmazlarını ortaya koyarak birey ve toplum sentezinden bir ÅŸahsiyet oluÅŸumunu hedefleyen düÅŸünür, ÅŸahsiyeti üstün niteliklerin insanda vücut bulmuÅŸ hali olarak tanımlar. “Hareket”, “irade”, “isyan” ÅŸahsiyetin oluÅŸmasında etkin vasıflar olarak dikkat çekerken aynı zamanda ÅŸahsiyetin oluÅŸumu Topçu’nun tasavvufa yakın duruÅŸuyla baÄŸlantılı olarak bir seyr-i sülük olarak deÄŸerlendirilir.
Birey ve toplum sürekli etkileÅŸim halinde olan ve zorunlu olarak birbirlerini tamamlayan iki farklı varlık alanıdır. Birey ve toplumun hareket alanına giren bu etkileÅŸim çaÄŸlara göre ÅŸekil almış, bu tarihsel serüven kendi içinde teolojik merkeziyetçiliÄŸi geride bırakarak Aydınlanma dönemiyle insanı merkeze alan bir yapıya dönüÅŸmüÅŸtür. Bu bireysel yaklaşım zamanla hümanizm, liberalizm ve modernizm gibi birçok ideolojinin temel çıkış noktası olma sorumluluÄŸunu yüklenmiÅŸtir. Ortaya çıktıkları coÄŸrafyayla sınırlı kalmayan bu yeni dünya akımları Cumhuriyet öncesi Osmanlı’da kendisini daha çok üst tabakada göstermiÅŸ, cumhuriyetin ilanından sonra da Batı merkezli modernizasyon devlet politikası haline gelerek halka indirilmiÅŸtir.
II. MeÅŸrutiyetten sonra ortaya çıkan ve kadim geleneÄŸe bir reddiye olarak deÄŸerlendirilebilecek kolektif bilinç oluÅŸturma ideali en fazla Türkçülük ve Batıcılık adı altında kendisine hareket zemini bulur. Turancı idealin günümüze kadar uzanan köktenci yaklaşımına Nurettin Topçu Anadoluculuk fikrinin çatısı altında karşılık verir. Anadolu kültür ve ahlakına dönülmesini bu medeniyetin felsefesini anlayıp bu birikimler üzerinden yola çıkılmasını önerir. Anadolu kendi içinde kendisini yenileyecek dinamizme sahiptir. Anadolu’nun oluÅŸumundaki insana ve topluma verilen deÄŸer Batı toplumlarından farklı olarak birbirlerine hükmedici olmayıp kendi alanları içinde birbiriyle etkileÅŸim halindedir. Toplumcu ve bireyci yaklaşımı sentezleyerek saÄŸlıklı bir yapı oluÅŸturulacağını düÅŸünen Topçu zamanla diÄŸer Anadolucu düÅŸünürlerden Ä°slam’ı referans noktası olarak görmesiyle ayrılır.
Ä°syan ahlakı anlayışıyla insana verdiÄŸi deÄŸeri toplumdan birkaç adım öteye taşıyarak insanın hareketi ve iradesi çerçevesinde ÅŸahsiyet yolculuÄŸunu tamamlayacağını düÅŸünür. Topçu “toplumun ahlak anlayışı o toplumun istekleriyle sınırlandırılırsa toplumsal olana kendini endekslerse fertlerin vicdanı ve fert olmalarının özünü oluÅŸturan isyanı uysallığa deÄŸiÅŸtirecekler” fikrindedir. Fayda, mutluluk, içgüdü ve toplumu insanı esaret altına alan sakıncalı unsurlar olarak ele alır. Ä°nsanların bu esaretlerden kurtulup ÅŸahsiyetin oluÅŸması yolunda bir hakikat arayışında olması gerekliliÄŸinden söz eder.Bu hakikat arayışının baÅŸlaması için zorunlu olarak isyan kavramı etrafında bir deÄŸiÅŸimi ele alır. Topçu’nun hayatında özel bir yere sahip olan Mehmet Akif’in Safahat’ı ve hocası Maurice Blondel’in L’action eserinin bir sentezi olarak da görebileceÄŸimiz “isyan ahlakı” felsefesini hem dönemsel olarak hem de evrensel bir anlayış olarak ele almıştır. Mehmet Akif’in mevcut düzenin problemlerine, dinin insanların ÅŸahsi menfaatlerine indirgenmesine; devlette, mahallede, mektepte, ailede ki bozulmayı ele aldığı ÅŸiirlerinde dezenformasyona uÄŸramış ahlak anlayışına yine ahlaki bir çerçeveden isyan ettiÄŸini görürüz. Blondel’in yaklaşımı da bundan farksız deÄŸildir. Onun L’action’da ele aldığı aile, toplum, devlet ve insanın mutlak hakikate yol alış serüvenini ince ince iÅŸlediÄŸi görülür.
Topçu’nun irade kavramı etrafında ÅŸekillenen düÅŸünce yapısı insan için en büyük tehdidi hürriyetinin elinden alınıp asalak gibi yaÅŸamını sürdürmeye zorlanması olarak görür. DüÅŸünürün iddia ettiÄŸi ÅŸey ise hürriyetin muhafazasının hiçbir yönetimde mümkün olmayacağı yönündedir. Bu demokrasi olsa bile. Topçu’da hâkimiyet; devlet tarafından temsil edilen genel irade ve ferdi iradelerin devletin eline terk edilmesi anlamına gelir. Ferdin uyum saÄŸlaması koÅŸuluyla vaat edilen iyilik, dengeleri saÄŸlayıp homojen bir yapıya ulaÅŸmayı hedeflemektedir. Buradaki ince nüansıise Topçu’nun insanı toplumsal yapının parçası olarak görmesinin aksine toplumu insanın oluÅŸturduÄŸu bir yapı olarak görmesi oluÅŸturur. Topçu insanların ıstıraptan kaçtıkları için topluluÄŸa atılıp hayatın meyhanesinde kendilerini unutmaya çalışıp birbirlerinden kuvvet dilendiklerini söyler. Ancak insanın ÅŸifa bulmak için koÅŸtuÄŸu toplumdan insan yine kendi başına kendi hastalığıyla dönmüÅŸtür.
Milliyetçi-muhafazakâr bir çevrede bulunan Topçu’yu dönemin aydınlarından ayıran en önemli husus ise fertten baÅŸlayan hakikat yolculuÄŸunda madde ve mana arasındaki dengeyi saÄŸlamasıdır. Ferdiyetten ve toplumdan soyutlananÅŸahsiyetin yükselmesi boyun eÄŸerek, hakkında verilen adil olmayan hükme razı olarak gerçekleÅŸen bir yükselme deÄŸildir. Toplumun din anlayışını ahlak anlayışını, moderniteye olan sorgusuz yaklaşımını, kapitalizme evrilen iktisadi yaÅŸamı ve komünizm savunucularını ağır bir dille eleÅŸtirir.1950 yıllarında ortaya çıkan sosyalizm fikrini, muhafazakârların da meylettiÄŸi kapitalizm ve liberalizme karşı savunur. Topçu’nun savunduÄŸu sosyalizm, toplumda bozulmaya yüz tutmuÅŸ ahlak anlayışı, Anadolu ruhunun kayboluÅŸu ve tekniÄŸin Müslüman zihniyetine hükmeden tavrına karşı geliÅŸtirilmiÅŸ bir argüman olarak görülebilir. Mütefekkir için bireyin bencilliÄŸini, ihtiraslarını dizginlemeye yönelik olduÄŸu kadar sosyal devlet anlayışı, devletin kurumlarıyla adaleti ve eÅŸitliÄŸi tesis etmekle de sorumludur sosyalizm.
Dönemin ÅŸartları göz önünde bulundurularak okunması gereken Nurettin Topçu’nun 1939 yılında çıkarmaya baÅŸladığı “Hareket” dergisi devrin ilk muhalif duruÅŸu olarak deÄŸerlendirilir. Felsefeci ve eÄŸitimci kimliÄŸiyle tanıdığımız Topçu’nun ahlaka, dine, cemiyete, devlete ve merkezine aldığı insana dair önemli tespitler yaptığı makale ve kitapları hususi okumalar yapılıp eleÅŸtirel bir bakış açısıyla zihinlere yeni fark ediÅŸler katacağı muhakkaktır.
Müellif: Zeynep Saylan
Henüz yorum yapılmamış.