Sosyal Medya

Gündelik hayatın içindeki küçük derebeyler

Bana göre, hukuklu toplumlar, büyük diktatöre geçit vermeyen; küçük diktatörlere de hesap sorabilen toplumlardır. Güngören Belediyesi’nde yaşanan kepazeliğin o küçük diktatöre hesap verdiren ve bedel ödeten bir seyri olacaksa, bir miktâr rahatlayabiliriz; bu aynı zamanda Türkiye’nin hukukluluğunun da teminâtı olacaktır.



Modern siyâsal târih, bir açıdan bakıldığında birdiktatörler resmigeçiti gibidir. Onların yükseliÅŸi ve -kimilerine göre- mukadder çöküÅŸü kitlelerin duygu dünyâlarında tuhaf iniÅŸ çıkışlara sebebiyet verir. Uzaktan bakıldığında tablonun bir hayli trajik olduÄŸunu görebiliriz. Aklıma tâze bir misâl olarak Kaddafi geliyor. Bir darbeyle Libya’nın idâresini ele alan Kaddafi on seneler boyu, ”Tek Adam” olarak bu memleketin mutlak hâkimi oldu. Ä°dâresinin bir yüzü son derecede karanlıktı. Ä°z bırakmadan kaybolan sayısız muhalif bir tarafa, çok yakınında olup da bir anda “yok edilen”ler de azımsanmayacak kadar çoktu. Tipik bir diktatörlük kariyeri iÅŸte… DiÄŸer taraftan Kaddafi, Arap milliyetçisi bir popülistti. Yeniden bölüÅŸüme çok özen gösteriyor ve Libyalıların refahı doÄŸrultusunda pek çok siyâseti hayâta geçiriyordu. Ama nihâî tahlilde devrildi ve vücûdu adetâ paramparça edilerek katledildi. Ölürken, “Ben sizin babanızım. Size ne yaptım?” kelimeleri dökülüyordu aÄŸzından.. Kimilerine göre dün önünde iki büklüm duranlardı onu katledenler.. Diyelim ki deÄŸil; o zaman da ÅŸu soru cevapsız kalıyor: O hâlde Kaddafi’yi alkışlayan kalabalıklar neredeydi? Neden liderlerini kurtarmak için kıllarını kıpırdatmadılar?
 
 
Babamın, lisede okuduÄŸum sıralarda Wilhelm Reich’ın “Dinle Küçük Adam” baÅŸlıklı kitabını bana hediye ederken söylediklerini hiç unutmadım. “Büyük diktatörlerden daha korkunç olan anonim ‘küçük diktatörlerdir” demiÅŸti. “Büyük diktatör tekildir. Devirir kurtulabilirsin. Ama küçük diktatörlerin sayısı, kim ve nerede oldukları belli deÄŸildir. Üstelik çok ve çabuk ürerler. Onlardan kurtulmak neredeyse imkânsızdır”… Tabiî ki pratik hayâtımda da küçük diktatörlerin envâî çeÅŸidi ile karşılaÅŸtım. Olanca nâdanlıkları, hoyratlıkları ile bürokratik dünyânın “küçük masaları”nda onlar ekseriyetteydi. Åžefler , odacılar veyâ hademeler arasındaki bir zincirdi bu. Yukarıya çıktıkça iÅŸler beklenenin aksine kolaylaşıyor; aÅŸağıya indikçe de, tuhaf ve akıl almaz ÅŸekillerde zorlaşıyordu. Åžâirin dediÄŸi üzere, “akrep gibiydiler”.. Yetkileri, kuyruklarının ucundaki kese ve iÄŸnede yoÄŸunlaÅŸan zehirleriydi sanki.. Esiyor, gürlüyor, insanları azarlıyor, olanca suratsızlıklarıyla iÅŸleri yokuÅŸa sürüyorlardı. Ama o ara, bir tanıdık, hemÅŸehri, ideolojik yoldaÅŸ, iman kardeÅŸi; artık ne derseniz birileri gelmeye görsün; o soÄŸuk adamlardan eser kalmıyor; yılışmalara kadar varan bir metamorfoz geçiriyorlardı. Bu arada , onların iÅŸlemlerini bekleyen kitlede hâkim olan tuhaf bir tevekkül ve sabır çok dikkâtimi çekerdi. Arada bir bu bürokratik “zulme” isyân edenler çıksa da; onu bastıran ve susturan bu kitlenin kendisi oluyordu. Hattâ bu isyanları bastırarak , küçük diktatörün gözünde ayrıcalık kazanmaya çalışan fırsatçılar da az deÄŸildi. Bunu daha çok, dolmuÅŸ veya otobüs gibi toplu taşımalarda , “ÅŸoför dalkavukluÄŸu” olarak görmüÅŸlüÄŸüm vardır.
 
Bu tarz insanlık durumlarının iktidâr olgusuyla alâkalı olduÄŸunu söylemek “mâlûmu ilâm etmektir”. Lâkin, bu beylik târifi yapıp çekilirken ihmâle uÄŸrayan husus ,iktidar olgusunun “iliÅŸkisel” boyutlarıdır. Ä°ktidar, analitik olarak anlaşılamıyor. Parçalı yaklaşımlar iktidârı muktedirlerden ibâret görmek kolaycılığını kazandırıyor bizlere. Hâlbuki, iktidâr iliÅŸkileri, veri hiyerarÅŸik -altimetrik kodlar üzerinden iktidârın nasıl dağıldığını ve paylaşıldığını gösteriyor bize. Burada görelilikler ve durumsallıklar çok belirleyici oluyor. Ä°ktidar kullanmanın en kaba formasyonlarından birisi olan diktatörlük , tekil olarak isimli diktatörden deÄŸil , isimsiz çoÄŸul diktatörlerden oluÅŸan bir toplumsal ağı ifâde ediyor.
 
Ama daha berbat olan , isimsiz diktatörlerin demokrasilerde de varlık bulabilmeleridir. Yâni onlar illâ ki bir diktatörün bayrağı altında ortaya çıkmıyorlar. Tam tersine en demokratik toplumlarda bile varlar. Çünkü anonimler…Ä°ÅŸlemleri eÅŸitlik içinde yürütmüyorlar. Ayrımcı ve keyfî davranıyorlar. Bunu da öyle incelikli yapıyorlar ki ; yakalayamıyor; hesap soramıyorsunuz… Seneler evvel , yurtdışına ilk çıkışımda, büyük bir medeniyete sâhip olduklarını iftiharla söyleyen bir memleketin gümrüÄŸünde, hiçbir sebep gösterilmeden yaklaşık iki saat ayakta bekletildiÄŸimi hatırlıyorum..Avrupalı “dostlarını” güleryüzle, ÅŸakalarla karşılayan bir görevli , sıra bana geldiÄŸinde pasaportumdaki ay yıldızı bakmış; surat ifâdesi bir anda sanki cin çarpmış gibi deÄŸiÅŸmiÅŸti. Kaba bir el hareketiyle beni kuyruk dışına çıkardı. Yaklaşık iki saat boyunca da suratıma bakmadı. Nihâyet “lûtfedip”, tek kelime etmeden ve suratında buz gibi bir ifâdeyle pasaportuma mührü bastı..
 
Bana göre, hukuklu toplumlar, büyük diktatöre geçit vermeyen; küçük diktatörlere de hesap sorabilen toplumlardır. Güngören Belediyesi’nde yaÅŸanan kepazeliÄŸin o küçük diktatöre hesap verdiren ve bedel ödeten bir seyri olacaksa, bir miktâr rahatlayabiliriz; bu aynı zamanda Türkiye’nin hukukluluÄŸunun da teminâtı olacaktır.
 
 
Süleyman Seyfi ÖÄŸün / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.